Seyid Zehra
ABD'nin İran'ın nükleer programıyla ilgili asıl sorunu, bu programın İranlı bilim insanları tarafından yürütülmesi. Batı, Arapların ilerlemesini istemiyor
Los Angles Times, CIA'nin, İran'ın nükleer programın için çalışan bilim insanları ve diğer yetkilileri kaçmaya teşvik etmeye çalışan 'beyinlerin tasfiyesi' adlı gizli bir program yürüttüğünü su yüzüne çıkardı. ABD-İran çekişmesinin gölgesinde, böyle bir program şaşırtıcı değil. Üzerinde durulmayı hak eden dikkat çekici nokta 'beyinlerin tasfiyesi' ismi.
Bu ismin seçilmesi boşuna değil. Çünkü bu isim, ABD'nin stratejisinin özünü veya en azından bir ayağını ifade ediyor. ABD Başkanı Bush'un ve ileri gelen Amerikalı yetkililerin İran'ın nükleer programıyla ilgili geçmişte yaptıkları konuşmaları izleyenler, birçokların üzerinde durmadığı bir noktayı fark edecektir. Bu kişiler sadece İran'ın nükleer silaha sahip olmasını engelleme gereğinden değil, İran'ın nükleer bilgi elde etmesinin de önlenmesi gereğinden dem vuruyor.
Konu İran'la sınırlı da değil. Bütün Arap ve İslam ülkelerindeki bilimsel ilerlemeye yönelik tutumları bu yönde. Sadece Irak'a bakalım. İşgalin başından beri, bilim insanları kelimenin tam anlamıyla katledildi. Yüzlerce bilim insanı, akademisyen ve aydın öldürüldü. Bu uğraş boşuna değil; Iraklı 'beyinlerin tasfiyesi' planının parçasıydı.
Irak ve tüm Arap ülkelerindeki bilim insanlarına ülkelerini terk ettirmek için her yolu deniyorlar. Ülkelerini terk eden Arap bilim insanlarının sayısı şaşırtıcı düzeylerde. Bu da 'beyinlerin tasfiyesi'nin bir yöntemi. Bunun arkasında anlaşılır bir mantık var. Onlar, Arap ve İslam ülkelerindeki bilimsel ilerlemeyi, ülkelerimize dayatmak istedikleri hegemonyanın baş düşmanı ve gerçek bağımsızlığın dayanağı olarak görüyor.
Bu çerçevede ABD ve Batı'yı korkutan, İran'ın nükleer silaha sahip olma imkânı değil. Zira bu ihtimalin, sorun uluslararası gözetim altında tutulduğu müddetçe engellenmesi kolay. Onları asıl korkutan şey, İran'ın nükleer programının başarısının arkasında İran beyinlerinin bulunması. Bu nedenle istenen sadece programın tasfiyesi değil, başarının arkasındaki 'beyinlerin de tasfiyesi'. Arap ve İslam ülkeleri maalesef bu durumdan sorumlu. Ya bilim adamlarımızı ihmal ederek ve dışarıya göçe zorlayarak, ya da bu alanda elde edilen bütün kazanımları tehdit edecek maceracı politikalar izleyerek bu duruma yol açıyorlar.
Radikal
ABD'nin İran'ın nükleer programıyla ilgili asıl sorunu, bu programın İranlı bilim insanları tarafından yürütülmesi. Batı, Arapların ilerlemesini istemiyor
Los Angles Times, CIA'nin, İran'ın nükleer programın için çalışan bilim insanları ve diğer yetkilileri kaçmaya teşvik etmeye çalışan 'beyinlerin tasfiyesi' adlı gizli bir program yürüttüğünü su yüzüne çıkardı. ABD-İran çekişmesinin gölgesinde, böyle bir program şaşırtıcı değil. Üzerinde durulmayı hak eden dikkat çekici nokta 'beyinlerin tasfiyesi' ismi.
Bu ismin seçilmesi boşuna değil. Çünkü bu isim, ABD'nin stratejisinin özünü veya en azından bir ayağını ifade ediyor. ABD Başkanı Bush'un ve ileri gelen Amerikalı yetkililerin İran'ın nükleer programıyla ilgili geçmişte yaptıkları konuşmaları izleyenler, birçokların üzerinde durmadığı bir noktayı fark edecektir. Bu kişiler sadece İran'ın nükleer silaha sahip olmasını engelleme gereğinden değil, İran'ın nükleer bilgi elde etmesinin de önlenmesi gereğinden dem vuruyor.
Konu İran'la sınırlı da değil. Bütün Arap ve İslam ülkelerindeki bilimsel ilerlemeye yönelik tutumları bu yönde. Sadece Irak'a bakalım. İşgalin başından beri, bilim insanları kelimenin tam anlamıyla katledildi. Yüzlerce bilim insanı, akademisyen ve aydın öldürüldü. Bu uğraş boşuna değil; Iraklı 'beyinlerin tasfiyesi' planının parçasıydı.
Irak ve tüm Arap ülkelerindeki bilim insanlarına ülkelerini terk ettirmek için her yolu deniyorlar. Ülkelerini terk eden Arap bilim insanlarının sayısı şaşırtıcı düzeylerde. Bu da 'beyinlerin tasfiyesi'nin bir yöntemi. Bunun arkasında anlaşılır bir mantık var. Onlar, Arap ve İslam ülkelerindeki bilimsel ilerlemeyi, ülkelerimize dayatmak istedikleri hegemonyanın baş düşmanı ve gerçek bağımsızlığın dayanağı olarak görüyor.
Bu çerçevede ABD ve Batı'yı korkutan, İran'ın nükleer silaha sahip olma imkânı değil. Zira bu ihtimalin, sorun uluslararası gözetim altında tutulduğu müddetçe engellenmesi kolay. Onları asıl korkutan şey, İran'ın nükleer programının başarısının arkasında İran beyinlerinin bulunması. Bu nedenle istenen sadece programın tasfiyesi değil, başarının arkasındaki 'beyinlerin de tasfiyesi'. Arap ve İslam ülkeleri maalesef bu durumdan sorumlu. Ya bilim adamlarımızı ihmal ederek ve dışarıya göçe zorlayarak, ya da bu alanda elde edilen bütün kazanımları tehdit edecek maceracı politikalar izleyerek bu duruma yol açıyorlar.
Radikal
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.