8 Ocak 2008 Salı

Gürcistan'daki Seçimler, Rusya ve Ayrılıkçı Bölgeler


Değiştir
İlyas KAMALOV
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)


Mikhail Saakaşvili’nin Batı tarafından desteklenen renkli devrim ile iktidarı ele geçirmesiyle birlikte Gürcistan, sadece Batı’nın “anti-demokratik” olarak nitelendirdiği ülkeler listesinden çıkartılmamış, aynı zamanda diğer BDT cumhuriyetleri için “demokratikleşme” konusunda bir örnek olarak da gösterilmiştir. Nitekim, Gürcistan’dan sonra Ukrayna ve Kırgızistan’da da benzer gelişmeler yaşanmıştı. Gürcü halkı için ise, demokratikleşmeden ziyade ekonomik sorunların çözümü, refah seviyesinin artışı, işsizlik oranının azaltılması, ayrılıkçı bölgeler sorununun çözümü gibi konular daha önemliydi. Halk, ABD’nin de desteğiyle Saakaşvili’nin bu sorunları çözeceğini ümit etmiş, Şevarnadze’yi iktidardan uzaklaştırmak için sokaklara dökülmüş ve Saakaşvili, Gürcü kökenli Sovyet lider Stalin kadar sevilmeye başlanmıştı.

Ancak, renkli devrimin üzerinden üç yıl geçmesine rağmen, Gürcü halkı ekonomik sorunlarla boğuşmaya devam etmekte, işsizlik oranı azalmamakta, ayrılıkçı bölge sorunları ise her geçen gün yeni bir boyutu ile hükümeti meşgul etmektedir.. Yaklaşık bir milyon Gürcü, ailesinin geçimini sağlamak için Rusya’da iş ararken, hükümet de son dönemde ülkede gelişen demokratik değerlerden bahsetmektedir. Başarısızlıklarının farkında olan hükümet, bunları örtmek için Rusya’yı hedef seçmiş ve bütün sorunların suçlusu olarak bu ülkeyi göstermeye başlamıştır. Nitekim Saakaşvili, uluslararası arenadaki her uygun platformda “amansız düşman” olarak nitelendirdiği Rusya’yı eleştirerek bir taraftan mevcut sorunları ikinci plana itmeye çalışmakta, diğer taraftan da kendini, Gürcü halkının gözünde milli değerleri “emperyalist Rusya’ya” karşı savunan bir kahraman olarak sunmaya çalışmaktadır. Milliyetçi akımlarının güçlenmekte olduğu bir dönemde, Saakaşvili’nin bu senaryosu, sınırlı seviyede de olsa, rağbet görmüştür. Ancak bu politika daha büyük sorunlara yol açmıştır. Saakaşvili’nin iktidara gelmesiyle Rusya Federasyonu ile ilişkiler daha fazla gerginleşmiş, hatta tamamen kesilme noktasına gelmiştir. Rusya’nın Gürcü şaraplarını ithal etmeyi durdurması; Rusya’da çalışan ve bu yolla ailesini geçindiren Gürcü vatandaşların para aktarma işlemlerini sınırlandırması; doğalgaz fiyatlarını artırması gibi gelişmeler Gürcü halkını doğrudan etkilemiş ve halk bütün bu olayların müsebbibi olarak Saakaşvili’yi görmüştür. Nitekim, 6 Ocak 2008’de Gürcistan’da yapılan seçimler öncesinde halkın sokağa çıkmasının ve devlet başkanı seçimlerinin erken yapılmasının en önemli nedeni, Gürcü halkının Saakaşvili’nin yürüttüğü politikalardan memnun olmamasıdır.

Bununla birlikte, her ne kadar halk kitleleri Saakaşvili’yi ve politikalarını protesto etmek amacıyla gösterilerde bulunmuş olsalar da, seçmenlerin yaklaşık yarısı oyunu Saakaşvili’den yana kullanmıştır. Resmî açıklama yapılmamasına rağmen, Saakaşvili’nin yüzde 51’den fazla oy alacağı kesinleşmiş ve böylece ikinci tura gerek kalmamıştır. Muhalefetin ortak adayı Levan Gaçeçiladze ise oyların ancak yüzde 26 kadarını alabilmiştir. Her ne kadar muhalefetin halkı sokaklara çıkarmadaki temel amaçlarından biri seçimlerin erkene alınmasını sağlamak olsa da, erken seçimler muhalefetin işine yaramamıştır. İktidar elindeki bütün kozları kullanarak seçimlerden zaferle çıkarken, muhalefet son ana kadar ortak aday konusunda çelişkiler yaşamış ve bir kez daha kendisini halka ifade etmekte zorlanmıştır. Saakaşvili ise, halkın talep ettiği erken seçime gitmek suretiyle, bir kez daha demokratik değerlere önem verdiği görüntüsünü verme fırsatını kullanmıştır. Muhalifler arasında güçlü ve popüler bir adayın olmaması da Saakaşvili’nin zaferine katkıda bulunmuştur. İlk seçim sonuçları açıklandıktan sonra muhalefet seçimlere hile karıştırıldığını ve sonuçlara itiraz edeceğini açıklamış olsa da, gerek AB gerek ABD seçimleri demokratik olarak nitelendirmiştir. Seçimleri yakından takip eden Rusya ise daha temkinli davranmış ve Rus yetkililer seçim sürecinde muhalefetin adaylarına baskı yapıldığını ve demokratik ilkelere aykırı başka sorunların yaşandığını dile getirmişlerdir. Hiç şüphesiz, muhalefetin itirazları ve Rusya’nın açıklamaları seçim sonuçlarını etkilemeyecektir. Ancak, bundan sonraki süreçte Saakaşvili’nin de daha başarılı politikalar izlemesi gerekmektedir. Aksi takdirde, önümüzdeki aylarda gerçekleşecek olan parlamento seçimleri, Saakaşvili’nin yenilgisiyle sonuçlanabilir. Bu nedenle hükümetin, Rusya’yı karşısına alarak bazı sorunların üzerini örtme politikalarında ısrar etmek yerine, halkın refahını arttırmaya yönelik somut adımlar atması gerekmektedir.

