26 Nisan 2008 Cumartesi

Yükselen Güç Şanghay İşbirliği Örgütü ve Genişleme Politikası


Değiştir
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi

Şanghay İşbirliği Örgütü’nde (ŞİÖ) her yıl zirve öncesinde yaşanan yeni üyeler ve genişleme tartışmaları, bu yıl Mayıs ayında Pekin’de gerçekleşecek zirve öncesinde de yeniden canlılık kazanmıştır. Pekin’deki zirvenin gündem maddelerinden birini, örgüte üye olmak isteyen ülkelerin durumu oluşturmaktadır.

İran ve Pakistan gibi ülkelerin üyelik için gösterdiği bu ilgi, örgütün önemli bir çekim merkezi olduğunun işaretidir. Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın asil üye; Hindistan, Pakistan, Moğolistan ve İran’ın gözlemci statüsünde oldukları ŞİÖ, 2001 yılında sınırlı bir işbirliği hedefiyle yola çıkmasına karşılık geçen zaman zarfında işlevsel bir örgüt haline gelmiştir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin örgütün artan önemine dikkat çekerek, örgüte üye ve gözlemci ülkelerin toplam nüfusunun üç milyarı aştığına, dolayısıyla örgütün aldığı kararların dünyayı etkileyeceğine vurgu yapmıştır. ŞİÖ’nün en önemli amaçlarından biri ise, bölgesel güvenliği sağlamayı üstlenen bir örgüt hâline gelmektir. Bununla birlikte ŞİÖ’nün kendisine böyle bir amaç edinmesi, başta ABD olmak üzere Batı’yı rahatsız etmektedir. Zira, bölgesel güvenliği sağlamanın bir boyutu da, ABD’nin bölgeden uzaklaştırılmasıdır. Nitekim örgütün Haziran 2005 zirvesinden hemen sonra Kırgızistan ile Özbekistan, ABD’den üslerini tahliye etmesini istemiştir. Her ne kadar, Kırgızistan daha sonra bu konuda geri adım atsa da, Andican’daki olaylar yüzünden ABD ile arası iyice bozulan Özbekistan, Amerikan üssünü kapattırmayı başarmıştır.

Rusya ile Çin’in ortak askerî tatbikatlar gerçekleştirmesi ve bu tatbikatları ŞİÖ ülkelerinin katılımıyla gerçekleştirmeyi planlamaları, üye ülkelerin ŞİÖ’nün işlevselliğini artırma konusundaki kararlılığının ifade olarak okunabilir. Bununla birlikte gözlemci statüde olan İran, Hindistan ve Pakistan’ın örgütte diğer ülkelerle aynı söz hakkına sahip olmaları ŞİÖ’nün etkisini Güney Asya ve hatta Yakın Doğu’ya kadar yayabilecektir.

ŞİÖ’nün Rusya ve Çin’in önderliğinde önemini artırmasının nedenlerinden biri de ABD’nin “renkli devrimler”i destekleyerek “demokrasiyi yayma” çabalarının bölgede kanlı olaylara yol açmasıdır. Kırgızistan ile Özbekistan bu istikrarsızlığın birer örneğidir. Rusya ile Çin’in başarılı askerî tatbikatları bölgede istikrarı koruyabileceklerini ve ABD’yi bölgeden uzaklaştırmak amacıyla işbirliğine hazır olduklarını göstermeyi hedeflemiştir. Rusya’nın ŞİÖ’ye önem vermesinin bir başka sebebi ise, mevcut dünya düzenindeki konumundan memnun olmamasıdır. BM’nin veto hakkına sahip daimi üyesi ve G-8’e üyesi olmasına rağmen Batı dünyası Rusya’yı daha ziyade enerji tedarikçisi ya da bir “petrol istasyonu” olarak kabul etmektedir. Fakat Rusya ŞİÖ sayesinde, en azından bölgesel düzlemde Batı’ya karşı koyabilecek hatta alternatif olabilecek bir güç merkezi olma gayretindedir.

Diğer ülkeler için de ŞİÖ büyük önem arz etmektedir. Bu durum enerji politikalarında kendini açık biçimde göstermektedir. Çin’in ve Hindistan’ın enerji kaynaklarına olan ihtiyaçları her geçen gün artmakta, Rusya ile Kazakistan ise enerji kaynaklarının yüzde 90’ını Batı’ya ihraç etmektedir. İşte bu enerji naklinin yönünü değiştirmek gerçekleştirilecek ortak proje ve yatırımlar için ŞİÖ uygun bir zemin teşkil etmektedir.

Orta Asya ülkeleri için ŞİÖ’nün en önemli yönü, kendilerini ve rejimlerini “renkli devrimler”den korumasıdır. Yeni üyelik talepleri, ŞİÖ ülkelerinin askerî ve ekonomik işbirliği, hiç şüphesiz bölgenin diğer ülkelerine de cazip geldiğini göstermektedir. İran’ın üyelik isteğinde uluslararası izolasyondan kurtulma arzusunun ön planda olduğu söylenebilir. Nitekim, İran’ı nükleer çalışmaları konusunda Batı’nın baskısına karşı destekleyen nadir ülkelerden biri Rusya’dır. Moğolistan’ın üyeliği ise, ABD’nin bu ülkede uzun süredir askerî üs açma çalışmaları yürütmesi nedeniyle önemlidir. Ayrıca Rusya ile Çin arasında sıkışmış olan Moğolistan, elektrik enerjisi ihracatında transit ülke olabilir ve böylece ekonomisinin daha fazla gelişmesini sağlayabilir. Yine ŞİÖ’nün genişlemesi, bölgedeki sorunların çözümüne de katkıda bulunabilir. Nitekim son dönemde ŞİÖ gerek Keşmir sorununa gerek Afganistan sorununa daha fazla ilgi duymaktadır. Bu sorunların ŞİÖ çerçevesinde çözülmesini de en fazla, bölgesel etkinliğini artırma çabasındaki Rusya istemektedir. Rus yetkililer, Hindistan ile Pakistan’ın ŞİÖ çerçevesinde yakınlaşabileceklerini ve Keşmir sorununun çözümü konusunda karşılıklı adımlar atabileceklerini dile getirmişlerdir. Pakistan da sadece ABD’ye bel bağlamanın doğru olmadığını ve komşu ülkelerle de iş birliğine gidilmesinin önemini anlamış görünmektedir. Ayrıca, Pakistan ve Hindistan’ın üyelik sürecinin, İran’a göre çok daha rahat yürümesi beklenebilir.

