Fehmi KORU
Dünyanın en kolay işi 'savaş' çıkarmaktır; adamın biri saçma bir eylem yapar, günahını bütün bir ulus (11 Eylül uğursuz eylemlerinde birden fazla ulus) öder. Dünyanın en zor işi ise 'barış' sağlamaktır; Filistin'de o noktaya erişebilmek için şu ana kadar yapılan nice beyhude gizli-açık toplantı buna yeterince tanıklık ediyor.
Yıllarca terörle savaşmış ülkelerin ondan kurtulması hiç kolay olmuyor. 'Terör örgütü' diye küçümseyip geçtiğimiz gruplar yıllar içerisinde çok boyutlu ittifak ilişkileri kurmuş oluyor, finans kaynakları buluyor, içte ve dışta kök salıyorlar. "Ha" deyince yok olmayacak türden karmaşık bir ilişkiler-ağı söz konusu...
Bir de 'eli kanlı' militanlar var... O güne kadar onların eylemleri sayesinde varlıklarını sürdüren örgüt yöneticileri ve destekçilerinin "Tamam, artık vazgeçiyoruz" demeleri militanlar tarafından nasıl karşılanıyor acaba? Bu soru üzerinde biraz düşündüğünüzde, savaş konumundan barış durumuna geçişin ne kadar zor olduğunu hemen fark ediyorsunuz.
İngiltere 30 yıla yakın süreyle başını ağrıtan IRA teröründen kurtulmaya karar verip bu yolda gereken adımları atmaya başladığında da politikacılar pek çok sıkıntıyı göğüslemek zorunda kalmıştı. Gün geldi, Başbakan Tony Blair, yakınlarına, "Bir yerlerden ekstra enerji ve gayret bulamazsam, işim zor" diyecek hale geldi. El altından yürütülen temaslarda karşı taraftan (IRA) hemen cevap alınamayınca canları sıkılanlara, Blair'in, "IRA'nın herhangi bir mesajı her kademedeki militanlarına ulaştırması için altı ilâ sekiz hafta gerekiyor" uyarısında bulunması gerekti.
Bu bilgiler, başbakanlık döneminde Tony Blair'in hemen yanı başında duran (kendisini Başbakan Erdoğan'ın danışmanları Akif Beki veya Yalçın Akdoğan'a benzetebiliriz) Alastair Campbell'in 'The Blair Years' adıyla kitaplaşmış günlüklerinin ilgili bölümlerinde var. 1999 yılının ortalarında başlayan 'IRA terörünü sona erdirme girişimi', günlerini ve gecelerini çalıyor Blair ve ekibinin... İrlanda'daki siyasileri ikna etmek, Sinn Fein adlı IRA irtibatlı partiyi muhatap haline getirmek, kendi partisini ve ülkeyi bilgilendirmek yanında, Kraliçe ve ABD Başkanı Bill Clinton'u da atılan her adımdan bilgi sahibi kılma gereğini duyuyor Blair...
Muhatap edilen Sinn Fein liderleri ateşkes ve silâh bırakma kararlarını terör örgütü IRA'ya kabul ettirebilmek için çaba gösteriyorlar, militanlar telkinlere kulak tıkıyor... Hükümetin önceden belirlenen takvime göre attığı hemen hiçbir adım, muhataplarından aynı takvime göre cevabını bulmuyor; IRA da Sinn Fein de verilen mühleti hep geçiriyorlar ve sürekli son dakika pürüzleri çıkıyor. Ateşkes nispeten kolay ilân ediliyor da, iş silâh bırakmaya gelince büyük bir direnişle karşılaşılıyor.
Günlüğün özellikle Başbakan Blair ile Sinn Fein liderleri arasındaki tartışmalara ayrılan bölümleri, (s. 418-19; 1999 Temmuz sonu) göz açıcı. Her şey olumlu gelişiyor, anlaşma tamam sanılırken, biraz da medyanın olayları farklı yansıtmasıyla, kılıçlar yeniden çekiliyor. Blair'in şu sözleri Campbell aracılığıyla tarihe geçecek değerde: "Yeniden şiddete başvurulacak olursa, çok açık söylüyorum, hiçbirinizle herhangi bir işim olamaz. İlân ettiğim için ve doğru olduğuna inandığımdan, adalet ve eşitlik gündemini izlerim, ama o kadar... Yine de sabrınızı bu kadar kolay kaybetmeyin; ben öyle yapacağım ve bu yolda ilerleyeceğim." Daha uzunca olan bu konuşmanın sonunda, muhataplardan biri, "Sayın başbakan" diyor, "Sizin IRA üzerindeki etkiniz, bizlerden çok daha fazla zaten..."
İngiltere'nin IRA teröründen kurtulma sürecinden çıkarılacak ders şu: Kararlılıkla yürünür ve konunun doğasına uygun tedbirler alınırsa terör belâsından da kurtulmak mümkündür. Önce IRA'nın finans desteği aldığı güçlü bir İrlandalı lobisi bulunan ABD'yi ve İrlanda Cumhuriyeti'ni müttefiki haline dönüştürdü Blair; sonra da teröristlerle doğrudan görüşmek yerine kendisine siyasi bir muhatap buldu ve ısrarla doğru bildiği yolda yürüdü. Sonuç ortada.
Savaş çıkarmanın kolay barışın zor olduğunu bilirsek -inşallah- sabırla sonuç alındığını da görebileceğiz.
