9 Eylül 2007 Pazar

Siyasetin iki yüzü


Değiştir
Mahir KAYNAK
Türkiye’deki siyasal mücadelenin laik kesim ile dindarlar arasında olduğu, bürokrasinin özgürlükleri kısıtladığı ve gerçek demokrasinin önünde bir engel oluşturduğu ileri sürülüyor. Sorunun bu engelin ortadan kaldırılmasıyla çözüleceğine inananların karşısına cumhuriyetin temel değerlerinin tehlikeye atıldığı iddiasıyla çıkılıyor. Bazıları da ülkemizde kimliklere özgürlük tanınmadığını, özellikle Kürtlerin baskı altında tutulduğunu söylüyor. Buna karşı çıkanlar özgürlük taleplerinin bir maske olduğunu, ülkemizi bölmek ve bağımsız bir Kürt devletinin yolunu açmak için uğraşıldığını iddia ediyor. Bu tartışmalar siyasetin bir yüzüdür ama gerçek olmayan yüzü. Dindarlar dinin neden günümüzde en önemli mücadele aracı haline geldiğini sorgulamalıdır. Bu sorun demokrasinin gereği ve insanların en doğal hakkı olduğu için mi ön plana çıkmıştır yoksa dünya ölçeğindeki mücadelede uygun bir araç olarak görüldüğü için mi kullanılmaktadır sorusu cevaplandırılmadan demokrasi mücadelesi yürütmek sadece kullanılan konumuna gelinmesi demektir. 11 Eylül dinin bir mücadele aracı olarak kullanılmaya başlandığı tarih olmasa bile en yoğun kullanıldığı zaman diliminin miladı konumundadır. Eylemin hemen arkasından yaptığım değerlendirmenin özeti şuydu: ‘Bu eylem bir terör örgütünün işi değildir. Saldırılar başka bir ülkenin ABD’ne yönelttiği bir yıkıcı faaliyet olarak da değerlendirilmez. Çatışan taraflar ABD’nin içindedir ve bunları ulus devlet yapısıyla sermaye arasında bir hesaplaşmanın başlangıcıdır. Terörün faturasının İslamcılara çıkarılması, karşı operasyonun İslam coğrafyasında yapılacağı anlamına gelir. Afganistan’ın işgali semboliktir. Operasyon Ortadoğu’da sürdürülecek ve ilk hedef Irak olacaktır.’ Bu analizim komplo teorisi olarak algılandı ama giderek, teknik verilerden hareket edip 11 Eylüle şüpheyle yaklaşanların sayısı çoğaldı. Bu analizin ışığında Türkiye için bir eylem planı teklif ediyorum. Tavrımız ideolojik kriterlere göre değil siyasal gelişmelerde hangi konumda olmamızın daha doğru olacağına göre belirlenmelidir ve özellikle din siyasal ortamın dışına taşınmalıdır. Bu din karşıtlığı olarak değerlendirilmemedir. Karşı taraf da bu konuda daha anlayışlı olmalı ve amacının dini duyguları baskı altına almak olmadığını, uygun siyasi tavrı benimsemek için yapılması gerekenleri aradığını göstermelidir. Tartışmalar tarafların inançları ve ideolojileri üzerine bina edilmemelidir. Anayasa da yeniden yapılırken adına sivil anayasa demek bir tahriktir ve askerlere karşı bir tavrı ima eder. Onun yerine günün şartlarının gerektirdiği bir anayasa hazırlanacağı ve bunun sadece yeni bir anayasa olduğu, devletin etki ve gücünü azaltmak gibi bir amaç taşımadığı, aksine devletin faaliyet alanlarının yeniden belirleneceği ve daha güçlü bir devletin hedef alındığı söylenmelidir. Kürt sorununun bir kimlik sorunu olmadığı, kimsenin kimliğini inkar etmek gibi bir niyetimizin olmadığı ama Kürtlerin geleceklerin belirleneceği bir sürecin yaşandığı, onları sonu belirsiz bir maceradan, Irak’ın karanlıklarında boğulmaktan kurtarmak istediğimiz söylenmelidir. Yani siyaset ideolojilerin yapay alanından dünya gerçeklerine doğru çekilmelidir.
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009