Sema SEZER
Kıbrıs’ta; kapalı Maraş bölgesinde ve Güney’de bulunan Türk vakıf mallarının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eliyle ve mülkiyet sorununun çözümü görüntüsü altında Rumların eline geçmesi için emsal oluşturacak iki önemli kapı aralanmış bulunuyor.
Bunlardan biri, Arestis isimli Rum kadının kapalı Maraş Bölgesi’ndeki mülkünü 1974’ten itibaren kullanamadığı gerekçesiyle AİHM’de Türkiye aleyhinde açtığı dava dolayısıyladır. Kapalı Maraş bölgesindeki mülklerin tamamının Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakıfları’na ait olduğu, tapu kayıtları ve Gazimagosa Mahkemesi’nin 28 Ocak 2002 ve 27 Aralık 2005’te aldığı kararları ile tespit edilmişti. Ancak, AİHM elinde orijinal tapu kaydı olmaksızın dava açan Arestis’i haklı görerek Türkiye’yi mülkiyet ihlalinden suçlu bulmuş ve Aralık 2006’da 885 bin avro tazminat ödemeye mahkum etmişti. AİHM’nin 22 Aralık 2005 tarihli kararında ise “Türkiye, mülkün vakıf malı olduğunu iddia etmekle birlikte, bunu kanıtlayacak belgeleri yasal süresi içinde Mahkeme’ye teslim etmemiştir” ifadesi yer almıştı. Son ödeme tarihi 23 Ağustos 2007’de dolduğu halde Türkiye, şu ana dek Arestis’e tazminat ödemedi. AİHM’in bu kararının, Maraş’ta, Arestis ile aynı durumda olan 5 bin civarındaki Rum için emsal teşkil edeceği ileri sürülüyor. Bu durum, Türkiye’nin gerçekte Türk vakıflarına ait olan mallar için, bu malları gasp eden Rumlara milyarlarca avro tazminat ödemekle yükümlü kılınmasına yol açabilir. Üstelik, bu tazminatların yalnızca mülkün 1974’den itibaren kullanılmadığına ilişkin olması nedeniyle, daha ileri aşamada mülkün iadesi/mülke dönüş taleplerine zemin hazırlayacak ve Maraş’ın Rumların eline geçmesi ile sonuçlanabilecek.
Son günlerde, 1974 sonrasında Güney’de kalan Türk vakıf mallarının mülkiyet sorunu çerçevesinde pazarlık konusu yapılmasına ilişkin önemli bir gelişme yaşanıyor. KKTC’de oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK), Mike Timvios isimli Rum’un başvurusu üzerine, Timvios ile KKTC’deki malına karşılık “Güney Kıbrıs’ta bir Türk vakıf malının verilmesine” ilişkin uzlaşmaya vardı. Konu medyada, çoğunlukla TMK’nın AİHM tarafından “iç hukuk yolu olarak kabul edileceği” beklentisi boyutuyla yer buluyor. Ancak, AİHM’nin de gündemine gelecek olan Timvios uzlaşması ile ilgili, TMK’nın Türk vakıf malları üzerinde böyle bir tasarruf yetkisi olup olmadığı ve uzlaşmanın “Ahkamul Evkaf” olarak da adlandırılan vakıf hukukuna aykırılığı konusu, önümüzdeki günlerde çok tartışılacak gibi gözüküyor. Bu karar, 1974 sonrasında adet itibarıyla yüzde 44’ü, gelir kaynakları itibarıyla da yüzde 63’ü Güney’de kalan Türk vakıf malları için hukuk dışı bir el değiştirme zemini oluşmasına yol açabilir.
Bilindiği üzere, Osmanlı egemenliğine geçtiği 1571’den itibaren Kıbrıs’ta 700’e yakın Türk Vakfı kurulmuş. Bu vakıflara ait arazilerin, Ada’nın yüzde 30’undan fazlasını kapladığı belirtiliyor. Eğer bir mal vakf edilmişse; “mülk olması ve birinin mülkiyetine geçmesi” mümkün olmuyor. Dolayısıyla, Vakıf malları, “satılamıyor, devredilemiyor ve zaman aşımından etkilenmiyorlar”. “Ahkamul Evkaf” olarak adlandırılan bu kurallar, 1878-1960 İngiliz yönetimi ve 1960-1974 ortak Cumhuriyet döneminde yasal ve anayasal düzeyde tanınmış. Ancak, İngiliz ve Rumlar tarafından 1878’den ve özellikle 1913’ten itibaren aşamalı olarak ihlal edilmiş ve vakıf emlakin önemli bir kısmı gasp edilmiş. Yetkililerin hesaplamalarına göre; Kıbrıs’ta yasa dışı yöntemlerle el konulan vakıf mallarının yalnızca arazi olarak değeri 100 milyar doların üzerinde. Vakıflar İdaresi’nin 1900’lü yıllardan itibaren yoksun kaldığı mali gelirin ise 1 trilyon dolar civarında olduğu hesaplanıyor.
