Ali KÜLEBİ
ABD'nin tüm karşı çıkışlarına karşın AB'nin önemli ülkeleri Almanya ve Fransa, Çin'e ileri silah teknolojisi satma konusunda istekli görünüyor. ABD, Çin'e verilecek ileri teknolojinin kendine yönelik kullanılmasından çekiniyor. Çin ise, askeri teknoloji alanında yoğun çalışmalarını yürütüyor ve her yıl yüzde 10-15 oranında savunma bütçesini artırıyor. ABD raporlarına göre Çin, 2008 yılında sofistike silahlara sahip Tayvan'ı geçecek, 10-15 yıl içinde de dünya çapında bir silahlı kuvvete sahip olacak. Çin, Tayvan'ın ana karadan ayrılarak bağımsızlık ilan etmesi ve yaşanabilecek savaş için askeri açıdan hazırlık yapıyor.
Çin, son dönemde komünist sistemden kaynaklanan silah sanayisindeki zaaflarını belirleyerek bunları gidermeye başladı. Savunma alanında 11 tane araştırma birimi oluşturdu. Bu çalışmalar olumlu sonuçlarını gösterirken, silah ticaretinden de para kazanmaya başladı. Çin, İran ve Pakistan'a silah satmakla kalmıyor, teknoloji transferi ve ortak üretim programlarına da sıcak bakıyor. Türkiye ile roket sistemleri konusunda ortak çalışan Çin, Türkiye'ye ileri teknoloji üretimi için bir ortak olabilir.
SSon günlerde Avrupa Birliği'nin, ABD'nin karşı çıkışlarına karşın Çin'e silah ambargosunun kaldırılması yönündeki ısrarlı uğraşları, gerçekleşirse uzun dönemde dünya güç dengelerini değiştirebilecek bir özellik ve önem arz ediyor. Halen başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa'nın bütün belli başlı silah üreticisi ülkeleri gözlerini Çin'e dikmiş durumdalar.
AB ve ABD, 1989 yılında demokrasi talebiyle Tiananmen Meydanını dolduran öğrencilerin direnişinin kanlı bir şekilde bastırılmasının ardından Çin'e silah ambargosuna başlamıştı. AB, Temmuz ayına kadar Çin'e uygulanan ambargonun kaldırılması konusunda çalışma yürüteceğini açıklamasının ardından ABD'nin yoğun diplomatik baskısı altında kalmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice son Pekin ziyaretinde açık bir şekilde ambargonun kaldırılmasının Pasifik'deki dengeleri bozacağını duyurmuştu.
İleri teknolojilere özellikle gereksinim duyan Çin, yeni pazarlar arayan Almanya için çok önemliyse de, Alman Yeşilleri'nin Çin'in insan haklarına aykırı davranışları nedeniyle, Çin'e silah satmayı çok isteyen Şansölye Schröder'i engellemeleri ile bu ülkeye silah satışı hala başlatılabilmiş değil. Eğer Çin bu ambargoyu aşabilseydi, savaş uçaklarını, gemilerini, tanklarını çok daha modern ve etkin elektronik aksam ve silahlarla yenileyebilecekti. Ambargo süresince sofistike sistemlerin Çin tarafından sağlanması yasal olmasa da dolaylı yollardan bir ölçüde olası. ABD, Çin'in bu tür ileri sistemleri alıp, ileride, başka alanlarda olduğu gibi son derece süratli bir şekilde silah sanayisini geliştirip, Güneydoğu Asya'da Tayvan, Japonya ve diğer bölge ülkelerini doğrudan veya dolaylı yollardan tehdit etmesinden ve bütün dünyada Amerikan çıkarlarını engelleyebilecek bir güce ulaşmasından korkuyor.
