Dr. M.Galip BAYSAN
Tarihte Türklere karşı ilk soykırım iddiaları, Osmanlı Devletinin zayıflığının açığa çıktığı"Napolyon Savaşları" döneminde, "milliyetçilik" akımlarının Osmanlı Gayrimüslim tebaasınıharekete geçirmesiyle birlikte başlamıştır.Avrupa'nın Hıristiyan ülkeleri; İsyan eden Osmanlı Gayrimüslimlerine karşı kendilerinidinen ve ırk olarak borçlu hissettiler.Onlara doğrudan ve endirekt yardım için çareleraradılar. Bu devletler için en önemli husus, zayıf Osmanlı Ordusuna karşı savaşmaktançok, kendi kamu oylarının Türklere karşı yapılacak müdahaleler için ikna edilmeleri vesavundukları "çağdaş, medeni ve insancıl ideallere" ters düşmemeleriydi. O zaman dapropaganda ile "Türklerin ve Müslümanların karalanması" görüşü benimsendi. Osmanlınındaha ziyade dinsel anlayışından kaynaklanan geniş hoşgörüsü nedeni ile, yabancılar veGayrimüslimlere tanınan "özel haklar" ve kapitülasyonlardan yararlanarak oluşturulan ve 1800'lü yıllardan itibaren yayılan misyoner ve azınlık okullarının gayretleri ile içerdemilliyetçi isyanlar başlatılırken, Avrupalı Güçler bu isyanların bastırılması sırasındameydana gelen olayları ve isyancıların kayıplarını olumsuz ve abartılı bir şekilde kendihalklarına aktardılar. Böylece Osmanlı devletinden ayrılmak isteyen değişik toplumlar içindeğişik soykırım iddiaları doğmuş oldu.
Mesela 1808'de "Sırp İsyanı" çıktığında, Sırplar bölgede tam bir kıyım yaptılar, İsyanıbastırma yolunda alınan tedbirlere, Avrupalılar; günümüze benzer şekilde "SırplaraSoykırım yapılıyor" iddiaları ile karşı çıktılar ve 10 sene bile geçmeden (1816'da) SırbistanDevleti kuruldu. Benzer şekilde 1820 lerde başlatılan "Mora İsyanı" sırasında, isyancılarınparolası: " Hiçbir Türk kalmayacak ne Mora'da nede dünyada" idi. Bu şarkı her yerdesöylenerek Mora'da Türk bırakılmadı, buna rağmen Avrupa başkentlerinde "Türklerin zalimlikleri anlatıldı ve masum Yunan halkının özgürlüğü için yardım kampanyalarıbaşlatıldı ve gönüllüler toplandı." Bu kampanyalar sonucu oluşturulan siyasi atmosferiçinde, Avrupa'nın güçlü ülkeleri kendi kamu oylarının baskısına fazla dayanamadılar! vemüdahale kararı aldılar. İngiltere-Fransa ve Rusya Donanmaları, savaş ilanına bile gerekgörmeden dost gibi yaklaşarak Navarinde Osmanlı Donanmasını bir baskınla yokettiler.Olay tam bir "Soykırımdı". O gün ( 20 Ekim 1827) 10.000'den fazla Türk genci; dahane olduğunu anlayamadan denizin dibine gönderildi. Bir yıl geçmeden Rus Ordularınınsınırı geçmeleri ile başlayan (1828-1829) Türk-Rus Savaşı sonunda imzalanan biranlaşma (1829 Edirne Anlaşması) ile yeni bir "Yunan Devleti" doğmuş oldu.Batıda "Barbar Türk- Zalim Türk" imajının verimliliğini gören Osmanlı'nın Gayrimüslimazınlıkları bu senaryoya sıkı sıkıya bağlandılar. Hele Kırım Harbi sonunda, 1856 yılındailan edilen Islahat Fermanından sonra olaylar gittikçe gelişti. Lübnan'da çıkarılan isyanıbastırmak için Fransızlar: o