Ahmet Amrabi
İran'ın nükleer silah programına son verdiğini ortaya koyan Amerikan istihbaratı, akla Irak savaşı öncesindeki istihbaratı getirdi. Bush İran'a saldırmaktan vazgeçmeseydi, raporun bu haliyle açıklanmasına izin vermezdi
ABD Başkanı George W. Bush'un İran'ın nükleer programına yönelik politikası çıkmaz yola girdi. Amerikan istihbarat servislerinin son raporu, Bush'un onurunu kaybetmeksizin bu politikayı değiştirmesine hazırlık bağlamındaydı. 16 istihbarat servisinin değerlendirmesini içeren rapor, İran'ın nükleer silah programını 2003'te durdurduğunu belirtiyor. Bu önemli rapor, Bush yönetiminin İran'ı nükleer programını durdurmaya sevk etme amaçlı bütün hareketlerinin açık ara başarısızlıkla sonuçlandığının anlaşılması sonrası yayımlanıyor. Bu noktadan hareketle rapor, Amerikan ve dünya kamuoyunu ABD'nin İran'a yönelik politikalarında yaşanacak köklü bir değişime hazırlamak için kasıtlı olarak yayımlandı.
Bu noktada, ABD'deki üst düzey yetkililer arasındaki çalışma mekanizması konusunda şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Acaba, istihbarat bilgileri mi yoksa siyasi kararlar öncelikli?
Bu durum bizleri Irak'a götürüyor. Bush yönetimi öncelikle Irak'a savaş açma kararı aldı. Ardından Beyaz Saray'daki 'yeni muhafazakârlar', CIA'den savaş kararını meşrulaştırma amaçlı bilgiler hazırlamasını istedi. Böylece CIA, Saddam'ın 'ABD'nin ulusal güvenliği'nin yanı sıra komşu ülkelerin güvenliğini tehdit edecek şekilde kullanıma hazır nükleer ve diğer kitle imha silahlarına sahip olduğunu 'ispatlayan' bir 'yemek' sundu. Trajedinin devamını biliyoruz: Irak'a karşı Amerikan savaşı ateşlendi ancak kitle imha silahlarına rastlanmadı.
Şu an görünen o ki, bizler İran konusunda ters yönde ilerleyen bir senaryo yaşıyoruz. Fakat aslında senaryonun özünde bir değişiklik yok. Geçmişte 'istihbarat yemeği'nin hazırlanmasının hedefi savaş açma kararını meşrulaştırmaktı, hali hazırdaki hedef birçok yönden başarısız olduğu kesinleşen aşırılıkçı politikadan geri adım atmayı meşrulaştırmak.
Tahran'ın nükleer silah üretmeye çalıştığında ısrar eden Bush yönetimi bir yandan İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir askeri operasyon imasından bulundu, diğer yandan BM Güvenlik Konseyi'nden İran'a karşı geniş kapsamlı ekonomik yaptırım kararları çıkarmak için Batılı müttefiklerine baskı yaptı.
Fakat görünüşe göre Bush yönetimi İran'a savaş açmanın epey büyük ve tehlikeli riskler ve sonuçlar içerdiği yönünde nihai bir kanaate vardı. Bir başka nihai kanaat de, müttefik Avrupa ülkelerinin İran'la kapsamlı ticari ortaklıklarını kurban vermeye hazır olmaması. Üçüncü kanaatse, Çin, Rusya ve Hindistan'ın sadece sembolik yaptırımlara destek vermesi.
Bununla birlikte, yeni yayımlanan İran istihbarat raporuyla, Irak'ın durumuyla ilgili geçmişte yayımlanan rapor arasında içerik bakımından farklılıklar var. Irak raporu kesin yalanlar üzerine inşa edilirken, İran'la ilgili rapor gerçeklere dayanıyor. Son rapor İran'ın nükleer faaliyetlerinin nükleer silah üretmekle ilgisi olmadığını ifade ederken. bu gerçeği Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed el Baradey de önceden açıklamıştı. El Baradey İran'ın nükleer programının askeri yapıya sahip olduğuna dair kanıtlar bulunmadığını defalarca tekrarlamış, bu durum İsrail'i bu önemli uluslararası şahsiyete karşı öfkelendirmişti.
O halde son soru şu: Acaba Bush yönetiminin kendisi geçmişteki İran politikasına sırtını dönme kararı almamış olsaydı, Washington bu Amerikan istihbarat raporunun İran'a yönelik politikasını sonlandıracak şekilde Tahran lehine yayımlanmasına izin verir miydi?
