Erhan ÇELİK
Yıl; 1991... Yer; Diyarbakır. Demirel ve İnönü büyük yankı bulan Güneydoğu gezilerinde bombayı patlatıyor; "Kürt realitesini tanıyoruz,"
* * *
Yıl; 2000... Başbakan Mesut Yılmaz... Beklenmedik bir zamanda Güneydoğu'yla ilgili bölge halkının umutlarını yeşerten bir açıklama yapıyor. Aslında tarihi bir söz bu; "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer!"
* * *
Yıl; 2005... Yine bir başbakan...Recep Tayip Erdoğan Diyarbakır Meydanı'nda halka sesleniyor; "Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur"
* * *
Ve bugün... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ilk yurt gezisini yaptığı Güneydoğu'dan "Yeni bir sayfa açtık, yeni bir dönem başlıyor" sözleriyle umut dağıtıyor. Halkla iç içe, belki de bugüne değin hiçbir devlet adamının olmadığı kadar sıcak ve samimi bir şekilde...
* * *
Peki bölge halkı Gül'ün sözlerine umut bağlayabilir mi? "Bu kez gerçekten..." ile başlayan cümleler kurup ümitlenebilir mi? Başbakan Erdoğan'ın Kürt Sorunu'na ilişkin açıklamalarının ardından gayretli ama kısıtlı çabaları dışında, daha önceki liderler döneminde yaşadığı aldatılmışlık hissini yenip, Güneydoğu insanı yeniden devletin zirvesindeki ismin vaatlerine güvenebilir mi? Ben bu konuda ümitsiz değilim. Neden mi? Çünkü, devletin Güneydoğu konusunda yeni bir strateji geliştirdiği kanısındayım. Öncelikle şunu söylemeliyim; Gül'ün bölgede yaptığı gezi açık bir iyi niyet göstergesiydi! Halkla buluşurken "Sorunlarınızın farkındayım ve yanınızdayım" görüntüsü verdi. Bunlar kişisel bir çabanın ürünü. Ancak verdiği mesajları, sahip olduğu düşüncelerin, tek başına aldığı kararların deklaresi olarak görmek mümkün değil! Burada kişisel iyi niyetin haricinde yeni bir stratejiden söz etmek de mümkün. Çünkü Gül'ün sözleri, terörü yalnız silah kullanarak çözme anlayışına ters düşüyor. Ne diyordu Gül, bir hatırlayalım!
"Yeni bir sayfa açtık. Terör çatışarak değil uzlaşmayla çözülmeli! Hepimizin birbirimizi kucaklamamız lazım. Kan ve gözyaşı kimin olursa olsun yazıktır!" Kültürel hak ve özgürlükleri ertelemeyen, silahlı mücadeleyi daha arka plana atarak sorunu demokrasi ve insan hakları bağlamında gören bir mantığın ifadesi bu sözler. Ve bugüne kadar samimi olarak denenmemiş bir yolun... Öyle olmasa cumhurbaşkanının sözleri terörist başını telaşlandırır mıydı hiç? İmralı'dan avukatları aracılığıyla mesaj gönderen Öcalan, Gül'ün halka kucaklaşmasını Kürtlerin tasfiyesi olarak görüyor.
Evet, ortada bir tasfiye başlangıcı var. Ama söz konusu olan silahtan, kandan, gözyaşından geçinenlerin tasfiyesi! Bu nedenle... Güneydoğu insanı bu kez gerçekten ümitli olmalı. En azından kanla beslenenlerin önüne geçebilmek adına bu yeni çabaya destek vermeli. Kendisine uzanan eli sımsıkı tutmalı.
Ve devlet... Bu kez gerçekten samimi olmalı. Cumhurbaşkanının ifade ettiği yeni sayfa muhakkak açılmalı. Bu, terörün ve bölgedeki sorunların çözümü için iyi bir şans olabilir! Bu sebeple Abdullah Gül'ün attığı adımı takip edecek ilk icraat çok önemli. Yapılmayan yapılmalı artık. Örneğin 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanlar araştırılmalı! İki yılda 53 insan nasıl öldü açıklanmalı!
Lağım çukurlarında yüzdürülüp başları postallarla suya batırılanların, makatına cop sokulanların, Co adlı köpeğe esas duruşta tekmil verenlerin, eğlence için canlı kurbağa, fare dışkısı ya da kusmuk yedirilen, sidik içirilenlerin, tahliye olduktan hemen sonra niçin dağa çıkıp terörist olduklarının anlaşılması için bu muhakkak yapılmalı! Kim bilir, belki böylece terörle mücadele için 1983 öncesinde kurulan "özel yapı" da ifşa edilip, tümüyle dağıtılabilir! Bu "özel yapı" ne mi? O da bir sonraki yazıya...
