3 Kasım 2007 Cumartesi

Sonu Olmayan Rus-Gürcü Gerginliği


Değiştir
İlyas KAMALOV


Günümüzde BDT cumhuriyetleri arasında Rusya ile ilişkileri en gergin olan ülke Gürcistan’dır. 2000 yılında dönemin Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevarnadze, iki ülke arasındaki gergin ilişkilerin temel nedenlerini; Moskova’nın ayrılıkçı bölgeleri desteklemesi ve eski Sovyet cumhuriyetlerinin toprak bütünlüğü konusunda çifte standart politikası izlemesi şeklinde ifade etmiştir. Benzer açıklamalar bugünkü Gürcistan yönetimi tarafından da yapılmaktadır.

Rusya’nın Gürcistan’daki askerî üsleri de iki ülke arasındaki ilişkilerde gerginliğe neden olmaya devam etmektedir. Nitekim son günlerde Gürcistan ile Rusya arasında yaşanan yeni gerginliğin nedeni Abhazya’daki Rus Barış Güçleri ile Gürcü polisi arasındaki kavgadır. Son gelişmelerin daha iyi anlaşılabilmesi için, Rus-Gürcü gerginliklerinin diğer nedenleri ve ilişkilerin genel gidişatı konuları üzerinde durmakta fayda vardır.

SSCB zamanında Gürcistan’daki üsler NATO’nun güney cephesine karşı bir savunma üssü olarak inşa edilmiştir. O dönemde, Güney Kafkasya’daki askerî karargahın en büyük gücü Gürcistan’da idi. SSCB’nin son yıllarında dahi Gürcistan’da 100 bin asker görev yapmıştır. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte bu üsler 1993 yılında Rus Birlikleri’nin idaresine geçmiş, asker sayısı azaltılmıştır. 1992 yılında patlak veren Abhazya sorunu esnasında Gürcü yetkililer Rusya’yı Abhazya’yı desteklemekle suçlamış ve Rusya’dan askerî üslerini tahliye etmesini istemişlerdir.

Ancak 1993 yılında Abhazya-Gürcü savaşında Gürcistan’ın yenilmesinden sonra başlayan ülke çapındaki ayaklanmalar sonucu, ülke bölünmenin eşiğine gelmiştir. Dönemin Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevarnadze bu isyanı bastırmak için Moskova’dan yardım istemek zorunda kalmıştır. Bunun karşılığında Gürcistan, BDT üyeliğinin yanı sıra Rus askerî üslerinin ülkedeki varlıklarının 25 yıl daha uzatılmasına izin veren bir antlaşma imzalamıştır.

Abhazya sorununu bir türlü çözememesi, Gürcistan’ın dış politikasını tekrar gözden geçirmesine neden olmuştur. Tiflis, tekrar Moskova’yı ayrılıkçı güçlere yardım etmekle suçlamaya başlamıştır. Buna paralel olarak Rusya karşıtı Demokrasi ve Ekonomik Kalkınma Teşkilatı’nın (GUAM) kuruluşu ve Gürcistan’ın NATO’ya üyelik çalışmalarını başlatması Rusya’yı rahatsız eden gelişmeler arasında yer almaktadır. İkinci Çeçenistan Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Moskova Gürcistan ve Azerbaycan’ı topraklarını Çeçen savaşçılara açmakla suçlamıştır. 2001 yılında ise Rusya, Gürcistan’ın Çeçenistan ile olan sınır bölgelerini kontrol altında tutamadığını ileri sürerek, Gürcistan’a karşı vize rejimi başlatmıştır. Rusya’nın bu adımı üzerine, Gürcistan BDT’ten çıkabileceğine dair ilk sinyali vermiştir. ABD’li bazı analizciler söz konusu gelişmeleri, İkinci Çeçenistan Savaşı’nın dışa yansımasının en kötü tepkileri olarak değerlendirmişlerdir. Brzezinsky Almanya’nın Die Spiegel gazetesine verdiği demeçte kendisine yöneltilen “Bush’un karşılaşabileceği ilk kriz nedir?” sorusuna “İlk kriz, Bush’un Putin’in Gürcistan politikasını eleştirmeye kalkıştığı zaman ortaya çıkabilecek kriz olabilir” şeklinde yanıt vermiştir.

