10 Eylül 2007 Pazartesi

Fas’ta Seçim Sonuçları Açıklandı: Statüko Devam Edecek


Değiştir
Ceren GÜRSELER
Fas’ta 7 Eylül Cuma günü gerçekleşen seçim, siyasal İslamcıların “hüsrana uğraması” ve bir takım etkileri nedeniyle önem taşıyor. Batı Sahra sorununun devam etmesine, işsizliğin artmasına, ekonomide düzelme yaşanmamasına ve siyasal İslam’ın yükselmesine rağmen muhalefetteki siyasal İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi (PJD, Parti de la Justice et du Developpement) seçimleri kazanamadı. Ancak sandıktan ikinci parti olarak çıktı ve oylarını arttırarak parlamentoda 47 koltuğa sahip oldu. Seçimlerde oylarını arttırarak birinci gelen İstiklal Partisi ise 52 koltuğa sahip oldu. Koalisyonun bir diğer ortağı Sosyalist Halk Güçleri Birliği’nin oylarında ise düşüş yaşandı, bu parti sadece 36 koltuğa sahip olabildi. Fas tarihindeki en düşük katılıma sahne olsa da 2007 seçimleri yine de ülke için büyük önem taşıyor. Seçim, toplumun artan demokratikleşme isteği, siyasal İslam’ın artan gücü ve ABD-Fas stratejik ilişkisinin gölgesinde gerçekleşti. Seçim sonrasındaki süreçte, Fas Krallığı’nın etkisi altındaki hükümet ile PJD arasında düşük çapta anlaşmazlıkların yaşanacağı tahmin ediliyor. Yine de, bu iki aktörün birbirlerine olan ihtiyaçları nedeniyle ciddi bir gerginliğin ortaya çıkmayacağı yapılan yorumlar arasında.
İslam’ın Fas kültüründe ve milliyetçiliğinde başat role sahip olmasının yanında, devletin, sosyal ve ekonomik sorunları çözememesi nedeniyle siyasal İslam Fas’ta yükseliyor. Monarşinin belirlediği yasal sınırlar içinde, ülkede siyasi İslamı temsil eden en önemli parti olan Müslüman Kardeşler Örgütü’nün siyasi kolu olan PJD, ilk kez 1997’de seçimlere katıldı ve 2002 seçimlerinde koltuk sayısını 42’ye yükselterek Parlamento’daki en büyük üçüncü parti oldu. 2007 seçimleri sonrasında hiçbir partinin PJD ile koalisyon yapmak istememesinden ötürü bu partinin iktidar dışında kalacağı tahmin ediliyor. Bir başka deyişle, PJD yine muhalefette.
Monarşi ile, yani mevcut sistemle, arasını iyi tutmaya çalışan PJD’nin amaçları diğer siyasal İslamcı örgütlerin hedefleri ile benzerlik gösteriyor. Örneğin demokratik sisteme sahip olmak, milli değerler sistemini kuvvetlendirmek, İslami kimliğin güçlenmesi PJD’nin başlıca amaçları arasında. Bu amaçlarına, yolsuzluğu ve bürokrasiye olan bağımlılığı azaltmak, “ahlakdışı olaylar” olarak nitelendirdiği “seks turizmini”, alkol satışını ve sanatsal, kültürel veya turistik faaliyetlerde sergilenen kimi davranışları yasaklamak suretiyle ulaşacağını ifade ediyor. PJD, hükümetin eğitim ve ekonominin güçlendirilmesi için yeterli gayret sarf etmediğini öne sürüyor ve ekonomik gelişme, bütçe açığının kapatılması ve vergilerin azaltılmasını yönelik programlar uygulayacağını vadediyor.
Seçim sonrası PJD-monarşi ilişkisinin, belirli ölçüde iki taraflı tavizlerle süreceği tahmin ediliyor. PJD ana muhalefet görevini, monarşinin çizdiği sınırlar içerisinde gerçekleştireceği için, Krallık ile iyi geçinmek zorunda. Zira seçimden zaferle çıksaydı bile Fas’ın özel yönetim sisteminden ötürü PJD’nin iktidar olabilmesi yine de Kral’a bağlı olacaktı. Çünkü, Fas’ta başbakan ve başbakanın önerilerini de dikkate almak suretiyle kabineyi Kral atıyor. İki aktör arasındaki mevcut ilişkilere bakıldığında, bu partinin siyasi faaliyetlerini yürütmede Krallığın çizdiği sınırlara uymaya niyetli olduğu görülüyor. Örneğin 2001’de önerilen ve hükümete imamları, camileri ve dinî içerikli ders kitaplarını denetleme yetkisini veren terörizm karşıtı yasaya başta PJD tepki göstermiş; fakat sonra tutumunu değiştirerek yasayı kabul etmişti. Ayrıca, ABD’deki 11 Eylül terör saldırılarından sadece bir yıl sonra gerçekleşen 2002 seçimlerinde PJD, hükümetin baskısı ile seçim bölgelerinin sadece yüzde 22’sinde, yani 55 bölgede, seçime katılmayı kabul etmişti. Buna ek olarak, parti başkanının değişmesi konusunda İçişleri Bakanlığı’ndan baskı gelmiş ve PJD de buna uyarak liderini değiştirmişti.