bölgede yaşayan Hıristiyanlara "Soykırım uygulanıyor, bunuönlemek istiyoruz" bahanesi ile, Lübnan'a 5000 kişilik bir güç gönderip HıristiyanMarunilere özel haklar sağlarken (1861), isyanı önlemeye çalışan devlet görevlileri veMüslüman Halk temsilcileri kurulan sehpalarda can verdiler. Benzer olaylar Eflak- Buğdanve Girit Eyaletlerinde de oluştu, Avrupa Devletlerinin büyük baskısı ve emri vakilerle tıpkıLübnan gibi Eflak-Buğdan'a müşterek olarak bazı haklar tanındı (2 Kasım 1861) ve Girit'inyönetimine de yeni bir düzen getirildi(1867)Türkler "Soykırım iddiaları" konusunda en büyük darbeyi 1875 yılında başlayan "BulgarAyaklanması" sırasında, hiç umulmadık bir yönden, o güne kadar Lord Palmerston'unortaya koyduğu genel politika nedeni ile dost bilinen İngiltere'den aldılar. 1870'lerdeİstanbul da Rus Büyükelçisi General İgnatiev ve onun "Pan Slavist Politikası" sonucuBalkanlar'da büyük fırtınalar oluşurken, Batı dünyasında Türklerin güvendiği tek ülke olanİngiltere'de de bir adam, bu zamanın süper gücünün devlet politikasını, Türklerin aleyhineçeviriyordu. Bu kişi ilk defa 1868 yılında iktidara gelen, ülkesinde Türk aleyhtarı "bir ekol"yaratan ve günümüzde dahi bu ekole sıkı sıkıya bağlı taraftarları bulunan BaşbakanGladstone'dur. Bu kişiyi yakından tanımak ve bilmek, günümüz Avrupası'nda meydanagelen ve hatta gelebilecek olayları anlamak isteyen her Türk aydını için kaçınılmaz birgörev olmalıdır. İşte bu nedenle biz bu yazımızda, bu büyük "Türk Düşmanı" politikacıyıdeğişik yönleri ile ve ilk "Portre" olarak sizlere tanıtmak istedik. Gelecek yazılarımızdadiğer Batı Dünyasında "Soykırım iddialarının mimarları olan" diğer önemli isimleri sizleresunmaya devam edeceğiz.Konuya ilgi duyan ziyaretçilerimizin bizi izlemelerini tavsiyeederiz.William Ewart Gladstone: 1809-1898 yılları arasında yaşamış ve İngiltere'de 1868-1874,1880-1885, 1886 ve 1892-1894 yılları arasında dört kez başbakanlık yapmış bir devletadamıdır. İskoç kökenli bir aileden geliyordu. Eton'da ve Oxford'daki "Christ ChurchCollage" ( Kilise İsa Koleji)'nde eğitim gördü. Din adamı olmayı düşündüyse de babasınınetkisiyle bundan vazgeçti. Meslek olarak politikayı seçen Gladstone: ilk defa 1832 yılındaParlamentoya seçildi. Politik hayatı boyunca dinsel görüşler çerçevesinde kalmasının vedetaylarını açıklayacağımız,Türk aleyhtarı faaliyetlerin nedeninin, onun çocukluk ve gençlikdöneminde aldığı bu dinsel eğitim olduğu kanaatindeyiz. Onun 1839 yılında yazdığı tekkitabı dinle ilgilidir ve "The State in Its Relations With State" ( Kilise İle İlişkileri BakımındanDevlet) adını taşımaktadır. 1834-5 yıllarında ilk defa Maliye Bakanı olarak hükümette yeraldı. 