Mikhail Saakaşvili’nin Batı tarafından desteklenen renkli devrim sonucu iktidarı ele geçirmesiyle birlikte Rusya ile Gürcistan arasındaki ilişkiler daha da gerginleşmiştir. Arkasına ABD’nin desteğini alan Saakaşvili’nin çeşitli platformlarda Rusya karşıtı açıklamalarda bulunması ise diplomatik ilişkileri zora sokmaktadır. Başta Saakaşvili olmak üzere Gürcü yetkililer Rusya’nın ayrılıkçı bölgeleri kışkırttığını ve desteklediğini ileri sürmektedirler. Moskova’nın Gürcistan’a karşı söz konusu ayrılıkçı bölgeleri bir baskı aracı olarak kullandığı doğrudur. Ancak bu bölgelerin bağımsızlık konusunda Rusya’dan destek istediği de unutulmamalıdır. Gürcistan’a göre daha iyi yaşam standartlarına sahip olan Rusya, bu bölge insanına cazip görünmektedir. Diğer taraftan son zamanlarda Kosova’daki referandum ve Kosova senaryosunun Güney Osetya ve Abhazya’da da uygulanabileceği konusu gündemdedir. Bazı analizciler Rusya’nın bu nedenle Kosova’nın bağımsızlık isteğini desteklediğini ileri sürmektedirler. Ancak Rusya’nın böyle bir politika izlemesi mantıklı görünmemektedir. Zira, Rusya Federasyonu içindeki cumhuriyetler de bu süreci takip edebilir ve Rusya’nın izni olmadan tek taraflı olarak bağımsızlıklarını ilan edebilirler.

Rusya, Gürcistan’ın Rusya karşıtı çeşitli eylemlerine benzer şekilde karşılık vermeye devam etmektedir. Ruslar, Gürcistan’ın Rus askerî üslerinin tahliyesine yönelik işlemleri başlatmasına, vize uygulamasıyla cevap vermişlerdir. Gürcü yöneticilerin NATO ve AB’ye üyelik çabalarına ise Rusya, başta şarap olmak üzere Gürcistan’dan ihraç edilen bazı malların ithalatını durdurmakla karşılık vermiştir. Gürcistan’ın GUAM çerçevesinde Rusya karşıtı politika izlemesine ve BDT’den ayrılma yönündeki tehditlerine Moskova, Rus enerji kaynaklarının fiyatlarını arttırarak misilleme yapmıştır.

İki ülke arasında bu tip karşılıklı eylem ve önlemlerle gerginleşen ilişkiler, 2006 yılının Eylül ayından itibaren “diplomatik kriz”e girmiştir. Bu krizin nedeni ise Gürcistan’da altı Rus subayı ile 11 Gürcü vatandaşının Rusya lehine casusluk yaptıkları gerekçesiyle yakalanmaları olmuştur. Gürcistan’ın, Rus subaylarını AGİT vasıtasıyla Rusya’ya teslim etmesiyle bu kriz sonuçlandırılmışsa da, orta vadede iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesini beklemek yanlış olacaktır. Rusya, Saakaşvili’nin Rus subaylarını casuslukla suçlaması üzerine, bu ülkeyle olan kara, hava, deniz ve demiryolu bağlantısını kesmiş, posta hizmetlerini durdurmuştur. Ayrıca Gürcistan’a para transferinin dondurulması yönünde de karar almıştır. Sadece 2006 yılının ilk altı ayında Rusya’dan Gürcistan’a 220 milyon dolar transfer edilmişti. Rusya’dan Gürcistan’a transfer edilen yıllık miktar ise Gürcistan’ın bütçesinin yüzde 20’sini oluşturmaktaydı. Haziran 2006’da Vladimir Putin, Mikhail Saakaşvili ile yaptığı görüşme sırasında Rusya’da yaşayan Gürcülerin Gürcistan’a yılda 1,5-2 milyar dolar civarında bir miktar transfer ettiklerini ve bu rakamların herhangi bir yabancı ülkenin Gürcistan’a yaptığı maddi yardımdan daha fazla olduğunu belirtmiştir. Nitekim Gürcistan’ın hamisi ABD Gürcistan’a 2006 yılında sadece 86 milyon dolar yardımda bulunmuştur.

Kuşkusuz Moskova’nın Gürcistan’a yönelik kozları bunlarla sınırlı değildir. Gazprom, Gürcistan’ın neredeyse tek enerji kaynağı iken, Rus İntera şirketi, Gürcistan içinde gaz dağıtım sistemini elinde tutmaktadır. Rus EES Rossiya elektrik şirketi de Gürcistan’ın en önemli elektrik şirketi olan Telasi’nin yüzde 75’ine sahiptir. Ayrıca Rus şirketlerinin elinde bulunan Gürcistan’daki üç elektrik santralinden AES-Transenergy istasyonu Türkiye’ye de elektrik ihraç etmektedir. Diğer taraftan Rusya’da çalışan 320 bin Gürcü’nün ancak 5 bini yasal çalışma iznine sahiptir.

