Türkiye’yi mezbahaya götürmek isteyen kanlı bir irade, psikolojik savaşın tüm unsurlarını kullanıyor... Bir Pazar sabahı, televizyonları kullanarak her eve bir ateş topu atıyor...
İlk duyduğumda on...Sonra on iki şehit.Ağır yaralılar...
Ve ilk defa duyduğum ‘kayıplar’...
Her biri bir can.
Gencecik insanlarımız.
Çocuklarımız.
***
Amaç ne?
Türkiye’yi Kuzey Irak’a çekmek...
Türkiye’yi kan revan içinde bırakmak...
Türkiye’yi önü alınamaz bir iç çatışma ortamına sokmak.
Peki, bunu kim ister?
***
Türkiye’nin tahammül edemeyeceği bir noktaya herkesi sürükleyerek, kazançlı çıkmaya çalışan şahin bir kanat mı?
Orta-Doğu’da beklediği yaklaşımı bulamadığı için Türkiye’yi bu şekilde cezalandıran bir dış güç mü?
Bu, Türkiye içi bir iktidar kavgası mı?
Kanlı bir kargaşadan iktidar çıkaracağını sanan bir zihniyet mi?
‘İş patlasın sonra toparlarız’ aymazlığı içindeki bir kör ihtiras mı?
Belli değil.
Belki de hepsi birden.
Bize hazırlanan bir tuzağa göz göre göre düşmekten ciddi bir biçimde ürküyorum.
Bizi ‘akıl tutulmasına’ zorluyorlar.
Ve bunu çocukları öldürerek yapıyorlar.
***
Ne yapabiliriz?
Kuzey Irak’a topyekun bir savaş açmaya...
Oraya kalıcı ve büyük çaplı bir harekata...
Tüm dünya karşı.
Üstelik girersek nasıl çıkacağımız da meçhul.
Ama oynanan oyunun amacı bizi topluca o bataklığa çekmek.
Demek ki ilk yapılacak iş bu tuzağı boşa çıkarmak.
***
İkincisi...
‘Sınır içi operasyonda’ böylesine askeri bir zaaf neden ortaya çıkıyor?
Bu soruyu açıkça ve kompleksizce sormamız gerek.
Gece yarısı operasyon yapan... Yani insiyatifi elinde tutan bir birlik nasıl böylesine rahatlıkla pusuya düşürülüyor?
Askerlerimiz nasıl böylesine kolayca şehit ediliyor?
Ve nasıl on askerimiz kayboluyor?
Şehit sayısı bitmek bilmiyor.
Profesyonel ordu ihtiyacı hiç bu kadar keskinleşmemişti galiba.
***
Bir Pazar sabahı...
Hepimizi evlerimizde vurdular.
Yine gencecik çocuklarımız öldü.
Amaç ne?
Türkiye’yi paramparça etmek.
***
Bütün bu tahammül edilemez kanlı kışkırtmalara rağmen aklımız öfkemize yenilmezse...
Ve askerlerimizin neden böylesine kolayca ve bu kadar çok sayıda...
Hem de kendi topraklarımızda şehit verdiğimizi de sessizce geçiştirmek yerine, yüksek sesle konuşabilirsek..
Boynumuza takılan bir iple zorla sürüklendiğimiz ve düşmemiz halinde de ülkenin bölünmesine gidebilecek bu girdaba kapılmayız.
***
Sakin durmak çok zor...
Bunu tabii ki biliyorum.
Ama her türlü savaşı ve çatışmayı...
Kazanabilmenin birinci şartı...
Savaşın zamanını ve yerini belirleyebilme kozunu elinde tutmaktır.
Biz bu kozu kaybediyoruz.
Öfkemizi kullanarak bizi sürüklüyorlar.
Sürüklenmek Türkiye’nin felaketi olur.
Bizim ne zaman, nerede, nasıl savaşa gireceğimize...
PKK değil...
Kendimiz karar vermeliyiz.
Buna karar verirken de...
Bu kadar çocuğumuzun ölümüne yol açan askeri zaafları da artık iyice ve açıkça sorgulamalıyız.
