5 Aralık 2007 Çarşamba

Amerikan Arap topluluğu


Değiştir
Amerikan Arap nüfusu 3,5 milyon civarındadır. 30 yıl önce hepsi farklı birer kendi-tanımlarına sahiplerdi. Bazıları Lübnanlı Amerikanlar veya Suriyeli Amerikanlar olarak kendilerini değerlendiriyorlardı.


Arap Amerikalılar Enstitüsü'nün başkanı Dr. James Zogby; Arap Amerikalılar, Ortadoğu politikası tartışması ve 2008 ABD seçimleri konularında Washington Yabancı Basın Merkezi'nde bir brifing verdi.

Sunucu: Tünaydın bayanlar ve baylar. Yabancı Basın Merkezi'nde; seçmen kaydı, eğitim ve hareketlendirme üzerinden ABD'de politik yetkilendirmeyi güvene almak için Arap Amerikalılara öncülük eden Arap Amerikalılar Enstitüsü'nün kurucusu olan Dr. James Zogby bizlerle.

Dr. Zogby, Ortadoğu sorunları, ABD-Arap dünyası ilişkileri ve Arap Amerikan topluluğunun tarihi, konularında bir konferansçı ve bir yazardır. Bu gün burada Arap Amerikalılar, Ortadoğu politikası tartışması ve 2008 seçimleri hakkında konuşacaktır.

Bayanlar ve baylar, Dr. Zogby sizlerle.

Dr Zogby: Teşekkür ederim. Ben Arap Amerikalılar, politika tartışması ve 2008 seçimleri üst başlığının farklı alt veçheleri ile ilgili bir kaç yorum yaparak başlamak istiyorum.

İlk olarak Amerikan Arapları ile başlamama izin verin. Uzun yıllardan beridir Arap Amerikan topluluğunda anketler yapıyoruz ve şu anda bizim için gözlemesi ilginç hale gelen gelişme halindeki belirli eğilimler bulduk. Bu eğilimlerin bizim için ilginç hale gelmelerinin nedeni, tamamen politika tartışmasına bağlı olmasa da büyük ölçüde Ortadoğu politikası tartışması tarafından belirleniyor olmalarıdır. Tabi ki bu eğilimlerde doğal olarak bazı yerel kaygılarda etkilidir.

YÜZDE 75 AMERİKA DOĞUMLUDUR

Fakat 1990'larda anket yaptığımız bütün yıllarda toplulukta bir bütün olarak ülkede normal olarak bekleyebileceğiniz parti değiştirmelerini gözlemledik. Ülke, uzun bir zamandan beridir hafifçe Demokratlara eğilim göstermesine karşın Arap Amerikalıların esas seçim tercihleri--bazen 36/33, bazen 38/35--olmasına rağmen her zaman için biraz daha fazla Demokratlara eğilim göstermektedir. Sizinde tahmin edeceğiniz gibi Arap Amerikan topluluğu arasında bulunanların çoğu bura doğumlu olduğundan aynı sayılar siyasi dağılım geçerlidir. Nerdeyse yüzde 75'i bura doğumludur bu yüzden, normal Amerikan konsensüsünü yansıtan pek çok meselede ülkenin geri kalan nüfusundan farklı olmayan bir şekilde benzer davranış tarzlarına ve yaklaşımlarına sahiplerdir.

Benzer şekilde 90'larda 38/36 Demokratçılara eğilim gösteren bir tabloya sahiptik. 2002 ile birlikte 39/31 şeklinde oran aralığı açılmaya başladı ve bu yılın başlarında yaptığımız son ankette oranlar arasındaki açık 39/26 şeklindedir. Adayın ismini kullanmadan Demokrat veya Cumhuriyetçi başkan adaylarından hangisi için şuan oy kullanırsınız jenerik sorusu sorulduğunda onların yüzde 36'ı ismi önemsemeden Demokrat başkan adayı için oy kullanacağını söylerken sadece yüzde 14'ü Cumhuriyetçi başkan adayı için oy kullanacağını söylüyor. Seçim tercihleri arasındaki bu devasa açık daha önce de söylediğim gibi Arap Amerikan topluluğu için belirleyici meseleler haline gelen bazı yerel sorunlardan kaynaklandığı gibi büyük oranda bir dizi dış politika sorunundan kaynaklanmaktadır.

AMERİKAN ARAP NÜFUSU 3.5 MİLYON

Şu an için bu topluluk kendi içinde de ilginçtir çünkü aniden ortaya çıkan bir topluluktur. Sayılabilen Amerikan Arap nüfusu 3,5 milyon civarındadır. Ben 30 yıl önce şu an yaptığım işi yapmaya başladığımda toplulukta bir renksizlik hâkimdi. Farklı birer kendi-tanımlarına sahiplerdi. Bazıları Lübnanlı Amerikanlar veya Suriyeli Amerikanlar olarak kendilerini değerlendiriyorlardı ve bazıları da hiç etnik tanımlayıcı kullanmıyorlardı. Giderek artan bir şekilde bu durum değişti ve topluluğu şekillendirmeye başlayan belirli hassasiyetler, belirli sorunların görünür çekiciliği ortaya çıktı.

Sorunlardan biri ayrımcılık ve not etmek için kendi içinde yeterince ilginç olduğunu düşündüğüm medyadaki tahkir sorunudur. Örneğin Dubai Ports'un durumuna, Dubai Ports'un konuşulduğu tarza, ülkede liderlik rolünde gözlemlediğimiz insanların durumuna, bir New England eyaletinin Cumhuriyetçi Parti üyesi üçüncü nesil Lübnanlı Maruni'nin veya öncü olan, mevkileri bulunan kongre üyesi yine üçüncü nesil Lübnanlı Hıristiyanların durumunda olsaydınız Lübnan'daki Lübnanlı Hıristiyanları anlayamayacaktınız. Televizyonlarda tahkir edilen Suudi imajına yönelik üçüncü nesil Lübnanlı Hıristiyanlar arasında kızgınlık Lübnan'da rastlayamayacağınız bir kızgınlıktır.

Bu ayrımcılığın kabul edilemez olduğuyla ilgili ortaya çıkmış komünal bir duygu var, bu duyguya göre Arap imajı Hıristiyanlar arasında bile daha fazla saygılıca davranılan bir imaj olmalıdır, İslam'a bundan daha fazla iyi bir şekilde davranılmalıdır. Örneğin Arap Amerikanların %20-21'i 11 Eylül'den sonra gerçekten ayrımcılığa uğradığını düşündüğünü görüyoruz fakat onların üçte ikisi bu ayrımcılığın eğer hali hazırdaki eğilimler devam ederse gelecekte veya çocuklarının geleceğinde hala var olmaya devam edeceğinden korkuyor. Üçte ikilik gibi bir oranı göz önüne aldığımızda Araplara ve Müslümanlara adil davranılmadığı duygusu Arap Amerikan topluluğunun geneline yayılmış durumdadır. Dolayısıyla bu bir sorundur, ayrımcılık ve/veya tahkir çok büyüktür.

