Taha AKYOL
MİLLİYETÇİLİK ne demek? Ciltler dolusu kitap gerektirir. Üstelik maddi olgulardan çok duygularla ilgili olduğu için, herkesçe kabul edilecek nesnel tanımlar üretmek de zordur.
Somut planda, Avrupa'daki iki gelişme dikkatimi çekiyor. Biri, Yunanistan'da seçimlerden başarıyla çıkarak parlamentoya giren küçük Laos Partisi... Partinin lideri Yorgo Karatzaferis'in ilk açıklaması:
- Yunanistan'ı kuşatan üç düşmana, Türkiye, Arnavutluk ve Makedonya'ya karşı Yunan halkı birleşmelidir!
Kimsenin işi gücü yok, Yunanistan'ı yıkmaya çalışıyormuşuz!
Anlaşılan, sadece "aşırı" değil, klinik düzeyde paranoyak adam!
Böyle bir delinin bir ülkenin başına geçtiğini düşünebiliyor musunuz?!
Avrupa sağı yükseliyor ama, böyleleri henüz "marjinal" düzeydeler çok şükür.
Çağı okumak
Dikkatimi çeken ikinci husus, Sarkozy'nin Fransa'sıdır.
Fransız siyasi geleneğini biraz inceledim; çok da hoşlandığımı söyleyemem! Kendi cumhuriyetini dört defa yıkıp beş defa yeni baştan kuran, cumhuriyetten iki defa krallığa, iki defa imparatorluğa geçen, 13 defa anayasa yapan, ülkeyi yüz elli yıl süreyle çalkantılar içinde yüzdüren "Fransız radikalizmi" bana heyecan değil, aksine, sakınma duygusu verir.
Radikalizmi eleştiren Fransız düşünürlerini ise çok severim.
Fransız siyasi tarihinde De Gaulle'e büyük saygı duyarım.
Fransız milliyetçisi De Gaulle, böyle bir Fransa'yı istikrara kavuşturabildi. İkinci Dünya Savaşı sonrasının dünyasını, yaşadığı çağı iyi okudu, "uluslararası entegrasyon" dinamiklerini daha o zaman gördü: Dışarıya paranoyakça korkularla bakan Fransa'yı dışarıya açtı, "Avrupa Birliği" fikrine yöneltti! De Gaulle ve Adenauer, bu iki büyük lider, ezeli düşmanlar Fransa ve Almanya'yı Avrupa entegrasyonunun ekseni yaptılar!
Ülkelerinin geleceğinin uluslararası entegrasyonlarda olduğunu iyi görmüşlerdi.
Sarkozy ehlileşiyor!
Bu gelenek Sarkozy'yi bile 'ehlileştiriyor' galiba! Siyasi ve kültürel düşmanlıkları aşmak için 'kucaklayıcı' bir hükümet kurarak akıllı bir sürpriz yaptı!
Türkiye'ye yönelttiği kindar ifadeleri törpülemeye başladı.
NATO'nun askeri kanadına girmek, Fransa'yı NATO'da söz sahibi yapmak istiyor!
Tabii bu ancak Türkiye'nin "veto" etmemesiyle olabilir!
Sen de beni AB sürecinde veto etmeyeceksin tabii!
Bakın, işaretleri belirdi bile; müzakere fasılları üzerindeki kara mühürler gevşiyor!
Ve Sarkozy'nin AB işleriyle görevli Devlet Bakanı Jouet'nin bir cümlesi:
- AB'ye yeni üyeler almak için Fransız anayasasına koyduğumuz 'referandum' maddesini kaldırmamız iyi olacak galiba; elimizi, kolumuzu bağlıyor!
Biliyorsunuz, bu maddeyi Türkiye'nin üyeliğine karşı koymuşlardı!
Sarkozy'yi sevmiyorum, böyle devam ederse ileride seveceğim galiba!
Bu arada, Amerikalı Burns Ankara'da ne konuşur acaba? Sadece terör ve Irak mı? Yoksa NATO, AB, Fransa, İran ve 'enerji koridorları' falan da dahil mi?!
Netice: Bugünkü dünyada entegrasyonlar dünden çok daha önemlidir. Milliyetçilik adına düşünmeliyiz: Mariz bir "düşmanla kuşatılmışlık" duygusu mu? Yoksa, Türkiye'yi çağın entegrasyon dinamikleri üzerinde yüceltme akılcılığı mı?