ATILIM YAPAN ÇİN ORDUSU
Batılı uzmanlarca da belirtildiği üzere Çin Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonu hızla ve hatta planlanandan 2 yıl kadar önden sürmekte. Yeni uçak, gemi ve tanklar beklenenden daha çabuk orduya katılıyor ve Çin pilotlarının ve gemi personelinin eğitimi için çok daha fazla para harcanıyor. Bu eğitim her ne kadar batılı silahlı kuvvetlerin düzeyine ulaşamamışsa da eskiye oranla çok daha ileridedir. Çin'in son yıllarda savunma bütçesini sürekli yüzde 10- yüzde 15 oranlarında artırılabilmesi olgusu, güce verdiği önemin de bir belirtisi. Bunda özellikle hedef aldığı ve üzerinde hak iddia ettiği Tayvan konusu da önemli bir etken. Pentagon raporlarına göre Çin Halk Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri 2008 yılında, aslında ciddi ve sofistike sistemlere sahip Tayvan Silahlı Kuvvetlerine kesin bir üstünlük sağlamış olacak. Yine Çin ordusu 10-15 yıl içinde dünya çapında bir ordu hüviyetine kavuşabilecek. Tayvan dahil bütün komşularını askeri teknoloji açısından geride bırakmış olan Çin, kendini özellikle, Tayvan'ın anakaradan tam bir bağımsızlıkla ayrılacağı güne ve gelişebilecek bir askeri çatışmaya hazırlıyor. Bu konuda, özellikle Chen Shui-bian'ın tekrar Tayvan devlet başkanı seçilmesi ve 2006 yılında Tayvan Anayasası'nı değiştirip bağımsızlığa açılabilecek düzenlemeler yapma olasılığı Çin için kabul edilmeyecek bir özellik taşıyor. Hiç şüphesiz her iki ülkenin bu nedenden dolayı bir savaşa girmesi, ABD'yi de ciddi bir şekilde pozisyon almaya ve müdahil olmaya zorlayacaktır. İşte bu noktada, ABD dünyanın sayıca en büyük ordusuna sahip Çin'in AB ülkelerinden edineceği ileri teknolojileri olası bir Çin-Tayvan çatışmasında kendine karşı kullanmasından endişe ediyor.
Çağın koşullarına uyma ve niceliğin yanı sıra niteliğe de önem vermeye başlayan Çin Silahlı Kuvvetleri 1990'da gücünü 500.000 asker azaltmıştı. Şimdi, bunu bu yıl sonuna kadar 2.150.000'ine indirme aşamasında. Çin teknolojik olarak Amerikan Ordusu'nun 20 yıl kadar gerisinde olsa da Japonya, Hindistan, Güney Kore ve Rusya ile olan arayı kapatmış durumda. Kendini daha modern ve profesyonel bir ordu konumuna getirmek isteyen Çin Silahlı Kuvvetleri ağırlıklı olarak balistik füze, Cruise füzeleri gibi platformların geliştirilmesine özel önem vermekte. Bu amaçla da savunma bütçesini 60-80 milyar dolar civarına çıkartmış durumda.
SORUNLU ÇİN SİLAH SANAYİSİ
Gelişmekte olan ülkeler arasında en eski silah sanayine sahip olan Çin bunun yanı sıra da, hafif silahlardan, zırhlı silahlara, savaş gemilerine, denizaltılara, nükleer silah ve kıtalararası balistik füzelere kadar uzanan bir üretim yelpazesine sahip. Ne var ki bu kadar çok ve değişik teknolojiyi son elli yıl süresinde edinebildiği teknolojilerle sağlamaya çalışan Çin Silah Sanayisi hala 1970-1980'li yılların geri teknolojilerinden kurtulamamış konumdadır. Özellikle, mikroelektronik, bilgisayar, aviyonik, sensör ve diğer hassas algılama sistemleri, jet motorları ve uçak teknolojisi konusunda hala çok geri olan Çin, yine sistem entegrasyonu ve teori ile dizaynı, çalışabilir silah sistemlerine dönüştürmede sıkıntı çekmektedir.
Bu sorunların büyük bir kısmı, komünist sistemin Çin silah endüstrisindeki hala süregelmekte olan organizasyon, verimlilik, hiyerarşik katı yapı, bürokratik sıkıntılar ve merkezi yönetime dönük sistemlerinden kaynaklanmaktadır.
