1 Ekim 2007 Pazartesi

Sırtlanların geçiş yeri


Değiştir
Son dönemlerde tarihimize ilginin artması, mazimize dair kitapların birbiri ardından gelmesi, ne kadar sevindirici ise, konunun modaya dönüşmesi, bu imkandan pay kapmak için kalemlerin ele alınması o kadar üzücüdür. Duyduğum doğruysa, son iki yılda Çanakkale Savaşı ile ilgili yetmiş iki roman yazılmış.
Elbette Çanakkale hakkında sayısız roman yazmalıyız; savaşın her yönünü didik didik etmeliyiz; gölgelerde kalan kahramanları günışığına çıkarmalıyız. Fakat ilgi görüyor diye, hiçbir araştırma yapmadan, çalakalem yazmak affedilebilecek bir hata değildir. Binbir zahmetle oluşan bu ilgiyi, üç kuruşun umuduyla ellerimizle boğmak, ihanetin ta kendisidir.

"Hazreti Davut", "Asa'nın Gücü", "Sessiz Adalet" gibi romanlarından tanıdığımız Sayın Can Alpgüvenç son günlerde "Osmanlı Büyüklerinden Hatıralar" adında bir kitap yayımladı. Titiz çalıştığını yakından bildiğimiz Alpgüvenç'in bu çalışmasında seksen yedi büyüğümüzden iki yüz otuz değişik hatıra yer alıyor. Devlet başkanlarından, paşalardan, şairlerden, mütefekkirlerden ibretli olaylar, hikmetli sözler naklediliyor. Bunları okurken nasıl bir kültüre, hangi zirve şahsiyetlere sahip olduğumuzu öğreniyor, son dönemlerdeki pek çok problemimizin hemen hemen hiç değişmediğine de şahit oluyoruz. Mesela Sultan II. Abdülhamit'in şu sözüyle, içinde yaşadığımız bölücülük hareketini birlikte düşünürsek, emperyalistlerin aynı sinsi hedefine muhatap olmamızın sürüp gittiğini teslim ederiz: "Bizi her şeyden fazla felakete iten, büyük devletlerin entrikalarıdır. Bu devletler, içimizdekileri arka arkaya isyana teşvik etmek suretiyle, bizi her sene daha fazla sıkıntıya düşürmektedirler. Her sene bu uğurda, hiç faydasız sarf ettiğimiz milyonlarla ne kadar lüzumlu işler yapabilirdik... Zayıf kalmamızın sebebi budur. Bize hiç olmazsa on senelik bir sulh zamanı tanınsaydı, Japonların o kadar methedilen terakkilerine biz de muvaffak olabilirdik. Onlar Avrupalıların pençelerinden uzak olduklarından, bize nazaran bahtiyardırlar, emniyet içinde yaşamaktadırlar. Maalesef biz Avrupalı sırtlanların geçiş yerine çadırımızı kurmuşuz."

Bölünmekten medet umanlar II. Abdülhamit'in merceğinden bakarlarsa, geleceği bütün çıplaklığıyla görürler. Dünkü tahrikler milletimizin imkanlarını alıp götürdü. Arkada yoksul Ortadoğu kaldı. Geri ülkeler hem emperyalistlerin pazarı olurlar, hem de onların güdümüne girerler. Emperyalistler kime hürriyet, kalkınma, refah getirdiler? Nereye bakarsak onların kan ve gözyaşıyla boğdukları toplumları görürüz. Şimdi bu emperyalistler, bölücülere kucak açıyorlar; ülkelerine kapağı atana oturma izni veriyorlar, sosyal yardım bağlıyorlar. Bunları bölücüleri sevdikleri için mi, yoksa devletimizi çökertip Ortadoğu'yu talan yerine çevirmek için mi yapıyorlar?

Tarih her şeyi önümüze koyuyor; emperyalistler dün ne yapmışlarsa, bugün de onu yapıyorlar. Dünyanın en büyük gücü olan ABD'nin silahları kayboluyor, terör örgütünün eline geçiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Buna kargalar gülmez mi? Ne çare ki kuvvet onların elinde; herhalde yapabileceğimiz fazla bir şey yok ki, yönetim mevkiinde bulunanlarımız inanmış gibi görünüyorlar. Bu toprağın çocukları olarak güçlü olmanın yollarını aramalıyız; o da ilim ve kültürden geçer. Bölücülük yapanlar da bedava mı o ihaneti işliyorlar? Dünkü bölücü Şerif Hüseyin'in oğullarına Irak ve Ürdün'de krallık tahtı verilmedi mi? Bu küçücük devletlerin fonksiyonları, sırtlarını emperyalistlere dayayıp, halklarını onların güdümüne sokmaktan başka ne oldu? Şimdikiler farklı mı olacak?

Dünyanın kalbi ve servetin deposu olan Ortadoğu'ya sırtlanlar hücum etmez mi? Kıbrıs'ta toplumları beraber yaşamaya zorlarken, menfaati olan yerleri bölmeleri kuş kadar idrak sahibine her şeyi anlatmıyor mu?
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009