Erhan AFYONCU
Yunanistan'a gidenler Türk eserlerinin çoğunun tahrip edildiğini, ayakta kalan birkaç tanesinin ise çok farklı amaçlar için kullanıldığını veya harap bir şekilde kapalı tutulduğunu görür. Ancak bu durumun iki istisnası vardır.
Osmanlı'ya ihanet eden Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile Tepedelenli Ali Paşa'nın saray ve konakları ayaktadır.
Türkiye'de birçok kilise cemaati olmamasına rağmen ibadete açıkken, Yunanistan'da Batı Trakya'nın dışında ibadete açık cami olmadığı gibi, ayakta kalmış camiler haraptır veya restore edilmişse farklı amaçlar için kullanılmaktadır. Camilerin minareleri bilinçli bir şekilde yıkılmıştır. Koskoca Yunanistan'da Batı Trakya dışındaki şehirlerde minaresi olan iki cami sadece Yanya'dadır. Bu camiler Yanya'nın şehir siluetinin bir parçası olduğu için dokunulmamıştır.
AİLEDEN EŞKIYA
Osmanlı döneminde Yunanistan'da 4000 civarında cami, mescid, han, hamam vs. vardı. Şimdi bu eserlerimizin sayısı onlarla ifade edilebilecek durumdadır. Bunların durumu da acınacak hâldedir. Selanik'te İkinci Murad dönemi komutanlarından Hamza Bey'in inşa ettirdiği cami yıllarca porno sineması olarak kullanılmış, günümüzde de restore ediyoruz diye yıllardan beridir yıkılması beklenmektedir. Önceki hafta Yunanistan'a gerçekleştirdiğimiz ziyaret sırasında daha önce gitmediğimiz Batı Yunanistan taraflarını da gezme imkânı bulduk. Yunanistan'ın en güzel şehirlerinden Yanya'ya gittiğimizde bir göl kenarında kurulmuş bu güzel şehirde 200 yıl önce şehri yöneten ve Osmanlı'ya ihanet eden Tepedelenli Ali Paşa'nın şehrin her tarafında hatırasının yaşadığını gördük.
Tepedelenli Ali Paşa, Kütahya Mevlevihanesi'ne mensup Nazif adındaki Mevlevi bir dervişin torunuydu. Nazif 16. yüzyıl sonlarında Balkanlar'ın çeşitli bölgelerini dolaştıktan sonra Arnavutluk'ta Tepedelen köyüne yerleşmişti. Bu yüzden torunu Ali, Tepedelenli olarak anılacaktı. Nazif'in torunlarından Veli eşkıyalığıyla nam saldı, kardeşlerini bile öldürdü. Veli Bey'in 1744 yılında doğan Ali isimli oğlu Osmanlı'ya Mora'yı kaybettirecekti.
Ali daha on dört yaşında iken koyun, keçi çalan komşu köylere baskın düzenleyen küçük bir çetenin içinde faaliyet gösteriyordu. İyi bir binici, keskin nişancı ve gözü pek birisi olan Ali kısa zamanda nam saldı. Ali, 1768'de Devline valisi Kaplan Paşa'nın kızı Emine'yle evlendi. Tepedelenli kendisine iyilik yapan kayınpederini hileyle ortadan kaldırttıktan sonra yerine paşa olanları da çeşitli ayak oyunlarıyla ortadan kaldırtıp, Ağustos 1784'te Devline Paşası oldu. Başlangıçta Osmanlı yönetimine şirin görünmek için bölgedeki eşkıyaları bir bir temizledi. Böylece hızla yükseldi. 1785'te Yanya Paşalığı da idaresine verildi. Ancak hırsı yüzünden birkaç defa görevlerinden azledildi. Ancak yaptığı çeşitli ayak oyunlarıyla 1787'de tekrar Yanya Paşası oldu. Oğlu Veli Bey, Derbentler nazırlığına tayin edildi. Diğer oğlu Muhtar Paşa'ya Eğriboz ve Karlıili sancaklarının idaresi verildi. Böylece sadece Ali değil oğulları da artık paşaydı ve hayli geniş bir bölgeye Tepedelenli hanedanı hükmediyordu.