ORTADOĞU'DAKİ SORUNLAR ONLARI DA İLGİLENDİRİYOR

Fakat aynı zamanda Lübnan'ı içeren sorunlar, Filistin'i içeren sorunlar ve Irak'taki savaşı içeren sorunlar da topluluk için önemli sorunlara dönüşüyorlar. Örneğin normal anketlerimizde Filistinlilerin Batı Şeria'da veya Gazze'de bağımsız bir devlete sahip olmalarının önemli olup olmadığını sorduğumuzda 49/25 evet cevabını alırız dahası bu oran Clinton döneminde %60 evet ve %25 hayır şeklindeydi, bu bir bütün olarak Amerikan halkının genelinin oranıydı.

Fakat Arap Amerikanlar arasında oran %95 evet olacaktır. Ve Lübnan'ı içeren sorunlarda %90'ı aşan evet oranlarına ulaşırsınız. Irak savaşına muhalefeti içeren meselelerde %80 evet oranına ulaşırsınız. Oranların bu kadar yüksek olması bunun bir konsensüs olduğu anlamına gelmektedir. Eğer tek tek gruplarda bu oran 70'lerde veya üzerindeyse her grup kendi içinde söz konusu sorunla ilgili önemli bir çoğunlukla pozitiftir.

Dolayısıyla kombine dış politika soruları ve ayrımcılık soruları topluluktaki insanlar arasında konsensüse varılmış bir sorunlar dizisi üretmektedir ve bu durum topluluğun Cumhuriyetçi kanadı için yararlı değildir ve bu iki parti taraftarları arasındaki açığın nedenidir. 11 Eylül sonrasında bu yönetim tarafından sürdürülen hem dış hem iç politika bu açığı büyüten ve Cumhuriyetçi seçmenlere darbe vuran nedenlerdir. 2004 seçimlerinde bunu gördük ve yine 2006 seçimlerinde gördük ve eğer söz konusu yaklaşımlar şimdiki gibi devam ederse muhtemelen 2008'de de göreceğiz.

YÜZDE 80'İ BUSH'A OY VERDİ DİYE BİLİNİR

Size bazı rakamlar vermeme izin verin. George Bush 2000'deki ilk seçimde Arap Amerikalıların oyunu aldı fakat insanların iddia ettiği oranlarda değil. Burada gerçekleştirilen bazı basın konferanslarında "%80" dediler. Ve gruplar gerçekten üyelerine doldurmaları için fakslar ve mailler gönderdiler ve benim ofisimdeki bir kişiyi hatırlıyorum, basın mensubumuzdu, gruba doldurmaları için 11 faks gönderdi. Üyeleri--belki de üyelerinin %80'i bunu dedi. O bayan, grup Müslüman bir grup olmasına rağmen Müslüman bile değildi ve olay bir anket değildi. Demek istediğim biz anket yaptık ve sahip olduğumuz sorulara kesin cevaplar almak için araştırma yaptık. Ve George Bush'un dediğim gibi kazandığını gördük. Sınır 30 civarındaydı ve oranlar George Bush için 44 ve hatırladığım kadarıyla Al Gore için 36'ydı, ezici olmamasına karşın Bush için bu bir zaferdi.

Oyların geri kalanına ne olduğu ise ilginçti çünkü o yıl geriye kalan oran nerdeyse %14'tü--%13'ten fazlası nerdeyse %14'ü Ralph Nader'e gitti. Bu nerden geliyordu? Yaptığımız bir ankette bulduğumuz şey burada doğan Arap Amerikalıların %75'i arasında parti kimliğinin çok güçlü olduğuydu. Sallantıdaki oy grubu %25 civarındaydı ve bu oylar deniz aşırı ülkelerden gelenlere, göçmenlere ve bu yüzden bir tarihe sahip olmayanlara aitti. Demek istediğim bir partide büyümemiş ve "ben demokratım çünkü babam da demokrattı" veya "benim annem bir Cumhuriyetçiydi ve ben de kendimi güçlü bir şekilde Cumhuriyetçilere ait hissediyorum" şeklinde güçlü bir kimliğe sahip olmayanlara aitti.

Göçmen topluluğu kendini partiye daha az, sorunlara daha çok; partileri belirleyen daha geniş sorunlar çerçevesine daha az, onları etkileyen bazı özel topluluk merkezli kaygılara daha fazla ait hissediyor. Dolayısıyla olan şey şudur yani başka bir deyişle normal olarak bekleyeceğiniz şey güçlü demokrat duygulara sahip olanlar Demokratlara, güçlü Cumhuriyetçi duygulara sahip olan Cumhuriyetçilere oy vermektedir. 2000'de bu gerçekleşti ve sallantıdaki oylar George Bush'a gitmedi fakat Al Gore için oy kullanamayan bazı Demokratlar yani birçok nedenden dolayı Al Gore için oy kullanmayan Demokratlar aynı zamanda Cumhuriyetçiler için de oy kullanmamış oldular. Sadece karşı partiye oy vermek yapabilecekleri bir şey değildi bu yüzden onların, sonunda yaptıkları şey Ralph Nader için oy kullanmak oldu ve bunun için Nader'in oyları Arap Amerikan topluluğu arasında yüksek çıktı.

Benzer şekilde 2004'te tersi oldu. John Kerry Arap Amerikalıların oylarının %63'ünü aldı. George Bush oyların sadece %28'ini aldı. Nader yine çok büyük bir oy aldı. Bu seçimde George Bush'un politikalarına kızan fakat aynı zamanda John Kerry için de oy kullanmayan Cumhuriyetçiler Nader'e oy verdi. Alternatif olarak Nader'i gördüler. Nader, incitmeyen sorunların tümü için "doğru" adresti. Aslında o Araplara faydalıydı ve seçim öncesi yıllarda daha önce yardım ettiğinden daha fazla Arapların yararına konuşmaya başlamıştı.

2008'de her şeyiyle göreceğimiz şey, yaptığımız son anketlerde gördüğümüz eğilim Arap Amerikalıların güçlü bir şekilde Demokratlardan yana olmaya devam ettiği ve Cumhuriyetçilerden uzaklaştığıdır. Ben nihayette sonucun her iki partinin aday noktasında geleceği yere ve her iki partinin söylemlerine ve son olarak üçüncü bir partinin dengeleri alt üst edip etmeyeceğine bağlı olduğunu düşünüyorum.

