Mustafa YÜREKLİ
Garip bir dünyada yaşıyoruz. Şeytan, emekliye ayrılınca melek oluyor: ABD eski Başkanı Bill Clinton, bir zamanlar, bir gecede savaşlar bitirip savaşlar başlatma gücünü sahip dünyanın en güçlü adamıydı. Elinin altındaki devasa bütçeyle yoksul ülkelere ve insanlara yardım etmeye muktedirdi. Şimdi “emekli bir siyasetçi” olarak Bill Clinton, dünyanın temel sorunları; yoksulluk, AIDS ve çevre kirliliği ile mücadele adına oradan oraya koşturuyor, yüksek meblağlar karşılığında konferanslar veriyor.
Aslında şeytanlık dünya sisteminin işleyişinde. Bir şekilde bulunup göreve getirilen uygun kişiler, ABD Başkanı bile olsalar, görevdeyken olup biteni anlayamıyorlar, dolayısıyla gözlerini kapayıp vazifelerini yapıyorlar: Bill Clinton, şimdi geriye dönüp baktığında; ABD Başkanı olmayı, daha doğrusu görevdeyken dünyanın en temel sorunlarıyla hiçbir şekilde ilgilenmemeyi, “O zamanlar hep bir masanın etrafında oturup, hangi kelimenin belgeye girip hangisinin girmeyeceği konusunda konuştuk durduk” (Der Spiegel, 30/07/2007) şeklinde açıklıyor. Clinton, bu sözleriyle, kullanılıp atılmanın verdiği acıdan olsa gerek, tarihe geçecek bir itirafta bulunmuş oluyor.
Clinton elbette, dünyayı ‘kurtarma’ya soyunan zengin şahsiyetler için bir sembol. Eski yardımcısı Al Gore, Bill Gates, yatırımcı Warren Buffett, spekülatör George Soros... dünyayı kurtarmayı kendilerine “görev biçmiş” diğer zenginlerin başında geliyor. Şeytanın ademoğluna oynadığı oyunlarından biri de suret-i hak’tan görünmek değil midir?
Dünyanın patronlarının elinde bulundurdukları devasa bütçelerle kurdukları yardım vakıfları ve fonlar aracılığıyla el atmadıkları sorun yok gibi günümüzde. Sadece zengin şahsiyetler değil, sayılı büyük tekeller de insanların gönlüne seslenmek için benzer kampanyalar düzenliyorlar: Enerji tekeli ve petrol tekelleri Chevron, BP, Total gazete ve dergilere verdikleri reklamlarla çevre dostu enerji kaynaklarının kullanılmasından yana olduklarını ileri sürerek imaj düzeltmeye çalışıyorlar. Özellikle Uzak Asya’da insanları adeta karın tokluğuna çalıştıran Ikea, Walt Disney, UPS, Microsoft, Canon, Wal-Mart gibi tekeller, “sosyal angajman” adı altında milyonlarca dolar harcayarak yaptıklarını temizlemek için kullanıyorlar. Fransız Danone tekeli de “sıfır kâr” sloganıyla Bangladeş’te yoksulların çalışıp geçimlerini sağlayabilmesi için bir fabrika kurdu.
DÜNYAYI FARKLI KURTARMA
Onların dünyayı kurtarma anlayışıyla bizimki elbette çok farklı. Çürümüş, kokuşmuş düzenin deliklerini yamayla kapatmaya çalışıyorlar ve açlığın, yoksulluğun, AIDS’in, iklim değişikliğinin gerçek nedenlerinin üstünü örtüyorlar. Örneğin, ilaç tekellerinden Afrika’ya ilaç göndermelerini istiyorlar, bunun için lobi yapıyorlar. Ama aynı tekellerin, Afrika’da ucuza ilaç üretilmesini engellemesine bir şey demiyorlar.
