15 Mart 2008 Cumartesi

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Fallon’un İstifası


Değiştir
Şanlı Bahadır KOÇ
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi



ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Amiral William Fallon’un göreve geldikten sadece bir yıl sonra sürpriz bir şekilde istifa etmesi, Washington’un Orta Doğu politikasının geleceğiyle ilgili spekülasyonlara neden oluyor.

Washington bölgede Irak ve Afganistan’da iki kara savaşı yürütürken denizci Fallon’un bu göreve getirilmesi Beyaz Saray’ın İran’a karşı bir hava ve deniz müdahalesi yapma niyeti ile ilişkilendirilmişti. Daha sonraları Fallon’un, kâğıt üzerinde astı olmasına rağmen Beyaz Saray ile daha yakın bir ilişki içinde olan, Irak’taki kuvvetlerin komutanı David Petraeus ile Irak’taki asker sayısı ve strateji konularında ters düştüğü ve İran konusunda tehditkâr bir pozisyonda olunmasına karşı çıktığı biliniyordu. Fallon, muhtemelen Tahran’a karşı gerilim politikasının aynen Irak savaşında olduğu gibi işi savaşa sürükleyeceğinden çekiniyordu. Fallon, ABD ordusunun bölgede ve dünyada çok yayıldığından endişe ettiği için Irak’tan çekilme konusunda da daha hızlı hareket edilmesi gerektiğini savunuyordu.

Fallon, bu konulardaki görüşlerini birçok kez medya ile de paylaşmıştı. Son olarak geçen hafta Esquire dergisinde Fallon’un “İran savaşının önündeki tek engel” olarak gösterildiği makale ile beraber Beyaz Saray’ın sabrının taştığı anlaşılıyor.

Bir çok üst düzey generalle beraber Fallon’la benzer eğilimlere sahip olmuş olmasına rağmen Savunma Bakanı Gates’in de sivil-asker ilişkilerindeki dengelerin zorlandığını düşündüğü için Fallon’un istifaya zorlanması veya davet edilmesinde rolü olmuş olabileceği düşünülüyor. Amiralin fikirlerini medyaya isim vermeden iletebileceği halde temel konulardaki muhalefetini açıkça ortaya koyması ABD’deki sivil-asker ilişkileri kültürüne ters düşüyor.

Fallon’un istifası; Dick Cheney’nin Orta Doğu gezisi, Lübnan açıklarına Amerikan savaş gemilerinin gönderilmesi, Irak’la ilgili ABD-İran toplantısının Washington tarafından bir neden gösterilmeden iptal edilmesi, İsrail’in Hamas’a karşı operasyonları, Hizbullah liderlerinden Mugniyeh’ye yönelik suikast, İsrail’in Suriye’deki bir tesisi vurması gibi gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde ABD’nin İran’a karşı askerî harekât düzenleme ihtimalinin bir parça arttığını düşündürtebilir. Ayrıca, İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in ülkesinin İran’a karşı tek taraflı bir askeri müdahalede bulunmayacağını söylemesi de, bu son gelişmelerden sonra, İsrail’in Beyaz Saray’dan “bu işi kendi yapacağı” yönünde garantiler alıp almadığı şeklinde sorular sorulmasına neden olabilir.

Yukarıdaki liste bir anlamda, “ABD ve İsrail İran’a müdahale yapmaya karar verseler daha önce hangi adımları atarlar” sorusuna verilebilecek adımları içeriyor. Ama yine de, geçtiğimiz aylarda Amerikan istihbaratının İran nükleer programı ile ilgili hazırladığı rapor böyle bir gelişmenin önündeki en önemli engel olarak kalmaya devam ediyor. Bu rapordan sonra gündemden düşen askeri harekât seçeneğinin ABD’nin bu ülkeye yönelik politikalarını zayıflattığı ve İran’ın kendini daha da güçlü hissetmeye başladığı ve nükleer konuda geri adım atmaya daha az istekli hâle geldiği söylenebilir.

Washington’daki şahinlerin İran ile ilgili planlarına direnen Fallon’un istifasından Tahran’ın tedirgin olması kaçınılmazdır. İran artık askerî bir harekâta hedef olmayacağından tam olarak emin olamadığı günlere geri dönüyor. Bush’un, özellikle İran ile koşulsuz görüşme niyetini ortaya koyan Barack Obama’nın seçimi kazanması ihtimalinin artması durumunda “işi şansa bırakmamak” için askerî harekât seçeneğine yönelmesi imkânsız değil. Yine de, şu aşamada ABD’nin İran’a karşı caydırıcılığını artırmaya çalıştığını söylemekle yetinmek daha doğru olabilir.



ASAM
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009