Hakan ALBAYRAK
Amerikalılara, “Siz kendiniz nükleer silahlara sahip olduğunuz -ve üstelik geçmişte bunları kullandığınız- halde, nasıl oluyor da İran'ın nükleer çalışmalarını boykot, ambargo, hatta savaş sebebi olarak görebiliyor ve bütün dünyanın da öyle görmesini isteyebiliyorsunuz? İsrail'in, Fransa'nın da nükleer silahları var; bunlar niye sorun olmuyor da İran'ın mutasavver nükleer silahları sorun oluyor? Bazı ülkelerin nükleer silahlara sahip olabileceği, bazı ülkelerin ise bunlara sahip olamayacağı yönünde gizli bir kanun mu var? Bu kanun hangi akla, hangi mantığa dayanıyor? Nedir bu çifte standart?” diye sorduğumuzda, şöyle bir cevap alıyoruz: “İran, uluslararası düzene uymayan bir devlet. Bu devletin nerede ne zaman ne yapacağını öngörmek mümkün değil. Dünyayı maceraya atmamak için İran'ın nükleer silahlara sahip olmasını engellememiz lazım.”
Geçen gün Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner de bu istikamette bir laf etti. Dedi ki: “İran'ın atom bombasına sahip olması bütün dünya için gerçek bir tehdit olacaktır.” Dikkat buyurun; bütün dünya için GERÇEK bir tehdit olacakmış İran'ın atom bombasına sahip olması. Demek ki ABD'nin, Fransa'nın veya İsrail'in atom bombası dünya için GERÇEK değil SANAL bir tehdit. Atom bombasının GERÇEK bir tehdit olabilmesi için ille de İran'ın elinde bulunması gerekiyor!
Kendi sınırlarının binlerce kilometre ötesine (Vietnam'a, Kamboçya'ya, Somali'ye, Fildişi Sahili'ne, Afganistan'a, Irak'a…) ordularını veya lejyonerlerini gönderip arzı fitneye boğan -yüzbinlerce Japon'u atom bombalarıyla kül etmekten de geri durmayan- Batılıların iyi niyetinden şüphe etmeyeceğiz, ellerindeki nükleer silahların dünya için bir tehdit oluşturmadığına inanacağız, onlara yüzde yüz itimat edip müsterih olacağız, ama İran'ın atom bombasına sahip olması ihtimalinin “i”sini duyar duymaz paniğe kapılacağız… Kouchner bizden tam olarak bunu istiyor; zekâmızı aşağılıyor; bizi, bütün insanlığı aptal yerine koyuyor.
Asya ve Afrika halklarına çektirdiği eziyetlerden ötürü en ufak bir vicdan azabı emaresi göstermeyen, sömürgeci/soykırımcı geçmişinden dolayı zerre kadar pişmanlık bildirmediği gibi okul kitaplarında sömürgeciliğin faziletlerini (!) anlatmaya kalkarak milyonlarca soykırım kurbanının acı hatırasına tüküren ve zaten soykırımcı sömürü politikalarını çağımızda da sürdüren (bkz. Ruanda trajedisi) Fransa'nın değil de Polyanna İyilik-Güzellik Cumhuriyeti'nin dışişleri bakanı gibi davranarak muazzam bir pişkinlik örneği sergileyen Mösyö Kouchner'e cevap niyetine, İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejat'ın 14 Ocak 2006 tarihli basın toplantısını izlerken aldığım notları sunmak istiyorum.
O toplantıda mealen şöyle demişti Ahmedinejat:
“Dünyayı 200 yıldır yöneten Batılı güçlerde maneviyat yok. Bunlar dünyayı ahlaksızlığa sürüklediler. Siyasetleri ahlaksız, ekonomileri ahlaksız, savaşları ahlaksız. Saddam Hüseyin'i palazlandırıp İran'ın üstüne salanlar bunlar değil miydi? Binlerce masum İranlının ve Irak Kürdünün katlinde kullanılan kimyasal silahları Saddam Hüseyin'e bunlar vermedi mi? Evet, savaşta bize karşı kimyasal silahlar kullanıldı, ama biz bu saldırılara kimyasal silahlarla karşılık vermedik... Şimdi, ellerinde nükleer silahlar bulunan ve bunları daha önce kullanmış olan iki yüzlü Batılı güçler bize diyorlar ki, 'Nükleer araştırmalarınıza son verin!' Biz nükleer silah yapmak istemiyoruz, çünkü bunu ahlaki bulmuyoruz. Ama nükleer enerji elde etmeye azimliyiz ve bunu başaracağız inşaallah. Bizim nükleer teknolojimizden kimsenin korkmasına gerek yok. Asıl tehlike, maneviyata itibar etmeyen, hiçbir ahlaki kaideye uymayan Batılıların elindeki nükleer güçtür.”