İkincisi diyeceksek, o zaman demokrasiyi, piyasayı, dışa açılmayı, liberal değerleri, Kopenhag Kriterleri'ni içimize sindireceğiz!
Somut planda, Avrupa'daki iki gelişme dikkatimi çekiyor. Biri, Yunanistan'da seçimlerden başarıyla çıkarak parlamentoya giren küçük Laos Partisi... Partinin lideri Yorgo Karatzaferis'in ilk açıklaması:
- Yunanistan'ı kuşatan üç düşmana, Türkiye, Arnavutluk ve Makedonya'ya karşı Yunan halkı birleşmelidir!
Kimsenin işi gücü yok, Yunanistan'ı yıkmaya çalışıyormuşuz!
Anlaşılan, sadece "aşırı" değil, klinik düzeyde paranoyak adam!
Böyle bir delinin bir ülkenin başına geçtiğini düşünebiliyor musunuz?!
Avrupa sağı yükseliyor ama, böyleleri henüz "marjinal" düzeydeler çok şükür.
Çağı okumak
Dikkatimi çeken ikinci husus, Sarkozy'nin Fransa'sıdır.
Fransız siyasi geleneğini biraz inceledim; çok da hoşlandığımı söyleyemem! Kendi cumhuriyetini dört defa yıkıp beş defa yeni baştan kuran, cumhuriyetten iki defa krallığa, iki defa imparatorluğa geçen, 13 defa anayasa yapan, ülkeyi yüz elli yıl süreyle çalkantılar içinde yüzdüren "Fransız radikalizmi" bana heyecan değil, aksine, sakınma duygusu verir.
Radikalizmi eleştiren Fransız düşünürlerini ise çok severim.
Fransız siyasi tarihinde De Gaulle'e büyük saygı duyarım.
Fransız milliyetçisi De Gaulle, böyle bir Fransa'yı istikrara kavuşturabildi. İkinci Dünya Savaşı sonrasının dünyasını, yaşadığı çağı iyi okudu, "uluslararası entegrasyon" dinamiklerini daha o zaman gördü: Dışarıya paranoyakça korkularla bakan Fransa'yı dışarıya açtı, "Avrupa Birliği" fikrine yöneltti! De Gaulle ve Adenauer, bu iki büyük lider, ezeli düşmanlar Fransa ve Almanya'yı Avrupa entegrasyonunun ekseni yaptılar!
Ülkelerinin geleceğinin uluslararası entegrasyonlarda olduğunu iyi görmüşlerdi.
Sarkozy ehlileşiyor!
Bu gelenek Sarkozy'yi bile 'ehlileştiriyor' galiba! Siyasi ve kültürel düşmanlıkları aşmak için 'kucaklayıcı' bir hükümet kurarak akıllı bir sürpriz yaptı!
Türkiye'ye yönelttiği kindar ifadeleri törpülemeye başladı.
NATO'nun askeri kanadına girmek, Fransa'yı NATO'da söz sahibi yapmak istiyor!
Tabii bu ancak Türkiye'nin "veto" etmemesiyle olabilir!
Sen de beni AB sürecinde veto etmeyeceksin tabii!
Bakın, işaretleri belirdi bile; müzakere fasılları üzerindeki kara mühürler gevşiyor!
Ve Sarkozy'nin AB işleriyle görevli Devlet Bakanı Jouet'nin bir cümlesi:
- AB'ye yeni üyeler almak için Fransız anayasasına koyduğumuz 'referandum' maddesini kaldırmamız iyi olacak galiba; elimizi, kolumuzu bağlıyor!
Biliyorsunuz, bu maddeyi Türkiye'nin üyeliğine karşı koymuşlardı!
Sarkozy'yi sevmiyorum, böyle devam ederse ileride seveceğim galiba!
Bu arada, Amerikalı Burns Ankara'da ne konuşur acaba? Sadece terör ve Irak mı? Yoksa NATO, AB, Fransa, İran ve 'enerji koridorları' falan da dahil mi?!
Netice: Bugünkü dünyada entegrasyonlar dünden çok daha önemlidir. Milliyetçilik adına düşünmeliyiz: Mariz bir "düşmanla kuşatılmışlık" duygusu mu? Yoksa, Türkiye'yi çağın entegrasyon dinamikleri üzerinde yüceltme akılcılığı mı?
İkincisi diyeceksek, o zaman demokrasiyi, piyasayı, dışa açılmayı, liberal değerleri, Kopenhag Kriterleri'ni içimize sindireceğiz!
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.