İbrahim KARAGÜL
İsrail savaş uçaklarının Suriye'ye girmesi, Türkiye'nin hava sahasını kullanması, Türkiye topraklarına yakıt tanklarını bırakması sıradan bir olay değil. Belirsizlikler, kafa karışıklıkları çok ama dikkatle bakıldığında özellikle Türkiye için ciddi tehditler içeren bir durum var ortada. Söz konusu olayla ilgili iki önemli tespit yaptık.
Birincisi: Suriye son bir yılda hava savunmasını ciddi biçimde güçlendirdi. Rusya'dan 1 milyar dolarlık Pantsyr S1E füze sistemi satın aldı. Faturayı İran ödedi. Rusya'nın en iddialı savunma sistemlerinden olan Pantsyr S1E İran'ın nükleer tesislerini de koruyor. İsrail, ABD ile danışıklı olarak, Suriye'nin savunma sistemi üzerinde bir test yaptı. Sistemi kilitleyip kilitleyemediğini denedi. Olaydan önceki günlerde, bu sistemin ABD-İsrail saldırılarının önüne geçemeyeceğinin iddia edilmesi bir garip rastlantı mıydı acaba?
İkincisi: İsrail, hem kendisi hem ABD için yaptığı bu test ile aslında İran'ın hava savunma sistemlerinin gücünü de ölçtü. Bir şey daha yaptı: İran'ın bazı bölgelerini vurmak için uzun mesafeli uçuş denemeleri. Olası ABD/İsrail saldırısı, ya da İsrail'in münferit saldırısı Türk hava sahası kullanılarak yapılırsa ne kadar başarılı olur denemesi bu.
İsrail'in İran nükleer tesislerini vurmak için iki yolu var. Ürdün/Suudi Arabistan/Irak üzerinden uçmak. 1981'de Irak tesislerini böyle vurdu. İki ülkeye haber vermeden hava sahalarını kullandı. Şimdi aynısını yapabilir mi? Bu ülkeler izin verir mi? Vermez, vermeye cesaret edemez. Ayrıca bu mesafe uzun. Geriye Suriye ve Türkiye hava sahasını kullanmak kalıyor. İran'ın, Suriye hava savunma sistemlerinin faturasını ödemesinin nedeni burada ortaya çıkıyor. İran aslında Suriye üzerinden kendi savunmasını güçlendiriyor. Peki ya Türkiye!
Türkiye, İran'a ya da Suriye'ye yönelik bir saldırıda kendi topraklarını ya da hava sahasını kesinlikle kullandırmayacaktır. 1 Mart Tezkeresi'nden sonra, Paul Wolfowitz'in; “Güneyinizdeki bir ülkeye karşı işbirliği yaparsanız affederiz” mealindeki sözlerini hatırlayalım. Hem İran hem de Suriye için Türkiye'den desteği istenecek, isteniyor da. Ama köprünün altından çok su aktı. Türkiye, kesinlikle böyle bir suça iştirak etmeyecektir.
Ancak Ankara'nın önünde bir tuzak var, bilmiyorum ne kadar farkındayız! İsrail savaş uçakları, Trük hava sahasını kullanarak Suriye'ye girebiliyor. Buna niye ihtiyacı olabilir! Suriye hava sahasına Golan'dan girebilir, Akdeniz'den girebilir. Türkiye'ye ihtiyacı yok ki! Ama burada bir kötü niyet var. Türkiye üzerinden giriyor ve Türkiye-Suriye ilişkilerini riske atıyor. Ankara'yı öfkelendiren de bu.
Peki İsrail, bir süre sonra aynı şeyi İran'a karşı da yaparsa ne olacak? Yapar mı, bence yapar, yapabilir! Türkiye ile İsrail arasındaki askeri anlaşmaları hatırlayalım. Bu çerçevede İsrail savaş uçakları Türk hava sahasında eğitiliyor. Böyle bir hakları var. Ancak bu hakkı kötü niyetli kullanmaya eğilimli olduğunu son Suriye olayında gösterdi. Yarın, aynı anlaşmalar çerçevesinde bu ülkenin hava sahasında uçan birkaç İsrail savaş uçağı İran hava sahasına girer, birkaç bomba bırakırsa Türkiye ne yapacak? “Türkiye üzerinden İran'a saldırı!” Kulağa nasıl geliyor? Eminim Ankara'dakiler, son olaydan sonra bunları düşünüyorlardır.
1996-97'lerde bugünkü Ortadoğu düzenini kurmak için inanılmaz yükümlülükler yüklendi bu ülke. Şimdi bunlar birer kambura dönüştü. Şimdi o Ortadoğu düzeni Türkiye'nin kendisini tehdit ediyor. On yıl sonrasını öngöremeyenlerin marifeti bu!