Gürcistan’ın, Türkiye ve Azerbaycan ile işbirliğine giderek çeşitli alanlarda başarılı projeler yürütmesi, Saakaşvili’nin bugüne kadarki politikalarının belki de en başarılı hamlelerini oluşturmaktadır. Üç ülke arasındaki işbirliğinden en kârlı olarak Gürcistan çıkmıştır. Bununla birlikte, ABD’nin de desteklediği bu üçlü blokun, Gürcistan’ın bütün sorunlarını çözmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla, Gürcistan’ın Batı ve komşu ülkelerin yanı sıra Rusya ile de ilişkilerini düzeltmesi ve bu ilişkilerden azami çıkar sağlamayı hedeflemesi büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan, . Gürcistan’ın ülke içindeki sosyal ve ekonomik sorunları çözmesi ,ayrılıkçı bölgeler sorununu da olumlu şekilde etkileyecektir. Zira, gerek Abhazya gerek Güney Osetya’nın ayrılıkçı hareketlerde bulunmalarının en büyük nedenlerinden birini, yaşamakta oldukları sosyo-ekonomik krizler oluşturmaktadır.

Abhazya ve Güney Osetya’nın karşılaştığı diğer büyük sorunlar arasında, demografik gelişmelerden kaynaklanan olumsuzluklar ön sıralarda yer almakta olup .nüfus azalması nedeniyle bu bölgeler “yok olma” korkusu yaşamaktadırlar. 1989 yılı nüfus sayımına göre Abhazya’nın nüfusu 500 bin iken, bugün Abhazya’da ancak 200 bin kişi yaşamaktadır. Abhazların Abhazya’daki sayıları, bu bölgenin toplam nüfusun ancak üçte birini oluşturmaktadır. Güney Osetya’nın nüfus dengesi ise daha karmaşıktır. Resmî istatistikler bulunmamakla birlikte, Güney Osetya’da 35-40 bin Osetin ve 20-22 bin Gürcünün yaşadığı tahmin edilmektedir.

Her iki ayrılıkçı bölgede de nüfusun gün geçtikçe azalması, bunların gelişmelerini engellemektedir. Abhazya’nın turistik bir merkez haline gelmesi için insan gücüne ihtiyacı vardır. Ancak Abhazlar bugün bile, Abhazya’da “azınlık” konumundadır ve buraya yönelik zorunlu göçler yapılması, mevcut dengeyi daha da olumsuz etkileyecektir. Nüfus sorunu, nüfusları zaten çok az olan bu ayrılıkçı bölgelerin bağımsızlık çabalarının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla, geleceğe yönelik tahminlerde bulunurken, bu bölgelerin ya Rusya’daki diğer halklarla kaynaşıp asimile olacaklarını ya da Gürcistan ile federatif yapıya dayanan bir anlaşmaya varacaklarını tahmin etmek mümkündür.

Bununla birlikte, şimdilik hem Güney Osetya hem de Abhazya, Gürcistan’ın içinde yer almayı kabul etmemektedirler. Bu bölgeler, ayrılıkçı hareketlerinde Moskova’nın desteğini arkalarına alsalar da, tarafların beklentileri çok farklıdır. Abhazya ve Güney Osetya, bağımsızlığı amaçlarlarken; Moskova da Güney Kafkaslar’da etkisini arttırma çabası içindedir. Söz konusu bölgeler de aslında Moskova’nın bu çabasından haberdardırlar ve Moskova’nın, bu amacına ulaşabilmek için, kendilerine ihanet ederek Gürcistan ile işbirliğine gidebileceği ihtimalini de göz önünde bulundurmaktadırlar. Bununla birlikte Abhazya, Güney Osetya’dan farklı olarak tamamen bağımsız olmak, ancak Rusya ile de yakın işbirliği sürdürmek isterken, Güney Osetya Rusya Federasyonu içinde yer alma seçeneğine fazla soğuk bakmamaktadır. Bunun nedenleri de yine demografik durumla açıklanabilir. Abhazya, Rusya içinde yer aldığı takdirde, Rusya’daki diğer halklar arasında asimile olma ihtimali çok yüksektir. Güney Osetya bakımından ise, Rusya içerisinde kalmak da önemli bir gelişmeyi beraberinde getirebilecektir.. Güney Osetya Rusya bünyesinde yer aldığı takdirde, Kuzey Osetya ile birleşebilecektir ve bu da varlığını devam ettirebilmesi için Oset halkına önemli bir açılım sağlayacaktır.

Bununla birlikte, taraflar ayrılıkçı bölgeler sorununun çözümünün, ancak masaya oturmak suretiyle, müzakereler yoluyla sağlanabileceğini unutmamalıdırlar. Söz konusu sorunlara çözüm ilgili tüm tarafların yararınadır. Gürcistan, bu sorunları çözdükten sonra NATO ve AB ile entegrasyon sürecini hızlandırma ve ekonomik sorunlarına öncelik verme imkanına kavuşacaktır. Moskova ise Güney Kafkasya’da istikrar sağlanması durumunda Kuzey Kafkaslar’da kendini daha rahat hissedecektir.

ASAM
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009