6 Eylül 2007 Perşembe

Ekonomi ve siyasetin geleceğine dair 3 tahmin


Değiştir
İbrahim ÖZTÜRK
Lafı dolaştırmayı ve eğip bükmeyi okurum ve dinleyicime saygısızlık sayarım. Ya konuşmam ya da entelektüel birikimim müsaitse net mesajlar vermeyi, ölçülebilir, test edilebilir iddialarda bulunmayı severim. Bu tavrım nedeniyle alınanlar da olabilir. Gelecekle ilgili olarak "tahminde" bulunmamız gereken birçok konu var. Ancak ben şimdilik iki ekonomik, bir de siyasi tahminde bulunmak istiyorum.
Her şeyden önce küresel likidite Türkiye'yi terk etmez. Bir iki aydır yazdığımız yazılardan dolayı çekmediğimiz çile kalmadı. Türkiye'de kriz çıksa bayram yapacak "hasta tipler" var. Mesaj üstüne mesaj. Adeta "kriz olacak, felaket geliyor de kurtul" der gibiler. Ancak böyle bir durum yok. Siz biliyorsunuz, "neden kriz çıkmayacağını ve bu son yaşananların neden bizi sarsmayacağını" detaylı analizlerle burada yazdık. Tekrara gerek yok.
Kredi ve derecelendirme kurumlarının raporlarını "hafızlayıp" başımıza ekonomist kesilenlerle tabii ki de "dalgamı" geçerim. Bilim adamı bilim adamlığını, gazeteci de gazeteciliğini yapsın. Türkiye'den çıkan sıcak para, uzun vadeli sermaye olarak arka kapıdan gelecek. Bu da son derece iyi bir haber olur. Zaten dikkat ettiyseniz "carry trade kaldığı yerden devam, Türkiye'ye sermaye girişi yeniden hareketlenecek" türü yorumlar başladı. Ne yapalım, "öğleden sonra günaydın!"
Yeri gelmişken; yüzde 5 olan tüketici enflasyonu hedefinin tutmayacağı belli oldu. Baştan beri savunduğumuz haliyle yüzde 6,5 civarında kalır gibi. Bu bağlamda, petrol, enerji, kira ve gıda fiyatlarında olumsuzluk devam ederse, tüketin ivmesi artarsa ve kamunun yapacağı tasarruflar bu olumsuzlukları gidermeye yetmez ise "yüksek faiz, düşük< kur" modeline devam ederiz. Ancak unutmayın; Türkiye, faizlerin düşmesi beklentisine fena halde girmiş durumdadır. Merkez Bankası bunu biliyor.
Siyasi tahmine gelince, ilgililere duyuruyorum: AK Parti'nin üçüncü iktidar dönemi başlamış durumda. Temenni değil, gördüğüm bu. Ben, ülkeyi tanıdığı iddiasında bulunan bir akademisyenim. Seçimlerden önce AK Parti'nin en az yüzde 43 rey alacağını o kadar çok yerde zikrettim ki. Hoşuna gidenler "Hocam bu temenni mi, gerçeklere mi dayandırıyorsun?" diye sorarken, hoşlanmayanlar "hayal görüyorsun" diyorlardı. Seçim sonrasında iddialaştığım akademisyen arkadaşlar ortalıkta yok.
AK Parti, şu nedenlerle üçüncü dönem iktidarını garantileyebilir: a) Yeni döneme yeni heyecanlar ikame edebilirse. İlk dönemde hepimiz, bütçe açıkları, borç stoku, enflasyon, büyüme ve AB üyeliğine kilitlendik. Şimdi bunlar tek başına bize heyecan vermez. İktidarın yeni heyecanlar oluşturması lazım. İşsizlik bunların başında geliyor. AB standartlarını bu millete çok görmeyen bir sivil anayasa ve beraberinde gelen özgürlükler ise AK Parti için "ya devam, ya tamam" anlamına gelecek. Örneğin AB'deki standartlar dururken olay sadece, "türbanlı kızların üniversiteye girmesiyle" sınırlı tutulursa işi biter. Hizmet alan, hizmet veren gibi laikçi bir dayatma kabul edilemez. Bu ülkenin insanı AB'deki standartların tümüne layıktır, okulda öğrenci olarak, devlet dairesinde de çalışan olarak.
b) Çankaya'da milletin çok sevdiği bir cumhurbaşkanı sürekli horlanır, itilir kakılırsa bu da rey olarak geri döner. Bir önceki dönemde Sezer iticiliği ve adaletsizliği ile AK Parti'ye çalışmıştı. Şimdi Abdullah Gül, millerin teveccühü nedeniyle.
c) AK Parti'yi zor durumda bırakmak için halkın din ve vicdan özgürlükleri yolunda atılan adımlar sürekli topun ağzına alınırsa. Mesela "otobüsteki 4'te 3 yolcu namaz molası istedi", yargıdan gelen "uyuşturucu ve şarap trafiği sekteye uğratmaz" fetvaları, "bu şehirde neden Ramazan'da açık lokanta yok" serzenişleri gibi.
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009