ABD/İsrail'in İran'ın nükleer çalışmaları ve Suriye'ye yönelik planları gündemde, unutan biziz.. ABD Başkanı George Bush, 28 Ağustos'ta; “nükleer silaha sahip olursa İran'ın Ortadoğu'da soykırım yapabileceğini” iddia etti. Gariptir aynı tarihte, Londra Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Bölümü'ndeki Uluslararası Araştırma Merkezi, İran'a saldırıyı içeren 80 sayfalık bir tahrik edici bir rapor yayınladı. Rapora göre ABD, İran'ın nükleer, askeri, enerji, devlet ve ekonomik tesislerini yok edecek saldırı hazırlıklarını tamamladı. İran içinde 10 bin hedef belirlendi. Bu hedefler konvansiyonel silahlarla vurulacak. Ancak bunların etkili olamadığı yerlere, özellikle nükleer tesislere karşı silahlar kullanılacak. Böyle bir çılgınlık olur mu? Böyle bir dünyada olur? Sonuç ne olur, sadece İran için değil, ABD ve İsrail için de felaket olur!
İsrail eski Başbakanı Benjamin Netanyahu, geçtiğimiz hafta Herzilya'da yapılan terör toplantısında, “Eğer İran'ın nükleer silahı gerçekleşirse kesinlikle askeri müdahale gerekir. Askeri seçenek masada olmalı” dedi. Ona göre bölge 1939'ları yaşıyor ve bir dünya savaşı patlamak üzere. Tabii o dönemin Almanya'sı Netanyahu'ya göre İran oluyor! Bir şey daha hatırlatayım:
New York Times ve Washington Post'ta küçük haber olarak yayınlandı, bizim dikkatimizi çekmedi. 6 Eylül'de, ABD Hava Kuvvetleri'ne ait bir B-52 bombardıman uçağı nükleer silahlarla havalandı. Kuzey Dakota'daki askeri üsten kalkan uçak, 6 adet nükleer başlıklı Cruisse füzesi taşıyordu. Louisiana'ya kadar bu füzelerle uçtu. Her bir füze 150 kilotonluk patlayıcı taşıyordu ve Hiroşima'ya atılandan on kat daha güçlüydü. Olay Bush'a kadar aktarıldı ve bunun “yanlışlıkla” olduğu açıklandı. “Yanlışlıkla” bir B-52 bombardıman uçağı nükleer füzelerle havalanabiliyor, inanıyor musunuz? Peki, 40 yıl sonra ilk kez bir ABD uçağının nükleer silahla kalktığını söylersek!
Garip, tuhaf olaylar oluyor. Sessiz bir hareketlilik var. Türkiye, İran ve Suriye'ye yönelik askeri planlamanın tam merkezinde. Sen istediğin kadar karşı koy, kabul etme, taraf olma. İsrail'in son tacizinde, istismarında olduğu gibi bir oldu bittiyle karşı karşıya kalabilirsin.
Yeni Şafak
Birincisi: Suriye son bir yılda hava savunmasını ciddi biçimde güçlendirdi. Rusya'dan 1 milyar dolarlık Pantsyr S1E füze sistemi satın aldı. Faturayı İran ödedi. Rusya'nın en iddialı savunma sistemlerinden olan Pantsyr S1E İran'ın nükleer tesislerini de koruyor. İsrail, ABD ile danışıklı olarak, Suriye'nin savunma sistemi üzerinde bir test yaptı. Sistemi kilitleyip kilitleyemediğini denedi. Olaydan önceki günlerde, bu sistemin ABD-İsrail saldırılarının önüne geçemeyeceğinin iddia edilmesi bir garip rastlantı mıydı acaba?
İkincisi: İsrail, hem kendisi hem ABD için yaptığı bu test ile aslında İran'ın hava savunma sistemlerinin gücünü de ölçtü. Bir şey daha yaptı: İran'ın bazı bölgelerini vurmak için uzun mesafeli uçuş denemeleri. Olası ABD/İsrail saldırısı, ya da İsrail'in münferit saldırısı Türk hava sahası kullanılarak yapılırsa ne kadar başarılı olur denemesi bu.
İsrail'in İran nükleer tesislerini vurmak için iki yolu var. Ürdün/Suudi Arabistan/Irak üzerinden uçmak. 1981'de Irak tesislerini böyle vurdu. İki ülkeye haber vermeden hava sahalarını kullandı. Şimdi aynısını yapabilir mi? Bu ülkeler izin verir mi? Vermez, vermeye cesaret edemez. Ayrıca bu mesafe uzun. Geriye Suriye ve Türkiye hava sahasını kullanmak kalıyor. İran'ın, Suriye hava savunma sistemlerinin faturasını ödemesinin nedeni burada ortaya çıkıyor. İran aslında Suriye üzerinden kendi savunmasını güçlendiriyor. Peki ya Türkiye!
Türkiye, İran'a ya da Suriye'ye yönelik bir saldırıda kendi topraklarını ya da hava sahasını kesinlikle kullandırmayacaktır. 1 Mart Tezkeresi'nden sonra, Paul Wolfowitz'in; “Güneyinizdeki bir ülkeye karşı işbirliği yaparsanız affederiz” mealindeki sözlerini hatırlayalım. Hem İran hem de Suriye için Türkiye'den desteği istenecek, isteniyor da. Ama köprünün altından çok su aktı. Türkiye, kesinlikle böyle bir suça iştirak etmeyecektir.