1852'de ikinci defa Maliye Bakanı iken, Kırım Savaşı için çıkan bir anlaşmazlık nedeniile 1855 yılında hükümetten ayrıldı.Türk taraftarı bir politika benimseyen Lord Palmerston'un ölümünden (1865) bir yıl bilegeçmeden, Gladstone; Kırım Savaşı sonunda imzalanan Paris Antlaşmasıgereği,Rusya'nın Karadeniz'de donanma bulunduramayacağı maddesi aleyhinde vemevcut kısıtlamaların kaldırılması lehinde konuşmalar yapmaya başladı. Genelde Kırım Savaşına katılmayı bir siyasi hata olarak kabul ediyordsu. Bundan cesaret alan Rusya,1870'de bu kısıntıyı tanımadığını ilan etti ve İstanbul'daki Büyükelçisi, o da ünlü bir Türkdüşmanı ve Balkanlarda "Pan Slavizm" politikasının gerçekleştirilmesinin baş mimarı olanGeneral İgnatiyev'in tavsiyesine uyarak Karadeniz ve Balkan topraklarındaki faaliyetlerinihızlandırdı. İngiltere-Türkiye arasındaki ittifakı bozmak için Bulgar Hıristiyanlığını kullandı.Gönderdiği silah ve ajanlarla değişik yerlerde isyanlar başlattı.1874 senesi başlarında Parlemento'yu feshederek seçime giden Başbakan Gladstone vepartisi seçimlerde ağır bir yenilgi alınca, Parti Başkanlığından ayrılmış ve Hawarden'dekimalikanesine çekilmişti. Rusların tahriki ile başlatılan isyanları bastırma konusundaOsmanlı Devletinin aldığı tedbirler Batı Başkentlerine bir "Soykırım" olarak yansıtıldı.Fırsatı kaçırmak istemeyen Gladstone isyanları bastırmayı başaran Osmanlı Devletinekarşı, Başbakan Disraeli tarafından gerekli müdahalenin yapılmadığı iddiası ile, yenidensiyasete döndü. Gladstone artık bir devlet adamından çok bir "Haçlı Savaşçısı" gibidavranıyordu. Her fırsatta bir Rusya dostu ve Türk düşmanı olduğunu göstermektensakınmıyordu. Adeta gençliğinde hayal ettiği "Din Adamı" kimliğine kavuşmuş gibi idi.Kendi Partisini de, dış politikada Türklerin aleyhine yönlendirdi. İşte o zaman LiberalPartiye mensup gazeteler, Rus basınından daha fazla "Türk zulümleri ve barbarlığı"yazılarıyla doldu.Gladstone'un bizzat kaleme aldığı Bulgar Dehşeti ve Doğu Meselesi "Bulgarian HorrorsAnd The Question of The East" adlı broşürü, Sultan Abdülhamit'in Eyüp'te kılıçkuşanmasından bir gün önce Londra'da piyasaya çıkmıştı. Bu broşür İngiltere'de 1 haftaiçinde 40.000 adet sattı. Hemen Rusça'ya çevrildi ve bu çeviri de Moskova'da bir ay içinde10.000 alıcı buldu. Bu baskı o günlerin Rusyası için bir rekordu. Broşürdeki "Türklerinmahvedip aşağıladıkları vilayetlerdeki tüm istismarları ortadan kaldırmak için en iyi yololarak onların pılı pırtılarını toplayıp Avrupa'dan gitmeleri gerek" sözleri, Moskova veSt.Petersburg'da broşürü okuyanın çok hoşuna gidiyordu. Mevcut bunalımı BalkanYarımadası dışına çıkarmakta yarar görmeyen devlet adamları bu çağrıyı fazla ateşlibuluyorlardı. Yine de gerek eski bir Başbakanın yayınladığı broşür, gerekse İngiltere veRusya'daki protestolar, kamu oyunu hareketlendirdi ve hükümetlerin politikalarınıngeliştirilmesinde etkili oldu." Bulgaristan Dehşeti" adlı broşür, İngiliz halkı üzerinde o kadar etkili oldu ki, adetakapışıldı ve bir ay içinde satışı 200.000'e yükseldi. Böylece Bulgar davası kısa süre içindesayısız taraftar kazandı. Gladstone'un taraftarları