Ahkamul Evkaf kuralları bu denli açık iken, TMK’nın Timvios kararını gözden geçirmesine yönelik tepkilerin yoğunlaşması bekleniyor. Takasa konu olarak, Güney’de Türklerin bıraktığı özel mülkleri dururken, neden “mülk olması ve birinin mülkiyetine geçmesi mümkün olmayan, satılamaz, devredilemez nitelikteki” bir vakıf malının seçildiği hususuna açıklık kazandırılması gerekiyor. Bu açıdan, Kıbrıs Vakıflar İdaresi’nin nasıl bir tutum sergileyeceği de büyük önem arz ediyor. Hatırlanacağı üzere, TMK’nın, Arestis Komisyon’a başvurmadığı ve Maraş’taki mülkün Abdullah Paşa Vakfı’na ait olduğu halde, AİHM’ye Arestis’e hem kullanım kaybı hem de mülkün değeri için tazminat ödemeyi önermesi ve böylece mülkün Arestis’e ait olduğunu kabul etmesi büyük tepki toplamıştı. KKTC’de kurulmuş bir Komisyon aracılığıyla, hem Maraş hem de Güney Kıbrıs’taki Türk vakıf mallarının Rumlara devredilmesinin yolunun açılmış olması, gelecekte Rumlar tarafından istismar edilebilir.
KKTC Meclisi’nde 19 Aralık 2005’te kabul edilen ve Kuzey’de kalan Rum malları için tazminat, takas ve mal iadesi öngören mülkiyet yasası temelinde Rum başvurularını değerlendirmek üzere Mart 2006’da oluşturulan TMK, 2’si yabancı 7 üyeden oluşuyor. TMK’ya son iki yılda Rumlardan gelen başvuru sayısı 257’ye ulaştı. Bu dosyalardan 21’i görüşülerek sonuçlandırıldı. Bunlardan 3’ü için iade, 2’si için takas, geri kalanlar için de tazminat kararı alındı.
ASAM
Kıbrıs’ta; kapalı Maraş bölgesinde ve Güney’de bulunan Türk vakıf mallarının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eliyle ve mülkiyet sorununun çözümü görüntüsü altında Rumların eline geçmesi için emsal oluşturacak iki önemli kapı aralanmış bulunuyor.
Bunlardan biri, Arestis isimli Rum kadının kapalı Maraş Bölgesi’ndeki mülkünü 1974’ten itibaren kullanamadığı gerekçesiyle AİHM’de Türkiye aleyhinde açtığı dava dolayısıyladır. Kapalı Maraş bölgesindeki mülklerin tamamının Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakıfları’na ait olduğu, tapu kayıtları ve Gazimagosa Mahkemesi’nin 28 Ocak 2002 ve 27 Aralık 2005’te aldığı kararları ile tespit edilmişti. Ancak, AİHM elinde orijinal tapu kaydı olmaksızın dava açan Arestis’i haklı görerek Türkiye’yi mülkiyet ihlalinden suçlu bulmuş ve Aralık 2006’da 885 bin avro tazminat ödemeye mahkum etmişti. AİHM’nin 22 Aralık 2005 tarihli kararında ise “Türkiye, mülkün vakıf malı olduğunu iddia etmekle birlikte, bunu kanıtlayacak belgeleri yasal süresi içinde Mahkeme’ye teslim etmemiştir” ifadesi yer almıştı. Son ödeme tarihi 23 Ağustos 2007’de dolduğu halde Türkiye, şu ana dek Arestis’e tazminat ödemedi. AİHM’in bu kararının, Maraş’ta, Arestis ile aynı durumda olan 5 bin civarındaki Rum için emsal teşkil edeceği ileri sürülüyor. Bu durum, Türkiye’nin gerçekte Türk vakıflarına ait olan mallar için, bu malları gasp eden Rumlara milyarlarca avro tazminat ödemekle yükümlü kılınmasına yol açabilir. Üstelik, bu tazminatların yalnızca mülkün 1974’den itibaren kullanılmadığına ilişkin olması nedeniyle, daha ileri aşamada mülkün iadesi/mülke dönüş taleplerine zemin hazırlayacak ve Maraş’ın Rumların eline geçmesi ile sonuçlanabilecek.