Radikal
İran'ın nükleer silah programına son verdiğini ortaya koyan Amerikan istihbaratı, akla Irak savaşı öncesindeki istihbaratı getirdi. Bush İran'a saldırmaktan vazgeçmeseydi, raporun bu haliyle açıklanmasına izin vermezdi
ABD Başkanı George W. Bush'un İran'ın nükleer programına yönelik politikası çıkmaz yola girdi. Amerikan istihbarat servislerinin son raporu, Bush'un onurunu kaybetmeksizin bu politikayı değiştirmesine hazırlık bağlamındaydı. 16 istihbarat servisinin değerlendirmesini içeren rapor, İran'ın nükleer silah programını 2003'te durdurduğunu belirtiyor. Bu önemli rapor, Bush yönetiminin İran'ı nükleer programını durdurmaya sevk etme amaçlı bütün hareketlerinin açık ara başarısızlıkla sonuçlandığının anlaşılması sonrası yayımlanıyor. Bu noktadan hareketle rapor, Amerikan ve dünya kamuoyunu ABD'nin İran'a yönelik politikalarında yaşanacak köklü bir değişime hazırlamak için kasıtlı olarak yayımlandı.
Bu noktada, ABD'deki üst düzey yetkililer arasındaki çalışma mekanizması konusunda şöyle bir soru ortaya çıkıyor: Acaba, istihbarat bilgileri mi yoksa siyasi kararlar öncelikli?
Bu durum bizleri Irak'a götürüyor. Bush yönetimi öncelikle Irak'a savaş açma kararı aldı. Ardından Beyaz Saray'daki 'yeni muhafazakârlar', CIA'den savaş kararını meşrulaştırma amaçlı bilgiler hazırlamasını istedi. Böylece CIA, Saddam'ın 'ABD'nin ulusal güvenliği'nin yanı sıra komşu ülkelerin güvenliğini tehdit edecek şekilde kullanıma hazır nükleer ve diğer kitle imha silahlarına sahip olduğunu 'ispatlayan' bir 'yemek' sundu. Trajedinin devamını biliyoruz: Irak'a karşı Amerikan savaşı ateşlendi ancak kitle imha silahlarına rastlanmadı.
Şu an görünen o ki, bizler İran konusunda ters yönde ilerleyen bir senaryo yaşıyoruz. Fakat aslında senaryonun özünde bir değişiklik yok. Geçmişte 'istihbarat yemeği'nin hazırlanmasının hedefi savaş açma kararını meşrulaştırmaktı, hali hazırdaki hedef birçok yönden başarısız olduğu kesinleşen aşırılıkçı politikadan geri adım atmayı meşrulaştırmak.
Tahran'ın nükleer silah üretmeye çalıştığında ısrar eden Bush yönetimi bir yandan İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir askeri operasyon imasından bulundu, diğer yandan BM Güvenlik Konseyi'nden İran'a karşı geniş kapsamlı ekonomik yaptırım kararları çıkarmak için Batılı müttefiklerine baskı yaptı.
Fakat görünüşe göre Bush yönetimi İran'a savaş açmanın epey büyük ve tehlikeli riskler ve sonuçlar içerdiği yönünde nihai bir kanaate vardı. Bir başka nihai kanaat de, müttefik Avrupa ülkelerinin İran'la kapsamlı ticari ortaklıklarını kurban vermeye hazır olmaması. Üçüncü kanaatse, Çin, Rusya ve Hindistan'ın sadece sembolik yaptırımlara destek vermesi.
Bununla birlikte, yeni yayımlanan İran istihbarat raporuyla, Irak'ın durumuyla ilgili geçmişte yayımlanan rapor arasında içerik bakımından farklılıklar var. Irak raporu kesin yalanlar üzerine inşa edilirken, İran'la ilgili rapor gerçeklere dayanıyor. Son rapor İran'ın nükleer faaliyetlerinin nükleer silah üretmekle ilgisi olmadığını ifade ederken. bu gerçeği Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed el Baradey de önceden açıklamıştı. El Baradey İran'ın nükleer programının askeri yapıya sahip olduğuna dair kanıtlar bulunmadığını defalarca tekrarlamış, bu durum İsrail'i bu önemli uluslararası şahsiyete karşı öfkelendirmişti.
O halde son soru şu: Acaba Bush yönetiminin kendisi geçmişteki İran politikasına sırtını dönme kararı almamış olsaydı, Washington bu Amerikan istihbarat raporunun İran'a yönelik politikasını sonlandıracak şekilde Tahran lehine yayımlanmasına izin verir miydi?
Radikal
0 Yorum yapılmış.
Yorum Gönder
*Yorum yazma konusunda yardım almak için buraya tıklayınız.
*Yorum yaparken herhangi bir kişi veya kuruma hakaret unsurları içeren kelimeler kullanmayınız.