Nükleer enerjinin dünya çapında yıllar sonra yeniden gündeme gelmesiyle birlikte bu enerjinin temel maddesi olan uranyuma rağbet de görülmedik ölçü ve boyutlarda hızla artmaya başlamış bulunuyor.
Nitekim bu rağbet, kendini en başta fiyatlarda belli ediyor. Uranyum fiyatları bugün son yılların en yüksek düzeyinde, poundu 100 dolar civarında seyrediyor. 2002 yılında fiyatlar 10 dolar civarındaydı. Esasen son 5 yılda fiyatlar 10 kat artarak bugünkü rekor düzeye ulaşmış durumda.
Global uranyum üretimine gelince; geçen yılki üretim 47.000 ton civarındayken tüketim ise 80.000 tonu aşmıştı. Bu yıl uranyum talebinin 85.000 ton civarında gerçekleşeceği, üretimin de 55.000 tonda kalacağı tahmin edilmişti birkaç ay önce. Son durum ne, bilmiyoruz; ama bu tabloya bakarak önümüzdeki yıllarda talebin daha da artacağını şimdiden söylemek mümkün; zira başta Rusya ve Çin olmak üzere çok sayıdaki ülkenin çok sayıda yeni nükleer santral yapmaya karar verdikleri, bunun da talebi artıracağı şimdiden belli sayılır.
İşte bu yüzden Rusya, bugün kendisine yetecek miktarlarda uranyuma sahipken geleceği şimdiden düşünerek yeni uranyum kaynakları arayışına girmiş bulunuyor. Rusya bu bapta birkaç yıldır bazı Orta Asya ülkeleri ile birtakım anlaşmalar yaptı mesela. Ayrıca, bunlarla da yetinmeyerek dünyanın birinci uranyum üreticisi ülke olan Avustralya ile de bu ay başlarında yeni bir anlaşma yapmayı başardı da.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Sydney'de yapılan Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi sırasında Avustralya Başbakanı John Howard ile birlikte imzaladıkları bu anlaşma ile Rusya, Avustralya'dan yılda 1 milyar Avustralya Doları (825 milyon Amerikan Doları) tutarında uranyum satın alacak, bunu sivil nükleer reaktörlerde kullanacak. Diğer ayrıntıları açıklanmayan bu anlaşmaya göre, Rusya, Avustralya'nın koyduğu şartlara göre hareket edecek, alacağı uranyumu Avustralya izin vermedikçe askerî amaçlarla kullanamayacak, üçüncü ülkelere devredemeyecek, satamayacak.
Putin, anlaşmayı da şöyle savunmuş, açıklamış bulunuyor: "... Sovyet döneminde nükleer santrallarda 30 ana reaktör kurduk. Önümüzdeki 15-20 yıl içinde aynı sayıda reaktör kurmayı planlıyoruz. İşte bu yüzden bizim Avustralya uranyumuna ihtiyacımız var. Başka ülkelere sevkiyata gelince; bunun için kendi kaynaklarımız zaten yeterli."
Rusya açısından gerçekten çok önemli olan bu anlaşma, bu ülkeye nükleer enerji santralları ihracatında, yakıt satışlarında da büyük avantaj sağlayacak ayrıca; zira yapacağı, satacağı santrallar için yakıt garantisi verebilecek. Bunu da Avustralya'dan alacağı uranyum ile serbest kalacak kendi uranyumu ile yapabilecek.
Esasen Rusya, yeni uranyum kaynakları ararken aynı zamanda dünyanın en büyük uranyum yakıt bankası olmayı da planlıyor. Bunu da Rusya Federal Atom Kurumu (ROSATOM) Başkanı Kriyenko'nun geçenlerde Viyana'da yapılan Dünya Enerji Konferansı sırasında verdiği beyanattan öğrenmiş bulunuyoruz. Kriyenko'ya göre, Rusya, kendi parasıyla (300 milyon dolar kadar) Angarsk'taki uranyum zenginleştirme tesislerinde bir yakıt bankası kurmaya talip.
Rusya uranyum konusunda bu adımları atarken Çin ve Hindistan da aynı paralelde adımlar atmak için büyük gayret içindeler. Bu çerçevede Çin'in en üst düzey enerji yetkilisi Çen'in birkaç ay önce, "Uranyum bulmakta zorlanıyorum. Avustralya dahil pek çok ülkede uranyum arıyorum." sözlerini hatırlamadan edemiyorum mesela. Ayrıca Hindistan'ın da Avustralya'dan uranyum almak için görüşmeler yaptığını da biliyorum. Muhtemelen başka ülkeler de aynı arayış içinde bana göre.