Küresel sorunlarla yerel düzeyde mücadele edilmesini temel felsefe haline getirmişler. Bir nevi “herkes kendi evinin önünü temizlerse, sorun kalmaz” gibi bir şey. Dertleri, yarayı iyileştirmek değil.. İnsanlığın artık iyice kökleşmiş, öldürücü yaralarının üzerini yara bantlarıyla örtüyorlar. Onlar dünyayı farklı ‘kurtarıyor’lar.
Bill Gates, Georg Soros, Richart Branson, Warren Buffett, Clinton, Al Gore ve daha nice zenginler de ömürlerinin son yıllarında “açlık ve çevre sorunlarıyla mücadeleyi” hobi olarak görüyorlar. Boş vakitlerini bu uğurda seyahat etmeye ayırıyor ve gösterdikleri bu çabanın karşılığında ilgili ilgisiz birçok kuruluştan ödül alıyorlar.
Zenginlerinin, “dünyayı kurtarmak” için kurduğu vakıf ve fonların ise devasa bütçeleri bulunuyor. Bill&Melinda Gates Fonu’nun toplam 33.4 milyar dolar sermayesi var. Fon şu ana kadar 13.6 milyar dolar bağış almış.
ABD’li yatırımcı Warren Buffett’in kurduğu vakıfın 30 milyar dolar, Clinton Global İnisiyatifi’nin 200 milyon dolar bütçesi var. İngiliz milyarder Virgin Group’un başkanı Richard Branson’un kurduğu Virgin Unite, Georg Soros’un Açık Toplum Enstitüsü de “dünyayı kurtarmak” için kurulan diğer önemli vakıflar arasında bulunuyor.
Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün başta Doğu Avrupa ve Kafkasya olmak üzere pek çok ülkede ABD yanlısı “kadife” darbeler tezgahladığı biliniyor.
Aynı amaçla ABD ve Avrupa’da kurulan tekellerin desteklediği çok sayıda büyük vakıf ve fon bulunuyor.
Dedelerimizin kurup geliştirdiği vakıfları, dünya sisteminin işleyişini kolaylaştırmak için kullandığını görmek ne kadar acı. Bir erdem olarak gördüğümüz yardımseverlik, modern dünyada ülkelerin başına çorap örmek anlamına geliyor artık.
DÜNYANIN SAHTE “KURTARICI”LARI
Der Spiegel dergisi, “Dünyanın Kurtarıcıları” başlığıyla yaptığı kapakta işi daha da ileri götürerek, yeni bir “insan tipi”nin ortaya çıktığını ileri sürerek şöyle diyor: “Çevre temizliği, AIDS ve yoksullukla mücadele, insan haklarını savunma şimdi menajerliği bilen insanların elinde. Bu insanlar sadece sorunları tanımlamıyor, aynı zamanda çözebilecek olanlardır. Sosyal, ekolojik angajman artık sokakta bildiri dağıtmak değildir. Bugün profesyonellerin dünyayı iyileştirme işini ideolojisiz, pragmatikler üstlenmiş.” (30/07/2007)
En verimli yaşlarında insanları sömürmeye, düşük ücrete çalıştırmaya, çevre ve iklim sorunlarına neden olan tekellere sonuna kadar yardım etmeye, gezegenimizde yaşanan temel sorunların büyümesini sağlamaya ömlürlerini tüketen eski devlet başkanları, tekel yöneticileri, hayatlarının son yıllarında, adeta “günah çıkarma” adına, daha “duyarlı” ve “insancıl” hareketler içerisinde yer alıyorlar. Birey olarak belki bazı sorunların çözümünde samimi olabilirler.. Ne var ki ait oldukları kapitalist sistem iklimleri bozmaya, doğayı tahrip etmeye, açlık, yoksulluk ve sefaleti yaygınlaştırmaya devam ediyor..
Ama ömürlerinin son yıllarında oynadıkları bu “iyilikseverlik”, onları insanlığın gönlünde ölümsüzleştirmeye yetmeyecek. Çünkü bataklık değil, sineklerle uğraşmayı daha uygun görenlerdir onlar.
Halkın gönlünde ebediyen taht kuranlar ise bataklığı kurutmak için ömürleri boyunca her türden zorluğa rağmen, insanlığın kurtuluşu yolunda bıkmadan usanmadan mücadele edenlerdir.
