Böyle dönemlerde makulden bahsetmek zorlaşıyor. Kuşku yok ki bu topraklarda yaşayan milyonlarca insanın yüreği yanıyor. Ancak tam da bu tür ortamlarda sahneye çıkan kışkırtıcıların söyledikleriyle hareket etmek, daha nice yüreğin yanmasına yol açmaktan başka bir işe yaramıyor.
Peşpeşe gelen şehit cenazelerinin ortasında soğukkanlı olmak, ‘devlet aklı’nı oluşturan her kurum ya da kesimin öncelikli sorumluluğu. Sorumsuzca ve insanların duygularına hitap eden sözlerin sahipleri bir kez daha düşünmeli. Acaba böyle bir ortamda sizi sürüklemek istedikleri bataklığa koşarak gitmek mi kolay? Yoksa bu oyunu bozmak mı?
‘Sınırı geçeriz, hesabını sorarız’ mantığının öne geçmesine izin verirsek, sadece başımıza yeni belalar açarız. Sorunun ne olduğunu konuşmanıza bile izin vermeden bir an önce Kuzey Irak’a askeri operasyon düzenlenmesini savunanlar, aksini söyleyenleri hainlikle suçlamayı ihmal etmiyorlar. Daha da ileri gidip bu kadar hassas bir konunun Bakanlar Kurulu ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda ele alınmasını ‘gevezelik’ olarak değerlendirenler bile var. (Hasan Celal Güzel, Radikal, 9 Ekim 2007)
Şurası önemli. Gerek hükümet, gerekse güvenlik ve istihbarat birimleri, askeri operasyon konusunda son derece soğukkanlı ve dikkatli değerlendirmelere sahip. Özellikle son iki yıldır ortaya çıkan tüm baskılara rağmen bu konuda ciddi bir mutabakat halinde olmaları Türkiye’nin en büyük şansı.
Neyse ki USAK Başkanı Sedat Laçiner gibi hesapsız adımların bizi nasıl bir felakete sürükleyebileceği konusunda uyarılarda bulunan uzmanlar da var. Sedat Laçiner’in açıklamaları bu gürültü patırtının ortasında daha bir dikkatle dinlenmeli. Laçiner, ‘Türkiye’nin yapacağı sınırötesi harekatın, olmayan bir Kürt devleti kurulmasına, Barzani’nin kahraman olmasına ve PKK’ya desteğin artmasına neden olacağını’söylüyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ziyaret ettiği birliğe saldırı düzenlenmesine de özellikle dikkat çekiyor.
Terörün yeniden tırmanmasına iki eksenden bakmakta yarar var. Birincisi 22 Temmuz seçimlerinin ardından ortaya çıkan anayasa tartışmalarının tüm saptırma çabalarına rağmen ciddi bir mutabakat sağlama yolunda ilerlemesi. İkincisi yine seçim sonuçlarının güçlendirdiği bir başka gerçek. Türkiye, adına güneydoğu ya da Kürt sorunu, ne derseniz deyin; en önemli sorununda bir dönüm noktasına geldi. AK Parti’nin bölgede kazandığı başarı, aynı zamanda PKK ve onun atmosferindeki diğer yapıların tasfiye sürecini başlattı.
PKK deyince sözkonusu olan sıradan bir terör örgütü değil elbette. Bölgede zaman zaman ciddi bir taban bulan, siyasi partisi, sivil toplum kuruluşları ve uluslar arası destekleri ile hayli karmaşık bir yapıdan sözediyoruz. Fakat son olaylarda asıl dikkat çekici olan şu. Türkiye Kuzey Irak konusunda ne zaman ciddi bir inisiyatif aşamasına gelse ya da bu yönde bir hareketlilik sağlasa, aniden PKK terörü ile karşılaşıyor. Daha da tuhafı bu sorunun çözümü için de bu bölgeye askeri operasyon seçeneği dayatılıyor.
Asıl tartışmamız gereken konu biraz tehlikeli sularda yüzmeyi gerektiriyor. Türkiye’de bazı iç dengelerin, bazı uluslararası güçleri de arkalarına alarak PKK gibi kanlı araçları kullandığı kuşkusu, eminim aklı başında pekçok insanın zihnini meşgul ediyor.