Sistemdeki aksaklıkların kökenini bilen Çin yönetimi, son zamanlarda serbest Pazar ekonomisine uygun ve bunun gereklerini yerine getiren bir reorganizasyonu silah sanayisi bünyesine uygulamak amacıyla 10 yeni savunma grubu kurmuş ve buna 2001 yılında savunma elektroniği grubunu da on birinci olarak eklemiştir. Bu organizasyonda amaç, bu grupların ordu silah alımlarında birbirleriyle rekabetini sağlayarak, yarışma ve gelişmeyi teşvik etmektir. Yine verimlilik sağlama amacıyla sayısı 3 milyonu bulan savunma sanayisi çalışanlarının yüzde 30 oranında azaltılması yoluna gidilmiştir.
Şu ana kadar yapılan çalışmaların istenen düzeyde sonuçlar sağlamadığına çeşitli kaynaklarca değinilmektedir. Buna karşın, yine de, artan savunma bütçesi paralelinde satışların da yüzde 20 arttığı ve özellikle, füze ve gemi satışlarının karlılık sağladığı söylenmektedir.
YENİ SİLAH SİSTEMLERİ
Bütün gelişme ve çabaların ışığında özellikle; HQ-9 uzun menzilli karadan havaya füze, 4. nesil savaş uçağı olan J-10, Song sınıfı sofistike dizel elektrikli denizaltı, radar görünmezliği arz eden 052C tipi destroyer üretiminde ciddi başarılar kazanılmıştır.
Konvansiyonel silah sistemlerinde halen oldukça geri olan ve bunları asri konuma getirmek için batı teknolojilerine ve bu bağlamda AB'ye muhtaç olan Çin, Kuzey Kore'nin yanı sıra kitle imha silahları ve buna dönük teknolojileri geliştirme ve hatta ihraç etme konusunda göreceli olarak daha başarılıdır.
Savunma çevreleri tarafından ifade edildiği üzere Çin'in toplam nükleer silah kapasitesi 400 atom başlığından biraz fazladır. Bunların 250 kadarı çeşitli stratejik silahlar ve 150 kadarı taktik silahlar bünyesinde biçimlendirilmiştir.
Nükleer silahlarını uzun mesafelere taşıyabilecek sofistike hava gücünden mahrum olan Çin, bu yönde bütün ağırlığını balistik füze sistemlerini geliştirmeye vermiş ve bunda da oldukça başarılı olmuştur. Halen kıtalararası 20 kadar balistik füzeyle atom başlığı sevk yeteneği olduğu söylenmektedir.
GELİŞEN ÇİN FÜZE SİSTEMLERİ
1956'da füze programlarını geliştirmeye başlayan Çin'in, özellikle 1981'den sonra uzun menzilli füzeler geliştirmede başarılı olduğu görülmektedir. Katı yakıtlı füze sistemlerinin hareket edebilirliği nedeniyle düşman tarafından vurulmasının güç olması ve bunların kısa sürede ateşe hazır duruma getirilebilmesi Çin teknokratlarının katı yakıt konusuna daha fazla eğilip başarı kazanmalarını sağlamıştır. Bu bağlamda, Çin envanterindeki orta menzilli füzelerin yanı sıra, DF-21, DF-31 ve geliştirmeye devam ettiği DF-41 gibi kıtalararası balistik füzeleri hareket edebilen (mobil) fırlatıcılara yerleştirmiştir. Ayrıca çok başlıklı füzeleri de geliştirmeyi sürdüren Çin, ABD ve Rusya'ya göre daha az olan balistik füze sayısını bu yolla dengelemeye çalışmaktadır ve bu bakımdan önemli bir yol kat etmiştir.
Çin Silahlı Kuvvetleri füze sistemleri :
DF-5 ( 15.000 km menzilli),
DF-31 ( 8.000 km menzilli),
DF-41 ( 12.000 km. menzilli), gibi kıtalararası balistik füzeler ve
DF21/21A ( katı yakıtlı, 1.800-2.400 km menzilli)
M-9/DF-15 ( katı yakıtlı, 600 km. menzilli)
M-18/MI-B ( katı yakıtlı, 400 km menzilli)
DF-15 ( 600 km, menzilli) ve
DF-11 (300 km menzilli) kısa menzilli SCUD tipi füzeleri geliştirmiş olan Çin'in ayrıca, XW-41 Tipi 1.800 km menzilli ve CEP'i 2m.'den az Cruise ve C-802 Gemilere karşı, Fransız Exocet tipi 120 km. menzile sahip füzeleri ile, CAS-1 Kraken (J-6, JY-611) 90 km. menzilli yine gemilere karşı füzeleri, SLBM (JL-1) 1700 km. , SLBM (JL-2) 8000 km. menzilli denizaltı füzeleri, CAA-2 İsrail Pyton-3 benzeri, enfrarujlu, balistik havadan havaya ve CSA-4 ve CSA-5 Tipi CROTALE benzeri karadan havaya katı yakıtlı SAM füzeleri vardır.
