Amerika ile Avrupa arasında bazı rekabet alanları olabilir, hatta kültürel-psikolojik çekişme damarları da bulunabilir.
Bunlara bakarak, ortak alanlarının ve damarlarının varlığını ihmal etmek, gözden kaçırmak; o farklılık yönlerini de tamamen anlamsızlaştıran yanlış değerlendirmelere yol açar. (1980 öncesindeki terörü, Avrupa-Amerika çekişmesinin sonucu gibi gören komik analizler bu cümledendir.)
Avrupa, sadece "tam tabi" imiş gibi görünme rahatsızlığına çeşitli teselliler ve tatmin vesileleri oluşturmaya çalışır. Fransa bile öyledir. Amerika ile aramızdaki gerginlik, AB ile olan ilişkilerimizi de etkiler. Hele Avrupa'yı Amerika'nın alternatifi görmek, yüzeysel bir yanılgıdır.
Etkileyebileceğimiz ilişkiler var, daha fazla etkileyemeyeceğimiz ilişkiler var. Amerika, AB ve İsrail, yıllar içinde değişmesi düşünülmeyen bir beraberlik teşkil ederler. Bu beraberliğin hasmı ve tepkiselleri çoktur ama aynı yapıda ve sağlamlıkta bir başka beraberlik cephesi de mevcut değildir.
Yani bizde bazılarının dediği gibi "genel stratejik verileri bir kenara bırakıp AB ile evrensel değerleri paylaşarak beraber olalım; uluslararası ilişkilerde barışı, antiemperyalizmi, Amerikan aleyhtarlığını savunalım. AB'nin idealist kültür birikimini reel politikanın suratına çarpan bir söylemle (saf zannettiğimiz) AB'yi de yanımıza almanın gücüyle ABD'yi zor duruma düşüren bir duruş sergileyelim" tarzındaki bir politik görüş, her şeyden önce "politik" değildir. Sivil toplum kuruluşlarının üslubuyla politika falan yapılamaz. Doğrusu yanlışı, ayrı mesele. Öyle bir "uluslararası politika" olmaz. Politika, bir dengeler bütününü zekâ ve basiret ile etkileyebilme sanatıdır. Bu tanımın çerçevesi içeriğinden önce gelir. Önce politikan var olacak, sonra da o politikanın içeriği doğru değer ölçülerine göre yönlendirilecek.
"Bizim politikamız yok. Kıbrıs politikamız yok, Kuzey Irak politikamız yok" sözleri çok söyleniyor, ama çok da yanlış kullanılıyor. Çünkü bu sözlerle, ne yapmamız gerektiğini bilmediğimiz, belirli ölçülerle ilgili duyarlılıklara ve değerlendirmelere sahip bulunmadığımız kast olunuyor. Hayır, hiç de öyle değil. Duyarlılıklarımız da var; doğru değerlendirmelerimiz de. Ama bunları politik ve pratik icaplara uygun olarak ifadelendirip uygulamayı beceremiyoruz.
Egemen Bağış ve bazı sözcüler, "İncirlik'i kapatırız. Maliyetlerini artırırız. İkmal yollarını keseriz..." gibi şeyler söylediler. Bu söylemin "politika" kavramı ile hiçbir ilişkisi yok. İran'la Hamas'la muhabbet tezahürlü görüşmeler yapmanın da yok. Ama mesele bir Cezayir meselesinde eski Demokrat Parti'nin yaptığı politika'dır. Çünkü Demokrat Parti Cezayir'e silah yardımında bile bulunmasına rağmen, Batı'ya açıktan batma ve çatma gösterileri yapmamış, genel verilerin dengesine aykırı davranışlar sergilememiştir.
Politika, dengeler denizinde yol almaya benzer. Akıntılar vardır, dar boğazlar vardır, sığ sular, fırtınalı bölgeler, Bermuda üçgenleri vardır, vardır... O dengeler denizinde belli sahillere uğrayarak amaca doğru yol alabilmek için; önünüzde bir dengeler haritası, tepenizde bir dengeler radarı, karşınızda bir dengeler pusulası olacak... "Özel ama müessir" bir kavramlar dilinin üslubunu kullanacaksınız.
Dış politikada, ortak çıkar noktalarını artırmak, eksi'lerde ödeşmekten daha rasyoneldir. Üniversite sınavında bir yanlış üç doğruyu götürüyor; dış politikada bir yanlış bazen bütün doğruları götürebiliyor. Ve; devletlerin, devlet adamlarının basın mesajlarıyla iletişim yürütmeleri bu türlü yanlışları doğuran çok muhataralı bir tercihtir.
Dış politika bir transatlantiğe benzemeli. Sürat teknelerini bir köşesinde aksesuar gibi bulunduran ve gereğinde onları da kullanan bir transatlantiğe...
Herkes çok fazla politik, biz apolitik'iz. İçimiz dışımızda, aklımızdan ve gönlümüzden geçen, dilimizin ucunda. Olması gereken politikamızın, "özü-esasları-istikameti-doğruluğu-dürüstlüğü-samimiyeti" var, kendisi yok! Yani, üslubu-dili-ayarı-elbisesi yok!
Ben eminim ki, Bush'un Türkiye hakkında çeşitli muhtemellere göre kendi yetkilileriyle yaptığı görüşmeler, aldığı alternatifli kararlar vardır. Vardır ama hiç sızmaz. Bizim ise her şeyimiz şeffaf! İçimiz de dışımız da, aklımız da ruhumuz da; şuurumuzun üstü de altı da!
