Ahmet KEKEÇ
Bize özgü hoşluklardan biriyle daha karşı karşıyayız; ‘dinci’ addedilen parti ‘sivil anayasa’ çalışmaları yapıyor; toplumda ön alması gereken ve çoğunluğun ‘solcu’, ‘ilerici’, ‘sosyal demokrat’ zannettiği partiler buna karşı çıkıyor.
Mutabakat aranmalıymış.
Bu ‘mutabakat’ lafını, bugüne kadar ağzından özgürlüklerle ilgili bir tek cümle işitmediğimiz Süheyl Batum çok sık telaffuz ediyor.
Mutabakat aranmalı elbette...
Bu konuda ben de Taha Akyol gibi düşünüyorum;
Bu şeraitte, bu ‘malum kafa’ mevcudiyetiyle herkesi ikna etmek mümkün değil. Bu görüldü, anlaşıldı... AK Parti, en geniş diyaloğu kursa, en demokratik metni ortaya koysa bile, hazırlattığı tasarıyı ‘AKP Taslağı’ olmaktan kurtaramayacaktır.
Bu yüzden, hazırlanan taslak, öncelikle ‘taslaklardan biri’ olmalıdır. İnisiyatifi Meclis Başkanı ele almalı, onun oluşturacağı ‘partiler arası kurul’ ya da ‘komisyon’, farklı taslakları alarak ve sivil toplumla kuruluşlarıyla da görüşerek, ortaya nihai bir taslak koymalıdır.
Bu taslak tartışmaya açılmalıdır.
Şerif Mardin’in de korkuları izale edilmelidir.
Şerif Mardin’i ısrarla yanlış anlamayı (hatta hiç anlamamayı) sürdüren Ertuğrul Özkök gibi sosyologların da gönlü hoş tutulmalıdır.
Bu arada, ikide birde ‘sosyolog yanım diyor ki’ diyerek araya görüntü sokmaya çalışan bir de ‘sosyolog Ertuğrul’umuz oldu.
Bugüne kadar bize ‘iletişimci gibi’ yapmıyor muydu bu?
Ne zaman sosyolog oldu?
Olduysa biz neden duymadık?
Yoksa, her zaman olduğu gibi bir ‘Ertuğrul Özkök kolpası’yla mı karşı karşıyayız?
Hani ‘Elveda Başkaldırı’ diye bir kitap yazmış, kendince bir ‘demirperde muhasebesi’ yapmıştı da; kime, ne zaman, hangi enstrümanlarla başkaldırdığı karambole gitmişti ya...
Emre Kongar’dan sonra, olgularla varsayımları karıştıran, ‘varsayımsal olan’la ‘olgusal olan’ın esasında nereye tekabül ettiğini bilmeyen, üstelik testisle testisi karıştıracak kadar mevzuya yabancı bir de sosyolog Ertuğrul Özkök’le mi uğraşacağız.
Emre Kongar yetmiyor mu?
Biz de can taşıyoruz yahu, bize de yazık değil mi?
Neyse, ilgili yetkililer, ‘anayasa taslağı’nın ‘parti taslağı’ gibi anlaşılmasının önüne geçmek için gerekli mekanizmaları devreye sokmalı, bu işi (örneğin) TBMM Başkanlığı’nın sevk ve idaresine vermelidir.
Böyle olmalıdır.
Böyle olmalıdır da, 82 anayasasını ‘paşalar anayasası’, ‘beşi bir yerde anayasası’, hızını alamayıp ‘cunta anayasası’ diye karalayanlar nerede?
Neden sivil anayasa çalışmasına katkı yapmıyorlar?
Cunta konusunda mangalda kül bırakmayan entelijansiya nerede?
Değerli demeç insanı Atilla Kart neden susuyor?
Durduk yerde ‘Rektörler Komitesi’ diye bir baskı grubu icat eden ünlü anayasa hukuku profesörü Erdoğan Teziç neden daha demokratik bir anayasa için değerli fikirlerini esirgiyor?
Peki Süheyl Batum?
Teziç’i tekrarlamak dışında söyleyeceği bir şey yok mu bu arkadaşın?
Özellikle bu son iki isim...
Ne hazindir ki, ikisi de anayasa hukuku profesörü, ikisi de laiklik konusunda katı, ikisi de icabında ‘demokratmış gibi’ yapıyor, ikisi de statükonun muhafazasından yana...