gerek Liberal Parti içinde gereksedışında çalıştılar, toplantılar yaparak bir grup oluşturdular. Bu grup 8 Aralık 1876 günü( Yani Balkanlardaki karışıklıkları önleme amacı ile 23 Aralıkta İstanbul'da yapılan tarihiTersane konferansından sadece iki hafta önce) St.James Hall'de "Doğu Sorunu"konusunda büyük bir ulusal toplantı düzenledi. Bu konferanslara İngiltere'nin belirli birkonuda dış politikasına baskı yapmak amacıyla, o güne kadar görmediği şekilde biraydınlar grubu katıldı. Konuşmacılar değişik fikirler öne sürdüler ama sonunda Türkiye'yireformlar yapmaya zorlamak için, İngiliz Hükümetinin Rusya ile işbirliği yapması gerektiğihususunda fikir birliğine vardılar. Bilindiği gibi Rusya Türkiye'nin en büyük düşmanı ,Hıristiyan ve Slav olan Bulgarların da en büyük destekçisi idi. Konferansın sonunda enönemli konuşmacı kabul edilen Gladstone İngiltere ve Rusya'nın Türk tebaası olanHıristiyanlara özgürlüklerini sağlamak için verdikleri müşterek desteği açıklama anlamıtaşıyan bir Jestte bulunarak, Rusya'nın İngiltere'deki propaganda temsilcisi bayan OlgaNavikoff'un koluna girdi. Savaşa kadar 1876-1877 kışı boyunca "Doğu Sorunu" tartışmakonusu olmaya devam etti. Ama artık olan olmuş, İngiliz devlet politikası Gladstonesayesinde değişmiş, İngiltere, Osmanlı topraklarında yaşayan Hıristiyanları koruma amacıile Rusya'nın dostu ve Türklerin baş düşmanlarından biri haline getirilmişti.1870'lerin ortalarında İngilizleri Türk düşmanı haline getiren olay sadece Ruslarınpropagandası ve Gladstone'un tek taraflı gayretleri değildi. Dinsel ve ırksal dayanışmaarzusunun dışında asıl sebep ekonomikti. 1869" da İngiliz,Fransız sermayesi veMısırlıların iş gücü ile açılan Süveyş Kanalı; geçen 5-6 yıllık süre içinde bütün hisseleri iletamamen bu iki ülke sermayedarlarının eline geçmişti. Ayrıca Osmanlı Devletine verilenborç faizlerinin tamamının zamanında ödenemeyeceği ile ilgili 6 Ekim 1875 tarihindeçıkarılan kararname, İngiliz ve Fransız halkı üzerinde çok olumsuz bir etki yaratmıştı. Buolumsuz akımlardan en çok yararlananlar da Bulgar davasını destekleyen Rus ve İngilizpropagandacıları oldu.Gladstone'un çalışmalarının dönemin İngilteresinde ne kadar önemli kabul edildiğiniaçıklarken, hepimizin çok iyi tanıdığı iki ünlü ismin görüş ve davranışlarını da sizlerlepaylaşmak istiyoruz.Bu iki isim Karl Marx ve Charles Darwindir.11 Aralık 1876'da Marx, Friedrich Engels'e yazdığı bir mektupta, yukarıda belirttiğimizSt.James Toplantısını detaylı bir şekilde anlatıyor ve Gladstone'un Bn. Navikoff'la beraberkonferanstan nasıl "çalım satarak" kol kola çıktığını tarifle, İngiltere ve Rusya arasındadaha şimdiden bir ittifak kurulmasından duyduğu endişeyi dile getiriyordu. Marx ÇarlıkRusyası'na , Avrupa'daki bütün reaksiyoner hareketlerin büyük desteği ve Batı Uygarlığıiçin ciddi bir tehlike gözü ile bakmaktaydı. Das Kapital'in 2nci ve 3ncü ciltleri