Bunlara bakarak, ortak alanlarının ve damarlarının varlığını ihmal etmek, gözden kaçırmak; o farklılık yönlerini de tamamen anlamsızlaştıran yanlış değerlendirmelere yol açar. (1980 öncesindeki terörü, Avrupa-Amerika çekişmesinin sonucu gibi gören komik analizler bu cümledendir.)
Avrupa, sadece "tam tabi" imiş gibi görünme rahatsızlığına çeşitli teselliler ve tatmin vesileleri oluşturmaya çalışır. Fransa bile öyledir. Amerika ile aramızdaki gerginlik, AB ile olan ilişkilerimizi de etkiler. Hele Avrupa'yı Amerika'nın alternatifi görmek, yüzeysel bir yanılgıdır.
Etkileyebileceğimiz ilişkiler var, daha fazla etkileyemeyeceğimiz ilişkiler var. Amerika, AB ve İsrail, yıllar içinde değişmesi düşünülmeyen bir beraberlik teşkil ederler. Bu beraberliğin hasmı ve tepkiselleri çoktur ama aynı yapıda ve sağlamlıkta bir başka beraberlik cephesi de mevcut değildir.
Yani bizde bazılarının dediği gibi "genel stratejik verileri bir kenara bırakıp AB ile evrensel değerleri paylaşarak beraber olalım; uluslararası ilişkilerde barışı, antiemperyalizmi, Amerikan aleyhtarlığını savunalım. AB'nin idealist kültür birikimini reel politikanın suratına çarpan bir söylemle (saf zannettiğimiz) AB'yi de yanımıza almanın gücüyle ABD'yi zor duruma düşüren bir duruş sergileyelim" tarzındaki bir politik görüş, her şeyden önce "politik" değildir. Sivil toplum kuruluşlarının üslubuyla politika falan yapılamaz. Doğrusu yanlışı, ayrı mesele. Öyle bir "uluslararası politika" olmaz. Politika, bir dengeler bütününü zekâ ve basiret ile etkileyebilme sanatıdır. Bu tanımın çerçevesi içeriğinden önce gelir. Önce politikan var olacak, sonra da o politikanın içeriği doğru değer ölçülerine göre yönlendirilecek.
"Bizim politikamız yok. Kıbrıs politikamız yok, Kuzey Irak politikamız yok" sözleri çok söyleniyor, ama çok da yanlış kullanılıyor. Çünkü bu sözlerle, ne yapmamız gerektiğini bilmediğimiz, belirli ölçülerle ilgili duyarlılıklara ve değerlendirmelere sahip bulunmadığımız kast olunuyor. Hayır, hiç de öyle değil. Duyarlılıklarımız da var; doğru değerlendirmelerimiz de. Ama bunları politik ve pratik icaplara uygun olarak ifadelendirip uygulamayı beceremiyoruz.
Egemen Bağış ve bazı sözcüler, "İncirlik'i kapatırız. Maliyetlerini artırırız. İkmal yollarını keseriz..." gibi şeyler söylediler. Bu söylemin "politika" kavramı ile hiçbir ilişkisi yok. İran'la Hamas'la muhabbet tezahürlü görüşmeler yapmanın da yok. Ama mesele bir Cezayir meselesinde eski Demokrat Parti'nin yaptığı politika'dır. Çünkü Demokrat Parti Cezayir'e silah yardımında bile bulunmasına rağmen, Batı'ya açıktan batma ve çatma gösterileri yapmamış, genel verilerin dengesine aykırı davranışlar sergilememiştir.
Politika, dengeler denizinde yol almaya benzer. Akıntılar vardır, dar boğazlar vardır, sığ sular, fırtınalı bölgeler, Bermuda üçgenleri vardır, vardır... O dengeler denizinde belli sahillere uğrayarak amaca doğru yol alabilmek için; önünüzde bir dengeler haritası, tepenizde bir dengeler radarı, karşınızda bir dengeler pusulası olacak... "Özel ama müessir" bir kavramlar dilinin üslubunu kullanacaksınız.
Dış politikada, ortak çıkar noktalarını artırmak, eksi'lerde ödeşmekten daha rasyoneldir. Üniversite sınavında bir yanlış üç doğruyu götürüyor; dış politikada bir yanlış bazen bütün doğruları götürebiliyor. Ve; devletlerin, devlet adamlarının basın mesajlarıyla iletişim yürütmeleri bu türlü yanlışları doğuran çok muhataralı bir tercihtir.
Dış politika bir transatlantiğe benzemeli. Sürat teknelerini bir köşesinde aksesuar gibi bulunduran ve gereğinde onları da kullanan bir transatlantiğe...
Herkes çok fazla politik, biz apolitik'iz. İçimiz dışımızda, aklımızdan ve gönlümüzden geçen, dilimizin ucunda. Olması gereken politikamızın, "özü-esasları-istikameti-doğruluğu-dürüstlüğü-samimiyeti" var, kendisi yok! Yani, üslubu-dili-ayarı-elbisesi yok!
Ben eminim ki, Bush'un Türkiye hakkında çeşitli muhtemellere göre kendi yetkilileriyle yaptığı görüşmeler, aldığı alternatifli kararlar vardır. Vardır ama hiç sızmaz. Bizim ise her şeyimiz şeffaf! İçimiz de dışımız da, aklımız da ruhumuz da; şuurumuzun üstü de altı da!


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.