Mahir KAYNAK
Bazı insanların ya da örgütlerin zararlı sayılan sözleri ve talepleri nasıl karşılanmalıdır? Bunların susturulması zararların önlenmesi için gerekli ve yeterli midir?
Biz bu gibi davranışlara mikrop muamelesi yaparız ve yok edilmezlerse kolayca üreyeceklerini düşünürüz. Çoğumuz bu beyanlardan söz ederek ülkemizin nasıl bir tehdit ve tehlike altında olduğunu söyleriz.
Bir projenin tehlike haline gelmesi için iki şartın gerçekleşmesi gerekir. Birincisi söz konusu projenin büyük bir halk desteği sağlaması ikincisi uluslararası konjonktürün bu projeye sıcak bakmasıdır. Bunlar olmadan söylenen sözler uçup gitmeye mahkumdur. Tersine bu iki şart oluşmuşsa projenin açıkça ifade edilmesine bile gerek yoktur ve sonuç mutlaka alınır.
Bugün ülkemizde federalizmi ya da bölgesel özerkliği gerektiren şartlar yoktur ve bu gibi taleplerin gerçekleşmesi söz konusu bile değildir. Ne onu yasalaştıracak bir meclis vardır ne de kitlesel bir talepten edilebilir. Zaten bunu talep edenler de Kürt sorununun ancak bu şekilde çözüleceğini ve terörün önlenebileceğini söyleyerek şantaja başvurmaktadır.
Terör konusunda en ciddi hatamız sadece terörü gerçekleştirenlerle uğraşıp ortamı hazırlayanları göz ardı etmemiz hatta bu ortamı hazırlayanları terör karşıtı zannetmemizdir. Oysa terör odaklarının ileri sürdüğü olumsuzlukları genelleştiren ve bir anlamda ona meşruiyet kazandıran aşırı korumacılık ve hassasiyettir.
Türkiye önce kendisini tanımlamalı, soya ve inanca dayanan bir devlet olmadığını açıkça anlatmalıdır. Yani herhangi bir soydan gelmenin ya da bir inanca sahip olmanın ne imtiyaz ne de dışlanma sebebi olmadığını göstermelidir. Böyle bir ülkenin Kürt kimliğini yasalarla himaye etmesine gerek yoktur. Zaten her kimlik yasalarla güvence altındadır ve her birini ayrıca zikretmeye gerek kalmamıştır.
İnsanların güvenilirliği ve sadakati kimliğine göre değil bireysel davranışlarına göre belirlenir. Bireyin ana dili korunur ama resmi dil kanunlarla ve usulüne uygun olarak belirlenir.
Bir ülkenin birliği ve bütünlüğü sadece kanunlarla sağlanamaz. Eğer bir mücadeleye girer ve kaybederseniz öngördüğünüz bütün şartlar var olsa bile parçalanırsınız. Doğu ve Batı Almanya, Kuzey ve Güney Kore bir bütün olmanın tüm şartlarına sahipti ama ayrıştılar. İç dinamiklerin ülkeyi bölünmeye götürdüğüne sıkça rastlanmaz ya da dış müdahaleler iç şartlar gibi gösterilir. Bir ipin kopması için iki tarafından da bir çekenin olması gerekir. Eğer siz de ipin bir yanından tutarsanız kopmanın bir aracı haline gelirsiniz. Bugün ipin her iki ucundan da tutanlar varken ve tüm güçleriyle asılırken eğer ip kopmuyorsa sebebi sağlamlığıdır.
Benim formülüm sade ve basittir: Farklılıklar bireyseldir ve onu kitleselmiş gibi göstermek, grup haklılığı ve haksızlığı yaratmak yanlıştır ve bu yanlışlık sadece içinde bulunduğumuz şartlarda değil her zaman geçerlidir. Vazoyu yere düşürürseniz parçalanır küçük çentikler ise onarılabilir.
