Hilmi YAVUZ
Terör ve Felsefe (Yazının 1. Bölümüne ulaşmak için tıklayın.)
Sartre'ın, 'terör'ü felsefi bir problem olarak irdelediği kitabı 'Diyalektik Aklın Eleştirisi'nde ('Critique de la Raison Dialectique'), 'terör', bir andiçme ya da yeminle bir araya gelmiş bir grup ('group en fusion') aracılığıyla gerçekleşir: 'Bu and içmiş grubun temel statüsü, Terör'dür,' diye yazar Sartre.
Grup, bir 'kardeşler topluluğu'dur ve aralarındaki bağ, dayanışma ve korku üzerine inşa edilmiştir: Korku veya, edilen yemine ihanet ihtimalinin yarattığı terör! Sartre, buna, 'Kardeşlik Terörü' ('Fraternité -Terreur') der. Sartre, bir nazi toplama kampında bir yıla yakın tutuklu kaldığı sırada, öteki tutuklularla olan birlikteliğini bir 'Kardeşler Topluluğu', kamptaki tutsaklığını ise gerçek bir özgürlük ortamı sayar. Bondy'yi dinleyelim: Bir andın birbirine bağladığı insanlardan kurulu bu topluluğu, hem kardeşliğe hem de Teröre dayanan ikili tutumuyla değerlendiriyor; özgürlüğü bu topluluğun militan komploculuğu ile özdeş sayıyordu. Sartre'ın kanaatine göre, özgürlük hukukun, yasaların tanıdığı güvencelerle veya demokratik veya liberal bir kurumla özdeş değildi. (Sartre, parlamentoyu da bu kurumlar arasında sayıyor ve parlamento seçimlerini önemsemediğini belirtmeyi ihmal etmiyordu). Hem içeriye hem de dışarıya karşı eyleme geçebilen bu 'Kardeşler Topluluğu'nu, Sartre, 'Diyalektik Aklın Eleştirisi'nde, mesela bir otobüs durağında rastgele bir araya gelenlerin oluşturduğu türden, 'pratico-inert' topluluklar için, en doğru antitez kabul eder.
Sartre, Terör'ü hem bürokratik açıdan (ve 'devlet terörü'nden farklı olarak) hem de, and içerek bir araya gelmiş bir 'Kardeşler Grubu' (Sartre'ın kavramsallaştırmasıyla: 'groupe en fusion') açısından ele alır. Bürokratik terör, Sartre'ın terminolojisinde bir 'Özgürlük -Terör'dür ('Liberté-Terreur'); 'Kardeşler Grubu'nun terörü ise bir 'Kardeşlik -Terör'! Bir bürokratik örgütte bir buyruğu yerine getirmemeyi seçmek, bu seçmeyi yapanın özgürlüğüne yüklenen ağırlığı, teröre dönüştürür. Bu, Özgürlük-Terör'dür Sartre'a göre ve seçme yapabilmek özgür olmaksa eğer, bu özgürlük buyruğa uymamayı seçmenin dayanılmaz ağırlığını da birlikte getirir. Çünkü, buyruğa uymamak, hele savaş dönemlerinde, divanıharbe verilmek, belki de 'vatan hainliği' ile suçlanıp idam edilmek demektir. 'Kardeşlik-Terör' ise, hayatlarını and içerek belirli bir amaca ulaşmaya adamış olan 'Kardeşler Grubu'ndan ('groupe en fusion') birinin bu andından geri dönmesi durumunda ortaya çıkar. Burada söz konusu olansa, Sartre'a göre, daha önceden yapılmış bir seçme ile vazgeçilmiş olan özgürlüğün geri alınmak istenmesidir. Bunun da bir bedeli vardır: Sartre'ın 'Kardeşlik-Terör' dediği ise tastamam bu bedeldir: Kısaca Terör, Sartre'a göre, ya bir haine ('Kardeşlik-Terör') ya da bir 'vatan haini'ne ('Özgürlük-Terör') yönelik ağır bir cezalandırma biçimidir.
