Şırnak’taki saldırı, Türkiye’nin Irak politikası hakkında konuşmayı zorunlu kılıyor. Özellikle de Kuzey Irak konusunda.
Nasıl oldu, niye tartışılmadı, kim yaptı, sorularını bir kenara bırakarak hatırlatalım. Türkiye’nin Kuzey Irak politikası bir dönem resmi olarak Genelkurmay Başkanlığı’na devredilmişti. Bu dönemde inşa edilmeye çalışılan politikanın merkezini ‘güvenlik’ oluşturuyordu. Başka türlü de olamazdı zaten. Çünkü sistem içindeki güçlü yerine rağmen TSK’nın farklı araçlarla çok boyutlu bir politika üretmesi zaten sözkonusu değildi. Hiçbir ordu ‘devlet aklı’nın tamamını oluşturumaz. Bunu denediği zaman da yüzüne gözüne bulaştırır. Nitekim o dönemin Kuzey Irak politikası, içerinden dışarıya doğru PKK’nın takip edildiği, ittifak düzeyinde ise Türkmenlerin dışında herkesin dışlandığı bir alana sıkışıp kaldı.
Daha da kötüsü, Türkiye’nin ‘derin müttefik’ ilan ettiği Türkmenler konusunda da kelimenin tam anlamıyla bir fiyasko yaşandı. Kendi içimizdeki farklı algılar, siyasi görüşler, istihbarat çatışmaları adeta birebir Türkmenler arasında karşılık buldu. Birbirinden kopuk, ayrı ayrı kurum ya da kesimlerle irtibatı olan çok sayıda Türkmen örgütü ortaya çıktı. Herbiri Türkiye’de farklı bir odakla muhatap oldu. Böylece bir stratejik kart olmaktan çok, yeni sorunlar üreten bir yapıya dönüştü.
Tüm bunlara Türkmenler konusundaki cehaletimiz de eklenince işler çığırından çıktı. Irak’ta yaşayan Türkmen nüfusun yarısından daha fazlasının Şii olduğu gerçeğini Ankara doğru dürüst dikkate almadı. Oysa bu gerçek Amerikan işgalinin ardından ve Türkmenlerin seçimlerde aldığı ağır yenilgilerle adeta yüzümüze vuruldu.
Geçmişin hataları bunlarla sınırlı değil elbette. Türkmen merkezli olduğu iddia edilen, ama onları bile kuşatmaktan aciz politikalar, aynı zamanda Kuzey’deki diğer gruplarla olan ilişkilerimizi de iyice gerginleştirdi. Bölgenin iki önemli aktörü Barzani ve Talabani üzerine kurgulanan düşmanca söylem, iç politikada düşüncesizce kullanıldı. Ertuğrul Özkök’ün gazetesi bile Barzani’nin aslında yahudi olduğunu keşfetti!
Türkiye, kendi içindeki Kürt Sorunu’yla, sınırlarının hemen ötesinde yaşananlar arasındaki bağlantıyı yok saydı. ‘Kendi sorunumu kendi sınırlarım dahilinde güç kullanarak çözerim’ inadıyla yeni açılımlardan mahrum kaldı. Kürt kartını hep bir sorun ve tehdit olarak gördü. Onunla ittifak üretmeyi ve sorunu daha geniş bir alanda çözme becerisini gösteremedi.
AK Parti’nin birinci iktidar dönemi, en azından bu dönemin yanlışlarında ısrar etmedi. Yaraları sarma gayretinde oldu. Türkiye’nin savunma hattını daha geniş bir alana yayarak nefes almanın yollarını aradı. Irak Kürtleri üzerine oluşturulan düşmanlık söylemlerine itibar etmedi.
Başbakan Erdoğan ve hükümet, Türkiye’yi Irak’a ‘askeri operasyon’ kartıyla sürmek isteyenlere geçit vermedi. İç dengelerdeki direnişe rağmen bölgeyle ekonomik akışın canlanmasına gayret etti.
Şırnak’taki saldırı gösteriyor ki ‘iç dengeler’in bu direnişi sürüyor. Birileri Türkiye’nin Kuzey Irak konusunda hamle yapmasını engellemek için PKK kartını hiç çekinmeden sahaya sürüyor.