ORTADOĞU POLİTİKASI İYİ YAPILMIYOR

Şimdi açacak olmama rağmen Ortadoğu politikası hakkında bir şeyler söylememe izin verin. Bu politika iyi yapılmıyor. Irak'la ilgili bir tartışmanın olduğunu düşünüyorum hatta eminim ve bu tartışma sürekli bir tartışmadır. Irak tartışmasında dahi ilk seçimlerde gördüğümüz şey adaylar genelde temel zemin olan oylar için yarışıyorlar ve bu yarış her zaman kendini gerçek varlığa ödünç vermiyor. Sizinde gördüğünüz gibi Demokratlar çıkın, çıkın, çıkın yönünde çok ileri gidiyorlar ve Cumhuriyetçiler de orda kalın, orda kalın, orda kalın yönünde ileri gidiyorlar ve bir yerde Irak'ta gerçekten neyin yapılması gerektiği konusundaki farklılıklar bu çekişmenin ortasında kayboluyor.

Ben bulabildiğimiz şeyin; Cumhuriyetçilerinin birbirinden farksız şekilde sesinin çok fazla çıktığı olduğunu düşünüyorum fakat onlar yönetimden daha fazla sert bir hatta ses veriyorlar. Öte yandan Demokratlar şimdi, fazlasıyla orta düzey bir konuma resmi olarak demirlemiş birilerinin bile orta düzey tartışmalarda kabul etmeyeceği ve böyle davranmada düzeyden dolayı ve düzeyin sahip olacağı kaygıdan dolayı zorlanacağı çok dramatik politika için Dennis Kucinich ile yarışıyorlar.

Eğer pozisyonlara bakarsanız, örneğin Barack Obama ve Hillary Clinton'un pozisyonlarına, her ikisi açıkça Irak Çalışma Grubu'nun güncellenmiş bir versiyonuna benzer bir şeyin doğrultusunda hareket ediyorlar. Irak'ta varlığı azalmış bir Amerika'ya sahip olmak istiyorlar, fazlasıyla uluslararasılaşmış bir barış koruyuculuğu ve Birleşmiş Milletler için politik bir rol istiyorlar ben Obama'nın tam olarak aradığı şeyin; İran, Suriye, Türkiye, Kuveyt ve Suudi Arabistan'ın uzlaştırmaya yardımda bir rol icra etmelerini veya bir diğerinin çıkarlarını dengeleyecekleri ve Irak partilerinin politik uzlaşmaya doğru gitmelerine yardım edecekleri bir masanın etrafına oturmalarını sağlayacak bölgesel bir anlaşma ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Fakat bu bir TV tartışmasında veya kitlesel buluşmalarda hakkında konuşulabilecek bir şey değildir çünkü samimiyetle ifade etmek gerekirse ince ayrıntıda oy yoktur. Oylar alkıştadır, ayrıntıda değildir.

Cumhuriyetçi tarafta dahi adaylar yazılı bir şekilde detaylandırılmış politika programlarına dayanarak ortaya çıkmış değillerdir. Sadece biri Dış İşleri dergisinde yayınlanan detaylı politika programına--ben gerçekten sizin Rudolph Giuliani'nin dış politikadaki politik makalesini okumak istemediğinizi düşünüyorum--sahiptir. Makale korkunçtur, azda olsa Ortadoğu'daki işlerlerle ilgili konuşan birinin diyebilecekleri bağlamında gerçekten korkunçtur. Fakat bununla birlikte, "askerlerin hepsini oradan çıkarın onlar oraya ait değiller" diyen Ron Paul dışında Irak'la ilgili Cumhuriyetçi tartışmasında önemli hiç bir şey elde edemezsiniz.

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜME KİMSE YANAŞMIYOR

Arap-İsrail çatışmasıyla ilgili olarak biraz ilginç şeylerin ortaya çıktığını düşünüyorum çünkü bu konuda sizler gerçekten farklılıkların nerede olduklarını anlamak için bir farklılık aramak zorundasınızdır ve gerçekten de bazı farklılıklar bulabileceğiniz bir konu. Yeterince ilginç bir şekilde başkanın, başkanlık konumundayken bile Arap-İsrail çatışmasına bir Arap-İsrail çözümünde iki devlet üzerinde çalışmasını destekleyen Ron Paul dışında Cumhuriyetçi tarafta bu konuyla ilgilenen hiç kimse bulamazsınız.

Mike Huckabee, başka bir gün Son Baskı programında Batı Şeria'yı vermesi için İsrail'in cesaretlendirilmesini gerektiren bir neden görmediğini söyledi; uygun başka Arap toprakları var ve onlar Filistinlilerin kendi devletlerine sahip olmaları için başka yerler bulabilirler dedi. Benzer şekilde Giuliani, Hamas ve Ebu Mazen arasında hiç bir fark olmadığını söyledi dolayısıyla barış görüşmelerine gerek duymuyor çünkü o bir barış ortağının olmadığını düşünüyor. Diğer adayların pek çoğu Arap-İsrail çatışması ile ilgili olarak hiç yorum yapmadılar. Bu yüzden onların konumlarını belirlemek zordur.

Aslında biz websitemizde adayların söylediklerinin hepsinin bir kolleksiyonunu yaptık ve bu kadar fazla zamanı ve enerjiyi tüketmiş bir sorunun bu kadar az dikkat çekmesini şok edici bulmaktansa Rudolph Giuliani'nin, Cumhuriyetçi Parti'de Hıristiyan sağ olan temel oylara müracaat ederek ben İsrail'in güçlü bir savunucusuyum, orası tanrının insanlarına aittir ve biz İsrail'i yalnız bırakacak hiç bir şey yapmayacağız söylemine bakmalıyız.

Demokrat tarafta ise farklılık adına çok az şey bulabilirsiniz. Son zamanlarda biz Michigan'da ulusal konferansımızı gerçekleştirdik ve bütün adaylar bize video gönderdiler veya doğrudan bize konuşma yaptılar. Köşemde bundan bahsettim. Dennis Kucinich'ten edindiğimiz şey tabi ki Arap-İsrail barış süreciyle ilgili çok itinalı ve fazlasıyla ayrıntılı olarak hazırlanmış bir sunumdu. Bill Richardson konferansımıza geldi ve yönetimin daha istekli olmada başarısız oluşunu ve yıllardan beridir iki devletli çözümü ve sonuca kadar görüşmeleri sürdürme ihtiyacını göz ardı edişini eleştirdiği bir konuşma yaptı ve kendisinin taahhüdünün bunun gerçekleşmesi olduğunu söyledi.

Barack Obama, video ile gönderilen çok kısa bir açıklamada yönetime yönelik çok benzer eleştiri yorumları yaptı, iki devlet taahhüt verdi ve yönetimi sırasında bunu halledeceğini ve görüşmelerin yoğun bir şekilde devam ettirilmesi gerektiği inancını ve bu sürece dâhil olacağı taahhüdünü verdi.

