Erhan AFYONCU
ABD elçisinin Kürt kökenli milletvekillerine kahvaltı vermesi tartışılıyor. Bununla kalıyorsa çok şükür. Batılı diplomatlar geçen asırda Osmanlı topraklarındaki dini ve etnik grupları aleyhimizde birer birer kışkırtmışlardı. İngiltere'nin Halep Konsolosu Henderson 1870'lerde, Zeytun'da yaşayan Ermeniler'i önce isyan ettirmiş, ardından da asayişi sağlayan Türk görevlileri suçlayarak, görevden aldırmıştı.
Başta devlet adamlarımız olmak üzere okuma-yazma bilen her Türk'e Türkiye'nin 19. Yüzyıl tarihini bütün teferruatıyla okutmak gerekir. Günümüzde cereyan eden birçok mesele geçen asırda da hemen hemen aynı şekilde yaşanmıştı. İşin ilginci aydınımızdan devlet adamımıza birçok kişi geçen asırda yaşananların farkında olmadan aynı hataları tekrar ediyorlar. ABD elçisinin Kürt milletvekillerine kahvaltı vermesi tartışılıyor. Bununla kalıyorsa çok şükür. Başta İngilizler olmak üzere Batılı diplomatlar geçen asırda Osmanlı topraklarındaki etnik grupları birer birer kışkırtmışlardı.
İNGİLİZ KONSOLOSLUKLARI
16. yüzyılın sonlarında Üçüncü Murad döneminde (1574-1595) İngiltere ile diplomatik ilişki kuruldu. İngiltere, bu dönemde elçi olarak tayin edilen William Harborne'dan itibaren İstanbul'da elçi bulundurmaya başladı.
İngilizler, daha sonra Bağdat, Basra, Beyrut, Saraybosna, Bursa, Belgrad, Bükreş, Çanakkale, Edirne, Erzurum, İnöz, Kalas, Gelibolu, Girit, Halep, İskenderiye, İşkodra, İzmir,Kıbrıs, Köstence, Kudüs, Kahire, Yenişehir, Manastır, Musul, Rodos, Rusçuk, Selanik, Süveyş, Şam, , Trabzon, Tunus ve Yanya gibi imparatorluğun siyasi ve ticari açıdan stratejik birçok şehrinde konsolosluklar açtılar.
İngiliz konsolosları kendi vatandaşlarının haklarını korumak ve devletlerinin siyasi ve ticari çıkarını kollamanın yanı sıra imparatorluktaki kendilerine yakın buldukları dini ve etnik gruplara arka çıkıp, Babıali, yani Osmanlı hükümetiyle bu konuda mücadele ettiler. İmparatorluktaki etnik grupları Türkiye'nin aleyhine kışkırtılar.
İMPARATORLUĞU PARÇALAYAN "SÜPER FORMÜL"
Bu kışkırtmaların yanı sıra İngiltere, Fransa ve Rusya'nın siyasi veya askeri baskısı sonucu 19. yüzyılın başlarından itibaren Yunanistan, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan gibi ülkeler Osmanlı İmparatorluğu'ndan birer birer koparıldı.
13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'nın 61. maddesi "Ermeniler'in bulunduğu yerlerde gereken ıslahat ve düzenlemelerin geciktirilmeden yapılarak Ermeniler'in Çerkes ve Kürtler'e karşı emniyetinin temin edilmesi" şeklindeydi. Bu maddeyle Batılı devletler tarafından "Ermeniler'in durumu" resmi bir hâle büründürülmüştü.