OSMANLI'YA İHANET
Tepedelenli bölgede hakimiyetini kuvvetlendirmek için hükümetin emirlerine rağmen Avlonya mutasarrıfı İbrahim Paşa'yı yok etti. Mora ve Eğriboz hariç Yunanistan'ın kalan bölgeleri de hükmü altına girmişti. Ancak son gelişmeler üzerine Sultan İkinci Mahmud ve Osmanlı yönetimi Tepedelenli'nin yok edilmesi gerektiğini anlamıştı. Osmanlı İmparatorluğu Balkanlar'da uzun süredir Avusturya ve Rusya ile savaş hâlinde, ordusu ise birçok cepheye dağılmış perişan bir durumdaydı. Üstelik bu güçlü valiyi yerinden oynatmaktan da korkmaktaydı. Çünkü bölgede yeniden meydana gelebilecek eşkıyalık hareketleri ve Rumlar'ın da bağımsızlık için ayaklanma ihtimalleri Tepedelenli belasından daha da tehlikeli olacaktı.
RUMLARI İSYAN ETTİRDİ
Bu sırada meydana gelen bir olay Sultan Mahmud'a son kararını verdirdi. Tepedelenli Ali Paşa'nın adamlarından Paşo İsmail Bey İstanbul'a gelmiş ve Yanya Paşası'nın bağımsız bir devlet kurma hayalinde olduğunu ve zalimliklerini anlatmıştı. Bu durumu haber alan Tepedelenli İstanbul'a adam göndererek, Osmanlı Sarayı'nın koruması altında olan Paşo Bey'e suikast yaptırdı. Bu durum resmen padişaha meydan okumaktı. Tepedelenli'nin sonu gelmişti. Mora Valisi Hurşit Ahmet Paşa komutasında bir ordu Tepedelenli'nin üzerine gönderildi.
Tepedelenli, Osmanlı ordusunun etkinliğini kırmak ve gücünü bölmek için bir süredir içten içe isyana hazırlanan ama kendisinden korktukları için cesaret edemeyen Rumlar'ı Mora, Adalar, Sırbistan, Eflak ve Boğdan'da isyan etmeleri için teşvik etti. Tepedelenli'nin bütün çabalarına rağmen Osmanlı kuvvetleri bölgede hakimiyeti ele aldı. Bunu gören oğulları ve torunları da can korkusu ile birer birer Osmanlı hükümetine sığındılar. Ali Paşa, bu durumu öğrenince yıkıldı ise de teslim olmayarak Yanya Kalesi'ne kapandı. Uzun süren bir kuşatma başladı, Hurşit Paşa, Tepedelenli'ye teslim olursa canının bağışlanacağını bildirdi. Tepedelenli Ali Paşa da buna güvenerek İstanbul'a gitmesi için ferman gelene kadar göl üzerindeki adada bulunan Pandeleimon Manastırı'na çekildi. Ancak İstanbul'dan Hurşit Paşa'ya hitaben Tepedelenli'ye verdiği teminatı geri alması konusunda ferman gönderildi.
Hurşit Paşa bu emri alınca Yanya'da Ali Paşa'nın katlini emreden sahte bir ferman yazdırdı. Ali Paşa silahını çekip kendisini müdafaaya giriştiyse de vücuduna aldığı sayısız kurşun yarası sonucunda 24 Ocak 1822 de öldü.
Kellesi ora oracıkta hemen bedeninden ayrılarak bozulmasın diye bal dolu deri bir çuvala konarak bu büyük zaferin nişanesi olarak İstanbul'a yollandı. Topkapı Sarayı'nın ibret taşımezarlığa gömüldü. Ali Paşa'nın oğullarından Veli ve Muhtar beyler ile torunu Mehmet Bey de öldürüldü. Ali Paşa'nın bedeni ise Yanya'da Fethiye camisinin mezarlığına defnedilmişti.
KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA
Yunanistan'da el üstünde tutulan bir diğer Osmanlı paşası yine Osmanlı'ya ihanet etmiş olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dır. Kavala'daki konağı ayakta olduğu gibi önüne heykeli yapılmıştır.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Konya'dan Drama Sancağı'na gidip yerleşmiş bir ailenin çocuğuydu. Fransız işgalini sona erdirmek için Rumeli'den gönderilen orduyla Mısır'a gitti Zekâ ve kudreti sayesinde halkın sevgisini kazanıp, Mısır'daki Osmanlı valilerini birer birer bertaraf ederek, yönetimi fiilen eline geçirdi. Bu durum karşısında Osmanlı hükümeti, vergiyi ödemek ve Hicaz'ı ele geçiren Vehhabileri tenkil etmek şartıyla, ona 1805 yılında Mısır valiliğini vermek zorunda kaldı. Ancak kısa bir müddet sonra, Kavalalı'nın tehlikeli olduğu anlaşıldı. Bâbıâlî, onu başka bir yere vali yaparak, uzaklaştırmak istediyse de başarılı olamadı. Mehmed Ali Paşa, 1807 yılında Mısır'ı işgal etmek isteyen İngilizleri durdurduğu gibi, uzun bir uğraştan sonra Mekke'yi işgal eden Vehhabilerin bu durumlarına da son verdi. Bu başarıları ona Hicaz ve Habeşistan valiliklerini de kazandırdı. Bu arada Memlük beylerinin birçoğunu da yok etmişti. Sudan'a yaptığı başarılı bir harekâtın ardından buraya da hakim oldu. Yunan isyanı sırasında ise Osmanlı hükümeti, Kavalalı'dan askeri yardım alarak, karşılığında Girit valiliğini verdi Kavalalı Mehmed Ali Paşa bir Osmanlı valisi olmasına rağmen, müstakil bir hükümdar gibi hareket edip, Avrupalı devletlerle antlaşmalar yapıyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nun yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra kurduğu yeni sisteme göre yetiştirilmiş askerleri Rus savaşında erimiş ve donanması da Navarin'de yok edilmişti.
Bu fırsatı değerlendiren Kavalalı, Suriye'yi ele geçirmek için harekete geçti ve Osmanlı kuvvetlerini mağlup eden ordusu Kütahya'ya kadar ilerledi. Bâbıâlî, Ruslardan aldığı askeri yardım sayesinde onun daha fazla ilerlemesine mani olabildi. Mehmed Ali Paşa, Kütahya Antlaşması ile durumunu daha da güçlendirmişti. Ancak Mısır meselesinin ikinci safhasında İngilizlerin, Osmanlı İmparatorluğu'na yardımı üzerine Mısır'ı veraseten alıp Suriye, Hicaz ve Girit'i terk etmek zorunda kaldı Kavalalı, emellerinin tamamını gerçekleştirememişse de, kurduğu hanedan 1945'e kadar Mısır'ı yönetmiştir.
OSMANLI’NIN NAPOLYONU
Şöhreti Osmanlı coğrafyasını aşan Tepedelenli Ali Paşa, Avrupa'da da çok iyi tanınmaktaydı. Avrupa'da çağdaşı ünlü Fransız komutan Napolyon Bonaparte'a benzetilerek "Müslüman Bonapartı" olarak adlandırılmıştı. 1820'lerde Victor Hügo, Tepedelenli için "zamanın Napolyon'la karşılaştırılabilecek tek devi ve dahisi olduğunu "yazmaktaydı.
Yine çağdaşı İngiliz edebiyatçı ve aksiyon adamı Lord Byron Tepedelen'e kadar gidip Ali Paşa ile görüşmüş ve onun hakkındaki izlenimlerini Childe Harold's Pilgrimage adlı eserinde anlatmıştı. Paşadan hayli etkilenen Byron onun hakkında son derece övgü ve takdir dolu satırlar kaleme almıştı. Ali Paşa Mor Jokai'nin yazdığı bir Macar Rapsodisinin konusu da teşkil etmişti. Dumas, Monte Kristo'sunu onun hayatının son yıllarındaki olaylardan etkilenerek yazdı. Ayrıca Tepedelenli yaşadığı coğrafyadaki diğer halkların kültürüne de etki etti. Yunan halk kültürü, destanları ve türkülerinin bir kısmının kahramanıydı.
