Hilmi YAVUZ
Batı'nın, Oryantalizm aracılığıyla 'tanımladığı ve kontrol ettiği kavramlar, tablolar ve kategorilerin içinde anlamlandırarak' (Brian S. Turner, 37) bir tahakküm objesine dönüştürdüğü Doğu, Oksidantalizm'i bu tahakkümden kurtulmak için kullanabilmiş midir?
Bu soru Türkiye bağlamında sorulduğunda, ilk bakışta, anlaşılması o kadar da zor olmayan bir paradoksla karşı karşıya kalıyoruz. Genellikle, Findley'in Chattarjee'den alıntılayarak dilegetirdiği gibi, 'sömürgecilik karşıtı milliyetçiliğin önemli bir bileşeni olan Oksidantalizm' (Chattarjee, aktaran Findley Carter V. 5), antiemperyalist bir kurtuluş savaşı vermiş olan Türkiye Cumhuriyeti'nde, Tanzimat'tan sonra inşa edilmeye başlanan Batıcı entelektüel tahakkümün dekonstrüksiyonunda niçin belirleyici bir işlev görmemiştir? Türk Modernleşmesi, niçin bir yanıyla Oryantalistleşmeye dönüşmüştür?
Belki de bu, Osmanlı'nın, örneğin Hindistan ya da Afrika gibi, tam anlamıyla bir sömürgeleştirilme sürecinden geçmemiş olmasıyla açıklanabilir. Oysa, sömürgeleştirilmiş toplumlarda Oryantalist tahakkümün, sömürge karşıtı postkolonyal söylemleri bile belirleyici bir söylemsel buyurganlığı olduğunu biliyoruz. Partha Chatterjee, 'milliyetçi akımlar[ın], anti-kolonyalist niteliklerinden dolayı Avrupa'dan özgürleşmeyi arzulasalar da Aydınlanma-sonrası rasyonalist söylemin terim ve kavramlarını içselleştirdikleri için, bizzat reddettikleri moderniteden türeyen söylemler olarak onun içinde sıkışıp kalmakta' olduklarını, diğer bir deyişle, türemiş söylemler olarak milliyetçilikler[in], türedikleri kaynak olarak moderniteden özgürleşmeyi sağlayama[dıklarını], dahası, milliyetçilik[in], Avrupa modernitesine özgü kültürel ve siyasal hastalıkların Batı-dışı coğrafyalarda yeniden üretilmesine vesile ol[duğunu]' bildirir (Chattarjee, aktaran İrem, Nazım 157-179) Cemil Meriç'in de 'Batı'nın her hastalığını ithale memur bir anonim şirket' gibi çalışan bir entelijansiya'dan sözederken kastettiği de tastamam budur: Antiemperyalist ve antikolonyal savaşlar vererek siyasal özgürlüklerini kazanmış gibi görünen toplumlarda bile, milliyetçiliğin bir tür Oksidantalizme dönüşmesi!
Gene de, Chatterjee'nin belirttiği gibi, sömürgecilik karşıtı milliyetçiliğin, Emperyalizme karşı açık bir mücadeleye girişmeden çok daha önce inşa ettiği, biri iç, öteki dış iki 'hükümranlık alanı' ile öne çıkışını göz ardı etmemek ya da küçümsememek gerekiyor: Maddi alan ya da dış güçlerin müdahalesini reddeden alan ve manevi alan ya da 'Modern 'ama Batılı olmayan bir ulusal kültür inşası' alanı... (P.Chattarjee, aktaran Findley, Carter V.a.g.y)
Öyle görünüyor ki, antiemperyalist bir savaş vererek, sömürgecilik karşıtı milliyetçiliği, dış güçlerin müdahalesini reddeden maddi alanda gerçekleştiren Türkiye Cumhuriyeti, manevi alanda Modern ama Batılı olmayan bir ulusal kültür inşa edememiştir. Modern ama Batılı olmayan bir ulusal kültür inşa edilememiş olmasının ortaya çıkardığı durum, Cemil Meriç'in atıfta bulunduğu, 'Batı'nın her hastalığını ithale memur bir anonim şirket' gibi çalışan bir Oryantalist entelijansiya üretmiştir.
Bir yazımda ben de bunu şöyle dilegetirmiştim: 'Ziya Gökalp'ten Ali Akay'a kadar olan Türk entelektüel tarihi, Emile Durkheim'den Gilles Deleuze'e kadar olan Fransız entelektüel tarihinin ikinci elden bir varyantından ibarettir.' Türk entelijansiyası, kısaca, kendi ülkesine bakarken Oryantalist, Batı'ya bakarken Oksidantalist'tir: Niçin, bir türlü 'kendimiz' olamadığımızın kanıtı!..
