Oya EREN
Lobi faaliyetleri uluslararası siyaseti şekillendiren önemli etmenlerden bir tanesidir. Özellikle Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından sivil toplum kuruluşlarının nicelik ve nitelik bakımından gelişimine paralel olarak lobi faaliyetlerini yürüten kuruluşlar da gelişme göstermiş ve bulundukları ülkelerin iç ve dış politikalarını ciddi ölçüde etkilemeye başlamışlardır. Lobi kuruluşları özellikle dünya siyasetinin başat aktörlerinin siyaset merkezlerinde konuşlanmaktadırlar; bu nedenle en etkin lobi kuruluşların Washington ve New York'ta toplanmış olmaları şaşırtıcı değildir. Bu kuruluşlar yalnızca kendi çıkarlarının savunulması için mücadele etmezler, zaman zaman başka kuruluşlar ve devletleri de destekleyerek kendi politikalarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunurlar.
İşte Türkiye de zaman zaman Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bazı lobi kuruluşları ile işbirliği içerisinde hareket ederek ülke çıkarlarının korunmasını ve bazı sorunlu alanlar ile ilgili çözümler bulunmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu çerçevede politikalarının ana eksenini Türkiye'nin uluslararası alanda zor duruma düşürülmesi olarak belirleyen güçlü Rum ve Ermeni lobisinin etkinliğini dengelemek amacı ile Türkiye ve Yahudi lobisi arasında genellikle bir işbirliği gözlenmektedir. Bu işbirliğinin temel hedeflerinden biri ise 'soykırım' iddialarının Amerikan yasama organlarında kabul edilmesi girişimlerinin boşa çıkarılmasıdır.
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye'ye uzun yıllardır asılsız 'soykırım' iddiaları ile mücadelesinde destek veren Karalamacılığa Karşı Lig'in (Anti-Defamation League – ADL) Başkanı Abraham Foxman 22 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, 1915 yılında Doğu Anadolu'da meydana gelen olayları yeniden değerlendirdiklerini ve bu olayları soykırım olarak kabul ettiklerini belirtti. Buna ilaveten Foxman, ABD Kongresindeki Ermeni 'soykırım' iddialarının tanınmasına dair tasarıya yine de karşı çıktığını, bu tasarının Türkiye'deki Yahudi cemaatini tehlikeye attığını belirtti. Bu açıklamanın hemen ardından hem ABD hem de İsrail Hükümeti yetkilileri bu açıklamayı desteklemediklerini ve 1915 olaylarını 'soykırım' olarak nitelendirmediklerini dile getirdiler. O günlerde Dışişleri Bakanlığı görevini sürdüren Abdullah Gül ise, görev süresi dolduğu için veda ziyaretine gelen İsrail Büyükelçisi Pinhas Avivi'ye Yahudi lobisinin tavır değiştirmesi halinde bedelinin ağır olacağı ve Ankara-Tel-Aviv ilişkilerinin de bozulabileceği mesajını verdi.
ADL'nin bu politika değişikliğinin ardında yatan nedenler hakkında iki farklı görüş var. Bunlardan birincisi ADL'nin Türkiye'nin son dönemde Hamas ve İran ile ilişkilerindeki gelişmelere tepki olarak böyle bir tavır değişikliğine gidildiğidir. Bu görüşe göre Hamas'ın üst düzey temsilcilerinin Türkiye ziyareti ve son dönemde Türkiye'nin İran ile enerji alanında işbirliğine gitmesi üzerine ADL misilleme olarak 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendirme kararı aldı. İkinci görüş ise ADL'nin kendi iç yapısında yaşanan bir tartışma sonucunda böyle bir karar aldığı yönünde. Buna göre Amerika'daki Yahudi cemaati bir süredir Ermeni meselesinde iki farklı kampa bölünmüş durumda. Foxman'ın Ağustos ortasında, Ermeni soykırımı iddialarını savunduğu için ADL Boston bölgesi temsilcisi Andrew H. Tarsy'yi işten çıkarması Boston bölgesindeki Yahudi kanaat önderlerinin tepkisine yol açtı. Bunun sonucunda Foxman, hem Musevi cemaati, hem de muhalefetteki Demokrat Parti'den baskı görmüş ve bu baskıyı azaltmak için de soykırım iddiaları konusunda tutum değişikliğine gitti.
ADL'nin Ermeni sorunu konusundaki tutumunu radikal bir biçimde değiştirmesinin nedeni ne olursa olsun, bu durumun Türkiye'nin 'soykırım' iddiaları ile mücadelesinde birtakım zorluklar yaratması muhtemeldir. Öncelikle ABD'de son derece etkin ve saygın bir sivil toplum kuruluşu olarak görülen ADL'nin bu tutum değişikliği başka sivil toplum kuruluşları tarafından da desteklenebilir. Nitekim yine Yahudi lobisinin önemli kuruluşlarından biri olan Amerika Yahudi Komitesi (American Jewish Committee) de ADL'nin ardından 1915 olaylarını soykırım olarak nitelediklerini açıklamıştır. Bunun yanı sıra ADL her ne kadar Kongredeki tasarının geçmesine karşı olduğunu beyan etse de bugüne kadar tasarının geçmesini engellemeye çalışan Yahudi kökenli temsilci ve senatörler için sıkıntılı bir durum yaratmıştır.
Son olarak, bu açıklamaların Türkiye-İsrail ilişkileri açısından da bazı sorunlar yaratacağı ortadadır. Bunların ortadan kaldırılması için 1915 olayları ile ilgili gerçeklerin çok daha etkin bir biçimde uluslararası arenada dile getirilmesi ve bu konuda yapılan çalışmaların arttırılması gerekmektedir. Aksi takdirde Ermeni lobisinin güçlü varlığı ile mücadele etmek son derece zorlaşacak ve Kongre'nin 'soykırım' iddialarını tanıyan tasarıları kabul etmesinin önüne geçilemeyecektir.
ERAREN


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.