Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin geçen temmuz ayında Senegal'in başkenti Dakar'da yaptığı konuşmanın yankıları ve tepkileri, Fransa'da hâlâ devam ediyor. Bu konuşmanın içeriğini bilmeyen okurlarıma kısaca hatırlatayım:
Sarkozy, Dakar'daki mahut konuşmasında 'Afrika'daki sorunların sorumluları[nın], kolonyalizm değil, Afrikalıların kendileri' olduğunu söylemiş ve şunları eklemişti:
'Afrika köylüsü, yalnızca zamanın ebedi akışını bilir; ritmini, aynı hareketlerin ve aynı kelimelerin sonsuz tekrarından alır. Her şeyin tekrar ve tekrar başladığı bu hayali dünyada, insan macerası ve ilerleme düşüncesine yer yoktur. İnsan asla geleceğe uzanamaz. Tekrar döngüsüne asla son verip, kendine bir kader yaratamaz...'
Fransa'nın ünlü felsefecilerinden Bernard-Henry Lévy'nin, gazetelerin yazdığına göre, 'rezilce' bulduğu bu konuşma, aslında Sarkozy'nin, Avrupa-dışı Medeniyetlere nasıl baktığının tipik bir örneğini teşkil ediyor. Lévy, Cumhurbaşkanına bu konuşmayı yazan Henri Guiano'yu, 'Irkçılık' yapmakla suçluyor; ama şüphesiz, burada 'Irkçılık'la asıl suçlanması gereken, bizzat Sarkozy'nin kendisidir.
Düpedüz kolonyalist bir mantıkla yazılmış ve yapılmış bir konuşma bu! O nedenle de, söz konusu konuşma metninin, antropolojik bir okumasının yapılması gerekiyor.
Evet, antropolojik bir okuma! Zira bu metin, Avrupa'nın Afrika'daki ve elbette öteki kıtalardaki sömürgeci geçmişini meşrulaştırmak ve aklamak amacıyla üretilmiş, eski ve geçerliliğini çoktan yitirmiş bulunan bir antropolojinin söylemidir. 1920'lerin Fonksiyonalist (İngiliz) Antropolojisinin Bronislaw Malinowski, Radcliffe-Brown gibi öncülerinin olduğu kadar, Lévy-Bruhl'ün yine o dönemde Fransız etnolojisine egemen olan görüşlerinin, şimdiye kadar çoktan bıkkınlık vermiş tekrarı! Bu antropolojiler, 19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında, Afrika ve Asya'da sömürgeleştirilen ülkelerin insanlarının 'ilkel' oldukları varsayımına dayanır: Bu toplumlar, 'tarihsiz' ya da 'statik' toplumlardır. Tarihsiz oluşları, toplumsal yapılarının herhangi bir değişme geçirmeden 'tekrar'lanan yapılar olmalarındandır. Dolayısıyla da, 'ilerleme' düşüncesinden yoksundurlar!
'İlerleme' ('terakki') düşüncesinin Hıristiyan Avrupa Medeniyetine mahsus olduğu, bu kolonyalist mantığın temelkoyucu dayanaklarından biridir. Uzağa gitmeye gerek yok: 19. Yüzyılda yine bir Fransız, Ernest Renan, 'İslâm'ın terakkiye mani olduğu'nu iddia etmemiş miydi?
Dolayısıyla, Sarkozy'nin Afrikalılar için söylediklerinin, sadece Afrikalılara atıfta bulunularak söylendiğini zannetmek için, düpedüz budala olmak gerekir. Sarkozy'nin, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olumsuz ve engelleyici tavrının nedenleri de anlaşılıyor böylece: Bu konuşma, onun, hâlâ, bilimsel olarak çoktan tarihin çöplüğüne atılmış kolonyalist mantıkla düşündüğünü, Türkiye'nin AB üyeliğine de bu mantıkla baktığını gösteriyor...
Sarkozy, Dakar'daki mahut konuşmasında 'Afrika'daki sorunların sorumluları[nın], kolonyalizm değil, Afrikalıların kendileri' olduğunu söylemiş ve şunları eklemişti:
'Afrika köylüsü, yalnızca zamanın ebedi akışını bilir; ritmini, aynı hareketlerin ve aynı kelimelerin sonsuz tekrarından alır. Her şeyin tekrar ve tekrar başladığı bu hayali dünyada, insan macerası ve ilerleme düşüncesine yer yoktur. İnsan asla geleceğe uzanamaz. Tekrar döngüsüne asla son verip, kendine bir kader yaratamaz...'
Fransa'nın ünlü felsefecilerinden Bernard-Henry Lévy'nin, gazetelerin yazdığına göre, 'rezilce' bulduğu bu konuşma, aslında Sarkozy'nin, Avrupa-dışı Medeniyetlere nasıl baktığının tipik bir örneğini teşkil ediyor. Lévy, Cumhurbaşkanına bu konuşmayı yazan Henri Guiano'yu, 'Irkçılık' yapmakla suçluyor; ama şüphesiz, burada 'Irkçılık'la asıl suçlanması gereken, bizzat Sarkozy'nin kendisidir.
Düpedüz kolonyalist bir mantıkla yazılmış ve yapılmış bir konuşma bu! O nedenle de, söz konusu konuşma metninin, antropolojik bir okumasının yapılması gerekiyor.
Evet, antropolojik bir okuma! Zira bu metin, Avrupa'nın Afrika'daki ve elbette öteki kıtalardaki sömürgeci geçmişini meşrulaştırmak ve aklamak amacıyla üretilmiş, eski ve geçerliliğini çoktan yitirmiş bulunan bir antropolojinin söylemidir. 1920'lerin Fonksiyonalist (İngiliz) Antropolojisinin Bronislaw Malinowski, Radcliffe-Brown gibi öncülerinin olduğu kadar, Lévy-Bruhl'ün yine o dönemde Fransız etnolojisine egemen olan görüşlerinin, şimdiye kadar çoktan bıkkınlık vermiş tekrarı! Bu antropolojiler, 19. Yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında, Afrika ve Asya'da sömürgeleştirilen ülkelerin insanlarının 'ilkel' oldukları varsayımına dayanır: Bu toplumlar, 'tarihsiz' ya da 'statik' toplumlardır. Tarihsiz oluşları, toplumsal yapılarının herhangi bir değişme geçirmeden 'tekrar'lanan yapılar olmalarındandır. Dolayısıyla da, 'ilerleme' düşüncesinden yoksundurlar!
'İlerleme' ('terakki') düşüncesinin Hıristiyan Avrupa Medeniyetine mahsus olduğu, bu kolonyalist mantığın temelkoyucu dayanaklarından biridir. Uzağa gitmeye gerek yok: 19. Yüzyılda yine bir Fransız, Ernest Renan, 'İslâm'ın terakkiye mani olduğu'nu iddia etmemiş miydi?
Dolayısıyla, Sarkozy'nin Afrikalılar için söylediklerinin, sadece Afrikalılara atıfta bulunularak söylendiğini zannetmek için, düpedüz budala olmak gerekir. Sarkozy'nin, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olumsuz ve engelleyici tavrının nedenleri de anlaşılıyor böylece: Bu konuşma, onun, hâlâ, bilimsel olarak çoktan tarihin çöplüğüne atılmış kolonyalist mantıkla düşündüğünü, Türkiye'nin AB üyeliğine de bu mantıkla baktığını gösteriyor...


0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.