Bugün
Yunanistan'a gidenler Türk eserlerinin çoğunun tahrip edildiğini, ayakta kalan birkaç tanesinin ise çok farklı amaçlar için kullanıldığını veya harap bir şekilde kapalı tutulduğunu görür. Ancak bu durumun iki istisnası vardır.
Osmanlı'ya ihanet eden Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile Tepedelenli Ali Paşa'nın saray ve konakları ayaktadır.
Türkiye'de birçok kilise cemaati olmamasına rağmen ibadete açıkken, Yunanistan'da Batı Trakya'nın dışında ibadete açık cami olmadığı gibi, ayakta kalmış camiler haraptır veya restore edilmişse farklı amaçlar için kullanılmaktadır. Camilerin minareleri bilinçli bir şekilde yıkılmıştır. Koskoca Yunanistan'da Batı Trakya dışındaki şehirlerde minaresi olan iki cami sadece Yanya'dadır. Bu camiler Yanya'nın şehir siluetinin bir parçası olduğu için dokunulmamıştır.
AİLEDEN EŞKIYA
Osmanlı döneminde Yunanistan'da 4000 civarında cami, mescid, han, hamam vs. vardı. Şimdi bu eserlerimizin sayısı onlarla ifade edilebilecek durumdadır. Bunların durumu da acınacak hâldedir. Selanik'te İkinci Murad dönemi komutanlarından Hamza Bey'in inşa ettirdiği cami yıllarca porno sineması olarak kullanılmış, günümüzde de restore ediyoruz diye yıllardan beridir yıkılması beklenmektedir. Önceki hafta Yunanistan'a gerçekleştirdiğimiz ziyaret sırasında daha önce gitmediğimiz Batı Yunanistan taraflarını da gezme imkânı bulduk. Yunanistan'ın en güzel şehirlerinden Yanya'ya gittiğimizde bir göl kenarında kurulmuş bu güzel şehirde 200 yıl önce şehri yöneten ve Osmanlı'ya ihanet eden Tepedelenli Ali Paşa'nın şehrin her tarafında hatırasının yaşadığını gördük.
Tepedelenli Ali Paşa, Kütahya Mevlevihanesi'ne mensup Nazif adındaki Mevlevi bir dervişin torunuydu. Nazif 16. yüzyıl sonlarında Balkanlar'ın çeşitli bölgelerini dolaştıktan sonra Arnavutluk'ta Tepedelen köyüne yerleşmişti. Bu yüzden torunu Ali, Tepedelenli olarak anılacaktı. Nazif'in torunlarından Veli eşkıyalığıyla nam saldı, kardeşlerini bile öldürdü. Veli Bey'in 1744 yılında doğan Ali isimli oğlu Osmanlı'ya Mora'yı kaybettirecekti.
Ali daha on dört yaşında iken koyun, keçi çalan komşu köylere baskın düzenleyen küçük bir çetenin içinde faaliyet gösteriyordu. İyi bir binici, keskin nişancı ve gözü pek birisi olan Ali kısa zamanda nam saldı. Ali, 1768'de Devline valisi Kaplan Paşa'nın kızı Emine'yle evlendi. Tepedelenli kendisine iyilik yapan kayınpederini hileyle ortadan kaldırttıktan sonra yerine paşa olanları da çeşitli ayak oyunlarıyla ortadan kaldırtıp, Ağustos 1784'te Devline Paşası oldu. Başlangıçta Osmanlı yönetimine şirin görünmek için bölgedeki eşkıyaları bir bir temizledi. Böylece hızla yükseldi. 1785'te Yanya Paşalığı da idaresine verildi. Ancak hırsı yüzünden birkaç defa görevlerinden azledildi. Ancak yaptığı çeşitli ayak oyunlarıyla 1787'de tekrar Yanya Paşası oldu. Oğlu Veli Bey, Derbentler nazırlığına tayin edildi. Diğer oğlu Muhtar Paşa'ya Eğriboz ve Karlıili sancaklarının idaresi verildi. Böylece sadece Ali değil oğulları da artık paşaydı ve hayli geniş bir bölgeye Tepedelenli hanedanı hükmediyordu.