üzerindekiçalışmalarını konferanstan sonraya bıraktı ve Gladstone'un Rus taraftarı politikasınıeleştiren üç makale yazdı.Makaleler en çok okunan muhafazakar bir İngiliz gazetesindeimzasız olarak yayınlandı. Bu makalelerinde Marx nazik, fakat güçlü ve inandırıcı birşekilde; Gladstone'un yalanlamalarına rağmen, Bn.Navikoff ile gizli bir siyasal yazışmasürdürdüğünü ve Polonya'daki Rus baskısı karşısında sesini çıkarmazken,Bulgaristan'daki Türk baskısını protesto etmenin bir riyakarlık olduğunusavunuyordu.Gladstone'un Hıristiyan Bulgarların halklarını yüceltmesine karşı, Marx; Türkköylüsünün ahlaki değerlerini ve "Muhammedin Çocuklarının" bütün Hıristiyansahtekarlara ve iki yüzlü gaddarlık tacirlerine karşı aldıkları sağlam, şerefli durumuyüceltiyordu.Konuyla yakından ilgilenen ünlü bilgin Darwin'e gelince; "Bulgaristan Dehşetlerinin 6 Eylül1876'da yayınlanmasından hemen sonra başlatılan "Bulgaristan'a yardım kampanyasına"ilk yardım edenlerden biri olmuş ve 19 Eylül günü 15 Pound yardımda bulunmuştur.Darwin St.James toplantısının yapılmasına büyük destek vermiş ve Bulgaristan'a yardımiçin Aralık1876 ve Ağustos 1877'de 15 ve 10 pound olmak üzere iki defa daha yardımdabulunmuştur. Darwin'in Bulgar Hıristiyanlarına yardım için verdiği bu destek pek çokhayranı için teşvik edici olmuştur. Gladstone'un Türk-Rus Savaşından hemen önce,20.Mart 1877 Pazar günü yaptığı bir toplantıya Darwin de katılmış ve konuşmacılarıdesteklemiştir. O gün Gladstone'un yazdığı "Katliam Dersleri" adlı ikinci kitabı elindeydi vekonuşmalarının esasını bu kitap teşkil ediyordu. "Türk terörizmi-Barbarlığı" bu toplantıdauydurma senaryolarla düzenlenmiş olarak ele alınan tek konu oldu ve Darwin Gladstone'ubüyük bir zevkle dinledi.Burada dikkatinizi İstanbul'da yapılan "Tersane Konferansına" çekmek isteriz. Uzmanlargenellikle tarihsel gelişmelere bakarak, konferansın başarısız olmasını; "Mithat Paşanınaynı gün Meşrutiyeti ilan etmesine" veya Sultan Abdülhamit'in acemiliğine bağlarlarsa dabiz aynı kanıda olmadığımızı, aslında konferansın başarısız olmasının Londra'da olduğugibi diğer Avrupa başkentlerinde önceden planlandığını ve suçun Osmanlı Yönetimi vesiyasetinde olmadığını belirtmek istiyoruz. Nitekim Konferansa İngiltere'yi temsilen katılan,farklı siyasi parti mensubu olmalarına rağmen, bizce Gladstone ekolünün en büyüktemsilcilerinden biri sayılması gereken Salisbury Markisi'nin İstanbul'daki ve daha sonra,Bakan ve Başbakan olduğu zamanlardaki tutum ve davranışlarını hatırlamak, bu iddiamızıkanıtlamak için yeterli olacaktır. ( Bu kişi yazı serimizin üçüncü ismi olacak ve etkili birPortre olarak sizlere tanıtılacaktır.)1877-78 Türk-Rus Savaşı bilindiği gibi Türk toplumuna büyük acılar getiren, maddi vemanevi çok ağır kayıplara uğratan bir savaş olmuştur. Biz sadece Bulgaristan'la ilgili kısabilgiler vermek istiyoruz. Acaba Gladstone ve dostlarının Avrupa'da