Artık sıra daha önce Yunanlılar, Sırplar ve Bulgarlar'da uygulanan ve imparatorluğu küçülten "süper formüle" gelmişti. Bu formül daha önce şöyle işlemişti: "Batılı diplomatlar, Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlar'ı önce silah ve mühimmat verip kışkırtarak isyan ettirmişler, sonra da Türkler "Hristiyanlar'ı katlediyor" diye yaygara yaparak özerklik elde etmişlerdi. Özerkliği de Osmanlı hakimiyetindeki Hristiyanlar'ın bağımsızlığı ve asırlarca beraber yaşadıkları Türkler'in katledilmesi takip etmişti. Berlin Antlaşması özerk bir Ermenistan kurulmasının önünü açmıştı. Ancak bu duruma gelinmesi Batılı emperyalist devletlerin uzun süren bir hazırlıklarının sonucunda olmuştu. Ermeniler, özellikle İngiliz diplomatları tarafından kışkırtılıp, silahlandırılarak Ermenistan'ı kurmak için çetecilik faaliyetlerine başlamışlardı. Davut Erkan bir araştırmasında 1875'te Zeytun'da görünürde vergi meselesinden, aslen ise kurulmak istenilen Ermenistan için yapılan silahlı çete faaliyetinin ilginç hikâyesini anlatır.
HALEP KONSOLOSU'NUN MARİFETLERİ
1875'te Zeytun'da Babek liderliğinde başlayan isyanda ele geçirilen 120 kadar Ermeni çeteci Maraş'ta hapsedilmişti. Ermeni çeteciler, araştırma komisyonun yaptığı sorgu ve mahkemede suçlarını itiraf ettikleri hâlde, daha önce Van ve Diyarbakır'da meydana gelen olaylarda olduğu gibi bu hadise de dünya kamuoyuna "Ermeniler'in katledildiği" şeklinde yansıtıldı. Hadiselerin bu şekilde dünya kamuoyuna yansımasında en büyük pay sahibi ise İngiltere'nin Halep Konsolusu Henderson'dı.
Henderson bir taraftan çete üyeleriyle haberleşerek, Ermeniler'i yardım ve teşviklerinden mahrum bırakmaz iken, diğer taraftan da hadiselerin dünya kamuoyuna Türkler'in aleyhine yansıtmış ve isyanı önlemek için tedbir alan ve 100 kadar çete üyesini yakalatarak Maraş'ta hapseden Halep Valisi Kâmil Paşa'yı görevden almak için büyük çaba sarfedip, başarılı olmuştu. Görevden alınan Kâmil Paşa, merkeze yazdığı arzda ne için görevden alındığının kendine haber verilmediğini ve Zeytun'daki Ermeni çetecilerle Mr. Henderson'un bağlantı içinde olduğunu söylüyordu.
Henderson'un Zeytun'daki Ermeni isyancılara nasıl yardım sağlandığı, asi liderlerinin itiraflarıyla ortaya çıkmıştı.
Kâmil Paşa'nın ardından Mazhar Paşa birinci ve Ermeni Nuryan Efendi ikinci komiser olarak hadiseleri araştırmak için tayin edildiler. Hadiseleri tahkik eden Mazhar Paşa'nın raporu da Henderson'un amacına uygun düşmeyince, İngiliz konsolos İngiltere'nin İstanbul büyükelçiliği görevini yürüten Henry Layard vasıtasıyla Osmanlı hükümeti üzerinde baskı kurdurarak, Mazhar Paşa'yı da görevden azlettirdi. Mazhar Paşa'nın azledilmesinin ardından Eğinli Said Paşa, Temmuz 1879'da başkomiser olarak tayin edildi. Eğinli Said Paşa, olayları araştırmak için Zeytun Ermeni eşrafından kişilerin de bulunduğu bir araştırma komisyonu kurdu. Başta Henderson olmak üzere Ermeni ve Müslüman halktan olayları gelişimi hakkında bilgi aldı. Zeytun ile Zeytun'a bağlı Mihal, Frans ve Alabaşlı Ermenilerden oluşan çetecileri sorguladı.
