5 Kasım 2007 Pazartesi

Bu gündem Türkiye’ye zarar


Değiştir


Geçen yazımda Başbakan’ın ABD’deki temaslarından sonra Kuzey Irak’a kapsamlı bir askeri harekat ihtimalinin zayıflayacağı tahmininde bulunmuştum. Şu ana kadar bu tahminimden geri dönmemi gerektiren bir gelişme olmadı.

Ama mesele, tahminimin tutup tutmaması değil. Mesele, sonucun böyle olacağını bile bile bu konunun gündemde tutulmaya devam etmesinin Türkiye’ye vermekte olduğu zarar. Evet, Türkiye Kuzey Irak’a belki doğrudan doğruya PKK kamplarını hedef alan bazı nokta operasyonları yapacaktır. Bundan da pek öyle dişe dokunur bir sonuç alınabileceğini sanmıyorum, ama halkı ruhen bu kadar hazırladıktan sonra hiç bir şey yapmamak da hükümeti zor durumda bırakır.

Mamafih, hükümetin bir de hukuki zorluğu var. İç kamuoyu TBMM’den alınan yetkinin meseleyi hallettiğini sanıyor, ama uluslararası camia nezdinde durum hiç de öyle değil. Böyle bir harekatın dış dünya gözündeki meşruluğu onun uluslararası hukuka uygun olmasına bağlıdır. Aksi halde, Türk ordusunun ‘PKK’yı temizlemek için’ de olsa Kuzey Irak’a girmesi yabancı bir ülkenin işgalinden başka anlam taşımayacaktır.

Ve, itiraf edelim ki, Irak hükümeti resmen davet etmediği sürece de silahlı kuvvetlerimizin Irak’a girmesinin uluslararası hukuk bakımından meşruluğu yoktur. Bu bir ‘sıcak takip’ de olmaz; çünkü bu iş bayağı soğudu. Gerçekten ‘sıcak takip’ olarak nitelenebilecek operasyonlar da yapılabilir, ama bunlar çok sınırlı olur ve yaratılan beklentileri karşılayamaz.

Esasen bu beklentiler de ahlaken ve hukuken problemlidir. Nitekim, medyanın da sorumsuzca davranmasının katkısıyla, Türkiye’de vatandaşların çoğunluğu şu iki temelsiz beklenti içine sokulmuştur: (1) Kuzey Irak’taki Kürtlere ve onların liderlerine ‘hadlerini bildirmek’, (2) Musul-Kerkük üzerinde söz hakkı elde etmek. Hukuken ve ahlaken problemli olmaları bir yana, bu beklentiler gercekçi de değildir.

Bu yazının başında, sınır-ötesi harekat konusunun sürekli gündemde tutulmasının -ve özellikle de bunun kapsamlı bir harekat olacağı izlenimi verilmesinin- zararından söz ettim. En büyük zarar, halkın kandırılması ve gereksiz yere galeyana getirilmesidir. İnsanlar devamlı istim üstünde tutulmakta ve böylelikle onlara, dolaylı olarak da olsa, savaşın iyi bir şey olduğu mesajı verilmektedir. Bundan daha büyük bir kötülük olabilir mi?

Daha büyük değilse de, en az onun kadar büyük bir kötülük de halkın arasına ayrılık ve husumet tohumlarının ekilmesidir. Son haftalarda yürütülen militarist-milliyetçi kampanyalar, ne yazık ki, Türk çoğunluk arasında Kürtleri hedef alan düşmanca bir ruh halinin yerleşmesine, Kürtler arasında ise tedirginliğe yol açmıştır. Milliyetçi galeyan havası Türkler arasında epeydir küllenmiş olan irredantist eğilimi de maalesef uyandırmıştır.

İnsanlarımızın ‘Vurduk, vuracağız! Mahvedeceğiz!’ modunda bir alarm havası içinde tutulmasının Türkiye’ye başka bir zararı da, halkın refah ve özgürlüğü için asıl yapılması gereken işlerin unutturulması olmuştur. Nitekim, AB’ye uyum meselesi çoktandır hükümetin gündeminden düştüğü gibi, ‘sivil anayasa’ davası da neredeyse rafa kaldırılmış durumdadır.

Ve nihayet, gündemi askeri operasyon konusunun işgal etmesi Kürt sorununun terörden ibaret olduğu şeklindeki anlayışı yaygınlaştırmaya ve pekiştirmeye yaradı. Ve galiba bu gündem hükümete de işin aslını unutturur gibi oldu. İnsanlar, Kuzey Irak’taki PKK kamplarına askeri harekat yapılırsa Kürt sorunu biter sanmaya başladılar. Oysa, böyle bir harekatın, ‘Kürt sorunu’nu çözmek şöyle dursun, PKK terörünü bile bitirmeyeceği ayan beyan ortadadır.

Star Gazete Online


Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009