John Edwards'ın taahhüt bağlamında verdiklerinden biraz azdı ve Bayan Clinton'un söz konusu ettiğinden fazla bir şey değildi. Bu bağlamda Bayan Clinton'un yorumları, yapılan yorumların en belirsiziydiler ve bazı insanlarımızın oldukça hayal kırıklığına uğradıklarını düşünüyorum. O zamanlar herhangi bir yorum yapmamasına ve konu ile ilgili resmi bir konum olmamasına rağmen Chris Dodd destekleyiciydi, Annapolis sürecini destekleyerek ve iki devletli çözümü v.b cesaretlendirerek televizyonlara çıktı. Joe Biden aynı şekildeydi. Yani küçük farklılıklarla ve oldukça destekleyici bir netice ile Demokratlar, başkanın süreci göz ardı etmesini eleştirdiler ve kendi başlarına kişisel uğraş sözü verdiler.

Bu faktörün bütünü 2008 seçimine nasıl yansıyacak? Daha önce de ifade ettiğim gibi kısmen, adaylığı kazanacağını düşündüğüm, Cumhuriyetçi Parti'de çok uç bir karakter olan Ron Paul dışında şu an için Cumhuriyetçi ufukta son sekiz yılda kaybettikleri zemini tekrar kazanacak kimseyi görmediğimden seçimin çok zorlu geçeceğini düşünüyorum.

George Bush'un 2000'de kazandığı desteği kazanabilecek birini göremiyorum. Tartışma Demokratlarla çok fazla kutuplaştığından aslında bu iki kutuplu tartışmada kutbun kendi taraflarında Arap-Amerikalıların ilgilendikleri sorunları bir nebze daha fazla yansıtıyorlar. Şunu söylemek istiyorum örneğin İslam'la ilgili retoriğe bakın. Ve yine şunu anlayın Arap Amerikalıların üçte ikisi Hıristiyan'dır. Buna rağmen başkanın veya hükümetin İslam'a yönelik tavrı oy tercihiniz için ne kadar önemlidir diye sorduğunuzda bunun Arap Amerikalılar için önemli bir sorun olduğunu görürsünüz. Şunu kastediyorum Arap dünyasındaki Hıristiyanlar arasında elde edeceğiniz bir şey değil bu. Burada Arap Amerikalılar arasında buna şahitlik edersiniz. Ve onlar bir adayın İslam, İslamofaşizm v.s hakkında konuştuklarını duyduklarında Hıristiyan olsun Müslüman olsun Arap Amerikalılar arasında ilginç bir hassasiyetin olduğunu hissediyorlar ve onlara şunu diyorlar bu doğru değil, ben bu söyleneni ve söyleyeni sevmiyorum ve bunu asla desteklemeyeceğim.

Politik diskurun Cumhuriyetçi taraf için geliştiğini duyduğunuzda Arap Amerikalılar bunu keserler ve bunun kendilerine, doğru gelmediğini ve bunun benzediği şeyi sevmediklerini söylerler. Öte yandan siz bunu ve Giuliani'nin hiç bir Demokrat aday İslamo-faşizm hakkında konuşmadı vurgusunu anlamadınız. Onlar her kimlerse İslamcı teröristlerdi. O bunu vurguladı. Arap Amerikalılar bunu not etti ve Demokrat tarafta meydana gelen çok farklı ve çok hayırlı bir tartışmanın meydana gelmesini sağladılar.

Bundan dolayı 2008 seçimlerinde John Kerry'nin Arap Amerikalılar arasında aldığı oy oranına benzemeyen bir oran beklemiyorum. Bu bir değişiklik oluşturur mu? Bu nihai adayların kim olduğuna bağlıdır. Fakat ben Michigan, Ohio, Pennsylvania ve Florida gibi eyaletlerde bunun bir değişiklik meydana getireceğini düşünüyorum. Bu eyaletler Arap Amerikalıların bir seçimde zaferi belirleyeceği eyaletlerdir.

Bu sorunlar ulusal tartışmada geniş bir etken olacaklar mı? Açıkçası Irak'ın bir etken olacağını düşünüyorum. Araplar ve İslam dünyasıyla geniş bağlamda nasıl ilgili olduğumuzun belirleyici olacağını düşünüyorum. Trajik bir şekilde Arap-İsrail barış sürecinin etkili olacağını düşünmüyorum. Ben başkanın eğer Annapolis ile başka bir gelişme olmazsa o meseleyi masadan kaldırdığını düşünüyorum. Demokratların saldırdığı şeylerden biri de onun bu göz ardı edişidir. Onlar hala onun bu meseleyi yedi yıldır göz ardı ettiğini söylüyorlar. Fakat bu sene "ilgileniyor". Bu ilgilenmenin boş olup olmaması veya bir sonuca ulaşıp ulaşmadığının bir önemi yok kimse için çünkü Arap-İsrail barış süreci açıkça uğraşılması zor fazlasıyla karmaşık bir sorundur. Başkan yedi yıldan beridir ilgili değildi. İlgilenmeye başladı fakat hiç bir şey yapmadı. Bu konuyla uğraşarak hiç bir oy elde edemezsiniz.

Ve açık bir şekilde çok kararlı iki grup olan Yahudi Amerikalılar oy kullanıyor ve Arap Amerikalılar da oy kullanıyor--bu iki grup buna benzer bir meselede çok kararlı oylara sahiptir, oylarının rengi genel anlamda bellidir. Yahudi Amerikalılar çoğunlukla Demokratlara oy verirler. Arap Amerikalılar da pek çok nedenden dolayı çoğunlukla Demokratlara oy verirler. Dolayısıyla ülkenin büyük bir kısmında anlaşılmayacak bir sorun, neden resmi karmaşık hale getirsin ki. Ben başkanın tarihi bir hamle için biraz hak edilmemiş bir itibar edindiğini düşünüyorum fakat süreç bu yolda sonuna kadar gidecektir. Ve eğer medya uysalsa ve girişimi tarihi bir hamle olarak sunuyorsa daha öncede dediğim gibi şimdi ve sonra arasında sıcak bir şekilde tartışılacak olan bir sorun olarak onu masadan kaldırmak içindir.

Anlaşabileceğim tek şey adayların kimler olacağına bağlı olacaktır ve belki de aday olanlara rağmen büyük olasılıkla üçüncü bir belki de dördüncü bir parti olacaktır. Bu üçüncü ve dördüncü programlar adayların kimler olduğuna bağlı olacaktır. Eğer Hillary Clinton ve Rudolf aday olurlarsa hiç şaşırmam kuşkusuz üçüncü belki de dördüncü bir parti adayına sahipsinizdir.