OSMANLI'YA İHANET
Tepedelenli bölgede hakimiyetini kuvvetlendirmek için hükümetin emirlerine rağmen Avlonya mutasarrıfı İbrahim Paşa'yı yok etti. Mora ve Eğriboz hariç Yunanistan'ın kalan bölgeleri de hükmü altına girmişti. Ancak son gelişmeler üzerine Sultan İkinci Mahmud ve Osmanlı yönetimi Tepedelenli'nin yok edilmesi gerektiğini anlamıştı. Osmanlı İmparatorluğu Balkanlar'da uzun süredir Avusturya ve Rusya ile savaş hâlinde, ordusu ise birçok cepheye dağılmış perişan bir durumdaydı. Üstelik bu güçlü valiyi yerinden oynatmaktan da korkmaktaydı. Çünkü bölgede yeniden meydana gelebilecek eşkıyalık hareketleri ve Rumlar'ın da bağımsızlık için ayaklanma ihtimalleri Tepedelenli belasından daha da tehlikeli olacaktı.
RUMLARI İSYAN ETTİRDİ
Bu sırada meydana gelen bir olay Sultan Mahmud'a son kararını verdirdi. Tepedelenli Ali Paşa'nın adamlarından Paşo İsmail Bey İstanbul'a gelmiş ve Yanya Paşası'nın bağımsız bir devlet kurma hayalinde olduğunu ve zalimliklerini anlatmıştı. Bu durumu haber alan Tepedelenli İstanbul'a adam göndererek, Osmanlı Sarayı'nın koruması altında olan Paşo Bey'e suikast yaptırdı. Bu durum resmen padişaha meydan okumaktı. Tepedelenli'nin sonu gelmişti. Mora Valisi Hurşit Ahmet Paşa komutasında bir ordu Tepedelenli'nin üzerine gönderildi.
Tepedelenli, Osmanlı ordusunun etkinliğini kırmak ve gücünü bölmek için bir süredir içten içe isyana hazırlanan ama kendisinden korktukları için cesaret edemeyen Rumlar'ı Mora, Adalar, Sırbistan, Eflak ve Boğdan'da isyan etmeleri için teşvik etti. Tepedelenli'nin bütün çabalarına rağmen Osmanlı kuvvetleri bölgede hakimiyeti ele aldı. Bunu gören oğulları ve torunları da can korkusu ile birer birer Osmanlı hükümetine sığındılar. Ali Paşa, bu durumu öğrenince yıkıldı ise de teslim olmayarak Yanya Kalesi'ne kapandı. Uzun süren bir kuşatma başladı, Hurşit Paşa, Tepedelenli'ye teslim olursa canının bağışlanacağını bildirdi. Tepedelenli Ali Paşa da buna güvenerek İstanbul'a gitmesi için ferman gelene kadar göl üzerindeki adada bulunan Pandeleimon Manastırı'na çekildi. Ancak İstanbul'dan Hurşit Paşa'ya hitaben Tepedelenli'ye verdiği teminatı geri alması konusunda ferman gönderildi.
Hurşit Paşa bu emri alınca Yanya'da Ali Paşa'nın katlini emreden sahte bir ferman yazdırdı. Ali Paşa silahını çekip kendisini müdafaaya giriştiyse de vücuduna aldığı sayısız kurşun yarası sonucunda 24 Ocak 1822 de öldü.
Kellesi ora oracıkta hemen bedeninden ayrılarak bozulmasın diye bal dolu deri bir çuvala konarak bu büyük zaferin nişanesi olarak İstanbul'a yollandı. Topkapı Sarayı'nın ibret taşımezarlığa gömüldü. Ali Paşa'nın oğullarından Veli ve Muhtar beyler ile torunu Mehmet Bey de öldürüldü. Ali Paşa'nın bedeni ise Yanya'da Fethiye camisinin mezarlığına defnedilmişti.
