28 Kasım 2007 Çarşamba

Terör ve Felsefe (1)


Değiştir
Hilmi YAVUZ


Dünya Felsefe Günü dolayısıyla Türkiye Felsefe Kurumu'nun çok değerli Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, 'Terörizm ve Felsefe' konusundaki düşüncelerini, 'Terörü bir olgu olarak değerlendirip nasıl ortaya çıktığını, geliştiğini, bir metod haline geldiğini görüp ona göre tedbir almalı.
Terörizm, çağımızda uluslararası bir olgudur, ama dünyada resmi bir terör tanımı yok. Çünkü bu, devletlerin işine gelmiyor' sözleriyle ifade etti. Prof. Kuçuradi, benim yıllardır söyleye söyleye dilimde tüy bitmesine neden olan bir meseleyi de şöyle ifade ediyor: 'Dünya problemlerine politik olarak bakmamak gerekir. Arka plana bakmak lazım.'

'Arka plana bakmak'! Elbette öyle! Sadece dünya problemlerine değil, Türkiye'nin problemlerine de böyle bakmak gerekiyor. Başörtüsü, sadece bir 'siyasal' mesele midir, yoksa bunun sosyolojik ve antropolojik bir arka planı var mıdır? Avrupa Birliği üyeliği meselesi, sadece 'Kopenhag kriterleri' bağlamında bir 'siyasal' mesele midir, yoksa Avrupa Birliği'nin bir siyasal ve ekonomik proje olduğu kadar bir 'Medeniyet Projesi' olduğu gibi, bir entelektüel bir arka planı yok mudur? Prof. Kuçuradi de çok haklı olarak hatırlatıyor: Terör de, sadece bir 'siyasal' mesele olarak alımlanamaz; onu, hiç şüphe yok, bir tarihsel ve felsefi arkaplan üzerinden okumak gerekir.

Daha önce de yazmıştım, ama şimdi tam sırası gelmişken, tekrarlamak istiyorum: 'Terör'ü, bir felsefi problem olarak en kuşatıcı bağlamda temellendiren düşünür, Albert Camus'dür. Camus'nün dilimize Tahsin Yücel tarafından 'Başkaldıran İnsan' adıyla çevrilen 'L'Homme Revolté'sinde, Terör konusu, 'Bireysel Terörizm', 'Devlet Terörizmi ve İrrasyonel Terör' ve Devlet Terörizmi ve Rasyonel Terör' başlıkları altında ele alınır. (Yücel, çevirisinde 'terör' karşılığında 'yıldırıcılık'ı kullanıyor). Çarlık Rusyası'ndaki Nihilistlerin (Bakunin, Pisarev, Neçayev) teorik yazılarının, Bireysel Terörizm'i nasıl hazırladığı anlatılır uzun uzun. Camus'ye göre, 1878 yılı, Rus terörizmi'nin doğduğu yıldır. O yıl, 24 yaşındaki bir genç kız (adı, Vera Zasuliç'tir), Popülistlerin duruşmalarının yapıldığı gün, Petersburg Valisi general Trepov'u öldürür ve bu cinayet bir baskı ve suikastlar dizisinin başlangıcı olur. Aynı yıl, yine Rusya'da, 'Halkın İradesi' adlı bir örgütün üyesi olan Kravçınski, 'Ölüme Karşı Ölüm' adlı bir risale yayımlamış ve bu risale, 'Camus'ye göre, ilk defa 'Terörün İlkeleri'ni belirlemiştir. Camus, şöyle diyor: 'İlkeleri, sonuçlar izler. Avrupa'da Alman imparatoru, İtalya ve İspanya kralları suikastlara kurban giderler. Gene 1878 yılında, Rus Çarı İkinci Aleksandr, 'Okhrana' adlı gizli bir örgüt kurarak, Dünya'nın bugüne kadar gördüğü en dehşetli Devlet terörizmi aygıtını eyleme geçirir. Bundan sonra Rusya'da ve Batı'da 19. yüzyıl, terörist cinayetlerle anılacaktır. 1879'da İspanya Kralı'na gene suikast yapılır. Çar'a karşı bir başka suikast; 1881'de 'Halkın İradesi'ne bağlı teröristlerce Çar'ın öldürülüşü[...]: Yalnız 1892 yılında, Avrupa'da 1000'den fazla, Amerika'da ise, 500'e yakın dinamitle suikasta rastlanır.' Öyle görünüyor ki, 19. yüzyılın terör bakımından 20. yüzyıldan geri kalan yanı yok!

'Terör' meselesi, daha çok Camus gibi Varoluşcu (Egzistansiyalist) filozofların zihnini meşgul etmiş görünüyor. Albert Camus kadar değilse bile, 'Terör' üzerinde önemle duran bir başka filozof, Merleau-Ponty'dir. Merleau-Ponty, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Komünizme yakınlık duyan filozofların başında gelir. 'Hümanizm ve Terör' ('Humanisme et Terreur') adlı kitabında Merleau-Ponty, Stalin'in gazabına uğrayanlara uyguladığı korkunç zorbalıklar (buna Camus'yü izleyerek 'Devlet Terörü' demek gerekir) 'Adaletin yerini bulması' diye nitelendirmesi, fevkalade manidardır. Manidar, çünkü Merleau-Ponty 'Devlet Terörü'nü meşru gösteriyor!

Varoluşçu filozofların en ünlüsü Jean-Paul Sartre, Merleau-Ponty'den ve özellikle de onun 'Hümanizm ve Terör'ünden etkilenmiştir. Sartre bu konularda o kadar katı ve radikaldir ki, François Bondy'nin de belirttiği gibi, 'bir partide veya devrimci bir düzende muhalefetin objektif olarak ihanet manasına geldiğini öne sürecek kadar ileri' gider. Filozofların 'terör' konusundaki sicilleri, görüldüğü gibi, pek parlak değil!

Sartre'ın 'Terör' konusundaki görüşleri üzerinde önümüzdeki hafta duracağım.


Zaman




Konu ile ilgili;
Terör ve Felsefe (2)
Tarih Bülteni

0 Yorum yapılmış.

Yorum Gönder

*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.

 

Tarih Bilgi Ambarı Copyright 2007-2009