fırtınalar estirdiğisoykırım iddialarının esası ve sonucu nasıl olmuştu?1876 yılında isyanlar başlayınca, Bulgar isyancılar ilk adımda köylerinde yaşayan1000'den fazla Türk köylüsünü öldürdüler. Olayın boyutu devlet görevlileri ve halkı fazlasıile heyecanlandırdı. Osmanlı Ordusu Sırbistan ve Karadağ'la savaş halinde olduğundanolaylara zabıta güçlerinin yanında halkın oluşturduğu milisler de katıldı. Çok fazla can vemal kaybına sebep olan asiler yer yer sıkıştırılıp imha edilmeye başlandı. Olaylar bu haledönüşünce de Hıristiyan Batı Dünyası daha önce ve daha sonra da göreceğimiz gibi"Bulgar Soykırımı, Bulgar Vahşeti" iddiası ile ayağa kalktı. Muhtelif resmi kayıtlara göreisyan sırasında ölen Bulgar sayısı3.000 ila 12.000 arsında tahmin edilirken BatılıBaşkentlere bu rakamlar çok abartılı bir şekilde 100.000-200.000 olarak yansıtıldı.Türk tarafına gelince, Osmanlı sınırlarının İstanbul kapılarına kadar itildiğini hatırlıyoruz.Balkanlarda yaşayan milyonlarca Türk insanı Ruslar,Romenler, Sırplar ve Bulgarlartarafından yok edildiler,sürüldüler. Tanıkların ifadesine göre Edirne ve İstanbul şehirlerindecamiler göçmenlerle doldu. Açlık, yorgunluk ve salgın hastalıklar nedeni ile 300.000'denfazla insan sadece yollarda öldü. Bulgaristan'da yaşayan Türklerin sayısı yarıdan fazlaazaldı. 260.000'den fazla Bulgar Müslüman halkı uygulanan zulüm ve baskı nedeni ile yokedildiler. Bu dönemde yine sadece Bulgaristan'dan göç ettirilen Türklerin sayısı 515.000kadardır. Böylece Bulgaristan'daki Türklerin sayısı %52 azaltılınca, Bulgarlara dayaşadıkları toprakların çoğu üzerinde nüfus üstünlüğüne dayanan bir hak iddiasındabulunma şansı yaratılmış oldu.Savaş sonunda imzalanan "Yeşil Köy- Ayastefanos" ve daha sonra "Berlin" Anlaşmaları ileOsmanlı Devleti büyük toprak kayıplarına uğradı. Romanya,Sırbistan,Karadağ tam,Bulgaristan yarı bağımsız hale geldi. Bosna-Hersek Avusturya-Macaristan,Kıbrısİngiltere'nin kontrolüne, Kars, Ardahan, Batum bölgesi de Rusya'ya terk edildi. Yapılan gizlianlaşmalar sonucu 3 yıl sonra Tunus Fransızlar,4 yıl sonra da Mısır-Sudan İngilizlertarafından işgal edildi.Ayrıca her iki anlaşmaya kasten konulan 16ncuı ve 61nci maddelerleAnadolu Hıristiyanlarından Ermenileri kurtarmak için ilk büyük adımlar atıldı.Gladstone'un bu olaylar sonucu elde ettiği prestij ona ve partisine 1880 seçimlerinikazandırdı.İkinci defa Başbakan Olan Gladstone hiç vakit kaybetmeden yeni bir "dinselsorun" Ermeniler ve Ermenistan la ilgilenmeğe başladı. İstanbul'da Sultan Abdülhamit'inçok değer verdiği İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard'a bir mektup göndererek onun"Ermeni Katliamının derhal durdurulması ve Ermeniler lehinde ıslahat yapması içinPadişaha baskı uygulamasını" istedi. Büyükelçi : "Bu konuda padişaha baskıuygulanamaz" cevabını verince hemen geri çağrıldı ve politik yaşamı sona erdi. BöyleceGladstone Başbakan olur