Dr. Deniz ALTINBAŞ
Tarihindeki en uzun ve en ciddi siyasi krizi yaşayan Belçika’da, ülkenin ihmal edilmiş sorunları ile ilgilenmek üzere üç ay için geçici hükümet kuruldu. Liberaller, Sosyalistler ve Hristiyan Demokratlar’dan kurulu koalisyondaki partiler arasında hala tam anlamıyla anlaşma sağlanamamış olmasına rağmen, Başbakan Guy Verhofstadt’ın, hükümeti altı ayın sonunda geçici sıfatıyla kurulması dahi önemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Haziran ayında yapılan seçimlerde Hristiyan Demokratlar ile Liberaller 150 sandalyelik parlamentoda 81 temsilci çıkarmışlardı. Ancak iki partinin Flamanca ve Fransızca konuşan siyasetçileri arasında çıkan anlaşmazlık hükümetin kurulmasını engellemişti. Flaman siyasetçilerin tamamı daha fazla bölgesel özerklik için reform ve anayasal değişiklikler isterken, Valonlar yeterince federal gücün var olduğunu ileri sürerek bu isteği geri çeviriyorlardı. Hükümetin kurulamamasının nedeni, siyasi partiler değil iki farklı halk arasında yaşanan anlaşmazlık oldu. Belçika’nın Flamanca ve Fransızca konuşan siyasetçileri arasında çıkan tartışmalar, ülkenin bölünme senaryolarını gündeme getirecek kadar ciddi boyutlara ulaştı.
Hükümeti kurma görevi verilen seçimlerin galibi Hristiyan Demokrat Yves Leterme’in, Belçika yerine Fransız milli marşını söylemesi; Ekim ayında Flaman bakanlardan Marino Keulen’in bazı belediyelerin kararlarını, toplantılarında Fransızca konuşulduğu gerekçesiyle geçersiz ilan edilmesi gerektiğini ileri sürmesi; Kasım ayında Flaman milletvekillerinin kendi aralarında bir oylama yaparak bölünmeyi savunması siyasi krizin önemli yansımalarından oldu. Ekim ayında, aşırı sağcı Vlaams Belang adlı parti, Brüksel’in Flamanca konuşulan bölgelerindeki bir belediyenin toplantısında Fransızca konuşan temsilcilere müdahale etmeye kalkmış ve grup polis tarafından dışarı çıkarılmıştı. Bina dışında “Fransızlar dışarı” yazılı pankartlar taşıyan yaklaşık 100 kişilik bir destekçi gösteri yapmıştı.
Belçika’nın kuzeyinde Flamanlar, güneyinde ise Fransızca konuşan Valonlar yaşıyor. Almanca konuşan küçük bir azınlık da mevcut. 6 milyon Flaman’a karşı 4,5 milyon Valon var. Ekonomik açıdan daha iyi durumda olan Flamanlar, ekonomik külfet olduğu iddiasıyla Valonlarla aynı devlet altında yaşamak istemiyor. Flamanların tarafında yüzde 8 olan işsizlik oranı Valonların bölgesinde yüzde 20’lere kadar çıkıyor. Geçmişte, Valonların madencilik ve sanayi zengini iken Flamanlara her alanda üstünlük göstermiş olması hala unutulmamış durumda. Dengelerin değiştiği bugün, Flamanlar Valonları istemiyor.
İki halkın çatışması sırasında Belçika’nın bölünmesine ve Belçika olarak kalmasına karşı çıkan kesim gösteriler yaparak ve daha da önemlisi 140.000 imzayı parlamentoya sunarak tepkisini gösterdi.
Hollanda’da yapılan bir kamuoyu yoklaması, Hollandalıların yüzde 45’inin Belçikalı Flamanlarla birleşmeyi desteklerken, yüzde 49’unun buna karşı çıktığını ortaya koydu. Fransızlara yönelik yapılan bir ankette ise yüzde 54’ü Belçika’nın Fransızca konuşan kesimiyle birleşmeyi istediğini dile getirirken, yüzde 41 birleşmeye itiraz etti.
1830 yılında Hollanda’dan ayrılan Belçika’nın son dönemlerini yaşadığını ileri sürmek mümkün. Üç farklı dil konuşan halkın birbirinden farklı hükümetleri, okulları, medyası ve hatta polis örgütlenmesi bile mevcut. Hiçbir zaman birarada yaşamamış olmaları ve her dönem gerginlik, dışlama ve nefret içeren bir ilişkinin bulunması, toplumsal bağların zayıflığını gösteriyor.
Sonuç olarak, Çekoslovakya’da herhangi bir şiddet dalgası yaşanmadan gerçekleşen bölünmenin bir benzerinin Belçika’da da yaşanması uzak bir ihtimal değil.