Sağduyumuz, tüm kirli tezgahları aşacak kadar güçlü olmalı.
Peşpeşe gelen şehit cenazelerinin ortasında soğukkanlı olmak, ‘devlet aklı’nı oluşturan her kurum ya da kesimin öncelikli sorumluluğu. Sorumsuzca ve insanların duygularına hitap eden sözlerin sahipleri bir kez daha düşünmeli. Acaba böyle bir ortamda sizi sürüklemek istedikleri bataklığa koşarak gitmek mi kolay? Yoksa bu oyunu bozmak mı?
‘Sınırı geçeriz, hesabını sorarız’ mantığının öne geçmesine izin verirsek, sadece başımıza yeni belalar açarız. Sorunun ne olduğunu konuşmanıza bile izin vermeden bir an önce Kuzey Irak’a askeri operasyon düzenlenmesini savunanlar, aksini söyleyenleri hainlikle suçlamayı ihmal etmiyorlar. Daha da ileri gidip bu kadar hassas bir konunun Bakanlar Kurulu ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda ele alınmasını ‘gevezelik’ olarak değerlendirenler bile var. (Hasan Celal Güzel, Radikal, 9 Ekim 2007)
Şurası önemli. Gerek hükümet, gerekse güvenlik ve istihbarat birimleri, askeri operasyon konusunda son derece soğukkanlı ve dikkatli değerlendirmelere sahip. Özellikle son iki yıldır ortaya çıkan tüm baskılara rağmen bu konuda ciddi bir mutabakat halinde olmaları Türkiye’nin en büyük şansı.
Neyse ki USAK Başkanı Sedat Laçiner gibi hesapsız adımların bizi nasıl bir felakete sürükleyebileceği konusunda uyarılarda bulunan uzmanlar da var. Sedat Laçiner’in açıklamaları bu gürültü patırtının ortasında daha bir dikkatle dinlenmeli. Laçiner, ‘Türkiye’nin yapacağı sınırötesi harekatın, olmayan bir Kürt devleti kurulmasına, Barzani’nin kahraman olmasına ve PKK’ya desteğin artmasına neden olacağını’söylüyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ziyaret ettiği birliğe saldırı düzenlenmesine de özellikle dikkat çekiyor.
Terörün yeniden tırmanmasına iki eksenden bakmakta yarar var. Birincisi 22 Temmuz seçimlerinin ardından ortaya çıkan anayasa tartışmalarının tüm saptırma çabalarına rağmen ciddi bir mutabakat sağlama yolunda ilerlemesi. İkincisi yine seçim sonuçlarının güçlendirdiği bir başka gerçek. Türkiye, adına güneydoğu ya da Kürt sorunu, ne derseniz deyin; en önemli sorununda bir dönüm noktasına geldi. AK Parti’nin bölgede kazandığı başarı, aynı zamanda PKK ve onun atmosferindeki diğer yapıların tasfiye sürecini başlattı.
PKK deyince sözkonusu olan sıradan bir terör örgütü değil elbette. Bölgede zaman zaman ciddi bir taban bulan, siyasi partisi, sivil toplum kuruluşları ve uluslar arası destekleri ile hayli karmaşık bir yapıdan sözediyoruz. Fakat son olaylarda asıl dikkat çekici olan şu. Türkiye Kuzey Irak konusunda ne zaman ciddi bir inisiyatif aşamasına gelse ya da bu yönde bir hareketlilik sağlasa, aniden PKK terörü ile karşılaşıyor. Daha da tuhafı bu sorunun çözümü için de bu bölgeye askeri operasyon seçeneği dayatılıyor.
Asıl tartışmamız gereken konu biraz tehlikeli sularda yüzmeyi gerektiriyor. Türkiye’de bazı iç dengelerin, bazı uluslararası güçleri de arkalarına alarak PKK gibi kanlı araçları kullandığı kuşkusu, eminim aklı başında pekçok insanın zihnini meşgul ediyor.
Sağduyumuz, tüm kirli tezgahları aşacak kadar güçlü olmalı.


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.