olmaz yeni bir "Soykırım" iddiasını hiç yoktan ortaya atmış oldu.Bildiğiniz gibi, bu tohum yeşerecek ve günümüze kadar büyüyerek gelecektir. Oysa dahaHınçak, Taşnak gibi Ermeni Örgütleri kurulmamış ve isyanlar henüz başlamamıştır. Amane olursa olsun çıkacak olayların Batıda ismi ve değerlendirilmesi hazırdır, "Soykırım".Gladstone bu döneminde Osmanlı Toplumuna en büyük darbelerden bir başkasını Mısır veSudanı kopararak vurdu.Gladstone Ermenilere en büyük desteği yaşlılık nedeni ile siyasetten ayrıldığı 1894 yılındaverecek,Avrupa'da dağınık halde faaliyet gösteren Ermeni örgütlerini Londra'ya davetederek onları yeniden organize edecektir. Böylece Ermeniler Avrupa'da kendilerine dev birsığınak bulmuş olurken,Gladstone son günlerinde yeniden din kardeşlerine yardım ederekbüyük sevap kazanma imkanına sahip oluyordu.Gladstone tıpkı Bulgar Meselesinde olduğu gibi,yeni doğup büyüttüğü Ermeni meselesindede fanatik bir taraftardır. "Ermenilere yardım, insanlığa hizmettir" ve "Doğuyu ilerletipaydınlığa kavuşturmak isterseniz, Ermenilere istiklal veriniz" sözleri onun Ermenileriyüceltmek onlara olan desteğini açığa vurmak için söylediği sözlerdir. Buna karşılık tıpkıbenzerleri gibi, söyledikleri ve yazdıkları arasında, Türkler ve Türkiye hakkında olumlu birtek cümle bile bulmak zordur.Gladstone: 3 Mart 1894'te yaşlılık nedeni ile görevinden ayrılarak malikanesine çekildi vedört yıl sonra kanserden öldü ve Westminster Abbey'e (İngiliz Devlet büyükleriningömüldüğü mezarlığa) gömüldü.
KAYNAKLAR-
W.E.Gladstone, Bulgarian Horrors and the Question of the East (John Murray,London,1876 ;Lessons in Massacre (London-1877)- Richard Millmon, Britain and the Eastern Question,1875-1878,p.184 ( Oxford,ClerandonPress-1979)-Richard T.Shannon, Gladstone and The Bulgarian Agitation,p.26 (Hamden,Conn. ArchanBook,2nd Edition-1976)-Andre Maurois,İngiltere Tarihi,Cilt-2,s.649 ( Çev.Hüseyin Cahit Yalçın, KanaatKitabevi,İstanbul-1939-Eastern Question Association,Reort of Proceedingof The National Conference atSt.James Hall, London, December 6th 1876 â€"Londra p.1-136-Ralph Colp Jr. William Gladstone,Karl Marx,Charles Darwln,Klement Timiriazev ve 1876-78 "Doğu Sorunu" Üzerine Notlar ( Tarih ve Toplum, 20 Ağustos 1985,Cilt.4.s.82)- Marx'ın söz konusu üç makalesi şunlardı:Mr. Gladstone and Russian İntrigue (Gladstone ve Rus Entrikası),The WhitehallReview,3Şubat 1877 ; Mr.Gladstone Vanity Fair (Gladstone Gösteriş Fuarı/ Sergisi) 3.Mart-1877 s.126-127 ; Vanity Fair 10 March 1877.s.142-143-Tarih ve Toplum Cilt 4, (1985)-Jhon Merley, The Life of William Evert Gladstone,2.cilt ( New York,Mac Millan Company-1932)-Alan Palmer,Osmanlı İmparatorluğu,Son Üçyüz Yıl,Bir Çöküşün Tarihi s.162 ( Çev. BelkısÇorakçı Dışbudak,Sabah Kitapları,İstanbul-1995)-Ana Britanica,Cilt 13,s.328-329 ( Hürriyet Yayınları,İstanbul-1994)


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.