Kayhan KARACA
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) günümüz dünyasına hükmedebiliyorsa, bunu silah gücünün yanı sıra, teknoloji ve marketing alanlarındaki üstünlüğüne borçlu. Bir tür “high-tech süpergüç” olarak da tanımlanabilecek ABD, politik ve ticari propagandasını büyük ölçüde yeni ilettişim ve enformasyon teknolojileri (NTIC), Hollywood ve medya sektörüne dayandırıyor.
Bir ülke düşünün, sadece araştırmaya yaptığı yıllık yatırım 100 milyar doların üzerinde olsun. Hatta bu oran 2003 yılında 112 milyar gibi eşi benzeri görülmemiş astronomik bir orana ulaşsın. Ve bu oran, Japonya ve tüm Avrupa’nın yıllık araştırma yatırımından çok fazla olsun.
ABD’de araştırma bakanlığı bulunmadığından, bu alandaki bütçe Savunma Bakanlığı (DoD), Ulusal Bilim Vakfı (NSF), Enerji Bakanlığı, NASA ve Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) tarafından kanalize ediliyor. Burada aslan payı yaklaşık 55 milyar dolarla DoD’nin. DoD içinde de 2,7 milyar dolarla Teknoloji Promosyon Ajansı DARPA’nın.
ABD, bilim ve yeni teknolojilere yaptığı bu dev yatırım sayesinde en fazla bilimsel yayın üreten ve en fazla patente sahip ülke konumunda. Laboratuarları tüm dünyanın “beyinlerini” ABD’de topluyor. ABD üniversitelerindeki bazı eğitim dallarında doktora yapanların içinde yüksek oranda yabancı öğrenci bulunuyor. Bu oran bilgisayar alanında %45 civarında.
ABD araştırma sektörünün en büyük özelliklerinden biri de teknolojik yenilikler konusunda endüstriyle iç içe olması. Öyle ki, Amerikan şirketlerinin ar-ge bütçesi federal hükümetinkinden en az iki kat fazla.
Dünyanın en fazla teknoloji üretip pazarlayan ülkesi olan ABD, bu alanda piyasanın %30’unu elinde bulunduruyor. ABD’yi bu alanda %20’lik pazar payıyla Japonya izliyor. Adı küreselleşmeyle anılan NTIC sektöründe, merkezi ABD’de bulunan 26 şirket sektörün toplam cirosunun yarısını gerçekleştiriyor (834 milyar dolar). En büyük 10 telekomünikasyon şirketinden 5’i (ATT, Verizon,…), en büyük 10 bilgisayar imalatçısından 7’si (IBM, HP, Dell,…), en büyük 10 bilgisayar yazılımcısından 8’i (Microsoft, Oracle,…) ve en büyük 10 hizmet şirketinden 9’u (Ingram, Micro, PwC, Accenture,…) “Amerikan” olma özelliğine sahip. Seattle merkezli Microsoft firmasınca üretilip pazarlanan Windows yazılımı gezegendeki bilgisayarların %95’i tarafından kullanılıyor.
NTIC deyince akla ilk gelen internet sektöründe de dünya çapında ABD hegemonyası mevcut. Amerikan askeri araştırmalarının ürünü olan internet bügün dünya genelinde 500 milyondan fazla kişi tarafından kullanılıyor. Bu rakamın 2005 yılında 1 milyarı aşması öngörülüyor. ABD şirketlerinin %70’i daha şimdiden internetle çalışıyor. Bu oran Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinde %50’ye ulaşmış değil. ABD’deki hanelerin %75’inde internet kullanılırken, aynı oran Avrupa’da bugün %40’ı geçmiyor.
Tüm bunlara uydu iletişimi için Echelon gibi bir dinleme sistemiyle, internet için Carnivore sistemini eklediğinizde işin gerçek yüzü de ortaya çıkıyor : günümüz dünyasında enformasyon yollarının kontrolü, petrol yollarının kontrolü kadar önemli ve stratejik.
Ancak bu teknolojik üstünlük, tüm dünyaya gösterilip anlatıldığında “misyon” gerçekleşmiş oluyor. Anlatmanın en kolay ve etkili yolu da medyadan geçiyor. Soğuk Savaş döneminde de öyleydi gerçi (Voice of America) ancak 90’lı yılların başlarından bu yana özellikle görsel medya (TV ve sinema) ABD’nin dünya çapında propagandası için olağanüstü stratejik rol oynuyor.