İkisinin de ciltler tutacak ders notu var ama ‘özgürlükler’le ilgili bir tek cümlesi yok.
Böyle mi olmalıdır?
Mutabakat aranmalıymış.
Bu ‘mutabakat’ lafını, bugüne kadar ağzından özgürlüklerle ilgili bir tek cümle işitmediğimiz Süheyl Batum çok sık telaffuz ediyor.
Mutabakat aranmalı elbette...
Bu konuda ben de Taha Akyol gibi düşünüyorum;
Bu şeraitte, bu ‘malum kafa’ mevcudiyetiyle herkesi ikna etmek mümkün değil. Bu görüldü, anlaşıldı... AK Parti, en geniş diyaloğu kursa, en demokratik metni ortaya koysa bile, hazırlattığı tasarıyı ‘AKP Taslağı’ olmaktan kurtaramayacaktır.
Bu yüzden, hazırlanan taslak, öncelikle ‘taslaklardan biri’ olmalıdır. İnisiyatifi Meclis Başkanı ele almalı, onun oluşturacağı ‘partiler arası kurul’ ya da ‘komisyon’, farklı taslakları alarak ve sivil toplumla kuruluşlarıyla da görüşerek, ortaya nihai bir taslak koymalıdır.
Bu taslak tartışmaya açılmalıdır.
Şerif Mardin’in de korkuları izale edilmelidir.
Şerif Mardin’i ısrarla yanlış anlamayı (hatta hiç anlamamayı) sürdüren Ertuğrul Özkök gibi sosyologların da gönlü hoş tutulmalıdır.
Bu arada, ikide birde ‘sosyolog yanım diyor ki’ diyerek araya görüntü sokmaya çalışan bir de ‘sosyolog Ertuğrul’umuz oldu.
Bugüne kadar bize ‘iletişimci gibi’ yapmıyor muydu bu?
Ne zaman sosyolog oldu?
Olduysa biz neden duymadık?
Yoksa, her zaman olduğu gibi bir ‘Ertuğrul Özkök kolpası’yla mı karşı karşıyayız?
Hani ‘Elveda Başkaldırı’ diye bir kitap yazmış, kendince bir ‘demirperde muhasebesi’ yapmıştı da; kime, ne zaman, hangi enstrümanlarla başkaldırdığı karambole gitmişti ya...
Emre Kongar’dan sonra, olgularla varsayımları karıştıran, ‘varsayımsal olan’la ‘olgusal olan’ın esasında nereye tekabül ettiğini bilmeyen, üstelik testisle testisi karıştıracak kadar mevzuya yabancı bir de sosyolog Ertuğrul Özkök’le mi uğraşacağız.
Emre Kongar yetmiyor mu?
Biz de can taşıyoruz yahu, bize de yazık değil mi?
Neyse, ilgili yetkililer, ‘anayasa taslağı’nın ‘parti taslağı’ gibi anlaşılmasının önüne geçmek için gerekli mekanizmaları devreye sokmalı, bu işi (örneğin) TBMM Başkanlığı’nın sevk ve idaresine vermelidir.
Böyle olmalıdır.
Böyle olmalıdır da, 82 anayasasını ‘paşalar anayasası’, ‘beşi bir yerde anayasası’, hızını alamayıp ‘cunta anayasası’ diye karalayanlar nerede?
Neden sivil anayasa çalışmasına katkı yapmıyorlar?
Cunta konusunda mangalda kül bırakmayan entelijansiya nerede?
Değerli demeç insanı Atilla Kart neden susuyor?
Durduk yerde ‘Rektörler Komitesi’ diye bir baskı grubu icat eden ünlü anayasa hukuku profesörü Erdoğan Teziç neden daha demokratik bir anayasa için değerli fikirlerini esirgiyor?
Peki Süheyl Batum?
Teziç’i tekrarlamak dışında söyleyeceği bir şey yok mu bu arkadaşın?
Özellikle bu son iki isim...
Ne hazindir ki, ikisi de anayasa hukuku profesörü, ikisi de laiklik konusunda katı, ikisi de icabında ‘demokratmış gibi’ yapıyor, ikisi de statükonun muhafazasından yana...
İkisinin de ciltler tutacak ders notu var ama ‘özgürlükler’le ilgili bir tek cümlesi yok.
Böyle mi olmalıdır?
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.