Son günlerde, 1974 sonrasında Güney’de kalan Türk vakıf mallarının mülkiyet sorunu çerçevesinde pazarlık konusu yapılmasına ilişkin önemli bir gelişme yaşanıyor. KKTC’de oluşturulan Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK), Mike Timvios isimli Rum’un başvurusu üzerine, Timvios ile KKTC’deki malına karşılık “Güney Kıbrıs’ta bir Türk vakıf malının verilmesine” ilişkin uzlaşmaya vardı. Konu medyada, çoğunlukla TMK’nın AİHM tarafından “iç hukuk yolu olarak kabul edileceği” beklentisi boyutuyla yer buluyor. Ancak, AİHM’nin de gündemine gelecek olan Timvios uzlaşması ile ilgili, TMK’nın Türk vakıf malları üzerinde böyle bir tasarruf yetkisi olup olmadığı ve uzlaşmanın “Ahkamul Evkaf” olarak da adlandırılan vakıf hukukuna aykırılığı konusu, önümüzdeki günlerde çok tartışılacak gibi gözüküyor. Bu karar, 1974 sonrasında adet itibarıyla yüzde 44’ü, gelir kaynakları itibarıyla da yüzde 63’ü Güney’de kalan Türk vakıf malları için hukuk dışı bir el değiştirme zemini oluşmasına yol açabilir.
Bilindiği üzere, Osmanlı egemenliğine geçtiği 1571’den itibaren Kıbrıs’ta 700’e yakın Türk Vakfı kurulmuş. Bu vakıflara ait arazilerin, Ada’nın yüzde 30’undan fazlasını kapladığı belirtiliyor. Eğer bir mal vakf edilmişse; “mülk olması ve birinin mülkiyetine geçmesi” mümkün olmuyor. Dolayısıyla, Vakıf malları, “satılamıyor, devredilemiyor ve zaman aşımından etkilenmiyorlar”. “Ahkamul Evkaf” olarak adlandırılan bu kurallar, 1878-1960 İngiliz yönetimi ve 1960-1974 ortak Cumhuriyet döneminde yasal ve anayasal düzeyde tanınmış. Ancak, İngiliz ve Rumlar tarafından 1878’den ve özellikle 1913’ten itibaren aşamalı olarak ihlal edilmiş ve vakıf emlakin önemli bir kısmı gasp edilmiş. Yetkililerin hesaplamalarına göre; Kıbrıs’ta yasa dışı yöntemlerle el konulan vakıf mallarının yalnızca arazi olarak değeri 100 milyar doların üzerinde. Vakıflar İdaresi’nin 1900’lü yıllardan itibaren yoksun kaldığı mali gelirin ise 1 trilyon dolar civarında olduğu hesaplanıyor.
Ahkamul Evkaf kuralları bu denli açık iken, TMK’nın Timvios kararını gözden geçirmesine yönelik tepkilerin yoğunlaşması bekleniyor. Takasa konu olarak, Güney’de Türklerin bıraktığı özel mülkleri dururken, neden “mülk olması ve birinin mülkiyetine geçmesi mümkün olmayan, satılamaz, devredilemez nitelikteki” bir vakıf malının seçildiği hususuna açıklık kazandırılması gerekiyor. Bu açıdan, Kıbrıs Vakıflar İdaresi’nin nasıl bir tutum sergileyeceği de büyük önem arz ediyor. Hatırlanacağı üzere, TMK’nın, Arestis Komisyon’a başvurmadığı ve Maraş’taki mülkün Abdullah Paşa Vakfı’na ait olduğu halde, AİHM’ye Arestis’e hem kullanım kaybı hem de mülkün değeri için tazminat ödemeyi önermesi ve böylece mülkün Arestis’e ait olduğunu kabul etmesi büyük tepki toplamıştı. KKTC’de kurulmuş bir Komisyon aracılığıyla, hem Maraş hem de Güney Kıbrıs’taki Türk vakıf mallarının Rumlara devredilmesinin yolunun açılmış olması, gelecekte Rumlar tarafından istismar edilebilir.
KKTC Meclisi’nde 19 Aralık 2005’te kabul edilen ve Kuzey’de kalan Rum malları için tazminat, takas ve mal iadesi öngören mülkiyet yasası temelinde Rum başvurularını değerlendirmek üzere Mart 2006’da oluşturulan TMK, 2’si yabancı 7 üyeden oluşuyor. TMK’ya son iki yılda Rumlardan gelen başvuru sayısı 257’ye ulaştı. Bu dosyalardan 21’i görüşülerek sonuçlandırıldı. Bunlardan 3’ü için iade, 2’si için takas, geri kalanlar için de tazminat kararı alındı.
ASAM


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.