Mahir KAYNAK
Sınırın anlamı baktığınız yere göre değişir. Sizin açınızdan sınır kazandığınız, size ait olan bir alanı belirlerken diğerleri için hapsedildiğiniz bir toprak parçasıdır. Yani sınır birbirine zıt iki kavramın tek bir kelime ile ifadesidir. Bir yandan özgür olduğunuz alanı tanımlarken diğer yandan size yasak olanları belirler.
Siyasetin çizdiği sınırlar insanlar için anlamsız hale gelebilir. Yaşadığınız bir aşk, bir dostluk, bilim, sanat ya da edebiyat sizi bu sınırların dışına taşır. Kendinizi sizden sayılmayanların yanında bulabilirsiniz. Ya da aynı siyasi sınırlar içinde yaşadığınız insanlarla yabancılaşır, büyük bir yalnızlık hissedebilirsiniz.
Sınırların kaderi sürekli değişmektir. Herkes onu ebediyen yaşatmaya uğraşır ama başarısız olmaları kesin olan şey de bu amaçlarıdır. Çünkü sınırın nasıl belirlendiği sorusunun iki cevabı vardır ve bunlar birbiriyle çelişir. Bazıları kendilerini farklı hissedenlerin ayrıştığını ve aralarına sınır koyduklarını söylerken diğerleri sınırları gücün belirlediğini ve bu ayrışmanın insanları farklılaştırdığını söyler. Yani sebep sonuç ilişkisi birbirinin zıddıdır. Mesela bugün Suriyeli ya da Iraklı gibi kavramlar vardır. Bu halkları siyaset bizden ayırdığı için mi farklılaştılar yoksa önce farklılaşıp sonra mı bizden ayrıldılar sorusunun cevabı belirsizdir.
Sözlerim geçmişi yeniden ihya etme arzusu taşımaz. Tarih benzer değişmelerle oluşur ve sonuçları geçmişe duyulan özlemle değiştirilemez. Sadece bin yıldır beraber yaşıyoruz, kız aldık kız verdik sözlerinin belirleyici olmadığına işaret etmek istiyorum. Eğer güce dayanan siyaset bir sınır çizerse bunun iki tarafında kalanlar, kardeş olsalar bile, birbiriyle yabancılaşır. Sınır çizmeden önce insanları birbiriyle yabancılaştırmak, belirleyici olmasa bile, bu sürece yardımcı olur.
Tüm dünyada ve özellikle bölgemizde sınırların değişeceği söylenirken ve bunu ifade edenlerin gerekli güce sahip oldukları göz önünde tutulursa yapacağımız şey önce siyasetin yönünü tespit etmek, sonra bunun hazırlıklarında rol oynamaktır.
Haritalarda gördüğümüz siyasi sınırlar çok anlamlı değildir. Egemenlik ancak bunu kullanabilen için vardır. Bu da dünyada yapacağınız şeyin, söyleyecek sözünüzün olmasına bağlıdır. Ülkemiz, bu açıdan bakıldığında, daha dar sınırlar içine hapsedilmesi gereken konumda değildir ama bu potansiyeli kullanmasının önünde iç siyasetten kaynaklanan engeller vardır.
En büyük engel şartlar değiştiği halde dünya görüşünü değiştirmemek ve yeni şartların gerektirdiği tavrı sergileyememektir. Var olanı koruma iç güdüsü kaybetmekle sonuçlanabilir.
Varlığımız eğer bir anlam taşıyorsa, ona vereceğimiz şeyler varsa dünya bizi sırtına taşımaya razı olur. Aksi halde bir kenara atar. Bu kadar çok şeyi varken bir kenara atılırsak kimseyi suçlamayıp kendimize bakmamız gerekir. Sürekli ne alırım demek yerine ne verebilirim sorusuna da cevap aramalıyız.
Star Gazete Online
Sınırın anlamı baktığınız yere göre değişir. Sizin açınızdan sınır kazandığınız, size ait olan bir alanı belirlerken diğerleri için hapsedildiğiniz bir toprak parçasıdır. Yani sınır birbirine zıt iki kavramın tek bir kelime ile ifadesidir. Bir yandan özgür olduğunuz alanı tanımlarken diğer yandan size yasak olanları belirler.
Siyasetin çizdiği sınırlar insanlar için anlamsız hale gelebilir. Yaşadığınız bir aşk, bir dostluk, bilim, sanat ya da edebiyat sizi bu sınırların dışına taşır. Kendinizi sizden sayılmayanların yanında bulabilirsiniz. Ya da aynı siyasi sınırlar içinde yaşadığınız insanlarla yabancılaşır, büyük bir yalnızlık hissedebilirsiniz.
Sınırların kaderi sürekli değişmektir. Herkes onu ebediyen yaşatmaya uğraşır ama başarısız olmaları kesin olan şey de bu amaçlarıdır. Çünkü sınırın nasıl belirlendiği sorusunun iki cevabı vardır ve bunlar birbiriyle çelişir. Bazıları kendilerini farklı hissedenlerin ayrıştığını ve aralarına sınır koyduklarını söylerken diğerleri sınırları gücün belirlediğini ve bu ayrışmanın insanları farklılaştırdığını söyler. Yani sebep sonuç ilişkisi birbirinin zıddıdır. Mesela bugün Suriyeli ya da Iraklı gibi kavramlar vardır. Bu halkları siyaset bizden ayırdığı için mi farklılaştılar yoksa önce farklılaşıp sonra mı bizden ayrıldılar sorusunun cevabı belirsizdir.
Sözlerim geçmişi yeniden ihya etme arzusu taşımaz. Tarih benzer değişmelerle oluşur ve sonuçları geçmişe duyulan özlemle değiştirilemez. Sadece bin yıldır beraber yaşıyoruz, kız aldık kız verdik sözlerinin belirleyici olmadığına işaret etmek istiyorum. Eğer güce dayanan siyaset bir sınır çizerse bunun iki tarafında kalanlar, kardeş olsalar bile, birbiriyle yabancılaşır. Sınır çizmeden önce insanları birbiriyle yabancılaştırmak, belirleyici olmasa bile, bu sürece yardımcı olur.
Tüm dünyada ve özellikle bölgemizde sınırların değişeceği söylenirken ve bunu ifade edenlerin gerekli güce sahip oldukları göz önünde tutulursa yapacağımız şey önce siyasetin yönünü tespit etmek, sonra bunun hazırlıklarında rol oynamaktır.
Haritalarda gördüğümüz siyasi sınırlar çok anlamlı değildir. Egemenlik ancak bunu kullanabilen için vardır. Bu da dünyada yapacağınız şeyin, söyleyecek sözünüzün olmasına bağlıdır. Ülkemiz, bu açıdan bakıldığında, daha dar sınırlar içine hapsedilmesi gereken konumda değildir ama bu potansiyeli kullanmasının önünde iç siyasetten kaynaklanan engeller vardır.
En büyük engel şartlar değiştiği halde dünya görüşünü değiştirmemek ve yeni şartların gerektirdiği tavrı sergileyememektir. Var olanı koruma iç güdüsü kaybetmekle sonuçlanabilir.
Varlığımız eğer bir anlam taşıyorsa, ona vereceğimiz şeyler varsa dünya bizi sırtına taşımaya razı olur. Aksi halde bir kenara atar. Bu kadar çok şeyi varken bir kenara atılırsak kimseyi suçlamayıp kendimize bakmamız gerekir. Sürekli ne alırım demek yerine ne verebilirim sorusuna da cevap aramalıyız.
Star Gazete Online
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.