Düzeltme: Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin yayımladığı 'Marife' dergisinin 'Oksidantalizm' özel sayısının editörü, Doç. Dr. Ahmet Yaman değil, Doç. Dr. Fethi Ahmet Polat olacaktır. Düzeltir, özür dilerim. (H.Y.)
Bu soru Türkiye bağlamında sorulduğunda, ilk bakışta, anlaşılması o kadar da zor olmayan bir paradoksla karşı karşıya kalıyoruz. Genellikle, Findley'in Chattarjee'den alıntılayarak dilegetirdiği gibi, 'sömürgecilik karşıtı milliyetçiliğin önemli bir bileşeni olan Oksidantalizm' (Chattarjee, aktaran Findley Carter V. 5), antiemperyalist bir kurtuluş savaşı vermiş olan Türkiye Cumhuriyeti'nde, Tanzimat'tan sonra inşa edilmeye başlanan Batıcı entelektüel tahakkümün dekonstrüksiyonunda niçin belirleyici bir işlev görmemiştir? Türk Modernleşmesi, niçin bir yanıyla Oryantalistleşmeye dönüşmüştür?
Belki de bu, Osmanlı'nın, örneğin Hindistan ya da Afrika gibi, tam anlamıyla bir sömürgeleştirilme sürecinden geçmemiş olmasıyla açıklanabilir. Oysa, sömürgeleştirilmiş toplumlarda Oryantalist tahakkümün, sömürge karşıtı postkolonyal söylemleri bile belirleyici bir söylemsel buyurganlığı olduğunu biliyoruz. Partha Chatterjee, 'milliyetçi akımlar[ın], anti-kolonyalist niteliklerinden dolayı Avrupa'dan özgürleşmeyi arzulasalar da Aydınlanma-sonrası rasyonalist söylemin terim ve kavramlarını içselleştirdikleri için, bizzat reddettikleri moderniteden türeyen söylemler olarak onun içinde sıkışıp kalmakta' olduklarını, diğer bir deyişle, türemiş söylemler olarak milliyetçilikler[in], türedikleri kaynak olarak moderniteden özgürleşmeyi sağlayama[dıklarını], dahası, milliyetçilik[in], Avrupa modernitesine özgü kültürel ve siyasal hastalıkların Batı-dışı coğrafyalarda yeniden üretilmesine vesile ol[duğunu]' bildirir (Chattarjee, aktaran İrem, Nazım 157-179) Cemil Meriç'in de 'Batı'nın her hastalığını ithale memur bir anonim şirket' gibi çalışan bir entelijansiya'dan sözederken kastettiği de tastamam budur: Antiemperyalist ve antikolonyal savaşlar vererek siyasal özgürlüklerini kazanmış gibi görünen toplumlarda bile, milliyetçiliğin bir tür Oksidantalizme dönüşmesi!
Gene de, Chatterjee'nin belirttiği gibi, sömürgecilik karşıtı milliyetçiliğin, Emperyalizme karşı açık bir mücadeleye girişmeden çok daha önce inşa ettiği, biri iç, öteki dış iki 'hükümranlık alanı' ile öne çıkışını göz ardı etmemek ya da küçümsememek gerekiyor: Maddi alan ya da dış güçlerin müdahalesini reddeden alan ve manevi alan ya da 'Modern 'ama Batılı olmayan bir ulusal kültür inşası' alanı... (P.Chattarjee, aktaran Findley, Carter V.a.g.y)
Öyle görünüyor ki, antiemperyalist bir savaş vererek, sömürgecilik karşıtı milliyetçiliği, dış güçlerin müdahalesini reddeden maddi alanda gerçekleştiren Türkiye Cumhuriyeti, manevi alanda Modern ama Batılı olmayan bir ulusal kültür inşa edememiştir. Modern ama Batılı olmayan bir ulusal kültür inşa edilememiş olmasının ortaya çıkardığı durum, Cemil Meriç'in atıfta bulunduğu, 'Batı'nın her hastalığını ithale memur bir anonim şirket' gibi çalışan bir Oryantalist entelijansiya üretmiştir.
Bir yazımda ben de bunu şöyle dilegetirmiştim: 'Ziya Gökalp'ten Ali Akay'a kadar olan Türk entelektüel tarihi, Emile Durkheim'den Gilles Deleuze'e kadar olan Fransız entelektüel tarihinin ikinci elden bir varyantından ibarettir.' Türk entelijansiyası, kısaca, kendi ülkesine bakarken Oryantalist, Batı'ya bakarken Oksidantalist'tir: Niçin, bir türlü 'kendimiz' olamadığımızın kanıtı!..
Düzeltme: Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin yayımladığı 'Marife' dergisinin 'Oksidantalizm' özel sayısının editörü, Doç. Dr. Ahmet Yaman değil, Doç. Dr. Fethi Ahmet Polat olacaktır. Düzeltir, özür dilerim. (H.Y.)
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.