Verdikleri mücadelede başarılar kazanıp, baskısız ve sömürüsüz bir ülke kurarak insanların kardeşçe, eşit ve özgürce bir arada yaşamasını sağlayanlar, hep ölümsüz kalmaya devam edecekler.
Aslında şeytanlık dünya sisteminin işleyişinde. Bir şekilde bulunup göreve getirilen uygun kişiler, ABD Başkanı bile olsalar, görevdeyken olup biteni anlayamıyorlar, dolayısıyla gözlerini kapayıp vazifelerini yapıyorlar: Bill Clinton, şimdi geriye dönüp baktığında; ABD Başkanı olmayı, daha doğrusu görevdeyken dünyanın en temel sorunlarıyla hiçbir şekilde ilgilenmemeyi, “O zamanlar hep bir masanın etrafında oturup, hangi kelimenin belgeye girip hangisinin girmeyeceği konusunda konuştuk durduk” (Der Spiegel, 30/07/2007) şeklinde açıklıyor. Clinton, bu sözleriyle, kullanılıp atılmanın verdiği acıdan olsa gerek, tarihe geçecek bir itirafta bulunmuş oluyor.
Clinton elbette, dünyayı ‘kurtarma’ya soyunan zengin şahsiyetler için bir sembol. Eski yardımcısı Al Gore, Bill Gates, yatırımcı Warren Buffett, spekülatör George Soros... dünyayı kurtarmayı kendilerine “görev biçmiş” diğer zenginlerin başında geliyor. Şeytanın ademoğluna oynadığı oyunlarından biri de suret-i hak’tan görünmek değil midir?
Dünyanın patronlarının elinde bulundurdukları devasa bütçelerle kurdukları yardım vakıfları ve fonlar aracılığıyla el atmadıkları sorun yok gibi günümüzde. Sadece zengin şahsiyetler değil, sayılı büyük tekeller de insanların gönlüne seslenmek için benzer kampanyalar düzenliyorlar: Enerji tekeli ve petrol tekelleri Chevron, BP, Total gazete ve dergilere verdikleri reklamlarla çevre dostu enerji kaynaklarının kullanılmasından yana olduklarını ileri sürerek imaj düzeltmeye çalışıyorlar. Özellikle Uzak Asya’da insanları adeta karın tokluğuna çalıştıran Ikea, Walt Disney, UPS, Microsoft, Canon, Wal-Mart gibi tekeller, “sosyal angajman” adı altında milyonlarca dolar harcayarak yaptıklarını temizlemek için kullanıyorlar. Fransız Danone tekeli de “sıfır kâr” sloganıyla Bangladeş’te yoksulların çalışıp geçimlerini sağlayabilmesi için bir fabrika kurdu.
DÜNYAYI FARKLI KURTARMA
Onların dünyayı kurtarma anlayışıyla bizimki elbette çok farklı. Çürümüş, kokuşmuş düzenin deliklerini yamayla kapatmaya çalışıyorlar ve açlığın, yoksulluğun, AIDS’in, iklim değişikliğinin gerçek nedenlerinin üstünü örtüyorlar. Örneğin, ilaç tekellerinden Afrika’ya ilaç göndermelerini istiyorlar, bunun için lobi yapıyorlar. Ama aynı tekellerin, Afrika’da ucuza ilaç üretilmesini engellemesine bir şey demiyorlar.
Küresel sorunlarla yerel düzeyde mücadele edilmesini temel felsefe haline getirmişler. Bir nevi “herkes kendi evinin önünü temizlerse, sorun kalmaz” gibi bir şey. Dertleri, yarayı iyileştirmek değil.. İnsanlığın artık iyice kökleşmiş, öldürücü yaralarının üzerini yara bantlarıyla örtüyorlar. Onlar dünyayı farklı ‘kurtarıyor’lar.
