9 Haziran 2009 Salı

Makaleler


Değiştir
22 Haziran 1919 günü ünlü Amasya Tamimini yayınladığı zaman, bu Tamim içinde Türk Halkına, Ulusun sorunlarını çözebilmek için kendi seçtiği temsilcilerden oluşan bir Kongre toplamak mecburiyetinde olduklarını ve seçilen temsilcilerin mümkün olduğu kadar en erken bir zamanda (en emin yerlerden biri olan) Sivas’a gönderilmesini istemişti...



30 Ağustos 2009, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesinin 87’nci yıl dönümünde, bu büyük olayın öncesinde cereyan eden siyasi olayları ele alıyor ve bazı gerçeklerin asla unutulmaması ve de unutturulmasına izin verilmemesi inancıyla sizlere sunuyoruz...



Türkiye Cumhuriyeti ve Demokrasi tarihinin en önemli belgelerinden birinin 22 Haziran 1919 günü Mustafa kemal ve bir avuç asker arkadaşı tarafından yayınlanan Amasya Bildirgesi olduğunu hatırlıyoruz. Bize göre bu bildiri en az Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları ve ABD’nin Bağımsızlık Bildirileri kadar büyük bir olaydır.



Mavi kitabı gerçek anlamda hazırlayan ekibin başı ve Vikont Brice’ın en büyük yardımcısı, Türk ve Dünya tarihçilerinin çok iyi tanıdığı ve değer verdiği Profesör Arnold Toynbee’nin hazırladığı ve Mavi kitap adıyla ün kazanmış propaganda çalışmalarının bütün Dünyada, özellikle Amerika’da ve Anglo-Saxon dünyasında etkinliği oldukça fazla olmuştur.



Bu yazımızda sizlere onun yardımcısı olan ve daha sonraki yıllarda Türk ve Yunanlılar hakkında yazdığı kitaplarla büyük ün sağlayan tarihçi Profesör Arnold Toynbee’yi ve Mavi kitabın 1916 yılında neden hazırlandığını ve hangi amaçla öne çıkarıldığını açıklamaya çalışacağız.



Bu yazımızda sizlere onun yardımcısı olan ve daha sonraki yıllarda Türk ve Yunanlılar hakkında yazdığı kitaplarla büyük ün sağlayan tarihçi Profesör Arnold Toynbee’yi ve Mavi kitabın 1916 yılında neden hazırlandığını ve hangi amaçla öne çıkarıldığını açıklamaya çalışacağız.



26 Haziran günü Ankara’da çok önemli ve anlamlı bir toplantı yapıldı. Toplantı mekânı, İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi idi. Sadece çağrılı olanların katıldığı toplantıyı izlemek isteyen yurttaşlar, dernek binasına alınmadı...



1920 yılının Nisan- Mayıs aylarında İtilaf devletleri liderleri yaptıkları görüşmeler sonucunda, Türkiye’ye uygulanacak barış antlaşması şartlarının gerçekleştirilmesi için Anadolu’da ve özellikle Ankara’da üstlenmiş Milli Güçlerin susturulması gerektiğini anlamışlardı...



19.yy, Avrupa’nın dünya politikasına egemen olduğu bir yüzyıl olmuştur. Dünyanın hiçbir köşesi, Avrupa’nın ilgi odağı olmaktan uzak kalamamıştır. Stratejik konumu ve Avrupa’ya yakınlığı açısından, Osmanlı Devleti de, Avrupa’nın müdahalelerinden kendini uzak tutamamıştır. Ayrıca; her Büyük Güç’ün Osmanlı Devleti’ne yönelik yaşamsal çıkarları bulunmuştur. Bu çıkarlar; on dokuzuncu yüzyılda, Şark Meselesi’ni doğurmuştur...



Tarihimizde 19 Mayıs 1919 iyi bilinir ancak sonrası pek merak edilmez. Biz burdan başlayıp Milli Mücadelemizin içindeki olayları zamanı geldikçe belgelere dayanarak açıklamaya çalışacağız.



Geçen haftalar içinde Türkiye’nin iki siyasi partisinde lider değişikliği yapıldı. Bu partilerden Demokrat Parti Merkez Sağ, DSP Merkez Sol eğilimli partilerdir. Tarafsız bir gözle bakarsak her iki parti de geleceğin siyasi yaşamı içinde büyük işler yapmaya aday partiler.



Osmanlı Devleti, Filistin’de Yahudi yerleşimini arttırmayı planlayan Siyonist harekete karşı daima ihtiyatlı bir politika takip etmiştir. II. Abdülhamid, Siyonizmi siyasal bir sorun olarak görmüş ve Yahudilerin kitlesel olarak Filistin’e yerleştirilmelerinin İmparatorluk içinde yeni bir milliyetçilik akımı ya da başka deyişle bir „Yahudi sorunu“ doğurmasından endişe duymuştur.



19. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasına ve dağılmasına yönelik içeriden ve dışarıdan yapılan yıkıcı faaliyetler ile geçmiştir.Bu yıkıcı faaliyetlerin en önemlilerinden biri de 93 Harbi'dir.1877-1878 Rus Harbi de denilen bu savaş sonucunda Rus askerlerinin İstanbul-Yeşilköy'e kadar gelmeleri,topraklarında menfaati olan İngiltere'yi harekete geçirmiştir.



Süveyş Kanalı’nın İngiliz kontrolüne girmesinden sonra Hindistan’a ulaşmak için Berlin-Bağdat mihverine büyük önem veren Alman İmparatoru II. Wilhelm, 1889 ve 1898 yıllarında İstanbul’a gelmiş, Osmanlı Padişahını başkentinde ziyaret etmişti.



Lozan’da kim kaybetti? Yunanistan kaybetti, bu belli. İzmir ve Doğu Trakya hayali ellerinden gitti, dayak yedikleriyle kaldılar. Bir de Fransa kaybetti. Sevr Antlaşması, Türkiye’ye yakın güç ve büyüklükte, Fransız denetiminde bir Suriye öngörmüştü. O iş olmadı. Yirmi sene içinde Fransa Ortadoğu’dan silinip gitti.



Şark Ekspresi, 1883 yılından başlayarak 1977 yılına kadar Paris-İstanbul hattında sefer yapan tren.4 Ekim 1883'de yapılan ilk seferde, Fransız,İngiliz,Alman ve Osmanlı diplomatlar da katıldı.Ayrıca The Times muhabiri Edmond About'da bu trende yolculuk edenler arasındaydı.



Bundan 117 yıl önce Sultan Abdülhamid’den Japon İmparatoruna nezaket ziyareti için gönderilmişti Ertuğrul Firkateyni. Albay Osman Bey komutasında 1889 yılının Temmuz ayında yola çıkan gemi, Devlet-i Âli’nin ayakta olduğunu göstermek maksadıyla limanlara uğraya uğraya yol alıyordu. İmam, doktor, kâtip, fotoğrafçı dâhil 569 mürettebatı taşıyan Ertuğrul’da o yıl Bahriye Mektebi’ni bitiren genç teğmenler de vardı.

Tarih Bülteni
 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009