Wilfrid Desan, Marxisme of Jean-Paul Sartre adlı kitabında, Sartre'ın and içme'ye verdiği önemi açıklarken, 'Bu andın, bir transandantal varlığa (Tanrı, İncil) dayandırılarak yapılmış olmasıyla, grubun içinden, içkin olarak yapılmış olması arasında, Sartre'a göre, bir fark olmadığını söyler: 'Dini bir grupta ise cezalandırıcı sadece Tanrıdır; ama bazı durumlarda, insan ya da 'grup', Tanrıdan 'önce' ve onun adına, cezalandırmayı üstlenir.'
Varoluşçu filozofların Terör konusunu sorunsallaştırmalarını, özellikle 1789 Fransız Devrimi'ni izleyen 'Terör' dönemine ilişkin tarihsel verilere ve özellikle, 1940 sonrası Nazi işgali yıllarından edinilmiş deneyimlere bağlamak yanlış olmaz. Sartre'ın 'Diyalektik Aklın Eleştirisi'nin bir bölümünde felsefi bir problem olarak irdelediği 'Terör'ün arkaplanına, 1940'ta Alman birliklerinin Paris'i işgalinin gölgesi düşmüş gibidir.
Sartre, bir denemesinde, 'hiçbir zaman Alman işgali döneminde olduğu kadar özgür olmamıştık', der. Paradoksal gibi görünüyor bu söz, ama Sartre'ın bir and içmeyle birbirine bağlanmış 'Kardeşler Grubu' olarak Direnişçileri, bir otobüs durağında olduğu gibi rastgele bir araya gelmiş ('pratico-inert') pasif ve çaresiz bireylerin 'kendi-başınalık'larını ('serialité') yenmek için gerçekleştirilen ortak bir özgürlüğün taşıyıcıları diye değerlendirdiğini gösterir. Sartre'a göre bu, insanlığın başlangıdır ('Le commencement de l'Humanité'). İnsan ilk defa, kendi doğasına atfedilemeyecek bir ortak özgürlükle 'insan' olmuştur; -Terör, bu ortak özgürlüğün güvencesidir.
Zaman
Terör ve Felsefe (Yazının 1. Bölümüne ulaşmak için tıklayın.)
Sartre'ın, 'terör'ü felsefi bir problem olarak irdelediği kitabı 'Diyalektik Aklın Eleştirisi'nde ('Critique de la Raison Dialectique'), 'terör', bir andiçme ya da yeminle bir araya gelmiş bir grup ('group en fusion') aracılığıyla gerçekleşir: 'Bu and içmiş grubun temel statüsü, Terör'dür,' diye yazar Sartre.
Grup, bir 'kardeşler topluluğu'dur ve aralarındaki bağ, dayanışma ve korku üzerine inşa edilmiştir: Korku veya, edilen yemine ihanet ihtimalinin yarattığı terör! Sartre, buna, 'Kardeşlik Terörü' ('Fraternité -Terreur') der. Sartre, bir nazi toplama kampında bir yıla yakın tutuklu kaldığı sırada, öteki tutuklularla olan birlikteliğini bir 'Kardeşler Topluluğu', kamptaki tutsaklığını ise gerçek bir özgürlük ortamı sayar. Bondy'yi dinleyelim: Bir andın birbirine bağladığı insanlardan kurulu bu topluluğu, hem kardeşliğe hem de Teröre dayanan ikili tutumuyla değerlendiriyor; özgürlüğü bu topluluğun militan komploculuğu ile özdeş sayıyordu. Sartre'ın kanaatine göre, özgürlük hukukun, yasaların tanıdığı güvencelerle veya demokratik veya liberal bir kurumla özdeş değildi. (Sartre, parlamentoyu da bu kurumlar arasında sayıyor ve parlamento seçimlerini önemsemediğini belirtmeyi ihmal etmiyordu). Hem içeriye hem de dışarıya karşı eyleme geçebilen bu 'Kardeşler Topluluğu'nu, Sartre, 'Diyalektik Aklın Eleştirisi'nde, mesela bir otobüs durağında rastgele bir araya gelenlerin oluşturduğu türden, 'pratico-inert' topluluklar için, en doğru antitez kabul eder.