Bu zaaf, ülkenin geleceğine mal olacak çünkü.
İlk duyduğumda on...Sonra on iki şehit.Ağır yaralılar...
Ve ilk defa duyduğum ‘kayıplar’...
Her biri bir can.
Gencecik insanlarımız.
Çocuklarımız.
***
Amaç ne?
Türkiye’yi Kuzey Irak’a çekmek...
Türkiye’yi kan revan içinde bırakmak...
Türkiye’yi önü alınamaz bir iç çatışma ortamına sokmak.
Peki, bunu kim ister?
***
Türkiye’nin tahammül edemeyeceği bir noktaya herkesi sürükleyerek, kazançlı çıkmaya çalışan şahin bir kanat mı?
Orta-Doğu’da beklediği yaklaşımı bulamadığı için Türkiye’yi bu şekilde cezalandıran bir dış güç mü?
Bu, Türkiye içi bir iktidar kavgası mı?
Kanlı bir kargaşadan iktidar çıkaracağını sanan bir zihniyet mi?
‘İş patlasın sonra toparlarız’ aymazlığı içindeki bir kör ihtiras mı?
Belli değil.
Belki de hepsi birden.
Bize hazırlanan bir tuzağa göz göre göre düşmekten ciddi bir biçimde ürküyorum.
Bizi ‘akıl tutulmasına’ zorluyorlar.
Ve bunu çocukları öldürerek yapıyorlar.
***
Ne yapabiliriz?
Kuzey Irak’a topyekun bir savaş açmaya...
Oraya kalıcı ve büyük çaplı bir harekata...
Tüm dünya karşı.
Üstelik girersek nasıl çıkacağımız da meçhul.
Ama oynanan oyunun amacı bizi topluca o bataklığa çekmek.
Demek ki ilk yapılacak iş bu tuzağı boşa çıkarmak.
***
İkincisi...
‘Sınır içi operasyonda’ böylesine askeri bir zaaf neden ortaya çıkıyor?
Bu soruyu açıkça ve kompleksizce sormamız gerek.
Gece yarısı operasyon yapan... Yani insiyatifi elinde tutan bir birlik nasıl böylesine rahatlıkla pusuya düşürülüyor?
Askerlerimiz nasıl böylesine kolayca şehit ediliyor?
Ve nasıl on askerimiz kayboluyor?
Şehit sayısı bitmek bilmiyor.
Profesyonel ordu ihtiyacı hiç bu kadar keskinleşmemişti galiba.
***
Bir Pazar sabahı...
Hepimizi evlerimizde vurdular.
Yine gencecik çocuklarımız öldü.
Amaç ne?
Türkiye’yi paramparça etmek.
***
Bütün bu tahammül edilemez kanlı kışkırtmalara rağmen aklımız öfkemize yenilmezse...
Ve askerlerimizin neden böylesine kolayca ve bu kadar çok sayıda...
Hem de kendi topraklarımızda şehit verdiğimizi de sessizce geçiştirmek yerine, yüksek sesle konuşabilirsek..
Boynumuza takılan bir iple zorla sürüklendiğimiz ve düşmemiz halinde de ülkenin bölünmesine gidebilecek bu girdaba kapılmayız.
***
Sakin durmak çok zor...
Bunu tabii ki biliyorum.
Ama her türlü savaşı ve çatışmayı...
Kazanabilmenin birinci şartı...
Savaşın zamanını ve yerini belirleyebilme kozunu elinde tutmaktır.
Biz bu kozu kaybediyoruz.
Öfkemizi kullanarak bizi sürüklüyorlar.
Sürüklenmek Türkiye’nin felaketi olur.
Bizim ne zaman, nerede, nasıl savaşa gireceğimize...
PKK değil...
Kendimiz karar vermeliyiz.
Buna karar verirken de...
Bu kadar çocuğumuzun ölümüne yol açan askeri zaafları da artık iyice ve açıkça sorgulamalıyız.
Bu zaaf, ülkenin geleceğine mal olacak çünkü.


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.