2 Kasım 2007 Cuma

Kuzey Irak’ta İsrail yokmuş!


Değiştir


29 Ekim’de yayınlanan ‘ Türkiye’yi İsrail’e Benzetmenin Dayanılmaz Çirkinliği ’ başlıklı yazıma, ‘ İsrail Başkonsolosluğu’ imzalı ve son derece sert ifadelerle dolu bir cevap aldım.

Metindeki cevapların bildiğimiz İsrail savunmalarının dışında yeni bir yanı yok. Filistin ve Lübnan’a yönelik yaptıklarını ‘ Her egemen devletin yaptığı gibi kendi vatandaşlarını korumak’ olarak tarif ediyor.

Daha ilginç olan kısmı Irak’la ilgili olan ifadeler. Bana verilen cevaba bakarsanız Kuzey Irak’ta İsrail’in hiçbir faaliyeti yok! Hatta bu bölgede faaliyet gösteren vatandaşlarını cezalandıracak kadar da hassaslar. Cümle aynen şöyle: ‘ İsrail Devleti net bir şekilde vatandaşlarına Irak’ın kuzeyi ile ilgili faaliyette bulunmalarını yasaklamıştır.’

İsrail tarafı her ne kadar benim söylediklerimi ‘ yersiz ve yakışıksız’ bulsa da onlara kendilerinden bir ismin yazdığı bir kitabı önererek en azından nezaketimi koruyorum. Şalom Nakdimon’un kaleme aldığı ve editörlüğünü benim yaptığım ‘ Irak ve Ortadoğu’da MOSSAD’ kitabını hararetle tavsiye ederim. (Elips Yayınları, Ankara, 2004)

Metinde bana ilginç gelen bir ifade var ki aslında gündemle de son derece ilgili. ‘ Belirtmeliyiz ki Irak’ın kuzeyi ile en yakın kültürel ve ticari bağları olan ülke Türkiye’dir ve bu gayet doğaldır.’

Demek İsrail’den bakınca öyle görünüyor. Aslında kendi payıma bu cümleyi şöyle kurabilirim. Irak’ın kuzeyi ile en yakın kültürel ve ticari bağları olması gereken ülke Türkiye’dir. Arkasına da şunu eklerim: Ancak kendi gücünün farkında olmadığı için bunu da yüzüne gözüne bulaştırmaktadır.

Farkında mısınız bilmiyorum. Terör üzerinden devam eden tartışma bizi hangi noktalara getirdi.

Kafalar karıştı. PKK’ya dönük öfkenin, daha geniş bir alana taşınmasını isteyenler en azından bu noktada başarılı olmuş görünüyorlar.

Bu kafa karışıklığı ve öfke, Barzani’nin PKK’yı yönettiğinden tutun da, onun neredeyse Türkiye’yi ele geçireceğine kadar bir dizi yanlışı topluma kabul ettirmeye doğru gidiyor.

Çokça yazıp söyledik. Bir daha ifade edelim.

Öncelikle hiçbir yerel güç Türkiye’nin dengi, muhatabı ya da hedefi olamaz.

İkincisi, Kuzey Irak’ta bu kadar geniş bir alanda meydan okuma ve düşman edinmeyi gerektirecek haklı bir gerekçemiz de yok. Şunu soralım ve cevabını düşünelim. Daha 8-10 yıl önce bizimle birlikte PKK’ya karşı mücadele eden ve 3 bin insanını kaybeden Barzani ile nasıl oldu da böyle bir noktaya geldik.

‘ Dengeler değişti ve onlar bizi sattı’ cevabı sizi tatmin ediyorsa mesele yok. Ama şunu unutmayalım. Bir ülke doğal ittifaklarını kaybediyorsa, suçu başkasına atma lüksüne sahip değildir. Büyük devlet olmak her durumda ‘ akil’ davranmayı bilmektir. Bunun da gereği, niçin kaybettiğinin doğru dürüst muhasebesini yapmaktır.

Bugün iktidarı terör üzerinden baskı altına alan ve onu toplum nezdinde ‘ aciz’ göstermeye gayret edenler, ne kadar tehlikeli bir işe soyunduklarının farkında değiller. Bir an önce bu ‘ iç hesaplaşma’ kıskacından çıkmak zorundayız.

AK Parti iktidarının, en azından Türkiye’nin doğal ilgi alanlarına dönük ciddi bir gayreti var.

Hiç olmazsa bunu kaybetmeyelim.

Yoksa daha ne düşmanlar sararız başımıza.
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009