Ermeni çete reisi Babek'in ve diğer reislerin Henderson'a hitaben yazdıkları Ermenice mektup Maraş fırka kumandanı Mazhar Paşa tarafından ele geçirilip, Dahiliye Nezareti'ne, yani İçişleri Bakanlığı'na gönderilmişti. Bu mektup Henderson ile Ermeni çetecilerin nasıl ilişkiler içinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyordu. Said Paşa, Zeytun teftişinden sonra yazdığı raporunda Halep konsolosunun parmağının olduğunu açıkça yazmıştı.
HER EŞKIYALIĞIN ARKASINDA BATILI DİPLOMATLAR VAR
Said Paşa, Zeytun teftişinden sonra yazdığı raporunda durumu şöyle özetlemişti: "Ermeniler'in, vahşice hareketleri bile başlıca Batılı devletlerin daima Hristiyan tarafını tutmalarından ve özellikle İngilizler'in Ermeniler'i himaye ederek Müslümanlar'ı kabahatli görmesinden ortaya çıkıyor. Hatta Halep İngiliz Konsolosu Mister Henderson'ın Zeytun eşkıyasına gönderdiği mektup ile asileri teşvik ettiği meydandadır. Ne acayip insaniyet ve ne tuhaf medeniyet. Yazıklar olsun ki bu âlemde henüz kuvvet hakdır, hakk kuvvet değildir. Anadolu'da özellikle Van taraflarında ve Halep Vilayeti'nde Ermeniler'in isyan etmeleri ve aynı zamanda Batılı devletlerin elçiliklerine zulme uğradıklarını söylemeleri ileride özerk bir Ermenistan teşkil etmek maksadına yönelik olduğundan asla şüphe edilemez ve bu da birden bire olamazsa da eğer biz bu olayların önünü alamaz isek Van'a bir Ermeni valisinin tayin olunmasını Avrupa devletleri bize teklif edecekler. Biz de oraya Cebel-i Lübnan ve Girit'te olduğu gibi mutlaka Ermeni bir vali tayin etmek mecburiyetinde kalacağız".
Bugün Gazetesi
ABD elçisinin Kürt kökenli milletvekillerine kahvaltı vermesi tartışılıyor. Bununla kalıyorsa çok şükür. Batılı diplomatlar geçen asırda Osmanlı topraklarındaki dini ve etnik grupları aleyhimizde birer birer kışkırtmışlardı. İngiltere'nin Halep Konsolosu Henderson 1870'lerde, Zeytun'da yaşayan Ermeniler'i önce isyan ettirmiş, ardından da asayişi sağlayan Türk görevlileri suçlayarak, görevden aldırmıştı.
Başta devlet adamlarımız olmak üzere okuma-yazma bilen her Türk'e Türkiye'nin 19. Yüzyıl tarihini bütün teferruatıyla okutmak gerekir. Günümüzde cereyan eden birçok mesele geçen asırda da hemen hemen aynı şekilde yaşanmıştı. İşin ilginci aydınımızdan devlet adamımıza birçok kişi geçen asırda yaşananların farkında olmadan aynı hataları tekrar ediyorlar. ABD elçisinin Kürt milletvekillerine kahvaltı vermesi tartışılıyor. Bununla kalıyorsa çok şükür. Başta İngilizler olmak üzere Batılı diplomatlar geçen asırda Osmanlı topraklarındaki etnik grupları birer birer kışkırtmışlardı.
İNGİLİZ KONSOLOSLUKLARI
16. yüzyılın sonlarında Üçüncü Murad döneminde (1574-1595) İngiltere ile diplomatik ilişki kuruldu. İngiltere, bu dönemde elçi olarak tayin edilen William Harborne'dan itibaren İstanbul'da elçi bulundurmaya başladı.