Çin'in halen, Rusya'dan sağladığı Kh-59ME tv-güdümlü ve Kh-31P anti-radyasyonlu, havadan karaya, bizim de kullandığımız POPEYE füzelerinin benzerlerini yapmak üzere çalıştığı söylenmektedir. Hassas güdümlü, lazer güdümlü ve anti-radyasyon hedefli bu füzelerin gemilere karşı olan tipleri üzerinde de çalışıldığı da tahmin ediliyor.
Bütün bu silah sistemlerinin daha da geliştirilmesi ve batı ülkeleri ile askeri güç olarak rekabet edebilecek bir konuma erişilebilmesi için Çin, yoğun çalışmalarını sürdürürken, özellikle sofistike Amerikan Patriot ve Rus S-300 füzesavar sistemlerinin benzerleri üzerinde de çalışmaktadır. Bu bağlamda, Hongqi-9 (HQ-9) tipi hava savunma füzelerinin geliştirilmesinde ciddi aşamalar kaydedilmiştir. Rusya'dan satın almış olduğu S-300P'lerin ve her ne kadar İsrail yalanlasa da, İsrail'den temin ettiği iddia edilen Patriot füzesinin teknolojilerini kendi geliştirdiği HQ-9'a uygulamıştır. Yüksek irtifa ve uzun menzil kapasiteli bu platformun özellikle gemiden havaya türünü de başarıyla geliştirdiği söylenmektedir.
TÜRKİYE İÇİN SİLAH SAĞLAMA SEÇENEKLERİ
Dış siyasi ilişkilere paralel olarak, giderek ambargo ve teknoloji transferi tehdidinden artan bir şekilde etkilenen ve tek kaynağa bağlanmış olan ülkemiz için silah sağlama açısından, çevresine ve başka temin kaynaklarına bakma zorunluluğu ciddi boyutlara ulaşmıştır. Silah sistemlerinin sağlanmasında ileri teknoloji kaynakları belli ve sınırlı ise de füze sistemleri sağlanmasında, bu konuda esasen dünya ve Ortadoğu pazarına geliştirdikleri füze sistemlerini rahatlıkla satan Çin ve Kuzey Kore seçenekleri mevcut gibi gözükmektedir.
Daha evvel 1995'te, Çin'den kısa ve uzun menzilli roket teknolojileri almış ve 1997'de WS-1 topçu roketlerinin müşterek üretimine geçmiş olan ülkemizin (Bakınız: www.nti.org/db/china/mmepos.htm), Çin'den XW-41 tipi Cruise Füzeleri, C-802 "Sardine" (Gemilere karşı, Fransız Exocet tipi 120 km menzilli) Cruise Füzeleri, CAA-2 enfrarujlu, balistik havadan havaya füzeleri, HQ-7 SAM (8 000-12 000 metre menzilli, Fransız CROTALE sistemi benzeri) hava savunma füzeleri, HQ-9 tipi uzun menzilli hava savunma füzeleri ve bunun benzeri FT-2000 Anti-Radyasyon karadan havaya savunma füzeleri (12-100 kilometre menzilli katı yakıtlı) gibi sistemleri edinmeyi ve bunları üretmeyi düşünmesinde yarar var gibi gözükmektedir. İran ve Pakistan örneği, Çin'in silah sistemleri sattığı ülkelere teknoloji transferi ve müşterek üretim gibi yaklaşımlarının olumlu olmasının, bu konuda daha ileri bir milli sanayi geliştirebilmemize katkısı olabilecektir.