Geçen gün Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner de bu istikamette bir laf etti. Dedi ki: “İran'ın atom bombasına sahip olması bütün dünya için gerçek bir tehdit olacaktır.” Dikkat buyurun; bütün dünya için GERÇEK bir tehdit olacakmış İran'ın atom bombasına sahip olması. Demek ki ABD'nin, Fransa'nın veya İsrail'in atom bombası dünya için GERÇEK değil SANAL bir tehdit. Atom bombasının GERÇEK bir tehdit olabilmesi için ille de İran'ın elinde bulunması gerekiyor!
Kendi sınırlarının binlerce kilometre ötesine (Vietnam'a, Kamboçya'ya, Somali'ye, Fildişi Sahili'ne, Afganistan'a, Irak'a…) ordularını veya lejyonerlerini gönderip arzı fitneye boğan -yüzbinlerce Japon'u atom bombalarıyla kül etmekten de geri durmayan- Batılıların iyi niyetinden şüphe etmeyeceğiz, ellerindeki nükleer silahların dünya için bir tehdit oluşturmadığına inanacağız, onlara yüzde yüz itimat edip müsterih olacağız, ama İran'ın atom bombasına sahip olması ihtimalinin “i”sini duyar duymaz paniğe kapılacağız… Kouchner bizden tam olarak bunu istiyor; zekâmızı aşağılıyor; bizi, bütün insanlığı aptal yerine koyuyor.
Asya ve Afrika halklarına çektirdiği eziyetlerden ötürü en ufak bir vicdan azabı emaresi göstermeyen, sömürgeci/soykırımcı geçmişinden dolayı zerre kadar pişmanlık bildirmediği gibi okul kitaplarında sömürgeciliğin faziletlerini (!) anlatmaya kalkarak milyonlarca soykırım kurbanının acı hatırasına tüküren ve zaten soykırımcı sömürü politikalarını çağımızda da sürdüren (bkz. Ruanda trajedisi) Fransa'nın değil de Polyanna İyilik-Güzellik Cumhuriyeti'nin dışişleri bakanı gibi davranarak muazzam bir pişkinlik örneği sergileyen Mösyö Kouchner'e cevap niyetine, İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejat'ın 14 Ocak 2006 tarihli basın toplantısını izlerken aldığım notları sunmak istiyorum.
O toplantıda mealen şöyle demişti Ahmedinejat:
“Dünyayı 200 yıldır yöneten Batılı güçlerde maneviyat yok. Bunlar dünyayı ahlaksızlığa sürüklediler. Siyasetleri ahlaksız, ekonomileri ahlaksız, savaşları ahlaksız. Saddam Hüseyin'i palazlandırıp İran'ın üstüne salanlar bunlar değil miydi? Binlerce masum İranlının ve Irak Kürdünün katlinde kullanılan kimyasal silahları Saddam Hüseyin'e bunlar vermedi mi? Evet, savaşta bize karşı kimyasal silahlar kullanıldı, ama biz bu saldırılara kimyasal silahlarla karşılık vermedik... Şimdi, ellerinde nükleer silahlar bulunan ve bunları daha önce kullanmış olan iki yüzlü Batılı güçler bize diyorlar ki, 'Nükleer araştırmalarınıza son verin!' Biz nükleer silah yapmak istemiyoruz, çünkü bunu ahlaki bulmuyoruz. Ama nükleer enerji elde etmeye azimliyiz ve bunu başaracağız inşaallah. Bizim nükleer teknolojimizden kimsenin korkmasına gerek yok. Asıl tehlike, maneviyata itibar etmeyen, hiçbir ahlaki kaideye uymayan Batılıların elindeki nükleer güçtür.”
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.