Sartre, Terör'ü hem bürokratik açıdan (ve 'devlet terörü'nden farklı olarak) hem de, and içerek bir araya gelmiş bir 'Kardeşler Grubu' (Sartre'ın kavramsallaştırmasıyla: 'groupe en fusion') açısından ele alır. Bürokratik terör, Sartre'ın terminolojisinde bir 'Özgürlük -Terör'dür ('Liberté-Terreur'); 'Kardeşler Grubu'nun terörü ise bir 'Kardeşlik -Terör'! Bir bürokratik örgütte bir buyruğu yerine getirmemeyi seçmek, bu seçmeyi yapanın özgürlüğüne yüklenen ağırlığı, teröre dönüştürür. Bu, Özgürlük-Terör'dür Sartre'a göre ve seçme yapabilmek özgür olmaksa eğer, bu özgürlük buyruğa uymamayı seçmenin dayanılmaz ağırlığını da birlikte getirir. Çünkü, buyruğa uymamak, hele savaş dönemlerinde, divanıharbe verilmek, belki de 'vatan hainliği' ile suçlanıp idam edilmek demektir. 'Kardeşlik-Terör' ise, hayatlarını and içerek belirli bir amaca ulaşmaya adamış olan 'Kardeşler Grubu'ndan ('groupe en fusion') birinin bu andından geri dönmesi durumunda ortaya çıkar. Burada söz konusu olansa, Sartre'a göre, daha önceden yapılmış bir seçme ile vazgeçilmiş olan özgürlüğün geri alınmak istenmesidir. Bunun da bir bedeli vardır: Sartre'ın 'Kardeşlik-Terör' dediği ise tastamam bu bedeldir: Kısaca Terör, Sartre'a göre, ya bir haine ('Kardeşlik-Terör') ya da bir 'vatan haini'ne ('Özgürlük-Terör') yönelik ağır bir cezalandırma biçimidir.
Wilfrid Desan, Marxisme of Jean-Paul Sartre adlı kitabında, Sartre'ın and içme'ye verdiği önemi açıklarken, 'Bu andın, bir transandantal varlığa (Tanrı, İncil) dayandırılarak yapılmış olmasıyla, grubun içinden, içkin olarak yapılmış olması arasında, Sartre'a göre, bir fark olmadığını söyler: 'Dini bir grupta ise cezalandırıcı sadece Tanrıdır; ama bazı durumlarda, insan ya da 'grup', Tanrıdan 'önce' ve onun adına, cezalandırmayı üstlenir.'
Varoluşçu filozofların Terör konusunu sorunsallaştırmalarını, özellikle 1789 Fransız Devrimi'ni izleyen 'Terör' dönemine ilişkin tarihsel verilere ve özellikle, 1940 sonrası Nazi işgali yıllarından edinilmiş deneyimlere bağlamak yanlış olmaz. Sartre'ın 'Diyalektik Aklın Eleştirisi'nin bir bölümünde felsefi bir problem olarak irdelediği 'Terör'ün arkaplanına, 1940'ta Alman birliklerinin Paris'i işgalinin gölgesi düşmüş gibidir.
Sartre, bir denemesinde, 'hiçbir zaman Alman işgali döneminde olduğu kadar özgür olmamıştık', der. Paradoksal gibi görünüyor bu söz, ama Sartre'ın bir and içmeyle birbirine bağlanmış 'Kardeşler Grubu' olarak Direnişçileri, bir otobüs durağında olduğu gibi rastgele bir araya gelmiş ('pratico-inert') pasif ve çaresiz bireylerin 'kendi-başınalık'larını ('serialité') yenmek için gerçekleştirilen ortak bir özgürlüğün taşıyıcıları diye değerlendirdiğini gösterir. Sartre'a göre bu, insanlığın başlangıdır ('Le commencement de l'Humanité'). İnsan ilk defa, kendi doğasına atfedilemeyecek bir ortak özgürlükle 'insan' olmuştur; -Terör, bu ortak özgürlüğün güvencesidir.
Zaman
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.