ASAM
Tarihindeki en uzun ve en ciddi siyasi krizi yaşayan Belçika’da, ülkenin ihmal edilmiş sorunları ile ilgilenmek üzere üç ay için geçici hükümet kuruldu. Liberaller, Sosyalistler ve Hristiyan Demokratlar’dan kurulu koalisyondaki partiler arasında hala tam anlamıyla anlaşma sağlanamamış olmasına rağmen, Başbakan Guy Verhofstadt’ın, hükümeti altı ayın sonunda geçici sıfatıyla kurulması dahi önemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Haziran ayında yapılan seçimlerde Hristiyan Demokratlar ile Liberaller 150 sandalyelik parlamentoda 81 temsilci çıkarmışlardı. Ancak iki partinin Flamanca ve Fransızca konuşan siyasetçileri arasında çıkan anlaşmazlık hükümetin kurulmasını engellemişti. Flaman siyasetçilerin tamamı daha fazla bölgesel özerklik için reform ve anayasal değişiklikler isterken, Valonlar yeterince federal gücün var olduğunu ileri sürerek bu isteği geri çeviriyorlardı. Hükümetin kurulamamasının nedeni, siyasi partiler değil iki farklı halk arasında yaşanan anlaşmazlık oldu. Belçika’nın Flamanca ve Fransızca konuşan siyasetçileri arasında çıkan tartışmalar, ülkenin bölünme senaryolarını gündeme getirecek kadar ciddi boyutlara ulaştı.
Hükümeti kurma görevi verilen seçimlerin galibi Hristiyan Demokrat Yves Leterme’in, Belçika yerine Fransız milli marşını söylemesi; Ekim ayında Flaman bakanlardan Marino Keulen’in bazı belediyelerin kararlarını, toplantılarında Fransızca konuşulduğu gerekçesiyle geçersiz ilan edilmesi gerektiğini ileri sürmesi; Kasım ayında Flaman milletvekillerinin kendi aralarında bir oylama yaparak bölünmeyi savunması siyasi krizin önemli yansımalarından oldu. Ekim ayında, aşırı sağcı Vlaams Belang adlı parti, Brüksel’in Flamanca konuşulan bölgelerindeki bir belediyenin toplantısında Fransızca konuşan temsilcilere müdahale etmeye kalkmış ve grup polis tarafından dışarı çıkarılmıştı. Bina dışında “Fransızlar dışarı” yazılı pankartlar taşıyan yaklaşık 100 kişilik bir destekçi gösteri yapmıştı.
Belçika’nın kuzeyinde Flamanlar, güneyinde ise Fransızca konuşan Valonlar yaşıyor. Almanca konuşan küçük bir azınlık da mevcut. 6 milyon Flaman’a karşı 4,5 milyon Valon var. Ekonomik açıdan daha iyi durumda olan Flamanlar, ekonomik külfet olduğu iddiasıyla Valonlarla aynı devlet altında yaşamak istemiyor. Flamanların tarafında yüzde 8 olan işsizlik oranı Valonların bölgesinde yüzde 20’lere kadar çıkıyor. Geçmişte, Valonların madencilik ve sanayi zengini iken Flamanlara her alanda üstünlük göstermiş olması hala unutulmamış durumda. Dengelerin değiştiği bugün, Flamanlar Valonları istemiyor.
İki halkın çatışması sırasında Belçika’nın bölünmesine ve Belçika olarak kalmasına karşı çıkan kesim gösteriler yaparak ve daha da önemlisi 140.000 imzayı parlamentoya sunarak tepkisini gösterdi.
Hollanda’da yapılan bir kamuoyu yoklaması, Hollandalıların yüzde 45’inin Belçikalı Flamanlarla birleşmeyi desteklerken, yüzde 49’unun buna karşı çıktığını ortaya koydu. Fransızlara yönelik yapılan bir ankette ise yüzde 54’ü Belçika’nın Fransızca konuşan kesimiyle birleşmeyi istediğini dile getirirken, yüzde 41 birleşmeye itiraz etti.
1830 yılında Hollanda’dan ayrılan Belçika’nın son dönemlerini yaşadığını ileri sürmek mümkün. Üç farklı dil konuşan halkın birbirinden farklı hükümetleri, okulları, medyası ve hatta polis örgütlenmesi bile mevcut. Hiçbir zaman birarada yaşamamış olmaları ve her dönem gerginlik, dışlama ve nefret içeren bir ilişkinin bulunması, toplumsal bağların zayıflığını gösteriyor.
Sonuç olarak, Çekoslovakya’da herhangi bir şiddet dalgası yaşanmadan gerçekleşen bölünmenin bir benzerinin Belçika’da da yaşanması uzak bir ihtimal değil.
ASAM
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.