Hollywood örneğinde olduğu gibi : CIA’in Hollywood şirketleriyle ortak senaryolar üzerinde çalıştığı artık gizli değil. Bu konuda CIA’in uzmanlarından olan Charles Brandon, Fransız Le Monde gazetesinde çıkan bir söyleşide “Amerikalıların özgürlük ve güvenliğini koruyoruz. Silahların ve terörün yayılmasına karşı mücadele veriyoruz. Buna rağmen sinemada bizi kahraman gibi değil, kötü çocuklar olarak sunuyorlar. Bunu kabullenmek mümkün değil” diyordu.
Mesleki yaşamının 25 yılını Latin Amerika ülkelerinde geçirmiş Brandon şimdi ajansın Hollywood ile “ilişkilerinden” sorumlu.CIA’in bu medyatik atağına Paramount ve CBS gibi firmalar daha şimdiden olumlu yanıt verdiler bile. Son yıllarda çevrilen çok sayıda casusluk filminin CIA tarafından verilen “tüyolar” sayesinde üretildiği biliniyor. Örneğin JAG adlı dizi. Bu dizide ABD donanması içindeki cinayetler konu alınıyor. CIA bu dizinin senaryolarına “göz atma” karşılığında prodüktör firmaya, örneğin, “El-Kaide üyelerinin yargılanması için Pentagon tarafından uygulanan prosedür” gibi “faydalı” bilgiler verdi. Bu bilgiler sayesinde “gerçek” öykülerden esinlenerek senaryolar üretiliyor. Kısacası, alan da veren de memnun.
Aynı şekilde, Sudan, Afganistan ve Irak savaşları da TV’ler kullanılarak dünya kamuoyuna pazarlandı. Adalet bakanı John Ashcroft’un “İktidarı eleştirmek El-Kaide’nin oyununa gelmektir” şeklinde açıklamalar yaptığı ABD’de, çok sayıda TV kanalı bilinçli biçimde bu propagandaya alet oldu.
Yeni dünyanın savaşları ekranlarda görüldüğü gibi high-tech füze ve bombalarlarla yapılmıyor. Füze ve bombalar için “pastanın üzerindeki dekorasyon” tanımlaması yapılabilir. Gerçek savaş ticari ve ekonomik. Bu savaşın en güçlü silahları ise teknolojik güç ve medya.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) günümüz dünyasına hükmedebiliyorsa, bunu silah gücünün yanı sıra, teknoloji ve marketing alanlarındaki üstünlüğüne borçlu. Bir tür “high-tech süpergüç” olarak da tanımlanabilecek ABD, politik ve ticari propagandasını büyük ölçüde yeni ilettişim ve enformasyon teknolojileri (NTIC), Hollywood ve medya sektörüne dayandırıyor.
Bir ülke düşünün, sadece araştırmaya yaptığı yıllık yatırım 100 milyar doların üzerinde olsun. Hatta bu oran 2003 yılında 112 milyar gibi eşi benzeri görülmemiş astronomik bir orana ulaşsın. Ve bu oran, Japonya ve tüm Avrupa’nın yıllık araştırma yatırımından çok fazla olsun.
ABD’de araştırma bakanlığı bulunmadığından, bu alandaki bütçe Savunma Bakanlığı (DoD), Ulusal Bilim Vakfı (NSF), Enerji Bakanlığı, NASA ve Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) tarafından kanalize ediliyor. Burada aslan payı yaklaşık 55 milyar dolarla DoD’nin. DoD içinde de 2,7 milyar dolarla Teknoloji Promosyon Ajansı DARPA’nın.
ABD, bilim ve yeni teknolojilere yaptığı bu dev yatırım sayesinde en fazla bilimsel yayın üreten ve en fazla patente sahip ülke konumunda. Laboratuarları tüm dünyanın “beyinlerini” ABD’de topluyor. ABD üniversitelerindeki bazı eğitim dallarında doktora yapanların içinde yüksek oranda yabancı öğrenci bulunuyor. Bu oran bilgisayar alanında %45 civarında.
ABD araştırma sektörünün en büyük özelliklerinden biri de teknolojik yenilikler konusunda endüstriyle iç içe olması. Öyle ki, Amerikan şirketlerinin ar-ge bütçesi federal hükümetinkinden en az iki kat fazla.