TUSAM
ABD'nin tüm karşı çıkışlarına karşın AB'nin önemli ülkeleri Almanya ve Fransa, Çin'e ileri silah teknolojisi satma konusunda istekli görünüyor. ABD, Çin'e verilecek ileri teknolojinin kendine yönelik kullanılmasından çekiniyor. Çin ise, askeri teknoloji alanında yoğun çalışmalarını yürütüyor ve her yıl yüzde 10-15 oranında savunma bütçesini artırıyor. ABD raporlarına göre Çin, 2008 yılında sofistike silahlara sahip Tayvan'ı geçecek, 10-15 yıl içinde de dünya çapında bir silahlı kuvvete sahip olacak. Çin, Tayvan'ın ana karadan ayrılarak bağımsızlık ilan etmesi ve yaşanabilecek savaş için askeri açıdan hazırlık yapıyor.
Çin, son dönemde komünist sistemden kaynaklanan silah sanayisindeki zaaflarını belirleyerek bunları gidermeye başladı. Savunma alanında 11 tane araştırma birimi oluşturdu. Bu çalışmalar olumlu sonuçlarını gösterirken, silah ticaretinden de para kazanmaya başladı. Çin, İran ve Pakistan'a silah satmakla kalmıyor, teknoloji transferi ve ortak üretim programlarına da sıcak bakıyor. Türkiye ile roket sistemleri konusunda ortak çalışan Çin, Türkiye'ye ileri teknoloji üretimi için bir ortak olabilir.
SSon günlerde Avrupa Birliği'nin, ABD'nin karşı çıkışlarına karşın Çin'e silah ambargosunun kaldırılması yönündeki ısrarlı uğraşları, gerçekleşirse uzun dönemde dünya güç dengelerini değiştirebilecek bir özellik ve önem arz ediyor. Halen başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa'nın bütün belli başlı silah üreticisi ülkeleri gözlerini Çin'e dikmiş durumdalar.
AB ve ABD, 1989 yılında demokrasi talebiyle Tiananmen Meydanını dolduran öğrencilerin direnişinin kanlı bir şekilde bastırılmasının ardından Çin'e silah ambargosuna başlamıştı. AB, Temmuz ayına kadar Çin'e uygulanan ambargonun kaldırılması konusunda çalışma yürüteceğini açıklamasının ardından ABD'nin yoğun diplomatik baskısı altında kalmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice son Pekin ziyaretinde açık bir şekilde ambargonun kaldırılmasının Pasifik'deki dengeleri bozacağını duyurmuştu.
İleri teknolojilere özellikle gereksinim duyan Çin, yeni pazarlar arayan Almanya için çok önemliyse de, Alman Yeşilleri'nin Çin'in insan haklarına aykırı davranışları nedeniyle, Çin'e silah satmayı çok isteyen Şansölye Schröder'i engellemeleri ile bu ülkeye silah satışı hala başlatılabilmiş değil. Eğer Çin bu ambargoyu aşabilseydi, savaş uçaklarını, gemilerini, tanklarını çok daha modern ve etkin elektronik aksam ve silahlarla yenileyebilecekti. Ambargo süresince sofistike sistemlerin Çin tarafından sağlanması yasal olmasa da dolaylı yollardan bir ölçüde olası. ABD, Çin'in bu tür ileri sistemleri alıp, ileride, başka alanlarda olduğu gibi son derece süratli bir şekilde silah sanayisini geliştirip, Güneydoğu Asya'da Tayvan, Japonya ve diğer bölge ülkelerini doğrudan veya dolaylı yollardan tehdit etmesinden ve bütün dünyada Amerikan çıkarlarını engelleyebilecek bir güce ulaşmasından korkuyor.