Bütün bunlardan hareket ederek, iki ülke arasındaki ilişkileri “her an patlamaya hazır bir bomba” olarak nitelendirmek mümkündür. Nitekim Abhazya’daki Rus Barış Güçleri ile Gürcü polisinin çatışması da bunu bir kez daha göstermiştir. Gerginlik, Abhazya sınırında 5 Gürcü vatandaşının tutuklanmasıyla başlamıştır. İki taraf da, olayları farklı şekilde yorumlamaktadırlar. Gürcü tarafına göre, Abhazya sınırında Rus güvenlik güçleri gençlerden oluşan vatansever sivil toplum örgütüne müdahale etmiş, grubun korumasını ve Gürcü polisini dövmüş, 5 kişiyi göz altına almıştır. Rus tarafına göre ise, Rus Barış güçleri, sorunlu bölgede daha önce planladıkları şekilde eğitimlerini yaparlarken, Gürcü polisleri Rus askerlerini tehdit etmiş ve bunun üzerine Rus askerleri Gürcü polisleri ile kavga etmeye başlamışlardır.

Bundan sonraki süreçte de tarafların kendi tezlerini savunmaya devam edeceklerini ve dolayısıyla bu sorunun da bir çözüme kavuşamayacağını söylemek mümkündür. Olaydan hemen sonra Gürcistan Devlet Başkanı Mikhail Saakaşvili’nin olay yerine gitmesi ve bu konuyu bir kez daha Birleşmiş Milletler’in gündemine getireceğine dair açıklamalar yapması ise bu sorunun daha fazla büyüyeceğini göstermektedir. Saakaşvili’nin olay yerine gitmesi ve tek taraflı olarak Rus barış güçlerinin Abhazya’daki görevlerinin sona erdiğine dair açıklamalarda bulunmasının iki ülke arasındaki ilişkilere faydası olmayacaktır. Bunlar daha çok Saakaşvili’nin iç politikaya yönelik adımları olarak değerlendirilebilir. Muhalefetle sorun yaşayan, muhalifler tarafından insan kaçırma ve öldürmekle dahi suçlanan Mikhail Saakaşvili’nin, gerek bu konuları, gerekse ülkenin yaşadığı sosyal ve ekonomik sorunları ikinci plana itmek amacıyla bu tür olayları büyütmeye çalıştığı söylenebilir. Halen birçok alanda Rusya’ya bağlı olan Gürcistan, Rusya ile arasını düzelterek ve bağımsızlık ilkelerinden taviz vermeyerek eşit haklara dayalı ilişkiler geliştirmek suretiyle ekonomi de dahil olmak üzere birçok sorunu çözebilir. Ancak, böyle bir çözüm hiç şüphesiz bölgedeki dengeleri yerinden oynatma potansiyeline sahip olduğu için, Gürcistan mevcut politikasını devam ettirmekten yana bir politika izlemektedir. Gürcistan’ın Rusya’ya yakınlaşması, Rusya’nın Kafkaslardaki etkisinin artacağı ve ABD’nin bölgedeki konumunun zayıflayacağı anlamına gelmektedir. Bundan dolayı, ABD Gürcistan’ın Rusya ile yakınlaşmasına ve işbirliğine gitmesine karşı çıktığı gibi, jeostratejik önemi olan bölgenin diğer ülkelerini de kendi etkisi altına almaya çalışmaktadır. ABD’nin desteğiyle devlet başkanlığı koltuğuna oturan Saakaşvili ise gerek kendi konumunu korumak gerekse ABD’nin siyasi ve maddi desteğini almaya devam etmek istediği için, ABD’yi kızdırmamaya çalışmaktadır.

Saakaşvili’nin Gürcistan’ın birçok alanda Moskova’ya bağımlı olmasına rağmen “cesurca” hareket etmesinin bir başka nedeni de, Vaşington’a fazlasıyla güvenmesidir. Hatta Rus uzmanlar, Saakaşvili’nin Beyaz Saray’ın direktifleri çerçevesinde hareket ettiğini ileri sürmektedirler. Nitekim Putin, iki ülke arasındaki ilişkilerle ilgili değerlendirmelerinde, Gürcistan’ın “yabancı sponsorların desteğiyle” hareket ettiğini dile getirmektedir. Bundan da anlaşılacağı üzere, Rusya ile Gürcistan arasındaki gerginlik Rusya ile ABD ilişkilerine de yansımaktadır. Rusya, Gürcistan da dahil olmak üzere arka bahçesi olarak nitelendirdiği BDT coğrafyasını hâlâ kendi alanı olarak görmek isterken, ABD de Kafkaslar’da kendi konumunu sağlamalaştırmaya ve petrol fiyatlarının artmasının da etkisiyle her geçen gün güçlenen Rusya’nın etki alanını daraltmaya çalışmaktadır.
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009