Örneğin Barack Obama ve John McCain dört adaya sahip olma olasılığınızı azaltacaktır. Muhtemelen üçüncü bir adaya sahip olacaksınız. Eğer Mike Huckabee Cumhuriyetçi tarafın adayı olsaydı dindar sağı oyunun içine katarak gerilimi azaltabilirdi. Fakat üçüncü bir parti zorlasınlar veya zorlamasınlar kararları için tercihleri kritik bulacak gruplar var. Kendileri Cumhuriyetçi kanatta baskın olmamalarına rağmen dindar sağ ve sosyal değerler sorunu var ve eğer söz konusu bu taraflar kendilerini onunla ifade edebilecekleri bir adayı bulurlarsa başka bir güç için baskı gerçekleşecektir.

Aynı zamanda bu ülkede daha geniş sosyal ve politik sorunlarla ilgili politika tartışmasında büyük bir merkez var. Eğer bu merkez bir lider bulmazsa başka birini aramakta da aynı zamanda bir şeydir. Dolayısıyla bir Mike Bloomberg programı gözlenecek bir şeydir. Soldan bir adayın olacağı nerdeyse kesindir; eğer Nader olmazsa Yeşiller Partisi'nden başka birileri de olacaktır. Özgürlükçü bir aday olacaktır. Böyle biri her zaman vardır. Bu da oyların %1'i demektir.

Fakat Ron Paul'un bir araya getirdiği ve gözden çıkarılmaması gerektiğini düşündüğüm gelişen bir hareketi temsil eden birinin varlığı daha önemli bir şey olsun veya olmasın vardır. Bu 88'lerde gelen Pat Buchanan'ın öncü tugayıdır. Özgürlükçüler ve kızgın muhafazakâr kitlesi orada değiller artık. Ron Paul'un yapmadığı şey Tom Tancredo'nun yaptığı gibi düşüncesini yerli bir çağrı ile karıştırmamasıdır. Fakat bu grup oradan çıktı ve hareketli bir haldedir. Ben Arap Amerikalılar için bir farklılık yaratacak olan adayın başkan yardımcısı olarak kimi seçeceğine bağlı olarak Mike Bloomberg gibi merkezci bir aday olacağını düşünüyorum. Fakat burada keseceğim ve soracağınız soruları alacağım.

ARAP DÜNYASI KENDİSİNE NASIL GÖRÜNÜYOR?

Soru: El-Hayat gazetesinden Joyce Karam. Sizi görmek güzel. Ben sizin seçimle ilgili veya seçimin Arap dünyasının kendisinde nasıl görüldüğü ile ilgili herhangi bir anket yapıp yapmadığınızı merak ediyorum. Onlar iki partinin olduğunu biliyorlar mı? Sizin seyahatinizden adaylar hakkında ne kadar bilgi sahibiler veya oraya gidecek misiniz?

Dr. Zogby: Sizin için ne yapacağımı biliyor musunuz? Sadece iki hafta sonra Ortadoğu'ya gideceğiz. Bir çift soru ile çalışacağımı düşünüyorum. Altı Arap ülkesinde anket yapacağız. Sadece ne elde ettiğimizi görmek için bir şeyler yapacağımı düşünüyorum. Bunun çok ilginç olacağını düşünüyorum. Size süreçle ilgili genel bir duygunun olduğunu söyleyebilirim--bakınız şunu kastediyorum pek çok Amerikan İowa yerel yönetiminin nasıl çalıştığını bilmez, ilk olarak sürecin neden İowa'da başladığını bilmez. Bu yüzden olayların ayrıntılarının nasıllığı ile ilgili Arap dünyasında bir anlamanın varlığını bekleyemeyiz. Burada bir seçimin olacağını biliyorlar mı? Evet biliyorlar. Seçimdeki sorunların çeşitliliğini biliyorlar mı? Cevap hayırdır. Bunu bilmiyorlar.

2004 seçimlerinin George Bush'un Irak politikasının onayı olduğuyla ilgili yaygın bir duygu hala var. Aslında öyle değildi. Problemlerden birinin; sadece Arapların değil aynı zamanda dünyanın geri kalanın, sonunda insanların birine oy verip vermemesiyle sonuçlanan karar alma sürecinin ne kadar kompleks olduğunu ve birilerinin bir seçimi nasıl kazandığını bilmeleri olduğunu düşünüyorum. Seçimi sadece düşüncelerle kazanmazsınız, onu sorunların bütünlüklü bir boyutunda kazanırsınız.

George Bush muhtemelen üst sınıftan olmasına rağmen olağan bir adam olarak ortaya çıkmasından dolayı seçimleri kazandı. John Kerry'nin kökleri daha mütevazı olmasına rağmen bir senato üyesi olarak tanımlandı. John Kerry'nin sörf yaptığı veya John Kerry'nin resmi durduğu İowa'nın imajında çiftçi sınıfından çıkan bazı oyların kaçışını yükseltti ve tabi ki Boston şivesi. George Bush bükülmüş kollu tişört giymiş bir şekilde bir podyuma yaslanarak Laura ve ben sizinle burada olmaktan gerçekten mutluyuz. Biz gerçekten sizin desteğinizi istiyoruz. Ona ihtiyacımız var biliyorsunuz dedi ve onu dinleyenler "aman tanrım, bu bizim gibi bir adam" dediler. Bu ona kazandırdı ülkenin pek çok yerinde riskli olan sorunlarla ilgili söylediklerinden bile daha fazla kazandırdı.

Demek istediğim Arapların anlamadığı şey; pek çok Amerikalının önemli sorunlarının Cuma gecesi futbol oyunun kimin kazanacağı, çocuklarının Cumartesi gecesi film izleme programlarından sağlıklı bir şekilde eve varıp varamayacakları ve sağlık sigortasının ödenip ödenmediği, gelecek yıl işini elinde tutup tutamayacağı ve yılbaşı için ekstra bir şeyler elde edip etmeyeceği olmasıdır. Onların ne bildiğini anlayıp size aktarabilmek için bazı sorular soracağım.

Soru: Sorumun ikinci bölümü sizin son anketiniz veya ondan bir öncekiyle ilgili, doğru takip edip etmediğimden emin değilim fakat Giuliani'ye verilen destek Amerikan Araplar arasında yüksek çıkıyordu.