* * *
Yıl; 2000... Başbakan Mesut Yılmaz... Beklenmedik bir zamanda Güneydoğu'yla ilgili bölge halkının umutlarını yeşerten bir açıklama yapıyor. Aslında tarihi bir söz bu; "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer!"
* * *
Yıl; 2005... Yine bir başbakan...Recep Tayip Erdoğan Diyarbakır Meydanı'nda halka sesleniyor; "Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur"
* * *
Ve bugün... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ilk yurt gezisini yaptığı Güneydoğu'dan "Yeni bir sayfa açtık, yeni bir dönem başlıyor" sözleriyle umut dağıtıyor. Halkla iç içe, belki de bugüne değin hiçbir devlet adamının olmadığı kadar sıcak ve samimi bir şekilde...
* * *
Peki bölge halkı Gül'ün sözlerine umut bağlayabilir mi? "Bu kez gerçekten..." ile başlayan cümleler kurup ümitlenebilir mi? Başbakan Erdoğan'ın Kürt Sorunu'na ilişkin açıklamalarının ardından gayretli ama kısıtlı çabaları dışında, daha önceki liderler döneminde yaşadığı aldatılmışlık hissini yenip, Güneydoğu insanı yeniden devletin zirvesindeki ismin vaatlerine güvenebilir mi? Ben bu konuda ümitsiz değilim. Neden mi? Çünkü, devletin Güneydoğu konusunda yeni bir strateji geliştirdiği kanısındayım. Öncelikle şunu söylemeliyim; Gül'ün bölgede yaptığı gezi açık bir iyi niyet göstergesiydi! Halkla buluşurken "Sorunlarınızın farkındayım ve yanınızdayım" görüntüsü verdi. Bunlar kişisel bir çabanın ürünü. Ancak verdiği mesajları, sahip olduğu düşüncelerin, tek başına aldığı kararların deklaresi olarak görmek mümkün değil! Burada kişisel iyi niyetin haricinde yeni bir stratejiden söz etmek de mümkün. Çünkü Gül'ün sözleri, terörü yalnız silah kullanarak çözme anlayışına ters düşüyor. Ne diyordu Gül, bir hatırlayalım!
"Yeni bir sayfa açtık. Terör çatışarak değil uzlaşmayla çözülmeli! Hepimizin birbirimizi kucaklamamız lazım. Kan ve gözyaşı kimin olursa olsun yazıktır!" Kültürel hak ve özgürlükleri ertelemeyen, silahlı mücadeleyi daha arka plana atarak sorunu demokrasi ve insan hakları bağlamında gören bir mantığın ifadesi bu sözler. Ve bugüne kadar samimi olarak denenmemiş bir yolun... Öyle olmasa cumhurbaşkanının sözleri terörist başını telaşlandırır mıydı hiç? İmralı'dan avukatları aracılığıyla mesaj gönderen Öcalan, Gül'ün halka kucaklaşmasını Kürtlerin tasfiyesi olarak görüyor.
Evet, ortada bir tasfiye başlangıcı var. Ama söz konusu olan silahtan, kandan, gözyaşından geçinenlerin tasfiyesi! Bu nedenle... Güneydoğu insanı bu kez gerçekten ümitli olmalı. En azından kanla beslenenlerin önüne geçebilmek adına bu yeni çabaya destek vermeli. Kendisine uzanan eli sımsıkı tutmalı.
Ve devlet... Bu kez gerçekten samimi olmalı. Cumhurbaşkanının ifade ettiği yeni sayfa muhakkak açılmalı. Bu, terörün ve bölgedeki sorunların çözümü için iyi bir şans olabilir! Bu sebeple Abdullah Gül'ün attığı adımı takip edecek ilk icraat çok önemli. Yapılmayan yapılmalı artık. Örneğin 12 Eylül döneminde Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanlar araştırılmalı! İki yılda 53 insan nasıl öldü açıklanmalı!
Lağım çukurlarında yüzdürülüp başları postallarla suya batırılanların, makatına cop sokulanların, Co adlı köpeğe esas duruşta tekmil verenlerin, eğlence için canlı kurbağa, fare dışkısı ya da kusmuk yedirilen, sidik içirilenlerin, tahliye olduktan hemen sonra niçin dağa çıkıp terörist olduklarının anlaşılması için bu muhakkak yapılmalı! Kim bilir, belki böylece terörle mücadele için 1983 öncesinde kurulan "özel yapı" da ifşa edilip, tümüyle dağıtılabilir! Bu "özel yapı" ne mi? O da bir sonraki yazıya...
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.