Star Gazete Online
Bazı insanların ya da örgütlerin zararlı sayılan sözleri ve talepleri nasıl karşılanmalıdır? Bunların susturulması zararların önlenmesi için gerekli ve yeterli midir?
Biz bu gibi davranışlara mikrop muamelesi yaparız ve yok edilmezlerse kolayca üreyeceklerini düşünürüz. Çoğumuz bu beyanlardan söz ederek ülkemizin nasıl bir tehdit ve tehlike altında olduğunu söyleriz.
Bir projenin tehlike haline gelmesi için iki şartın gerçekleşmesi gerekir. Birincisi söz konusu projenin büyük bir halk desteği sağlaması ikincisi uluslararası konjonktürün bu projeye sıcak bakmasıdır. Bunlar olmadan söylenen sözler uçup gitmeye mahkumdur. Tersine bu iki şart oluşmuşsa projenin açıkça ifade edilmesine bile gerek yoktur ve sonuç mutlaka alınır.
Bugün ülkemizde federalizmi ya da bölgesel özerkliği gerektiren şartlar yoktur ve bu gibi taleplerin gerçekleşmesi söz konusu bile değildir. Ne onu yasalaştıracak bir meclis vardır ne de kitlesel bir talepten edilebilir. Zaten bunu talep edenler de Kürt sorununun ancak bu şekilde çözüleceğini ve terörün önlenebileceğini söyleyerek şantaja başvurmaktadır.
Terör konusunda en ciddi hatamız sadece terörü gerçekleştirenlerle uğraşıp ortamı hazırlayanları göz ardı etmemiz hatta bu ortamı hazırlayanları terör karşıtı zannetmemizdir. Oysa terör odaklarının ileri sürdüğü olumsuzlukları genelleştiren ve bir anlamda ona meşruiyet kazandıran aşırı korumacılık ve hassasiyettir.
Türkiye önce kendisini tanımlamalı, soya ve inanca dayanan bir devlet olmadığını açıkça anlatmalıdır. Yani herhangi bir soydan gelmenin ya da bir inanca sahip olmanın ne imtiyaz ne de dışlanma sebebi olmadığını göstermelidir. Böyle bir ülkenin Kürt kimliğini yasalarla himaye etmesine gerek yoktur. Zaten her kimlik yasalarla güvence altındadır ve her birini ayrıca zikretmeye gerek kalmamıştır.
İnsanların güvenilirliği ve sadakati kimliğine göre değil bireysel davranışlarına göre belirlenir. Bireyin ana dili korunur ama resmi dil kanunlarla ve usulüne uygun olarak belirlenir.
Bir ülkenin birliği ve bütünlüğü sadece kanunlarla sağlanamaz. Eğer bir mücadeleye girer ve kaybederseniz öngördüğünüz bütün şartlar var olsa bile parçalanırsınız. Doğu ve Batı Almanya, Kuzey ve Güney Kore bir bütün olmanın tüm şartlarına sahipti ama ayrıştılar. İç dinamiklerin ülkeyi bölünmeye götürdüğüne sıkça rastlanmaz ya da dış müdahaleler iç şartlar gibi gösterilir. Bir ipin kopması için iki tarafından da bir çekenin olması gerekir. Eğer siz de ipin bir yanından tutarsanız kopmanın bir aracı haline gelirsiniz. Bugün ipin her iki ucundan da tutanlar varken ve tüm güçleriyle asılırken eğer ip kopmuyorsa sebebi sağlamlığıdır.
Benim formülüm sade ve basittir: Farklılıklar bireyseldir ve onu kitleselmiş gibi göstermek, grup haklılığı ve haksızlığı yaratmak yanlıştır ve bu yanlışlık sadece içinde bulunduğumuz şartlarda değil her zaman geçerlidir. Vazoyu yere düşürürseniz parçalanır küçük çentikler ise onarılabilir.
Star Gazete Online
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.