ATILIM YAPAN ÇİN ORDUSU
Batılı uzmanlarca da belirtildiği üzere Çin Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonu hızla ve hatta planlanandan 2 yıl kadar önden sürmekte. Yeni uçak, gemi ve tanklar beklenenden daha çabuk orduya katılıyor ve Çin pilotlarının ve gemi personelinin eğitimi için çok daha fazla para harcanıyor. Bu eğitim her ne kadar batılı silahlı kuvvetlerin düzeyine ulaşamamışsa da eskiye oranla çok daha ileridedir. Çin'in son yıllarda savunma bütçesini sürekli yüzde 10- yüzde 15 oranlarında artırılabilmesi olgusu, güce verdiği önemin de bir belirtisi. Bunda özellikle hedef aldığı ve üzerinde hak iddia ettiği Tayvan konusu da önemli bir etken. Pentagon raporlarına göre Çin Halk Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri 2008 yılında, aslında ciddi ve sofistike sistemlere sahip Tayvan Silahlı Kuvvetlerine kesin bir üstünlük sağlamış olacak. Yine Çin ordusu 10-15 yıl içinde dünya çapında bir ordu hüviyetine kavuşabilecek. Tayvan dahil bütün komşularını askeri teknoloji açısından geride bırakmış olan Çin, kendini özellikle, Tayvan'ın anakaradan tam bir bağımsızlıkla ayrılacağı güne ve gelişebilecek bir askeri çatışmaya hazırlıyor. Bu konuda, özellikle Chen Shui-bian'ın tekrar Tayvan devlet başkanı seçilmesi ve 2006 yılında Tayvan Anayasası'nı değiştirip bağımsızlığa açılabilecek düzenlemeler yapma olasılığı Çin için kabul edilmeyecek bir özellik taşıyor. Hiç şüphesiz her iki ülkenin bu nedenden dolayı bir savaşa girmesi, ABD'yi de ciddi bir şekilde pozisyon almaya ve müdahil olmaya zorlayacaktır. İşte bu noktada, ABD dünyanın sayıca en büyük ordusuna sahip Çin'in AB ülkelerinden edineceği ileri teknolojileri olası bir Çin-Tayvan çatışmasında kendine karşı kullanmasından endişe ediyor.
Çağın koşullarına uyma ve niceliğin yanı sıra niteliğe de önem vermeye başlayan Çin Silahlı Kuvvetleri 1990'da gücünü 500.000 asker azaltmıştı. Şimdi, bunu bu yıl sonuna kadar 2.150.000'ine indirme aşamasında. Çin teknolojik olarak Amerikan Ordusu'nun 20 yıl kadar gerisinde olsa da Japonya, Hindistan, Güney Kore ve Rusya ile olan arayı kapatmış durumda. Kendini daha modern ve profesyonel bir ordu konumuna getirmek isteyen Çin Silahlı Kuvvetleri ağırlıklı olarak balistik füze, Cruise füzeleri gibi platformların geliştirilmesine özel önem vermekte. Bu amaçla da savunma bütçesini 60-80 milyar dolar civarına çıkartmış durumda.
SORUNLU ÇİN SİLAH SANAYİSİ
Gelişmekte olan ülkeler arasında en eski silah sanayine sahip olan Çin bunun yanı sıra da, hafif silahlardan, zırhlı silahlara, savaş gemilerine, denizaltılara, nükleer silah ve kıtalararası balistik füzelere kadar uzanan bir üretim yelpazesine sahip. Ne var ki bu kadar çok ve değişik teknolojiyi son elli yıl süresinde edinebildiği teknolojilerle sağlamaya çalışan Çin Silah Sanayisi hala 1970-1980'li yılların geri teknolojilerinden kurtulamamış konumdadır. Özellikle, mikroelektronik, bilgisayar, aviyonik, sensör ve diğer hassas algılama sistemleri, jet motorları ve uçak teknolojisi konusunda hala çok geri olan Çin, yine sistem entegrasyonu ve teori ile dizaynı, çalışabilir silah sistemlerine dönüştürmede sıkıntı çekmektedir.
Bu sorunların büyük bir kısmı, komünist sistemin Çin silah endüstrisindeki hala süregelmekte olan organizasyon, verimlilik, hiyerarşik katı yapı, bürokratik sıkıntılar ve merkezi yönetime dönük sistemlerinden kaynaklanmaktadır.