KAVALALI MEHMED ALİ PAŞA
Yunanistan'da el üstünde tutulan bir diğer Osmanlı paşası yine Osmanlı'ya ihanet etmiş olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dır. Kavala'daki konağı ayakta olduğu gibi önüne heykeli yapılmıştır.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Konya'dan Drama Sancağı'na gidip yerleşmiş bir ailenin çocuğuydu. Fransız işgalini sona erdirmek için Rumeli'den gönderilen orduyla Mısır'a gitti Zekâ ve kudreti sayesinde halkın sevgisini kazanıp, Mısır'daki Osmanlı valilerini birer birer bertaraf ederek, yönetimi fiilen eline geçirdi. Bu durum karşısında Osmanlı hükümeti, vergiyi ödemek ve Hicaz'ı ele geçiren Vehhabileri tenkil etmek şartıyla, ona 1805 yılında Mısır valiliğini vermek zorunda kaldı. Ancak kısa bir müddet sonra, Kavalalı'nın tehlikeli olduğu anlaşıldı. Bâbıâlî, onu başka bir yere vali yaparak, uzaklaştırmak istediyse de başarılı olamadı. Mehmed Ali Paşa, 1807 yılında Mısır'ı işgal etmek isteyen İngilizleri durdurduğu gibi, uzun bir uğraştan sonra Mekke'yi işgal eden Vehhabilerin bu durumlarına da son verdi. Bu başarıları ona Hicaz ve Habeşistan valiliklerini de kazandırdı. Bu arada Memlük beylerinin birçoğunu da yok etmişti. Sudan'a yaptığı başarılı bir harekâtın ardından buraya da hakim oldu. Yunan isyanı sırasında ise Osmanlı hükümeti, Kavalalı'dan askeri yardım alarak, karşılığında Girit valiliğini verdi Kavalalı Mehmed Ali Paşa bir Osmanlı valisi olmasına rağmen, müstakil bir hükümdar gibi hareket edip, Avrupalı devletlerle antlaşmalar yapıyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nun yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra kurduğu yeni sisteme göre yetiştirilmiş askerleri Rus savaşında erimiş ve donanması da Navarin'de yok edilmişti.
Bu fırsatı değerlendiren Kavalalı, Suriye'yi ele geçirmek için harekete geçti ve Osmanlı kuvvetlerini mağlup eden ordusu Kütahya'ya kadar ilerledi. Bâbıâlî, Ruslardan aldığı askeri yardım sayesinde onun daha fazla ilerlemesine mani olabildi. Mehmed Ali Paşa, Kütahya Antlaşması ile durumunu daha da güçlendirmişti. Ancak Mısır meselesinin ikinci safhasında İngilizlerin, Osmanlı İmparatorluğu'na yardımı üzerine Mısır'ı veraseten alıp Suriye, Hicaz ve Girit'i terk etmek zorunda kaldı Kavalalı, emellerinin tamamını gerçekleştirememişse de, kurduğu hanedan 1945'e kadar Mısır'ı yönetmiştir.
OSMANLI’NIN NAPOLYONU
Şöhreti Osmanlı coğrafyasını aşan Tepedelenli Ali Paşa, Avrupa'da da çok iyi tanınmaktaydı. Avrupa'da çağdaşı ünlü Fransız komutan Napolyon Bonaparte'a benzetilerek "Müslüman Bonapartı" olarak adlandırılmıştı. 1820'lerde Victor Hügo, Tepedelenli için "zamanın Napolyon'la karşılaştırılabilecek tek devi ve dahisi olduğunu "yazmaktaydı.
Yine çağdaşı İngiliz edebiyatçı ve aksiyon adamı Lord Byron Tepedelen'e kadar gidip Ali Paşa ile görüşmüş ve onun hakkındaki izlenimlerini Childe Harold's Pilgrimage adlı eserinde anlatmıştı. Paşadan hayli etkilenen Byron onun hakkında son derece övgü ve takdir dolu satırlar kaleme almıştı. Ali Paşa Mor Jokai'nin yazdığı bir Macar Rapsodisinin konusu da teşkil etmişti. Dumas, Monte Kristo'sunu onun hayatının son yıllarındaki olaylardan etkilenerek yazdı. Ayrıca Tepedelenli yaşadığı coğrafyadaki diğer halkların kültürüne de etki etti. Yunan halk kültürü, destanları ve türkülerinin bir kısmının kahramanıydı.
Bugün