Örgütün genişleme gündemi hakkında üye ülkeler arasında yaşanan görüş ayrılıkları da yabana atılmamalıdır. İran’ın üyeliğine karşı çıkan Çin, örgütün siyasi değil ekonomik etkisinin korunmasını ve artırılmasını öncelemektedir. Rusya ise, örgütün Çin’in anladığı türden “siyasî” bir kimlik taşımasına ve İran’ın üyeliğine karşı olmadığı gibi, ŞİÖ’yü NATO’nun genişlemesine karşı kullanmak istemektedir. Ama pek tabii Rusya İran’ın ŞİÖ’ye üyeliğini bir pazarlık aracı olarak da kullanabilir. Çin’in İran’ın üyeliğine karşı çıkmasının bir nedeni de, Pekin Olimpiyatları öncesinde ABD ile daha fazla sorun yaşamak istememesidir. ŞİÖ’nün, İran’ın üyeliğine karşı çıkan bir diğer güçlü üyesi Kazakistan’dır. Kazakistan, Rusya ile ABD arasında denge politikası izlemekte ve ABD ile ilişkilerini bozmak istememektedir. Ayrıca Kazakistan, ABD’nin İran’a askerî müdahalesi durumunda ŞİÖ ülkelerinin de savaşa dâhil olmalarından çekinmektedir. Çünkü ŞİÖ üye ülkelerinin imzaladıkları anlaşmaya göre, bir üye ülkeye yapılan saldırı, bütün üyelere yapılan saldırı olarak kabul edilmektedir. Ancak buraya kadar anlatılardan, 2001’den bu yana büyük mesafeler kat eden örgütte altı asıl üye arasında halen büyük görüş ayrılıkları olduğu ve her ülkenin örgütü kendi amaçları için seferber etmeye çalıştığı dikkat çekmektedir. Dolayısıyla askeri müdahaleye ortak yanıt kuralının işlemesi düşünüldüğü kadar kolay olmayabilir. Halihazırda, ŞİÖ çerçevesinde ABD’ye karşı işbirliği yapan Rusya ile Çin örgüt içindeki liderlik için çekişmektedir.. İki gücün uzun vadede çıkar farklılıklarının çıkar çatışmasına dönüşmesi ihtimali, örgütün etkinliğini artırmasının önündeki en önemli engellerden biridir.

Diğer taraftan Türkiye’nin de gözlemci statüde dahi olsa ŞİÖ’ye girmesi gerektiği yönündeki fikirlerin son zamanlarda güçlendiği görülmektedir. Hatta örgütün en önemli iki üyesi Rusya ve Çin’in, Türkiye’nin üyeliğini desteklediği ileri sürülmektedir. Ancak, ŞİÖ’nün kuruluş amacına, yapısına ve faaliyetlerine bakarsak, ŞİÖ’nün Türkiye için bir alternatif olamayacağını ve Rusya ile Çin’in de Türkiye’nin örgüte üyeliğini fazla istemediğini görebiliriz. Çünkü Rusya ve Çin’in, her şeye rağmen ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki olarak algıladıkları NATO üyesi Türkiye’yi bünyeye almaları örgütün kuruluş felsefesine aykırıdır. Ayrıca, ŞİÖ çerçevesindeki bir diğer amacı Orta Asya’da etkinliklerini artırmak olan Rusya ve Çin’in, Orta Asya’yla güçlü tarihî ve kültürel bağları olan Türkiye’yi aralarına almaları, pastanın üçe bölünmesi anlamına gelecektir. Rusya ile Çin’in ise pastadan alacakları dilimin küçülmesini kabul etmelerini beklemek ise gerçekçi değildir.

Bir diğer husus, ŞİÖ’nün ABD karşıtı duruşuyla ilgilidir. Her ne kadar üye ülkeler sık sık örgütün üçüncü bir güce veya ülkeye karşı gelişmediğinin altını çizse de, asil ve gözlemci statüdeki üyelerin en az yarısının ABD’nin kara listesindeki ülkelerden oluştuğu görülmektedir. Asil üye olan Rusya, Çin, Özbekistan ve gözlemci statüdeki İran bu ülkelerin başında gelmektedir. Batı’da “Avrupa’nın diktatörlükle yönetilen ülkesi” olarak nitelendirilen Beyaz Rusya’nın da yakında örgüte gözlemci statüde üye olması, örgütün amaçları konusundaki şüpheleri artıracaktır. Böyle bir birliğe Türkiye’nin ne kadar ihtiyacı olduğunu iyi düşünmek gerekmektedir. Netice itibarıyla ne Rusya ile Çin’in Türkiye’nin üyelik başvurusunu sabırsızlıkla beklediğini, ne de Türkiye’nin bu üyeliğe ihtiyacı olduğunu söylemek mümkündür.

ASAM
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009