3 Mayıs 2008 Cumartesi

Tanzimattan Önce Osmanlı'da Bürokratik Yapı


Değiştir
Osmanlı Devleti’nde reformcu önderlerin çoğunun Osmanlı bürokrasisi içinden çıkmasını; bürokrasinin tarihi süreç içinde güçlü bir konuma yükselmiş olmasına ve Osmanlı bürokratlarının Batı ile ilgili deneyimleri ile devletin toplumsal yapısında reformcu öğelerin yokluğuna bağlamak mümkündür.

Reformcu önderlerin daha çok bürokrasiden çıktığı Osmanlı Devleti’nde Halil İnalcık toplumun iki ana sınıfa ayrılmış olduğunu söyler. Bunlardan ilki “Askeri” denilen sınıftı ki, fiilen askerlik anlamından öte, Padişahın verdiği özel bir beratla herhangi bir devlet hizmetine tayin edilen ve böylece belirli vergi yükümlülüklerinden muafiyetle ehl-i berat olanlar (saray memurları, mülki memurlar ve ulema) “askeri” statüsünü kazanmakta idiler. İkincisi, reaya olup, vergi veren, fakat hükümete katılmayan bütün Müslüman ve Müslüman olmayan uyrukları içine alırdı.

Osmanlı Devleti’nde Askeri denilen yönetici sınıf da meslek yaşamı temelinde üç gruba ayrılıyordu: Seyfiye, (kılıç ehli) yönetici kadronun asker kanadını; İlmiye, (ilim ehli) şeriatın savunucusu olan hukuk uzmanlarını, kadıları, müderrisleri ve diğer din adamlarını; Kalemiye (kalem ehli) ise, devletin bürokratik işlemlerini yürüten ve ilk iki grubun işlev ve eğitiminin bazı yönlerini bir araya getiren sınıftı. Ulema ile Seyfiye’nin güç kaynakları farklıydı. Ulema, gücünü İslam hukukunu yorumlama yetkisinden, Seyfiye ise, sayıca
kalabalık ve silahlı olmasından alıyordu.

Osmanlı yönetici sınıfını oluşturan diğer gruplar gibi (Ulema hariç),bürokrasinin üyeleri de kul kökenlidir; bir başka deyişle, bürokrasi ile toplumsal gruplar arasında herhangi bir organik bağ bulunmamaktadır. Bu durum, bürokratların padişaha kişisel bağlılıklarını sağlayan önemli bir faktördü. Bunun yanında, bürokratların Enderun’da gördükleri eğitim sözkonusu bağlılığı pekiştirici bir fonksiyon icra ediyordu.

Kalem ehlinin de içinde bulunduğu yönetici grubu yakından denetleyen ve aralarındaki ilişki patrimonyalist bir temele dayanan padişah, güçlü konumunu
XVI. yüzyıl sonlarına kadar sürdürdü.Yükselme döneminde, özellikle II. Mehmet’ten itibaren, toplumda padişah ve kul kökenli bürokratların gücü diğer toplumsal güçlere oranla hayli artmıştı ve Padişah, kendisine bağlı merkeziyetçi bir bürokratik mekanizma yoluyla ülkeyi yönetmekteydi. Bürokrasi, Osmanlı tarihi boyunca merkezi yönetimin kuvvetli olduğu dönemlerde çok etkili olmuş özellikle devletin en geniş sınırlarına ulaştığı dönem olan Kanuni döneminde ise, gücünün zirvesine ulaşmıştı.Bundan bürokrasinin gücünün merkezi yönetimin gücüyle doğru orantılı olarak arttığı sonucu çıkarılabilir.Gerileme döneminde klasik dönemin bürokratik yapısı önemli değişikliklere uğramıştı. Merkezin gelirlerindeki azalıştan dolayı doğrudan vergileme yerine iltizam sistemine geçilmişti. Bunun yanında merkezde bürokratlara sağlanan eğitim de bozulduğundan, bürokrasi güçlü konumundan uzaklaşmıştır. Ayrıca, eşraf ve ayan diye anılan yerel seçkinler yerel düzeyde siyasal güce ortak olmuşlardır.


Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009