Birinci Dünya Savaşı, bütün dünyanın âdeta birbirini boğazladığı, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bir vahşetin adıdır. Bu savaşta insanlık değerleri rafa kaldırılmıştır. Bir takım yöneticilerin kişisel hırslarından habersiz olan milyonlarca günahsız kadın, çocuk ve masum insanın yaşadığı acı, altından kalkılmaz bir yükü insanlığın sırtına yüklemiştir. Bu savaşta tüm insanlık bir trajedi yaşamıştır. Ne yazık ki, bu denli yıkıma sebep olan bir savaşın ardından, otuz yıl sonra yine kişisel hırsların, âdeta insanlıkla alay edercesine geçmişte yaşanan acıları unutup, daha da feci ikinci büyük savaşa girmesi, medenî dünyanın ibret almasını gerektiren bir tarih kesitidir. Ama ne yazık ki bugün de tarih tekerrür etmektedir. Dileğimiz, bundan böyle insanların acı çekmemesidir.
Birinci büyük savaşta, yani 1915’te, savaşın en yoğun olarak cereyan ettiği coğrafyalardan biri de Osmanlı İmparatorluğu idi. İmparatorluğun üç cephede, Çanakkale, Kafkasya ve Suriye-Filistin bölgesinde verdiği mücadele, tarih araştırmacıları için, âdeta bir labaratuar niteliği taşımaktadır. Meselâ Çanakkale Savaşları, Türklerle İngiliz ve Fransızlar arasında geçmesine rağmen, bugün bu savaş, Yeni Zelanda, Avustralya, Hindistan gibi ülkeleri de yakından ilgilendiriyor. Keza Kafkas cephesinde Rus, Gürcü, Azeri, Ermeni ve Türkler karşı karşıya gelmiştir. Suriye Filistin cephesi ise İngiliz, Fransız, Arap ve Türklerin çarpışmalarına sahne olmuştur. İşte böyle bir ortamda, Osmanlı vatandaşı olan Ermenilerin, yukarıda sayılan devletlerle Osmanlı Devleti’ne karşı işbirliği yaptıkları görülmektedir. Bu nedenle savaş bölgesinden, savaş alanı dışına nakledilen Ermenilerin, o tarihte başlarına geldiği iddia edilen ve çoğu siyasî nedenlerle ortaya atılan bir takım olayların gerçek yüzü, tarih metodolojisinin olağan kuralları çerçevesinde çözümlenmek durumundadır.
Tarih bilimi, geçmişte meydana gelmiş olayları, farklı pencerelerden değerlendiren, fakat bu değerlendirmeleri belgelere daydıran bir ilim dalıdır. Biz buna sadık kalarak, kısa, ancak öz bir kitapçık hazırladık. Burada sunulan belgeler, çok söze gerek duyurmayacak biçimde, Ermenilerin soykırım iddialarına bilimsel olarak cevap vermekte ve soykırım tanımıyla, Ermenilerin Suriye’ye nakillerinin uyuşmadığını göstermektedir. Bunun yanısıra, akıllarda şekillenen pek çok sorunun cevabını da burada görmekteyiz. Aslında ortaya atılan her iddiaya karşı bir kitap yazmak mümkündür. Ancak hedefimiz, herkesin merak ettiklerini bulacakları ve rahat okuyabilecekleri bir kitapçık hazırlamak olduğundan, bu yola başvurulmuştur. Bilhassa kitap sonuna konulan çoğu yabancı arşiv belgeleri, Ermenilerin ve Ermeni yanlısı çevrelerin iddialarının tutarsızlığını ortaya koymaktadır. Bazı okurlarımız, Ermenilerin Türklere uyguladıkları katliamlardan bahsedilmediğini düşünebilirler. Ancak kitabın adından da anlaşılacağı üzere, temel hedef, Ermenilerin soykırım iddialarına belgelerle cevap vermektir. Buna karşılık soykırım iddiasında bulunanların da, bundan böyle, aynı şekilde belgelerle iddialarını kanıtlamaları gerekecektir. Bilhassa, soykırım yapıldığını parlamentolarında kabul eden devletlerin, insanlık ayıbı olan böyle bir suçlamayı neye dayanarak aldıklarını açıklamaları şarttır. Aksi takdirde başkaları da onları, 1948 soykırım sözleşmesinin, “bir ulusa veya topluluğa, bedensel-ruhsal zarar vermek” maddesini ihlal iddiasıyla, soykırım yapmakla suçlayabilirler.
Ermeniler'in Suriye'ye Nakli:Sürgün mü,Soykırım mı?
Yusuf Halaçoğlu
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.