Uzun lafın kısası, bugün dünyada uranyuma hücum başlamış bulunuyor ve nükleer enerjiye geçmekte kararlı olan Türkiye de bunu bugünden bilmeli, tedbirini almalı diyorum ben...
Nitekim bu rağbet, kendini en başta fiyatlarda belli ediyor. Uranyum fiyatları bugün son yılların en yüksek düzeyinde, poundu 100 dolar civarında seyrediyor. 2002 yılında fiyatlar 10 dolar civarındaydı. Esasen son 5 yılda fiyatlar 10 kat artarak bugünkü rekor düzeye ulaşmış durumda.
Global uranyum üretimine gelince; geçen yılki üretim 47.000 ton civarındayken tüketim ise 80.000 tonu aşmıştı. Bu yıl uranyum talebinin 85.000 ton civarında gerçekleşeceği, üretimin de 55.000 tonda kalacağı tahmin edilmişti birkaç ay önce. Son durum ne, bilmiyoruz; ama bu tabloya bakarak önümüzdeki yıllarda talebin daha da artacağını şimdiden söylemek mümkün; zira başta Rusya ve Çin olmak üzere çok sayıdaki ülkenin çok sayıda yeni nükleer santral yapmaya karar verdikleri, bunun da talebi artıracağı şimdiden belli sayılır.
İşte bu yüzden Rusya, bugün kendisine yetecek miktarlarda uranyuma sahipken geleceği şimdiden düşünerek yeni uranyum kaynakları arayışına girmiş bulunuyor. Rusya bu bapta birkaç yıldır bazı Orta Asya ülkeleri ile birtakım anlaşmalar yaptı mesela. Ayrıca, bunlarla da yetinmeyerek dünyanın birinci uranyum üreticisi ülke olan Avustralya ile de bu ay başlarında yeni bir anlaşma yapmayı başardı da.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Sydney'de yapılan Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi sırasında Avustralya Başbakanı John Howard ile birlikte imzaladıkları bu anlaşma ile Rusya, Avustralya'dan yılda 1 milyar Avustralya Doları (825 milyon Amerikan Doları) tutarında uranyum satın alacak, bunu sivil nükleer reaktörlerde kullanacak. Diğer ayrıntıları açıklanmayan bu anlaşmaya göre, Rusya, Avustralya'nın koyduğu şartlara göre hareket edecek, alacağı uranyumu Avustralya izin vermedikçe askerî amaçlarla kullanamayacak, üçüncü ülkelere devredemeyecek, satamayacak.
Putin, anlaşmayı da şöyle savunmuş, açıklamış bulunuyor: "... Sovyet döneminde nükleer santrallarda 30 ana reaktör kurduk. Önümüzdeki 15-20 yıl içinde aynı sayıda reaktör kurmayı planlıyoruz. İşte bu yüzden bizim Avustralya uranyumuna ihtiyacımız var. Başka ülkelere sevkiyata gelince; bunun için kendi kaynaklarımız zaten yeterli."
Rusya açısından gerçekten çok önemli olan bu anlaşma, bu ülkeye nükleer enerji santralları ihracatında, yakıt satışlarında da büyük avantaj sağlayacak ayrıca; zira yapacağı, satacağı santrallar için yakıt garantisi verebilecek. Bunu da Avustralya'dan alacağı uranyum ile serbest kalacak kendi uranyumu ile yapabilecek.
Esasen Rusya, yeni uranyum kaynakları ararken aynı zamanda dünyanın en büyük uranyum yakıt bankası olmayı da planlıyor. Bunu da Rusya Federal Atom Kurumu (ROSATOM) Başkanı Kriyenko'nun geçenlerde Viyana'da yapılan Dünya Enerji Konferansı sırasında verdiği beyanattan öğrenmiş bulunuyoruz. Kriyenko'ya göre, Rusya, kendi parasıyla (300 milyon dolar kadar) Angarsk'taki uranyum zenginleştirme tesislerinde bir yakıt bankası kurmaya talip.
Rusya uranyum konusunda bu adımları atarken Çin ve Hindistan da aynı paralelde adımlar atmak için büyük gayret içindeler. Bu çerçevede Çin'in en üst düzey enerji yetkilisi Çen'in birkaç ay önce, "Uranyum bulmakta zorlanıyorum. Avustralya dahil pek çok ülkede uranyum arıyorum." sözlerini hatırlamadan edemiyorum mesela. Ayrıca Hindistan'ın da Avustralya'dan uranyum almak için görüşmeler yaptığını da biliyorum. Muhtemelen başka ülkeler de aynı arayış içinde bana göre.
Uzun lafın kısası, bugün dünyada uranyuma hücum başlamış bulunuyor ve nükleer enerjiye geçmekte kararlı olan Türkiye de bunu bugünden bilmeli, tedbirini almalı diyorum ben...


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.