Sistemdeki aksaklıkların kökenini bilen Çin yönetimi, son zamanlarda serbest Pazar ekonomisine uygun ve bunun gereklerini yerine getiren bir reorganizasyonu silah sanayisi bünyesine uygulamak amacıyla 10 yeni savunma grubu kurmuş ve buna 2001 yılında savunma elektroniği grubunu da on birinci olarak eklemiştir. Bu organizasyonda amaç, bu grupların ordu silah alımlarında birbirleriyle rekabetini sağlayarak, yarışma ve gelişmeyi teşvik etmektir. Yine verimlilik sağlama amacıyla sayısı 3 milyonu bulan savunma sanayisi çalışanlarının yüzde 30 oranında azaltılması yoluna gidilmiştir.
Şu ana kadar yapılan çalışmaların istenen düzeyde sonuçlar sağlamadığına çeşitli kaynaklarca değinilmektedir. Buna karşın, yine de, artan savunma bütçesi paralelinde satışların da yüzde 20 arttığı ve özellikle, füze ve gemi satışlarının karlılık sağladığı söylenmektedir.
YENİ SİLAH SİSTEMLERİ
Bütün gelişme ve çabaların ışığında özellikle; HQ-9 uzun menzilli karadan havaya füze, 4. nesil savaş uçağı olan J-10, Song sınıfı sofistike dizel elektrikli denizaltı, radar görünmezliği arz eden 052C tipi destroyer üretiminde ciddi başarılar kazanılmıştır.
Konvansiyonel silah sistemlerinde halen oldukça geri olan ve bunları asri konuma getirmek için batı teknolojilerine ve bu bağlamda AB'ye muhtaç olan Çin, Kuzey Kore'nin yanı sıra kitle imha silahları ve buna dönük teknolojileri geliştirme ve hatta ihraç etme konusunda göreceli olarak daha başarılıdır.
Savunma çevreleri tarafından ifade edildiği üzere Çin'in toplam nükleer silah kapasitesi 400 atom başlığından biraz fazladır. Bunların 250 kadarı çeşitli stratejik silahlar ve 150 kadarı taktik silahlar bünyesinde biçimlendirilmiştir.
Nükleer silahlarını uzun mesafelere taşıyabilecek sofistike hava gücünden mahrum olan Çin, bu yönde bütün ağırlığını balistik füze sistemlerini geliştirmeye vermiş ve bunda da oldukça başarılı olmuştur. Halen kıtalararası 20 kadar balistik füzeyle atom başlığı sevk yeteneği olduğu söylenmektedir.
GELİŞEN ÇİN FÜZE SİSTEMLERİ
1956'da füze programlarını geliştirmeye başlayan Çin'in, özellikle 1981'den sonra uzun menzilli füzeler geliştirmede başarılı olduğu görülmektedir. Katı yakıtlı füze sistemlerinin hareket edebilirliği nedeniyle düşman tarafından vurulmasının güç olması ve bunların kısa sürede ateşe hazır duruma getirilebilmesi Çin teknokratlarının katı yakıt konusuna daha fazla eğilip başarı kazanmalarını sağlamıştır. Bu bağlamda, Çin envanterindeki orta menzilli füzelerin yanı sıra, DF-21, DF-31 ve geliştirmeye devam ettiği DF-41 gibi kıtalararası balistik füzeleri hareket edebilen (mobil) fırlatıcılara yerleştirmiştir. Ayrıca çok başlıklı füzeleri de geliştirmeyi sürdüren Çin, ABD ve Rusya'ya göre daha az olan balistik füze sayısını bu yolla dengelemeye çalışmaktadır ve bu bakımdan önemli bir yol kat etmiştir.
Çin Silahlı Kuvvetleri füze sistemleri :
DF-5 ( 15.000 km menzilli),
DF-31 ( 8.000 km menzilli),
DF-41 ( 12.000 km. menzilli), gibi kıtalararası balistik füzeler ve
DF21/21A ( katı yakıtlı, 1.800-2.400 km menzilli)
M-9/DF-15 ( katı yakıtlı, 600 km. menzilli)
M-18/MI-B ( katı yakıtlı, 400 km menzilli)
DF-15 ( 600 km, menzilli) ve
DF-11 (300 km menzilli) kısa menzilli SCUD tipi füzeleri geliştirmiş olan Çin'in ayrıca, XW-41 Tipi 1.800 km menzilli ve CEP'i 2m.'den az Cruise ve C-802 Gemilere karşı, Fransız Exocet tipi 120 km. menzile sahip füzeleri ile, CAS-1 Kraken (J-6, JY-611) 90 km. menzilli yine gemilere karşı füzeleri, SLBM (JL-1) 1700 km. , SLBM (JL-2) 8000 km. menzilli denizaltı füzeleri, CAA-2 İsrail Pyton-3 benzeri, enfrarujlu, balistik havadan havaya ve CSA-4 ve CSA-5 Tipi CROTALE benzeri karadan havaya katı yakıtlı SAM füzeleri vardır.