Dr. Zogby: Evet. Sonuç mantıklı olarak öyleydi çünkü bahsettiğiniz şey seçim sürecinin başlarındaydı. Onun konum alışları açık bir şekilde gözetim altına alınmamıştı. Cumhuriyetçi Amerikan Araplar onu 11 Eylül'ün kahramanı olarak görüyorlardı. Bu durumla yüzleşelim, şunu söylemeye çalışıyorum; onun 11 Eylül'ün hemen ertesinde yaptığı çalışma, oluşturulan imaj ona yandaş olmak için çok zorlayıcıydı. Arap Amerikalılar arasında Cumhuriyetçiler var--tıpkı Demokrat Arap Amerikalılar olduğu gibi Cumhuriyetçi Arap Amerikalılar var, onlar gerçekten Cumhuriyetçi yani ölümüne Cumhuriyetçiler. Onlar Ronald Reagan Cumhuriyetçileridir.

Demokrat tarafta ölümüne Demokrat olanlar var. Biliyorsunuz ben kendimi pişik bir Demokrat olarak adlandırıyorum. Yani demek istediğim ben bir Demokrat olarak doğdum, yedi yaşımdayken annemle beraber oy kullanmak için sandıkların bulunduğu alanlara giderdim. Cumhuriyetçi tarafta da böylesi insanlar vardır. Yani eğer Giuliani Cumhuriyetçilerin adayı olursa Arap Amerikan oylarının %20'sini alır. Ne dediğinin veya ne yaptığının--düşük vergiler, güçlü ulusal güvenlik v.s--bir önemi olmaz seçimde çünkü topluluğumuzda Cumhuriyetçi felsefeyi özümseyen ve bu düzeydeki meselelerle ilgilenen Cumhuriyetçi insanlar var. Bu her toplulukta geçerlidir.

Bu ayın sonunda Arap Amerikalılarla ilgili bir anket yaptık--muhtemelen bazı sonuçlarla birlikte yerel yönetim seçimlerinden, İowa yerel yönetim seçimlerinden önce yayınlayacağız. O zaman elimizde bazı sayılar olacaktır.

LOBİCİLİK KONUSU

Soru: Merhaba adım Vivian Salama. New York'ta oturan serbest bir muhabirim. Son yıllarda İsrail lobisi ile ilgili çok fazla duyuyoruz ve açıkça ben resmi olarak kaydedilmiş bir lobi olmamasına rağmen çabaları devam eden bir Arap lobisinin olduğunu biliyorum. Biraz bu lobinin konumu hakkında konuşup konuşamayacağınızı merak ediyorum.

Dr. Zogby: Bu soru için teşekkür ederim. Çok karmaşık bir soru. Ben basit soruları bile karmaşık hale getiriyorum fakat bu gerçekten karmaşık bir soru dolayısıyla ben daha fazla karmaşık bir hale geleceğim.

Pek çok Arap lobisi var. Her Arap hükümeti işlerini yaptırmak için lobiciler kiralar. Biz Arap Amerikalılar bir lobi değiliz. Bana göre Yahudi topluluğunda ilginç olan şey; topluluğun İsrail devletinin destekçisi olmasıdır ve İsrail hükümeti düşüncelerin, sorunların ve çıkarların bir uyumu çerçevesinde Amerikan Yahudi topluluğundaki unsurlarla yakından çalışıyor ve bu bir İsrail lobisi duygusu yaratıyor.

Arap Birliği dışişleri başkanlarına bir konferans vermiştim--onların beni 11 Eylül'ün yıl dönümünde Amerika'da neyin olup bittiği konusunda kendilerini bilgilendirmem için Eylül 2002 Kahire zirvesine davet ettiklerini hatırlıyorum. Gittim ve onlara gittiğimizi düşündüğüm yeri ve ne yaptığımı anlattım ve bir noktada şöyle diyerek sonuca bağladım konuşmamı; "Bakın 11 Eylül'den sonra bir topluluk olarak meydan okumalarla karşılaştık ve bu meydan okumalar çok ciddi meydan okumalardı. Yani hayatım tehdit altında." Hayatıma ve ofisimdeki insanlara yönelik son tehdit gelecek hafta mahkemede yargılanacak. Bu güne kadar suçlanan dört insan vardı; üçü hapishaneye gönderildi diğeri de benim. Kolay bir zaman değildi. Hakaret gerçekti ve ülkenin genelinde uğraşmak zorunda kaldığımız birçok nahoş durum gerçekti. Bir kâbusla yüzleşmeliydik. Allah'a şükür ki başkan yardımcı oldu. Giuliani yardımcı oldu. İnsanlar açıkça ilk günlerde yapılan yanlışlara karşı konuştular ve bir farklılık oluşturdular.

Fakat üstümüze çalışma sorumluluğu çöktü ve biz bunu yapmalıydık. Bir yandan çalışmayı yaparken diğer yandan kendimizi savunduk, Suudi Arabistan saldırı altındaydı, Suriye saldırı altındaydı, Lübnan saldırı altındaydı, Filistin saldırı altındaydı ve İslam genel olarak saldırı altındaydı. Biz aynı anda herkesi savunamazdık. Arap Birliği'nin dış işleri bakanlarına siz hepiniz kendinizi savunmak için hiç bir şey yapmadınız dedim. Bir Arap Birliği girişimi için kulak kabarttım, kültürlerini, miraslarını ve dinlerini savunmak için bir Körfez girişimi için kulak kabarttım fakat nafile. Hiç bir şey olmadı. Dolayısıyla bizden, siz kendiniz için bir şey yapmamışken, sizin için top toplamayı bizden istemeyiniz dedim. Siz Washington'da, gazetelerde ilan işlerinizi yapması için bir lobici kiraladığınızda imaj problemlerinizi düzeltecek bazı şeyler yapmayı düşünün, biliyorsunuz, bu iş paranızın bir kısmını alıp götürüyor ve o para buralara, sizin paralarınızla zengin olan bir lobiciye geliyor. Ve bu iş imajınızı geliştirmek hiç bir işe yaramıyor ve anketlerimiz, bu ilanların olumsuz yaklaşanları güçlendirdiğini gösteriyor; yani Arapların parası çok fakat imajlarını temizlemek için hiç bir şey yapmıyorlar fakat bol para harcıyorlar. Demek istediğim şu; bu yöntem niyet edilen sonucu vermiyor.

Yani onların kendileri için lobicileri var fakat onları gerçekten kullanmıyorlar veya onlara iyi işler yaptırmıyorlar. Biz bir Arap lobisi psikolojisinde değiliz. Eğer ille de bir şey olmamız gerekiyorsa ben bir Amerikanım ve biz bir Amerikan lobisiyiz. Biz Amerikan politikasının doğru olmasını istiyoruz. Biz değerlerini canlı tutacak bir Amerikan politikası istiyoruz. Biz barışı, Ortadoğu'da adalet ve insan haklarını yaygınlaştıracak bir Amerika istiyoruz. Herhangi bir özel ülkenin savunucuları değiliz.