Bill Gates, Georg Soros, Richart Branson, Warren Buffett, Clinton, Al Gore ve daha nice zenginler de ömürlerinin son yıllarında “açlık ve çevre sorunlarıyla mücadeleyi” hobi olarak görüyorlar. Boş vakitlerini bu uğurda seyahat etmeye ayırıyor ve gösterdikleri bu çabanın karşılığında ilgili ilgisiz birçok kuruluştan ödül alıyorlar.
Zenginlerinin, “dünyayı kurtarmak” için kurduğu vakıf ve fonların ise devasa bütçeleri bulunuyor. Bill&Melinda Gates Fonu’nun toplam 33.4 milyar dolar sermayesi var. Fon şu ana kadar 13.6 milyar dolar bağış almış.
ABD’li yatırımcı Warren Buffett’in kurduğu vakıfın 30 milyar dolar, Clinton Global İnisiyatifi’nin 200 milyon dolar bütçesi var. İngiliz milyarder Virgin Group’un başkanı Richard Branson’un kurduğu Virgin Unite, Georg Soros’un Açık Toplum Enstitüsü de “dünyayı kurtarmak” için kurulan diğer önemli vakıflar arasında bulunuyor.
Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nün başta Doğu Avrupa ve Kafkasya olmak üzere pek çok ülkede ABD yanlısı “kadife” darbeler tezgahladığı biliniyor.
Aynı amaçla ABD ve Avrupa’da kurulan tekellerin desteklediği çok sayıda büyük vakıf ve fon bulunuyor.
Dedelerimizin kurup geliştirdiği vakıfları, dünya sisteminin işleyişini kolaylaştırmak için kullandığını görmek ne kadar acı. Bir erdem olarak gördüğümüz yardımseverlik, modern dünyada ülkelerin başına çorap örmek anlamına geliyor artık.
DÜNYANIN SAHTE “KURTARICI”LARI
Der Spiegel dergisi, “Dünyanın Kurtarıcıları” başlığıyla yaptığı kapakta işi daha da ileri götürerek, yeni bir “insan tipi”nin ortaya çıktığını ileri sürerek şöyle diyor: “Çevre temizliği, AIDS ve yoksullukla mücadele, insan haklarını savunma şimdi menajerliği bilen insanların elinde. Bu insanlar sadece sorunları tanımlamıyor, aynı zamanda çözebilecek olanlardır. Sosyal, ekolojik angajman artık sokakta bildiri dağıtmak değildir. Bugün profesyonellerin dünyayı iyileştirme işini ideolojisiz, pragmatikler üstlenmiş.” (30/07/2007)
En verimli yaşlarında insanları sömürmeye, düşük ücrete çalıştırmaya, çevre ve iklim sorunlarına neden olan tekellere sonuna kadar yardım etmeye, gezegenimizde yaşanan temel sorunların büyümesini sağlamaya ömlürlerini tüketen eski devlet başkanları, tekel yöneticileri, hayatlarının son yıllarında, adeta “günah çıkarma” adına, daha “duyarlı” ve “insancıl” hareketler içerisinde yer alıyorlar. Birey olarak belki bazı sorunların çözümünde samimi olabilirler.. Ne var ki ait oldukları kapitalist sistem iklimleri bozmaya, doğayı tahrip etmeye, açlık, yoksulluk ve sefaleti yaygınlaştırmaya devam ediyor..
Ama ömürlerinin son yıllarında oynadıkları bu “iyilikseverlik”, onları insanlığın gönlünde ölümsüzleştirmeye yetmeyecek. Çünkü bataklık değil, sineklerle uğraşmayı daha uygun görenlerdir onlar.
Halkın gönlünde ebediyen taht kuranlar ise bataklığı kurutmak için ömürleri boyunca her türden zorluğa rağmen, insanlığın kurtuluşu yolunda bıkmadan usanmadan mücadele edenlerdir.
Verdikleri mücadelede başarılar kazanıp, baskısız ve sömürüsüz bir ülke kurarak insanların kardeşçe, eşit ve özgürce bir arada yaşamasını sağlayanlar, hep ölümsüz kalmaya devam edecekler.
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.