6 Ekim 2007 Cumartesi

Fransa'daki Genişleme Referandumunun Kaldırılması ve Türkiye'nin AB Üyeliğinin Engellenmesi


Değiştir
Deniz ALTINBAŞ


Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği yolunda çıkarılan engellerden, en son kademede yer alan ve belki de en tehlikelisi olan referandumun Fransa’da kaldırılması tartışılıyor. Hırvatistan’dan sonra katılacak olan herhangi bir ülke müzakere sürecini tamamen bitirdikten, AB Komisyonu ve Konseyi’nden onay aldıktan sonra, referandum Fransa vatandaşlarına bu ülkeyi AB içinde isteyip istemediğini soracaktı. Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Jean-Pierre Jouyet, Anayasa’ya 2005 yılında sadece Türkiye düşünülerek eklenen maddenin Makedonya ve diğer Balkan ülkeleri söz konusu olduğunda Fransa’yı çok zor duruma düşürebileceğini, tüm koşulları yerine getirseler bile bu ülkelerin üyeliklerini Fransa’nın riske atabileceğini belirtti.

Maddenin Anayasa’ya eklenmesi, dönemin Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın kendi siyasi pozisyonunu ve daha da önemlisi itibarını korumak için bir tür tedbiriydi. Türkiye’nin üyeliğine olumlu bakan nadir siyasetçilerden biri olması nedeniyle, kendi partisi de dahil olmak üzere, ciddi eleştirilere maruz kalmıştı. Öte yandan, Avrupa Anayasası aleyhinde propaganda yapan siyasi gruplar Türkiye’nin üyeliğinin getireceği sorunları kullanarak Anayasa’nın referandumda reddedilmesini sağlamaya çalışıyorlardı. Bunun üzerine, son sözü Fransız halkının söylemesini sağlamak amacıyla Hırvatistan’dan sonraki üyeleri dahil etmek üzere, her genişlemenin halk oyuna sunulmasını zorunlu hale getirecek bir maddeyi Anayasa’ya ekledi.

Her ne kadar yeni cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, değişimlere açık olsa da, Anayasa’daki maddenin kaldırılması Türkiye’yi AB içinde istemeyen Fransa için ciddi bir sorun oluşturacak. Bunun için bir yöntem, genişleme için halkın oyuna başvurulup başvurulmayacağına cumhurbaşkanının karar verebilmesinin önünü açmak olacak. Çünkü Fransız cumhurbaşkanının referanduma başvurma yetkisi mevcut. Anayasa değişikliği için parlamento ile senatonun dörtte üçünün oyu gerekiyor. Her ne kadar Sarkozy’nin partisi çoğunluktaysa da, bu durumda muhalefetin desteği de zorunlu hale geliyor.

Sarkozy, konuyla ilgili yorum yapmak için tartışmaları dinleyeceğini belirtirken, Türkiye’nin üyeliğini engellemek için halk oylamasının arkasına sığınmak gibi bir niyetinin olmadığını açıkça belirtiyor. Nitekim, Sarkozy, bugüne kadar Türkiye’nin üyeliği konusunda en sert ama aynı zamanda en açık konuşan, üstelik diğer karşıtlardan farklı bir şekilde, bu düşüncesini eyleme dökerek Türkiye ile müzakere başlıklarının açılmasını engellemeye çalışan bir isim.

Sarkozy, yine de amaçladığı gibi “ilk iş olarak Türkiye’nin adaylığını düşürme”yi “şimdilik” başaramadı. Her ne kadar Fransa, Avrupa’da büyük ve bölgesel öneme sahip bir devlet olsa da, AB içinde tek başına karar vermek gibi bir özgürlüğü bulunmuyor. Türkiye karşıtlığı nedeniyle, AB kurumları ve diğer AB liderlerinden aldığı tepkilerden sonra Sarkozy, kapıları kapatmanın bu kadar kolay ve belki de böylesine açık ve dürüst bir şekilde yapılamayacağını anlamış olmalı. Çünkü, müzakere başlıklarından doğrudan AB entegrasyonu ile ilgili olmayanların, ortaklık ilişkisi için de kullanılabilecek olanların açılmasına karşı çıkmayacağını açıkladı. Böylece 35 başlıktan sadece 5 tanesine itiraz edebilecek.

“Türkiye’nin AB üyeliğini bir şekilde engelleme” amacı, Fransız Cumhurbaşkanı’nın en büyük sıkıntılarından biri haline geldi. Kendi kabinesi içinde dahi Sarkozy’nin bu düşüncesini tehlikeli bulanlar mevcutken, Avrupa’nın tamamını ikna etmek için daha çok çalışması gerekecek.

ASAM
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009