Şimdi bunu söylemiş olarak ben bir kez daha Yahudi topluluğuna dönmek istiyorum çünkü Yahudi topluluğunda dikkat vermeyi gerektirecek bazı gelişmeler var. Onlar pek çok insanın, Yahudi topluluğunun gizli İsrail lobisi olduğuna inanmalarını kolaylaştıran bir tür dikkatleri kendilerinden uzaklaştırma durumu yarattılar. Bu doğru değildir. Bu gün Washington'da pek çok İsrail lobisi var. Bazıları barışı destekliyor bazıları İsrail ne yaparsa yapsın onu destekliyorlar. Aslında ben yaptığımız anketlerden ve ülkenin dört bir yanında yaptığım konuşmalardan Yahudi topluluğundaki eğilim hattının barışı destekleme ve her durumda İsrail hükümetini desteklememe yönünde olduğuna inanıyorum. Pek çok Amerikan Yahudi yerleşimlerin durdurulmasını istiyor. Pek çok Amerikalı Yahudi bir Filistin devleti istiyor. Pek çok Yahudi Bush yönetiminin, hem İsrail hem de Filistinlilere yönelik tavırlarında dengeli olmasını istiyor. Bunlar "İsrail lobisinin" istediği şeyler değildir.

Yine İsrail lobisinin bütün topluluk parasını kontrol ettiği, Yahudi topluluğundan çok büyük paraların geldiği ve politikalara aktığı şeklinde bir diğer büyük mitlerden olan para meselesi var. Bu doğrudur. Fakat paranın çoğunun İsrail'le hiç bir ilgisi yoktur. Demek istediğim Steven Spielberg büyük bağışlar yaptığında veya Barbra Streisand bağışlar yaptığında veya bütün Hollywood kalabalığı oyuna dâhil olduğunda v.s bu İsrail değildir. Burada dâhil olunan başka sorunlar var. Bunun anlaşılmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Fakat onların başarılı bir şekilde yetiştirdikleri İsrail lobisinin miti şudur; onlar bütün Yahudi topluluğunu temsil ediyorlar, onlar bütün Yahudi parasını ve Yahudilerin politikaya katılımlarını temsil ediyorlar ve hepsi bir tek pozisyonun etrafında birleşmiştir imajıdır, bu doğru değildir. Öte yandan Arap Amerikalılarla ilgili gerçeklik şudur; biz politik bir grup olarak ortaya çıkıyoruz, çok çalışıyoruz fakat yoğunlaştığımız tek yer Amerika'dır. Topluluğumuzun üçte ikisi bura doğumludur ve bu yüzden orduda hizmet ediyorlar ve bu yüzden Amerika'nın çıkarları olan çıkarlara sahipler. Bizler yükselmek için beklemiyoruz; yani "eve geri dönmek için" beklemiyoruz. Eve gitmek istediğim zaman bu Utica, New York'tur. Ben bir Amerikanım. Sürgünde yaşamıyorum. Ve burada bir farklılık var kendimizi nasıl gördüğümüz ve nasıl tanımladığımız konusunda bir farklılık var biz çoğunlukla kendimizi Amerikalılar olarak tanımlıyoruz.

Sadece burada öleceğim. Sizin pazarlık yaptığınızdan daha fazla eminim ben buna.

CLİNTON VE OBAMA FAKTÖRÜ

Soru: Günaydın Jim. Kuveyt Haber Ajansı'ndan Ron Baygents. Ben bir analiz üzerinde çalışıyorum—sorum, alanı belli bir soru olacaktır. Birkaç insanla görüşüyorum. Sizin bilginizi edinmek istiyorum. Sizinde dediğiniz gibi bir süreliğine Arap Amerikan olmayı terk edip sadece Amerikalı bir analist olarak, Ortadoğu'daki bazı insanların burada gördükleri şeyden hareketle soracağım ve cevaplamanızı isteyeceğim soru şudur: Ortadoğu'daki bazı insanlar Clinton ve Obama'yı yarışı önde götürenler olarak görüyor ve Amerikalıların asla bir kadını veya bir azınlık gurubun üyesini başkan seçmediklerini söylüyorlar. Ve eğer bunlardan biri başkan adayı olarak seçilirse bunun şöyle ya da böyle Cumhuriyetçi beyazlara yarayacağı olası mıdır--kaçınılmaz bir şekilde Cumhuriyetçi bir erkeğe? Ve bize bu ikisinin neden çekim gücüne sahip olduğunu veya olmadıklarını söyleyebilir misiniz? Çünkü Arap dünyasındaki bazı insanlar temelde bu soruyu merak etmektedir.

Dr. Zogby: Evet bunun önemli olduğunu düşünüyorum ve seçim sürecinin sonucu belli olana kadar cevabı bilemeyeceğiz çünkü seçim herhangi bir şeyin göstergesi olmayacaktır. İnsanlar bu seçimlerde deliler gibi yalan söylüyor. Eğer aday bir Afro-Amerikalı olursa bu sizin için bir farklılık oluşturur mu? Hayır, asla; % 97 hayır asla diyecektir. Sizde biliyorsunuz, Doug Wilder (ABD de seçilen ilk Afrikalı Amerikalı vali) Virginia'da aday olduğunda ne olduğuna bakın. Seçimlerde çift rakamlara ulaştı ve kıl payı seçimi kazandı. Tennessee'de Harold Ford benzer şekilde.

Irkçılık vardır. Yaygındır. Amerikan yaşamında belirleyici bir problemdir. Yakın bir zamanda bitmeyecektir. Benzer şekilde cinsiyet meselesinde de bu durumun gerçek olduğunu düşünüyorum. Hiç bir zaman hemen sona erdiğini göreceğimiz bir şey değildir. Bence soru şudur; Hillary Clinton cinsiyet önyargısının üstesinden gelecek kadar güçlü olarak kendini sunabilecek midir? Ve benzer şekilde Barack Obama yeterince geniş bir vizyonla kendini sunup Iowa'daki çiftçilerin yaşamını anlayabilecek midir ve biliyorsunuz New Hampshire'daki kırsal halk ırk önyargısından kurtulabilir.

Her iki durumda da benim cevabım evettir. Önyargıları hala çok derin olan insanlar Barack Obama'yı dinleyemeyip sadece bir siyah olarak görecekler ve Hillary Clinton'u dinleyemeyip sadece bir kadın olarak görecekler hiç bir şekilde bir demokrat için oy vermeyeceklerdir. Fakat burada çok büyük bir kayıp yoktur.