PJD’nin monarşiyle olan ilişkisinde çok ciddi sorun yaşamayacağı tahmin ediliyor. Çünkü parti, Krallığın üç kırmızı çizgisini ihlal etmiyor: İslam, monarşi ve Fas’ın bütünlüğü ki - Fas lügâtında milli bütünlük, Batı Sahra’nın Fas toprağı olduğu anlamına geliyor. Söz konusu çizgilere değil karşı çıkmak; çizgileri eleştirmek bile Fas toplumunda bir tabu. Öyle ki eleştirmenin karşılığı uzun süreli hapis cezası veya oldukça yüksek bir kefalet ödeme zorunda kalınması. Bu partinin söylemlerine ve seçim programına bakıldığında Fas’ın bağımsızlığını kazandığı 1956 yılından beri sahip olduğu bu kırmızı çizgileri benimsediği görülüyor. PJD’nin seçim programında Fas sisteminin Şeriata uygun olduğu, ancak Şeriatın hukukun ana kaynağı olması gerektiği ifade ediliyor. Fas monarşisi ise kendisinin İslami meşruluğu olduğunu ifade ediyor. Hz. Muhammet’in soyundan geldiği belirtilen Kral aynı zamanda ülkenin dinî lideri. PJD bu nedenle Fas’ta monarşinin koyduğu sınırlar içinde faaliyet göstereceğini açıkça ifade etmişti. Batı Sahra konusunda ise, monarşinin çözüm planı olan Batı Sahra’ya otonomi verilmesi taraftarı.
Siyasal İslamcı terör örgütlerinin artan etkisine karşın PJD’nin siyasi faaliyette bulunmasına izin veren Krallığın da parti ile olan ilişkilerini iyi tutması gerekiyor. Toplumda büyük bir desteğe sahip olan PJD’nin siyasi süreçten dışlanmasının ülkede siyasal İslam’ın, özellikle terör örgütlerinin, daha da kuvvetlenmesine neden olacağı yapılan yorumlar arasında. Monarşinin tutumuna bakıldığında PJD’nin aksine, bir diğer siyasal İslamcı parti olan Adalet ve Yardım Partisi’nin yasaklı olduğu görülüyor. Siyasi Partiler Yasası’nda 2005’te yapılan değişiklik ile dine, etnik kimliğe veya aşirete dayanan partilerin kurulması ve dinî sembollerin kullanılması yasaklandı. Buna rağmen, Krallık PJD’nin siyasi faaliyetlerde bulunmasına izin veriyor.
Karşılık tavizlerde bulunmanın yanısıra, Krallık ve PJD, ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkiler çerçevesinde birbirlerinden etkilenmeye devam edecekler. Fas’ın Soğuk Savaş döneminden beri ABD ile stratejik ilişkileri bulunuyor. 11 Eylül’den sonra siyasal İslamcı terör örgütlerine karşı mücadeleye girişen ABD’nin, Fas ile olan ilişkileri 2003 Kazablanka saldırılarından sonra daha da gelişti. ABD, El-Kaide’ye karşı mücadelesinde Fas’ı bir nevi Kuzey Afrika’daki üssü olarak görüyor. PJD tarafında ise parti lideri Saddedin Othmani, Fas’ın müttefiklerinin korkularını gidermeye çalışıyor. PJD’nin Müslüman demokrat olduğunu ve Avrupa’daki Hristiyan Demokratlara benzediğini öne sürüyor. Othmani, PJD’den korkulmaması gerektiğini çünkü “ancak ılımlı İslam’ın radikaller ile mücadele edebileceğini” savunuyor. PJD’nin, Fas’ın ABD ile olan ilişkisinin devam etmesine taraftar olduğu söyleniyor. ABD ise Krallık ve Hükümet ile olan ilişkisini sıkı tutup bir yandan da PJD ile görüşmeyi de ihmal etmiyor. ABD’li yetkililer Fas’ın diğer partileri ile nasıl ilişki kuruyorlarsa PJD ile de öyle ilişki kurduklarını ifade ediyorlar. ABD faktörüne, Fas’ın AB ile imtiyazlı ortaklık ilişkisi kurmak istemesi de eklendiğinde, hükümetin, siyasal İslamın artan etkisine cevaben İslami çizgiye kaymasının belirli sınırları olacağı tahmin ediliyor. Sonuç olarak, 2007 seçimi sonrasında Fas Krallığı İslami kimliğini daha da öne çıkartabilir; Hükümet de İslami söylem kullanımını arttırabilir. PJD’nin de İslami kimliğinden ve hedeflerinden biraz daha taviz vereceği, giderek pragmatikleşerek ve söylemini yumuşatarak Fas sistemine daha fazla uyum sağlayacağı tahmin ediliyor.
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009