Dünyanın en fazla teknoloji üretip pazarlayan ülkesi olan ABD, bu alanda piyasanın %30’unu elinde bulunduruyor. ABD’yi bu alanda %20’lik pazar payıyla Japonya izliyor. Adı küreselleşmeyle anılan NTIC sektöründe, merkezi ABD’de bulunan 26 şirket sektörün toplam cirosunun yarısını gerçekleştiriyor (834 milyar dolar). En büyük 10 telekomünikasyon şirketinden 5’i (ATT, Verizon,…), en büyük 10 bilgisayar imalatçısından 7’si (IBM, HP, Dell,…), en büyük 10 bilgisayar yazılımcısından 8’i (Microsoft, Oracle,…) ve en büyük 10 hizmet şirketinden 9’u (Ingram, Micro, PwC, Accenture,…) “Amerikan” olma özelliğine sahip. Seattle merkezli Microsoft firmasınca üretilip pazarlanan Windows yazılımı gezegendeki bilgisayarların %95’i tarafından kullanılıyor.
NTIC deyince akla ilk gelen internet sektöründe de dünya çapında ABD hegemonyası mevcut. Amerikan askeri araştırmalarının ürünü olan internet bügün dünya genelinde 500 milyondan fazla kişi tarafından kullanılıyor. Bu rakamın 2005 yılında 1 milyarı aşması öngörülüyor. ABD şirketlerinin %70’i daha şimdiden internetle çalışıyor. Bu oran Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinde %50’ye ulaşmış değil. ABD’deki hanelerin %75’inde internet kullanılırken, aynı oran Avrupa’da bugün %40’ı geçmiyor.
Tüm bunlara uydu iletişimi için Echelon gibi bir dinleme sistemiyle, internet için Carnivore sistemini eklediğinizde işin gerçek yüzü de ortaya çıkıyor : günümüz dünyasında enformasyon yollarının kontrolü, petrol yollarının kontrolü kadar önemli ve stratejik.
Ancak bu teknolojik üstünlük, tüm dünyaya gösterilip anlatıldığında “misyon” gerçekleşmiş oluyor. Anlatmanın en kolay ve etkili yolu da medyadan geçiyor. Soğuk Savaş döneminde de öyleydi gerçi (Voice of America) ancak 90’lı yılların başlarından bu yana özellikle görsel medya (TV ve sinema) ABD’nin dünya çapında propagandası için olağanüstü stratejik rol oynuyor.
Hollywood örneğinde olduğu gibi : CIA’in Hollywood şirketleriyle ortak senaryolar üzerinde çalıştığı artık gizli değil. Bu konuda CIA’in uzmanlarından olan Charles Brandon, Fransız Le Monde gazetesinde çıkan bir söyleşide “Amerikalıların özgürlük ve güvenliğini koruyoruz. Silahların ve terörün yayılmasına karşı mücadele veriyoruz. Buna rağmen sinemada bizi kahraman gibi değil, kötü çocuklar olarak sunuyorlar. Bunu kabullenmek mümkün değil” diyordu.
Mesleki yaşamının 25 yılını Latin Amerika ülkelerinde geçirmiş Brandon şimdi ajansın Hollywood ile “ilişkilerinden” sorumlu.CIA’in bu medyatik atağına Paramount ve CBS gibi firmalar daha şimdiden olumlu yanıt verdiler bile. Son yıllarda çevrilen çok sayıda casusluk filminin CIA tarafından verilen “tüyolar” sayesinde üretildiği biliniyor. Örneğin JAG adlı dizi. Bu dizide ABD donanması içindeki cinayetler konu alınıyor. CIA bu dizinin senaryolarına “göz atma” karşılığında prodüktör firmaya, örneğin, “El-Kaide üyelerinin yargılanması için Pentagon tarafından uygulanan prosedür” gibi “faydalı” bilgiler verdi. Bu bilgiler sayesinde “gerçek” öykülerden esinlenerek senaryolar üretiliyor. Kısacası, alan da veren de memnun.
Aynı şekilde, Sudan, Afganistan ve Irak savaşları da TV’ler kullanılarak dünya kamuoyuna pazarlandı. Adalet bakanı John Ashcroft’un “İktidarı eleştirmek El-Kaide’nin oyununa gelmektir” şeklinde açıklamalar yaptığı ABD’de, çok sayıda TV kanalı bilinçli biçimde bu propagandaya alet oldu.
Yeni dünyanın savaşları ekranlarda görüldüğü gibi high-tech füze ve bombalarlarla yapılmıyor. Füze ve bombalar için “pastanın üzerindeki dekorasyon” tanımlaması yapılabilir. Gerçek savaş ticari ve ekonomik. Bu savaşın en güçlü silahları ise teknolojik güç ve medya.


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.