Çin'in halen, Rusya'dan sağladığı Kh-59ME tv-güdümlü ve Kh-31P anti-radyasyonlu, havadan karaya, bizim de kullandığımız POPEYE füzelerinin benzerlerini yapmak üzere çalıştığı söylenmektedir. Hassas güdümlü, lazer güdümlü ve anti-radyasyon hedefli bu füzelerin gemilere karşı olan tipleri üzerinde de çalışıldığı da tahmin ediliyor.
Bütün bu silah sistemlerinin daha da geliştirilmesi ve batı ülkeleri ile askeri güç olarak rekabet edebilecek bir konuma erişilebilmesi için Çin, yoğun çalışmalarını sürdürürken, özellikle sofistike Amerikan Patriot ve Rus S-300 füzesavar sistemlerinin benzerleri üzerinde de çalışmaktadır. Bu bağlamda, Hongqi-9 (HQ-9) tipi hava savunma füzelerinin geliştirilmesinde ciddi aşamalar kaydedilmiştir. Rusya'dan satın almış olduğu S-300P'lerin ve her ne kadar İsrail yalanlasa da, İsrail'den temin ettiği iddia edilen Patriot füzesinin teknolojilerini kendi geliştirdiği HQ-9'a uygulamıştır. Yüksek irtifa ve uzun menzil kapasiteli bu platformun özellikle gemiden havaya türünü de başarıyla geliştirdiği söylenmektedir.
TÜRKİYE İÇİN SİLAH SAĞLAMA SEÇENEKLERİ
Dış siyasi ilişkilere paralel olarak, giderek ambargo ve teknoloji transferi tehdidinden artan bir şekilde etkilenen ve tek kaynağa bağlanmış olan ülkemiz için silah sağlama açısından, çevresine ve başka temin kaynaklarına bakma zorunluluğu ciddi boyutlara ulaşmıştır. Silah sistemlerinin sağlanmasında ileri teknoloji kaynakları belli ve sınırlı ise de füze sistemleri sağlanmasında, bu konuda esasen dünya ve Ortadoğu pazarına geliştirdikleri füze sistemlerini rahatlıkla satan Çin ve Kuzey Kore seçenekleri mevcut gibi gözükmektedir.
Daha evvel 1995'te, Çin'den kısa ve uzun menzilli roket teknolojileri almış ve 1997'de WS-1 topçu roketlerinin müşterek üretimine geçmiş olan ülkemizin (Bakınız: www.nti.org/db/china/mmepos.htm), Çin'den XW-41 tipi Cruise Füzeleri, C-802 "Sardine" (Gemilere karşı, Fransız Exocet tipi 120 km menzilli) Cruise Füzeleri, CAA-2 enfrarujlu, balistik havadan havaya füzeleri, HQ-7 SAM (8 000-12 000 metre menzilli, Fransız CROTALE sistemi benzeri) hava savunma füzeleri, HQ-9 tipi uzun menzilli hava savunma füzeleri ve bunun benzeri FT-2000 Anti-Radyasyon karadan havaya savunma füzeleri (12-100 kilometre menzilli katı yakıtlı) gibi sistemleri edinmeyi ve bunları üretmeyi düşünmesinde yarar var gibi gözükmektedir. İran ve Pakistan örneği, Çin'in silah sistemleri sattığı ülkelere teknoloji transferi ve müşterek üretim gibi yaklaşımlarının olumlu olmasının, bu konuda daha ileri bir milli sanayi geliştirebilmemize katkısı olabilecektir.
TUSAM
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.