Öte yandan ben daha ilginç ve daha problematik olabilecek olanın, insanların size gerçeği söyleyeceği yer olan anketlerde, Romney (ıÜüMitt Romney, 2008 seçimlerinin Cumhuriyetçi adaylarından biridir) Mormon (ıÜüMormonluk, Joseph Smith tarafından 1830'da kurulan bir dindir. Yaklaşık 10 milyon takipçisi vardır. Bunların büyük bir bölümü ABD'nin Utah eyaletindedir. Mormon öğretisi bir melek aracılığıyla Smith'e indirildiğine inamılan Mormon Kitabı'na ve Kitab-ı Mukaddes'e dayanır) sorusu olduğunu düşünüyorum. Ankete cevap verenlerin %50'si bir Marmon için asla oy kullanmayacağını söyledi. Bunun anlamı nedir ve nereden kaynaklanmaktadır? Bu %50 bir Mormon'un ne olduğunu biliyor mu? Veya orada Mormonizm korkusunu bu kadar büyük bir hale getiren sorun nedir?
Fakat ben Hillary Clinton ve Barack Obama meselelerinin sizin de öne sürdüğünüz gibi ciddi olduğunu düşünüyorum fakat her iki aday tarafından söz konusu meseleler aşılabilecek durumdadırlar.

Bu konu ile ilgili başka bir gözlem yapmama izin verin. Sorunun aşılabilir olduğunun, kendi yaşamlarındaki adaylar ve onların kendilerini sunum tarzının kendileriyle ilgili sorunu aşabileceklerinin kanıtı, Obama'nın daha büyük probleminin bazı Afrikalı Amerikalıları kendisinin yeterince siyah olduğuna ve hikayesinin gerçekten onların hikayesi olduğuna ikna etmesinde olmasıdır. Bu onun yüzleştiği gerçek bir sorundur. O aynı zamanda Afrikalı Amerikalı topluluğundaki daha büyük bir grup arasında kazanıp kazanamayacağı sorunu ile yüzleşmektedir. Ve benim düşüncem eğer o bir tek eyaleti kazansa dahi onun kazanabileceğini söyleyen Afrikalı Amerikalılar arasında gerçek bir değişme göreceksiniz, o bu sorunu aşabilir.

Hillary Clinton'un problemi de buna oldukça benzerdir yani Hillary Clinton'un en öldürücü muhalifleri, onun göründüğü kadar ve onu öyle bakanların gördüğü kadar sert ve güçlü olduğu gerçeğinden hoşlanmayan kadınlardır--yani John McCain'e Hillary ile ilgili soru soran kadına benzeyenleri kastediyorum. Bu birçok kadın arasında rastlayabileceğiniz bir tavırdır. Ve onların önyargının bir kısmını aşacaklarının delili, onlara geri dönen farklı bir önyargı türüne sahip olacakları gerçeğidir: o yeterince siyah değildir ve o yeterince bir kadın değildir. Bunu bir problem, sakınılması gereken bir şey olarak düşündüğümü söylememe izin verin.

Fakat ben eğer Barack Obama kazanırsa bunun Amerika'ya ve dünyaya vereceği mesajın, şu ana kadar sahip olduğumuzdan keskin bir şekilde farklı bir mesaj olacağına katılıyorum--sadece ilk Afrikalı Amerikalı başkan olduğu için değil aynı zamanda dünyaya farklı bir imaj sunma ihtiyacı duyduğumuz tarihimizin kritik bir döneminde olduğumuz için. Dünyaya farklı bir imaj sunmak istiyor musunuz? Barack Obama'yı Beyaz Saray'a gönder ve Mount Rushmore'a (eski ABD başkanlarından; ıÜüGeorge Washington (1732-1799), Thomas Jefferson (1743-1826), Theodore Roosevelt (1858-1919), and Abraham Lincoln'un (1809-1865) büstlerinin bulunduğu Güney Dakota'daki Keystone kasabasının yakınlarındaki granit heykellerin bulunduğu alan) büstünü yerleştir ve insan olarak bizlerin kim olduğu ile ilgili olarak çok farklı bir beyanda bulunmuş olacaksın. Bunun, onlara karşı çalışabilecek bazı bölümleri arasındakiler kadar onun için çalışacağını düşündüğüm hikâyesinin mücbir bir parçası olduğunu düşünüyorum.
Soru: Suudi TV'den Aziz Fehmi. Yaklaşmakta olan seçimlerde Irak'ın ne kadar rol oynayacağını düşünüyorsunuz?

Dr. Zogby: Bu kesinlikle hareket ederken nerede durduğumuza bağlı olacaktır. Örneğin biz hemen asker arttırım işleyişinin hikâyelerini ve bu yüzden Demokratların sözlerinden vazgeçişlerini görüyoruz. Ben durumun bu olduğunu düşünmüyorum. Yani bir dereceye kadar sürecin işlediğini düşünüyorum, süreç bazı Demokratları, askerleri Irak'tan çekme, sürecin işlemediğini ve paranın hala harcandığını, riskin hala varlığını koruduğunu ve politik sorunların hala çözülmediğini ve sürecin hala bir problem olduğunu söylemeleri için çok cesaretlendirdi.

Tabi ki eğer şiddet yine canlanırsa ki canlanmamasından daha kolay canlanabilir, sürecin daha yoğun bir tartışmaya dönüşeceğinden şüpheliyim. Ben adayların seçiminden sonra tartışmanın her iki tarafında çok az fark göreceğinizi düşünüyorum. Obama, Clinton veya başka herhangi birinin gerçek konumu, Irak Çalışma Grubu benzeri bir yaklaşımdır ve göreceğimiz şeyde bu olacaktır.

Ve Cumhuriyetçi tarafın durumunun zafer ve benzeri bir saplantıya bir tür hapsolma olduğunu düşünüyorum. Fakat eğer şiddet bir kez daha belirgin bir faktöre dönüşürse ben Cumhuriyetçilerin bu fikirden desteklerini çekmeleri durumunda şaşırmayacağım. Yani şimdi, bir zamanlar olduğu gibi o bir tür masadır. Bir zamanlar olduğundan farklı bir meseledir. Fakat Demokratların tamam hadi kalalım ve Cumhuriyetçilerin çaresiz bir şekilde hadi terk edelim dediklerini görmeyeceksiniz. Fakat biliyorsunuz bu birazcık sürecin nereye gideceğine bağlıdır.

Sunucu: Teşekkürler Dr. Zogby. Bayanlar baylar teşekkürler. Bu gün için bize verilen sürenin sonuna geldik. Katılımınız için teşekkürler. Çok yakın bir zamanda sizleri yine Yabancı Basın Merkezi'nde görmeyi ümit ediyoruz.

Dr. Zogby: Eğer başka herhangi bir sorunuz varsa bana nasıl e-mail atacağınızı biliyorsunuz veya websitemiz aaiusa.org'u ziyaret edebilirsiniz. Daha önce de söylediğim gibi bütün adayların konumlarının yükseldiğini görüyoruz ve bu incelenmesi ilginç bir şeydir. Teşekkürler.

Dünya Bülteni
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009