İngilizler, daha sonra Bağdat, Basra, Beyrut, Saraybosna, Bursa, Belgrad, Bükreş, Çanakkale, Edirne, Erzurum, İnöz, Kalas, Gelibolu, Girit, Halep, İskenderiye, İşkodra, İzmir,Kıbrıs, Köstence, Kudüs, Kahire, Yenişehir, Manastır, Musul, Rodos, Rusçuk, Selanik, Süveyş, Şam, , Trabzon, Tunus ve Yanya gibi imparatorluğun siyasi ve ticari açıdan stratejik birçok şehrinde konsolosluklar açtılar.
İngiliz konsolosları kendi vatandaşlarının haklarını korumak ve devletlerinin siyasi ve ticari çıkarını kollamanın yanı sıra imparatorluktaki kendilerine yakın buldukları dini ve etnik gruplara arka çıkıp, Babıali, yani Osmanlı hükümetiyle bu konuda mücadele ettiler. İmparatorluktaki etnik grupları Türkiye'nin aleyhine kışkırtılar.
İMPARATORLUĞU PARÇALAYAN "SÜPER FORMÜL"
Bu kışkırtmaların yanı sıra İngiltere, Fransa ve Rusya'nın siyasi veya askeri baskısı sonucu 19. yüzyılın başlarından itibaren Yunanistan, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan gibi ülkeler Osmanlı İmparatorluğu'ndan birer birer koparıldı.
13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'nın 61. maddesi "Ermeniler'in bulunduğu yerlerde gereken ıslahat ve düzenlemelerin geciktirilmeden yapılarak Ermeniler'in Çerkes ve Kürtler'e karşı emniyetinin temin edilmesi" şeklindeydi. Bu maddeyle Batılı devletler tarafından "Ermeniler'in durumu" resmi bir hâle büründürülmüştü.
Artık sıra daha önce Yunanlılar, Sırplar ve Bulgarlar'da uygulanan ve imparatorluğu küçülten "süper formüle" gelmişti. Bu formül daha önce şöyle işlemişti: "Batılı diplomatlar, Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlar'ı önce silah ve mühimmat verip kışkırtarak isyan ettirmişler, sonra da Türkler "Hristiyanlar'ı katlediyor" diye yaygara yaparak özerklik elde etmişlerdi. Özerkliği de Osmanlı hakimiyetindeki Hristiyanlar'ın bağımsızlığı ve asırlarca beraber yaşadıkları Türkler'in katledilmesi takip etmişti. Berlin Antlaşması özerk bir Ermenistan kurulmasının önünü açmıştı. Ancak bu duruma gelinmesi Batılı emperyalist devletlerin uzun süren bir hazırlıklarının sonucunda olmuştu. Ermeniler, özellikle İngiliz diplomatları tarafından kışkırtılıp, silahlandırılarak Ermenistan'ı kurmak için çetecilik faaliyetlerine başlamışlardı. Davut Erkan bir araştırmasında 1875'te Zeytun'da görünürde vergi meselesinden, aslen ise kurulmak istenilen Ermenistan için yapılan silahlı çete faaliyetinin ilginç hikâyesini anlatır.
HALEP KONSOLOSU'NUN MARİFETLERİ
1875'te Zeytun'da Babek liderliğinde başlayan isyanda ele geçirilen 120 kadar Ermeni çeteci Maraş'ta hapsedilmişti. Ermeni çeteciler, araştırma komisyonun yaptığı sorgu ve mahkemede suçlarını itiraf ettikleri hâlde, daha önce Van ve Diyarbakır'da meydana gelen olaylarda olduğu gibi bu hadise de dünya kamuoyuna "Ermeniler'in katledildiği" şeklinde yansıtıldı. Hadiselerin bu şekilde dünya kamuoyuna yansımasında en büyük pay sahibi ise İngiltere'nin Halep Konsolusu Henderson'dı.