Yeni Şafak
Dünyanın en kolay işi 'savaş' çıkarmaktır; adamın biri saçma bir eylem yapar, günahını bütün bir ulus (11 Eylül uğursuz eylemlerinde birden fazla ulus) öder. Dünyanın en zor işi ise 'barış' sağlamaktır; Filistin'de o noktaya erişebilmek için şu ana kadar yapılan nice beyhude gizli-açık toplantı buna yeterince tanıklık ediyor.
Yıllarca terörle savaşmış ülkelerin ondan kurtulması hiç kolay olmuyor. 'Terör örgütü' diye küçümseyip geçtiğimiz gruplar yıllar içerisinde çok boyutlu ittifak ilişkileri kurmuş oluyor, finans kaynakları buluyor, içte ve dışta kök salıyorlar. "Ha" deyince yok olmayacak türden karmaşık bir ilişkiler-ağı söz konusu...
Bir de 'eli kanlı' militanlar var... O güne kadar onların eylemleri sayesinde varlıklarını sürdüren örgüt yöneticileri ve destekçilerinin "Tamam, artık vazgeçiyoruz" demeleri militanlar tarafından nasıl karşılanıyor acaba? Bu soru üzerinde biraz düşündüğünüzde, savaş konumundan barış durumuna geçişin ne kadar zor olduğunu hemen fark ediyorsunuz.
İngiltere 30 yıla yakın süreyle başını ağrıtan IRA teröründen kurtulmaya karar verip bu yolda gereken adımları atmaya başladığında da politikacılar pek çok sıkıntıyı göğüslemek zorunda kalmıştı. Gün geldi, Başbakan Tony Blair, yakınlarına, "Bir yerlerden ekstra enerji ve gayret bulamazsam, işim zor" diyecek hale geldi. El altından yürütülen temaslarda karşı taraftan (IRA) hemen cevap alınamayınca canları sıkılanlara, Blair'in, "IRA'nın herhangi bir mesajı her kademedeki militanlarına ulaştırması için altı ilâ sekiz hafta gerekiyor" uyarısında bulunması gerekti.
Bu bilgiler, başbakanlık döneminde Tony Blair'in hemen yanı başında duran (kendisini Başbakan Erdoğan'ın danışmanları Akif Beki veya Yalçın Akdoğan'a benzetebiliriz) Alastair Campbell'in 'The Blair Years' adıyla kitaplaşmış günlüklerinin ilgili bölümlerinde var. 1999 yılının ortalarında başlayan 'IRA terörünü sona erdirme girişimi', günlerini ve gecelerini çalıyor Blair ve ekibinin... İrlanda'daki siyasileri ikna etmek, Sinn Fein adlı IRA irtibatlı partiyi muhatap haline getirmek, kendi partisini ve ülkeyi bilgilendirmek yanında, Kraliçe ve ABD Başkanı Bill Clinton'u da atılan her adımdan bilgi sahibi kılma gereğini duyuyor Blair...
Muhatap edilen Sinn Fein liderleri ateşkes ve silâh bırakma kararlarını terör örgütü IRA'ya kabul ettirebilmek için çaba gösteriyorlar, militanlar telkinlere kulak tıkıyor... Hükümetin önceden belirlenen takvime göre attığı hemen hiçbir adım, muhataplarından aynı takvime göre cevabını bulmuyor; IRA da Sinn Fein de verilen mühleti hep geçiriyorlar ve sürekli son dakika pürüzleri çıkıyor. Ateşkes nispeten kolay ilân ediliyor da, iş silâh bırakmaya gelince büyük bir direnişle karşılaşılıyor.
Günlüğün özellikle Başbakan Blair ile Sinn Fein liderleri arasındaki tartışmalara ayrılan bölümleri, (s. 418-19; 1999 Temmuz sonu) göz açıcı. Her şey olumlu gelişiyor, anlaşma tamam sanılırken, biraz da medyanın olayları farklı yansıtmasıyla, kılıçlar yeniden çekiliyor. Blair'in şu sözleri Campbell aracılığıyla tarihe geçecek değerde: "Yeniden şiddete başvurulacak olursa, çok açık söylüyorum, hiçbirinizle herhangi bir işim olamaz. İlân ettiğim için ve doğru olduğuna inandığımdan, adalet ve eşitlik gündemini izlerim, ama o kadar... Yine de sabrınızı bu kadar kolay kaybetmeyin; ben öyle yapacağım ve bu yolda ilerleyeceğim." Daha uzunca olan bu konuşmanın sonunda, muhataplardan biri, "Sayın başbakan" diyor, "Sizin IRA üzerindeki etkiniz, bizlerden çok daha fazla zaten..."
İngiltere'nin IRA teröründen kurtulma sürecinden çıkarılacak ders şu: Kararlılıkla yürünür ve konunun doğasına uygun tedbirler alınırsa terör belâsından da kurtulmak mümkündür. Önce IRA'nın finans desteği aldığı güçlü bir İrlandalı lobisi bulunan ABD'yi ve İrlanda Cumhuriyeti'ni müttefiki haline dönüştürdü Blair; sonra da teröristlerle doğrudan görüşmek yerine kendisine siyasi bir muhatap buldu ve ısrarla doğru bildiği yolda yürüdü. Sonuç ortada.
Savaş çıkarmanın kolay barışın zor olduğunu bilirsek -inşallah- sabırla sonuç alındığını da görebileceğiz.
Yeni Şafak
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.