Kim diye sormayın. Bu neocon çılgınlığının artık yerlisi yabancısı kalmadı.
Nasıl oldu, niye tartışılmadı, kim yaptı, sorularını bir kenara bırakarak hatırlatalım. Türkiye’nin Kuzey Irak politikası bir dönem resmi olarak Genelkurmay Başkanlığı’na devredilmişti. Bu dönemde inşa edilmeye çalışılan politikanın merkezini ‘güvenlik’ oluşturuyordu. Başka türlü de olamazdı zaten. Çünkü sistem içindeki güçlü yerine rağmen TSK’nın farklı araçlarla çok boyutlu bir politika üretmesi zaten sözkonusu değildi. Hiçbir ordu ‘devlet aklı’nın tamamını oluşturumaz. Bunu denediği zaman da yüzüne gözüne bulaştırır. Nitekim o dönemin Kuzey Irak politikası, içerinden dışarıya doğru PKK’nın takip edildiği, ittifak düzeyinde ise Türkmenlerin dışında herkesin dışlandığı bir alana sıkışıp kaldı.
Daha da kötüsü, Türkiye’nin ‘derin müttefik’ ilan ettiği Türkmenler konusunda da kelimenin tam anlamıyla bir fiyasko yaşandı. Kendi içimizdeki farklı algılar, siyasi görüşler, istihbarat çatışmaları adeta birebir Türkmenler arasında karşılık buldu. Birbirinden kopuk, ayrı ayrı kurum ya da kesimlerle irtibatı olan çok sayıda Türkmen örgütü ortaya çıktı. Herbiri Türkiye’de farklı bir odakla muhatap oldu. Böylece bir stratejik kart olmaktan çok, yeni sorunlar üreten bir yapıya dönüştü.
Tüm bunlara Türkmenler konusundaki cehaletimiz de eklenince işler çığırından çıktı. Irak’ta yaşayan Türkmen nüfusun yarısından daha fazlasının Şii olduğu gerçeğini Ankara doğru dürüst dikkate almadı. Oysa bu gerçek Amerikan işgalinin ardından ve Türkmenlerin seçimlerde aldığı ağır yenilgilerle adeta yüzümüze vuruldu.
Geçmişin hataları bunlarla sınırlı değil elbette. Türkmen merkezli olduğu iddia edilen, ama onları bile kuşatmaktan aciz politikalar, aynı zamanda Kuzey’deki diğer gruplarla olan ilişkilerimizi de iyice gerginleştirdi. Bölgenin iki önemli aktörü Barzani ve Talabani üzerine kurgulanan düşmanca söylem, iç politikada düşüncesizce kullanıldı. Ertuğrul Özkök’ün gazetesi bile Barzani’nin aslında yahudi olduğunu keşfetti!
Türkiye, kendi içindeki Kürt Sorunu’yla, sınırlarının hemen ötesinde yaşananlar arasındaki bağlantıyı yok saydı. ‘Kendi sorunumu kendi sınırlarım dahilinde güç kullanarak çözerim’ inadıyla yeni açılımlardan mahrum kaldı. Kürt kartını hep bir sorun ve tehdit olarak gördü. Onunla ittifak üretmeyi ve sorunu daha geniş bir alanda çözme becerisini gösteremedi.
AK Parti’nin birinci iktidar dönemi, en azından bu dönemin yanlışlarında ısrar etmedi. Yaraları sarma gayretinde oldu. Türkiye’nin savunma hattını daha geniş bir alana yayarak nefes almanın yollarını aradı. Irak Kürtleri üzerine oluşturulan düşmanlık söylemlerine itibar etmedi.
Başbakan Erdoğan ve hükümet, Türkiye’yi Irak’a ‘askeri operasyon’ kartıyla sürmek isteyenlere geçit vermedi. İç dengelerdeki direnişe rağmen bölgeyle ekonomik akışın canlanmasına gayret etti.
Şırnak’taki saldırı gösteriyor ki ‘iç dengeler’in bu direnişi sürüyor. Birileri Türkiye’nin Kuzey Irak konusunda hamle yapmasını engellemek için PKK kartını hiç çekinmeden sahaya sürüyor.
Kim diye sormayın. Bu neocon çılgınlığının artık yerlisi yabancısı kalmadı.


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.