Ancak Ankara'nın önünde bir tuzak var, bilmiyorum ne kadar farkındayız! İsrail savaş uçakları, Trük hava sahasını kullanarak Suriye'ye girebiliyor. Buna niye ihtiyacı olabilir! Suriye hava sahasına Golan'dan girebilir, Akdeniz'den girebilir. Türkiye'ye ihtiyacı yok ki! Ama burada bir kötü niyet var. Türkiye üzerinden giriyor ve Türkiye-Suriye ilişkilerini riske atıyor. Ankara'yı öfkelendiren de bu.
Peki İsrail, bir süre sonra aynı şeyi İran'a karşı da yaparsa ne olacak? Yapar mı, bence yapar, yapabilir! Türkiye ile İsrail arasındaki askeri anlaşmaları hatırlayalım. Bu çerçevede İsrail savaş uçakları Türk hava sahasında eğitiliyor. Böyle bir hakları var. Ancak bu hakkı kötü niyetli kullanmaya eğilimli olduğunu son Suriye olayında gösterdi. Yarın, aynı anlaşmalar çerçevesinde bu ülkenin hava sahasında uçan birkaç İsrail savaş uçağı İran hava sahasına girer, birkaç bomba bırakırsa Türkiye ne yapacak? “Türkiye üzerinden İran'a saldırı!” Kulağa nasıl geliyor? Eminim Ankara'dakiler, son olaydan sonra bunları düşünüyorlardır.
1996-97'lerde bugünkü Ortadoğu düzenini kurmak için inanılmaz yükümlülükler yüklendi bu ülke. Şimdi bunlar birer kambura dönüştü. Şimdi o Ortadoğu düzeni Türkiye'nin kendisini tehdit ediyor. On yıl sonrasını öngöremeyenlerin marifeti bu!
ABD/İsrail'in İran'ın nükleer çalışmaları ve Suriye'ye yönelik planları gündemde, unutan biziz.. ABD Başkanı George Bush, 28 Ağustos'ta; “nükleer silaha sahip olursa İran'ın Ortadoğu'da soykırım yapabileceğini” iddia etti. Gariptir aynı tarihte, Londra Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Bölümü'ndeki Uluslararası Araştırma Merkezi, İran'a saldırıyı içeren 80 sayfalık bir tahrik edici bir rapor yayınladı. Rapora göre ABD, İran'ın nükleer, askeri, enerji, devlet ve ekonomik tesislerini yok edecek saldırı hazırlıklarını tamamladı. İran içinde 10 bin hedef belirlendi. Bu hedefler konvansiyonel silahlarla vurulacak. Ancak bunların etkili olamadığı yerlere, özellikle nükleer tesislere karşı silahlar kullanılacak. Böyle bir çılgınlık olur mu? Böyle bir dünyada olur? Sonuç ne olur, sadece İran için değil, ABD ve İsrail için de felaket olur!
İsrail eski Başbakanı Benjamin Netanyahu, geçtiğimiz hafta Herzilya'da yapılan terör toplantısında, “Eğer İran'ın nükleer silahı gerçekleşirse kesinlikle askeri müdahale gerekir. Askeri seçenek masada olmalı” dedi. Ona göre bölge 1939'ları yaşıyor ve bir dünya savaşı patlamak üzere. Tabii o dönemin Almanya'sı Netanyahu'ya göre İran oluyor! Bir şey daha hatırlatayım:
New York Times ve Washington Post'ta küçük haber olarak yayınlandı, bizim dikkatimizi çekmedi. 6 Eylül'de, ABD Hava Kuvvetleri'ne ait bir B-52 bombardıman uçağı nükleer silahlarla havalandı. Kuzey Dakota'daki askeri üsten kalkan uçak, 6 adet nükleer başlıklı Cruisse füzesi taşıyordu. Louisiana'ya kadar bu füzelerle uçtu. Her bir füze 150 kilotonluk patlayıcı taşıyordu ve Hiroşima'ya atılandan on kat daha güçlüydü. Olay Bush'a kadar aktarıldı ve bunun “yanlışlıkla” olduğu açıklandı. “Yanlışlıkla” bir B-52 bombardıman uçağı nükleer füzelerle havalanabiliyor, inanıyor musunuz? Peki, 40 yıl sonra ilk kez bir ABD uçağının nükleer silahla kalktığını söylersek!
Garip, tuhaf olaylar oluyor. Sessiz bir hareketlilik var. Türkiye, İran ve Suriye'ye yönelik askeri planlamanın tam merkezinde. Sen istediğin kadar karşı koy, kabul etme, taraf olma. İsrail'in son tacizinde, istismarında olduğu gibi bir oldu bittiyle karşı karşıya kalabilirsin.
Yeni Şafak
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.