Henderson bir taraftan çete üyeleriyle haberleşerek, Ermeniler'i yardım ve teşviklerinden mahrum bırakmaz iken, diğer taraftan da hadiselerin dünya kamuoyuna Türkler'in aleyhine yansıtmış ve isyanı önlemek için tedbir alan ve 100 kadar çete üyesini yakalatarak Maraş'ta hapseden Halep Valisi Kâmil Paşa'yı görevden almak için büyük çaba sarfedip, başarılı olmuştu. Görevden alınan Kâmil Paşa, merkeze yazdığı arzda ne için görevden alındığının kendine haber verilmediğini ve Zeytun'daki Ermeni çetecilerle Mr. Henderson'un bağlantı içinde olduğunu söylüyordu.
Henderson'un Zeytun'daki Ermeni isyancılara nasıl yardım sağlandığı, asi liderlerinin itiraflarıyla ortaya çıkmıştı.
Kâmil Paşa'nın ardından Mazhar Paşa birinci ve Ermeni Nuryan Efendi ikinci komiser olarak hadiseleri araştırmak için tayin edildiler. Hadiseleri tahkik eden Mazhar Paşa'nın raporu da Henderson'un amacına uygun düşmeyince, İngiliz konsolos İngiltere'nin İstanbul büyükelçiliği görevini yürüten Henry Layard vasıtasıyla Osmanlı hükümeti üzerinde baskı kurdurarak, Mazhar Paşa'yı da görevden azlettirdi. Mazhar Paşa'nın azledilmesinin ardından Eğinli Said Paşa, Temmuz 1879'da başkomiser olarak tayin edildi. Eğinli Said Paşa, olayları araştırmak için Zeytun Ermeni eşrafından kişilerin de bulunduğu bir araştırma komisyonu kurdu. Başta Henderson olmak üzere Ermeni ve Müslüman halktan olayları gelişimi hakkında bilgi aldı. Zeytun ile Zeytun'a bağlı Mihal, Frans ve Alabaşlı Ermenilerden oluşan çetecileri sorguladı.
Ermeni çete reisi Babek'in ve diğer reislerin Henderson'a hitaben yazdıkları Ermenice mektup Maraş fırka kumandanı Mazhar Paşa tarafından ele geçirilip, Dahiliye Nezareti'ne, yani İçişleri Bakanlığı'na gönderilmişti. Bu mektup Henderson ile Ermeni çetecilerin nasıl ilişkiler içinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyordu. Said Paşa, Zeytun teftişinden sonra yazdığı raporunda Halep konsolosunun parmağının olduğunu açıkça yazmıştı.
HER EŞKIYALIĞIN ARKASINDA BATILI DİPLOMATLAR VAR
Said Paşa, Zeytun teftişinden sonra yazdığı raporunda durumu şöyle özetlemişti: "Ermeniler'in, vahşice hareketleri bile başlıca Batılı devletlerin daima Hristiyan tarafını tutmalarından ve özellikle İngilizler'in Ermeniler'i himaye ederek Müslümanlar'ı kabahatli görmesinden ortaya çıkıyor. Hatta Halep İngiliz Konsolosu Mister Henderson'ın Zeytun eşkıyasına gönderdiği mektup ile asileri teşvik ettiği meydandadır. Ne acayip insaniyet ve ne tuhaf medeniyet. Yazıklar olsun ki bu âlemde henüz kuvvet hakdır, hakk kuvvet değildir. Anadolu'da özellikle Van taraflarında ve Halep Vilayeti'nde Ermeniler'in isyan etmeleri ve aynı zamanda Batılı devletlerin elçiliklerine zulme uğradıklarını söylemeleri ileride özerk bir Ermenistan teşkil etmek maksadına yönelik olduğundan asla şüphe edilemez ve bu da birden bire olamazsa da eğer biz bu olayların önünü alamaz isek Van'a bir Ermeni valisinin tayin olunmasını Avrupa devletleri bize teklif edecekler. Biz de oraya Cebel-i Lübnan ve Girit'te olduğu gibi mutlaka Ermeni bir vali tayin etmek mecburiyetinde kalacağız".
Bugün Gazetesi
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.